• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam940
Toplam Ziyaret2920429

Çanakkale Muharebesinde Avusturyalı bir şehide: Anna Schwarz


Çanakkale Muharebesinde Avusturyalı bir şehide: Anna Schwarz

19 Mart 2020


Dünkü yazımda Balıkesirli araştırmacı Aydın Ayhan’ın '‘Çanakkale... Ah! Çanakkale’' isimli araştırmasında yer alan Çanakkale Muharebelerinde cephede savaşan askerlerin ve bu kahraman askerlerin geride bıraktıkları nişanlılarının, henüz duvağını çıkarmış eşlerinin, annelerinin, babalarının ve yavrularının hikâyelerini anlatmıştım…

Bugün de ülkemizde pek bilinmeyen, bilenlerin de yanlış bildikleri bir Avusturyalı Şehide Anna Scwarz’ı anlatacağım. Nam-ı Diğer Ordu Hemşiresi. Yanlış bilinen şekliyle Alman Madam Erika. Doğru ismiyle Anna Scwarz, Tabip Binbaşı Ragıp Bey’in eşi oluyor.

Yanlışlıklar silsilesi

Ancak Şehide Anna Schwarz konusunda o kadar çok yanlışlık var ki… Yanlışlıklar silsilesine önce şehitlikteki mezar taşından başlamam gerekiyor…

Şehitlikte yer alan mezar taşındaki yanlışlıklar

Bugün, yanlış olarak halk arasında ve resmi kayıtlarda “Alman Hemşire Madam Erika’nın Mezarı” olarak bilinen şehide mezarı Eceabat Yalova Köyü şehitliğinde bulunuyor. Çevre halkı tarafından bu mezara, şehidenin gerçek ismi “Anna”yı andıracak şekilde, belki de Alman diye bildiklerinden dolayı, “Ana Hatun’un Mezarı” ismi veriliyor…

Bu mezarın dış duvarına hatalı ve kötü bir Türkçeyle “Yaralı Türk askerlerini tedavi ederken top mermisi ile hayatını kaybeden Doktor Yüzbaşı Ragıp Bey’in refikası hemşire. 26 Eylül 1915” yazılı bir kitabe bulunuyor. Mezarın dış duvarındaki bu yazının fotoğrafını yazımın sonunda veriyorum…

Yazıdan anlaşıldığı şekliyle ölen ne Ragıp Bey’dir, ne de Ragıp Bey’in rütbesi yüzbaşıdır. “Tabip Yüzbaşı” yerine “Doktor Yüzbaşı” yazılması da ayrı bir hata oluyor…


Mezar taşının üzerinde ise şu ifade bulunuyor: ”İfa-yı vazife esnasında top mermisi ile terk-i hayat eden Madam Doktor Ragıp Bey’in hâb-gâh-ı ebedisi 4 Kânunuevvel 1331’’ Yazımın sonunda mezarın fotoğrafını veriyorum. Ancak taş mezar üzerinde yatay olarak durduğu için bu yazı fotoğrafta okunmuyor.

Hâlbuki hicri ‘’4 Kânunuevvel 1331’’ tarihi, miladi 17 Aralık 1915 tarihine denk geliyor. Mezar dış duvarında yazdığı gibi 26 Eylül 1915 tarihi değil…

Mezarın dış duvarında yazılı olan “Refika= eş, hayat arkadaşı” sözcüğü halk arasındaki söylenme şekli ile zamanla “Erika” haline dönüşüyor ve Gelibolu Yarımadası Tarihî Millî Parkı’nın kayıtlarında da “Madam Erika” olarak yanlış şekilde yerini alıyor.  


Kitap ve makalelerdeki yanlışlıklar

Anna Schwarz hakkındaki yanlışlıklar serisi sadece mezar taşında ve resmi kayıtlarla da kalmıyor.

İbrahim Karahan isimli bir yazar ‘’Erica Ana Çanakkale'nin Beyaz Meleği’’ (C Planı Yayınevi, 2016) isimli bir kitap yazıyor. Bu kitapta da İbrahim Karahan hiç ama hiç Anna Schwarz’dan bahsetmiyor. Hep Erica diye bahsediyor. Yazar Avusturyalı Anna Scwarz’ı Alman vatandaşı yapıp hiç adından bahsetmeksizin baştan sona ‘’Erica’’ olarak anlatıyor. Anna Schwarz ile İstanbul’da tanışan Dr. Ragıp’ı Almanya’ya göndererek, Dr. Ragıp ile –kendi ifadesiyle- Erica’yı Almanya’da tanıştırıyor. Yetim ve öksüz Anna Scwarz’ı anneli babalı biri olarak tanıtıyor. Kitap bir roman olarak kurgudur ancak arka plan olarak kullandığı tarih Anna Schwarz hakkında tamamen yanlış ve temelsiz bilgilerle dayanıyor.

Bu yanlışlık burada da kalmıyor…

Gazeteci Yılmaz Özdil, 18 Mart 2017 tarihinde Sözcü Gazetesinde ‘’Çanakkale’’ başlıklı bir makale yazıyor. Yılmaz Özdil, bu makalesinde bu konuyu işliyor. Ancak Yılmaz Özdil de, makalesinde Avusturyalı Anna Scwarz’ı Alman vatandaşı yapıp hiç adından bahsetmeksizin baştan sona ‘’Erica’’ olarak anlatıyor. Yılmaz Özdil de Anna Schwarz ile İstanbul’da tanışan Dr. Ragıp’ı Almanya’ya göndererek, Dr. Ragıp ile –kendi ifadesiyle- Erica’yı Almanya’da tanıştırıyor. Yetim ve öksüz Anna Scwarz’ı anneli babalı biri olarak tanıtıyor. Yılmaz Özdil’in makalesi de baştan sona yanlış bilgilere dayanıyor. Yılmaz Özdil yazısında kaynak göstermiyor ama muhtemel ki bu bilgileri İbrahim Karahan’ın yukarıda bahsettiğim ‘’Erica Ana Çanakkale'nin Beyaz Meleği’’ isimli kitabından alıyor. Yılmaz Özdil’in makalesinin bağlantısını yazımın sonunda veriyorum…

Peki, bu kadar yanlış arasında doğru olan, gerçek olan ne idi?

Anna Schwarz’ın gerçek hikâyesini ilk olarak İsmail Tosun Saral, ‘’Anna Schwarz. Nam-ı Diğer Ordu Hemşiresi. Alman Madam Erika’’ başlığı ile aylık ‘’Düşünce ve Tarih’’ dergisinin Eylül 2019 tarih ve 48. sayısında yayınlıyor. Ayrıca bu bilgiler İsmail Tosun Saral ve oğlu Dr. Emre Saral ile birlikte yazdıkları “Türklerle Beraber Osmanlı Cephelerindeki Avusturya Macaristan Askeri Birlikleri” (Kronik Yayınları, 2020) adlı kitabın 350-355 sayfaları arasında da yer alıyor..

O zaman buyurun gerçeği öğrenmeye…

Hemşire Anna Schwarz

Hemşire Bayan Ragıp, ‘’Graf Friedrich von Hochberg’’ ismindeki Alman Sağlık Hizmetleri Misyonu Sahra Hastanesinde gönüllü hemşire olarak çalışıyor.


İngilizler yarımadadan kaçmalarından birkaç gün önceden topçu ateşiyle Türk mevzilerini vuruluyor… Bu bombardıman sırasında Sahra Hastanesine de top mermileri düşüyor ve bu bombardıman esnasında Başhekim Ragıp Bey’in eşi ordu hemşiresi Bayan Ragıp da şehit oluyor …

Osmanlı Hilal-i Ahmer Başkan Yardımcısı Dr. Besim Ömer (Prof. Dr. Akalın) Paşa hastanenin bombalanmasını 18 Aralık 1915 günü Uluslararası Kızı Haç Komitesi nezdinde protesto ediyor, hemşire hanımın adını “Rabia” olarak bildiriyor…  

Hacettepe Üniversitesi Araştırma Görevlisi Dr. Emre Saral’ın Avusturya arşivinde yaptığı araştırma sırasında “Budapesti Hirlap” ve “Neues Wiener Journal” gazetelerinin 25 Ocak 1916 nüshalarında konu ile ilgili iki yazı bularak Çanakkale Kara Savaşları konusunda çok iyi araştırmaları olan gazeteci Sayın Yetkin İşcen’e vermesiyle mezarda yatanın gerçek kimliği belirleniyor... Sonrasında da "Alman Hemşire Erika'nın kimliğini belirledik... Güzel değildi ama melek gibiydi” başlığı ile 2016 yılında makale konusu olarak kayda geçiyor.

Böylelikle, Sayın Dr. Emre Saral’ın bulduğu gazete haberinden yola çıkarak aslında Dr. Ragıp Bey’in eşinin Alman olmadığı, Avusturyalı ve Viyana’nın Liesing köyünden olduğu, adının da Ragıba, Rabia veya Erika olmayıp “Anna Schwarz olduğu belirleniyor.

Dr. Ragıp kimdir?

1881 yılında Selanik yakınlarındaki Nevrekop’da doğan Dr. Hasan Ragıp Bey’in hayatı cephelerde geçiyor. Trablusgarb, Balkan Harbi, Büyük Savaş ve İstiklâl Mücadelesine katılıyor. 3’ncü rütbeden Alman Demir Salip Nişanı, Avusturya-Macaristan Franz Josef nişanı ve İstiklal madalyası ile onurlandırılıyor.


Soyadı kanunu çıktığında “Erensel” soyadını alıyor. 1927-1937 yılları arasında T:C: Devlet Demiryolları Sıhhıye Müfettişi olarak çalışıyor. Bektaşî olan Ragıp Bey uzun yıllar Atatürk’ün özel hekimliğini yapıyor. Atatürk‘ün çok sevdiği yakın arkadaşlarından birisi oluyor… Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın özel doktoru iken 6 Ocak 1953 tarihinde bir kalp krizi sonucu Ankara’da hayata gözlerini yumuyor…  

Avusturyalı Gazeteci Georg Bittner’in anlatımıyla Anna Scwarz’ın şehadeti

Avusturyalı Gazeteci Georg Bittner uzun yıllar bir muamma olarak kalan ilginç olaya söz konusu haberinde açıklık getiriyor:


“Biz misafirler bu mahfelde hazırlanan portatif sahra karyolalarında uyuyacaktık. Gece, çekiç darbeleri beni rahatsız etti. Sabah kalktığımda penceremin önünde yeni yapılmış ve üstüne haç işlenmiş bir tabut gördüm. İngilizler önceki gün bir hastaneyi donanma ateşi ile vurmuşlar ve orada çalışan bir gönüllü hemşireyi şehit etmişler. Penceremin önünde gördüğüm tabut onun tabutu idi.”

Daha sonra Bittner gazetesine yolladığı yazıda gerçeği gün yüzüne çıkarıyor: (Georg Bittner, “Avrupa ve Asya Arasında” Neues Wiener Journal, Salı, 25 Ocak 1916)  

“Havanlarımız İngilizlerin yarımadadan kaçmalarından birkaç gün önce onların siperlerine müthiş bir ateş açmışlardı. Bu ateşe misilleme olarak İngilizler 'Graf Friedrich von Hochberg Sağlık Hizmetleri Misyonu Sahra Hastanesi'ne ateş açtılar. Bu ateş esnasında Türk Başhekimi Ragıp Bey’in Viyana yakınlarında bir köy olan Liesing doğumlu eşi ordu hemşiresi Anna Schwarz da şehit düştü.

O Viyana yakınlarında bulunan Liesing köyündendi. Adı Anna Schwarz’dı. Türk doktor bana hayatının romanını bütün acı-tatlı iniş çıkışlarıyla bir doğuluya has bir şekilde, içten olarak anlattı. Bu acı-tatlı anılar bir Avrupalının anılarından daha hissi idi. Eşini savaştan 9 yıl önce İstanbul’da tanımıştı. Bu cesur kadın Balkan savaşında Bulgar cephesinde Kızılay Hemşiresi olarak görev yapmış, birçok Türk kadın ve çocukla birlikte Bulgarlara esir düşmüştü. Bu esarette yüzlerce muhtaç kişiye bir yardım meleği olmuştu. Ayrıca Bulgarlar bir Avusturya vatandaşı olması nedeniyle ona saygı duymuşlardı. Gelibolu kara muharebeleri başlayınca derhal gönüllü olarak başvurdu. Önce Tekirdağ’da bir hastanede görev yaptı. Kocası, Müşir von Sanders’in karargâhına atanınca da kocasına yakın olmak için Yalova’da bulunan hastaneye nakil oldu.''

Başhekim Ragıp Bey şöyle anlattı; 'Hemşireler önceleri rüzgâra açık bir alanda çadırlarda kaldılar. Bu nedenle daha sonra da bir tepenin ardına yerleştirildiler. Ancak, bu yeni yerin de düşman ateşine doğrudan açık olduğunu gördüm. Ekselans Von Sanders’den eşim ve diğer hemşireler için daha korunaklı bir mekân yapılması hususunu istirham ettim. Ne var ki Ekselans von Sanders bu isteğimi uygun görmedi. Kendi ellerim ve imkânlarımla hemşirelerin kaldığı mekân üzerine kocaman bir kızıl Haç işareti yaptım. İngilizlerin bu Kızıl Haç işaretine saygı duyacaklarını düşünmüştüm. Çünkü Kızılay işareti onlara bir mana ifade etmiyordu. İngilizlerin top ateşi başlamadan önce karım çadırından dışarı bir şey almak için çıkmış olmalı ki bir top mermisi onu buldu. Sağ bacağını kalçasından kopardı, anında öldü. Vücudunda başka yara bere görülmedi.' Doktor bir an için gözyaşlarını sildi. 'Karım zengin değildi. Fakat benim için bir melekti.' Vatanından uzakta ölen bu Avusturyalı hakkında başka hiç bir kimseden hiçbir şey duymadım. Avusturya-Macaristan askerlerinin onun mezarına çiçek bırakmış olmaları, subayların ise son dualarını yapmış olmaları muhtemeldir.”

Illustrierte Kronen Zeitung: “Bir Liesingli Gönüllü Hemşire Gelibolu’da Şehit Düştü”

Dr. Ragıp Bey’in eşi Anna Hanım’ın şehit düşmesiyle ilgili bir başka haber de Illustrierte Kronen Zeitung’da “Bir Liesingli Gönüllü Hemşire Gelibolu’da Şehit Düştü” (Eine Liesingerin als freiwillige Krankenschwester bei den Dardarrellen gefallen, Illustrierte Kronen Zeitung, 20.1.1916. s. 2, 3 ) başlığı ile yer alıyor:


İngilizlerin ve Fransızların Gelibolu yarımadasından atılmasıyla sonuçlanan görkemli Çanakkale Muharebelerinde özverili hayır işini yerine getirirken son muharebelerin birinde bir Türk Başhekiminin karısı olan Liesingli Anna Schwarz şehit düştü. Çanakkale cephesinde 5’nci Ordu'ya atanan kocası Başhekim Dr. Ragıp Bey yanında gönüllü hemşire idi. Bakımına verilen yaralı ve hasta askerlere yorgunluk belirtisi göstermeden bakmanın özverili sorumluluğunu üstlenmişti.

17 Aralık’ta çalıştığı hastane İngilizler tarafından bombalandı ve bir şarapnel parçası hemşireye isabet etti. Yaralanma ölümcül oldu. Mesleğinin kurbanı hemşire, anavatanından uzakta olağan dışı bir merasimle Türk toprağına gömüldü.

Başhekim refikası Anna Ragıp Liesing’de doğdu. Babası bir fabrika işçisiydi. Babası ve annesi erken öldüler. Kızlık soyadı Schwarz olan Anna onbir yaşında hem yetim hem de öksüz kaldı. Bu nedenle akrabaları onu yanına aldılar. Liesing Mahallesi Sarg Gasse’de (Günümüzde Viyana Liesing’de Sarggasse hala duruyor ve Karl Sarggasse olarak geçiyor.) 3 numaralı evde oturan Franz ve Franziska Heinz bu yetim ve öksüz çocuğu evlatlık olarak aldılar. Kendisi de bir fabrika işçisi olan Bay Heinz zengin olmasa da yavrucağa sevgi dolu bir ev sundu. Anna Schwarz ilkokula ve sonrada halk okuluna devam etti. Okul bittikten sonra bir zengin ailenin yanına oda hizmetçisi olarak girdi. On yıl önce aile İstanbul’a taşındı. Anna Schwarz işinden ayrılmadı ve Türk başşehrinde işvereninin geniş çevresini gördü. İstanbul’da yakında karısı olacağı cesur bir adamın gönlünü fethedeceği hiç aklına gelmemişti. İşvereni İstanbul’da büyük bir evde oturuyor ve birçok misafir ağırlıyordu. Bu misafirlerden birisi de Askerî Tabip Dr. Ragıp Bey’di. Dr. Ragıp ziyaretlerini daha sık yapmaya başladı ve ziyaretlerini güzel Avusturyalı oda hizmetçisi kız için yaptığını asla saklamadı. Bir süre sonra Anna Schwarz hanımla evlenmek istediğini beyan etti ve isteği kabul edildi. Düğün Schwarz Hanımın İstanbul’a geldiği aynı yıl içinde yapıldı. Kaderinin bu dönemecinde Anna Ragıp Liesing’deki kendisini büyüten ailesine nişan ve düğün haberini sevinçle duyurdu. İstanbul’dan yolladığı sayısız mektuplarda daima kocasının ne kadar bir muhteşem ve güzel bir insan olduğunu, onu taparcasına sevdiğini, onun yanında kendisini dünyanın en mutlu kadını olarak gördüğünü yazdı. Hayatın zorluklarıyla daha genç yaşta tanışan Bayan Dr. Ragıp kocasına sadık bir can yoldaşı oldu.

Balkan Savaşı başlayınca hemşire olarak cepheye gitti. Trakya’daki Hilal-i Ahmer hastanelerinde çalıştı. Bu hastanelerin birinde kocası Dr. Ragıp Bey de başhekim olarak çalışıyordu. Bir gün Liesing’e bir mektup ulaştı. Bu mektupta Dr. Ragıp Bey eşinin amcası ve teyzesine üzüntü ile Anna’nın kaybolduğunu bildiriyordu. Mektup umutsuzlukla doluydu. Ama sonra başka bir mektup geldi ve Dr. Ragıp Bey bu mektubunda sevinçle karısının bulunduğunu bildiriyordu.

Türk ordusunun geri çekilişi sırasında farklı hastanelerde çalışan karı koca birbirini kaybetmişti. Yıllar boyunca Bayan Dr. Ragıp, Liesing’deki yakınları ile bağlantısını kesmedi. Bu nedenle yakınları Dr. Ragıp Bey’in terfi ettiğini, Anna’nın kocası tarafından Kızılay emrinde gönüllü hemşire olarak göreve yerleştirildiğini öğrendiler.

Günlerden bir gün Liesing’e bir mektup geldi. Bu mektupta Dr. Ragıp Bey karısının açıklı ölümünü Heinz ailesine bildiriyordu. Şeref alanında ölen karısı için Türk doktorun sade bir dille yazdığı mektubu aşağıda yayınlıyoruz. Bu mektup sadık kocasının şehit karısına olan sevgisinin en güzel anıtıdır.

Bnb. Ragıp’ın Anna Schwarz’ın şehadetini Anna Schwarz’ın amcasına haber veren mektubu:

“Sevgili Amca, Graf Hochberg’in Alman Sahra Hastanesinde gönüllü hemşire olarak çalışan zavallı karım 17 Aralık 1915 günü bir şarapnel parçası ile ölümcül bir şekilde yaralandı. Bu beklenmeyen ölüm beni o kadar çok sarstı ki yazamıyorum. Graf Hochberg’in sahra hastanesi genel karargâhtan sadece 20 dakika uzakta. Anna oradaki fedakârlık isteyen görevinden çok mutlu idi. Çünkü hep bana yakın olmak isterdi. Bombanın patlamasını duyduğum anda onun yanına atla gittim. Ama artık o yoktu. Zavallı karımın acı çekmeden ölmüş olması tek tesellimdir. Bunun dışında yeri doldurulamaz acı kaybımdan dolayı sonsuz üzüntü duyuyorum. Onu çok seviyordum. Bana çok güzel şeyler öğretti, yetiştirdi ona çok minnettarım. Oh zavallı Anna’m! Niçin benden böyle acı vererek ayrıldın?


Sevgili Amca, yasımı daha iyi anlatamadığım için lütfen beni bağışlayınız. Zavallı Anna, tam mesut olacağı sırada benden çok kötü bir şekilde ayrıldı. İki ay önce binbaşı rütbesine yükseltildim. Ben sadece onu sevdim ve onu mesut etmek istedim.

Maalesef! Sevgili Amca, çok ağlamak istiyorum. Belki gözyaşlarım acımı biraz hafifletir. Benim zavallı Anna’mın cenaze töreninde birçok kişi hazır bulundu. Askerî şerefle gömüldü. Almanlar, Avusturyalılar, Türkler hep hazır bulundular. Hatta bir askerî bando da vardı. Cenaze törenine ekselans Müşir Liman von Sanders Paşa da katıldı. Türk subaylar İstanbul’a çelenk siparişi verdiler. Mezarına 15 çelenk kondu. Mezarını mermerden yaptıracağım. Etrafına demir parmaklık koyacağım. Benim zavallı karımın ölmesi yazık, gerçekten çok yazık! Zengin değildi, fakir de değildi. Ne var ki çok asil bir kalbi vardı. Sadece insanların iyiliğini düşünürdü. Beni her hususta yetiştirdi. Güneş artık benim için parlamıyor sevgili Amca! Ben acı kaybımı ve zavallı sevgili Anna’mı unutamıyorum. Allaha ısmarladık benim sevgili Amcam, İnşallah Liesing’te görüşürüz. Lütfen benim en içten gelen üzüntülerimiz bütün herkese iletiniz.

Sizin Dr. Ragıbınız. Çanakkale Cephesinde 5’nci Ordu Başhekimi.”

Ve bir dua

Makalenin yazarı İsmail Tosun Saral yazısını ‘’Yüce Allah hepsinden razı olsun!’’ duasıyla bitiriyordu.


Evet, Yüce Allah hepsinden razı olsun! Amin!

Osman AYDOĞAN


Yılmaz Özdil’in Sözcü gazetesinde yer alan 18 Mart 2017 tarihli makalesi:
https://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/yilmaz-ozdil/canakkale-1741486/

Çanakkale muharebelerine katılan Avusturya Topçu Bataryası kameramenının çektiği filmde yer alan Anna Scwarz'ın şehadeti ve defni anlatılıyor: (Anna Scwarz, TRT yapımı ''Tarihin Ruhu'' belgeselinin 4. Sezon 63. Bölümünün 18'inci dakika 20'inci saniyeden itibaren yer alıyor, 19'uncu dakika 40'ıncı saniyeye kadar devem ediyor.) 
https://www.trtizle.com/belgesel/tarihin-ruhu/tarihin-ruhu-or-canakkale-cephesi-or-63-bolum-2598670

Eğer bu bağlantıdan açılmaz ise aşağıdaki bağlantıdan doğrudan ilgili bölümü açılıyor:
https://www.tabii.com/watch/2927?trackId=30007


Anna Schwarz'ın Çanakkale Yalova Şehitliğindeki mezarı:






Kronen Zeitung: “Bir Liesingli Gönüllü Hemşire Gelibolu’da Şehit Düştü”

''Eine Liesingerin als freiwillige Krankenschwester bei den Dardarrellen gefallen'', Illustrierte Kronen Zeitung, 20.1.1916. s. 2, 3 , Gazeta kapak sayfasında Anna Svhwarz'ın temsili olarak resmine ve muharebedeki faaliyetlerine yer veriliyor. Anna Schwarz'ın şehit düştüğü haberi de resimlerin en altında yer alıyor:






Yorumlar - Yorum Yaz