• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam788
Toplam Ziyaret3104461

Şehit Binbaşı Ali Faik Bey


Şehit Binbaşı Ali Faik Bey

12 Ağustos 2020

Sizlere, bugün 10 Ağustos 2020 tarihinde, Gelibolu’da ‘’Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi’’nde yapılan ve benim de davetli olarak katıldığım bir töreni anlatacağım…

Ancak 10 Ağustos 2020 tarihine gelmeden, bu töreni anlatmadan önce gelin –mutat olduğu üzere – tarihte bir yolculuk yapalım… Zaten tören de anlatacağım bu tarihle ve tarihi kişilerle ilgili…

Önce Kolağası Şakir Efendi’den başlayayım…

Kolağası Şakir Efendi

Kolağası Şakir Efendi, 1897 yılındaki Türk – Yunan Savaşı’nda Epir cephesine gönderiliyor… Osmanlının son zaferi Dömeke Meydan Muharebesine katılıyor. Bu muharebedeki başarısı nedeniyle Padişah’tan takdirname ve madalya alıyor. Kolağası Şakir Efendi, Kepsut Askerlik Şubesi başkanı iken 1911 yılında vefat ediyor.

Kolağası Şakir Efendi’nin iki erkek evladı bulunuyor. Büyüğü Ali Faik Bey, küçüğü Mehmet Fevzi Efendi… Her ikisi de arka arkaya önce Işıklar Askerî Lisesinden, sonra da Harbiye’den mezun oluyor… Ali Faik Bey Binbaşı iken, kardeşi Mehmet Fevzi Efendi de Harbiye’yi bitirir bitirmez her ikisi Balkan Savaşı’nda buluşuyor…

Binbaşı Ali Faik Bey

Balkan Savaşı bitince her iki kardeş bu sefer de Çanakkale Savaşı’nda buluşuyor. Teğmen Mehmet Fevzi Efendi 77. Alay 1. Tabur 2. Bölükte görevli iken Çanakkale kara muharebelerinin başladığı ilk gün olan 25 Nisan 1915 tarihinde vücuduna 12 yara alarak şehit oluyor. Teğmen Mehmet Fevzi Efendi şehit olduğunda henüz 25 yaşında bulunuyor. Binbaşı Ali Faik Bey, şehit kardeşinin haberini aldığında günlüğüne şunları yazıyor: ‘’Burada acı haber geldi. Kardeşim Mehmet Fevzi dün 25 Nisan’da şehit düşmüş. 25 yaşında gencecik. Görmeye gittim. 12 yara almış. Ağladım. Na’şına eğildim ‘Ne mutlu sana şehadet mertebesine erdin, Allah bana da nasip etsin!’ dedim. Cepheye döndüm…’’

Binbaşı Ali Faik Bey, 4. Kolordu 11. Tümen 33. Alay 1. Tabur Komutanıdır. Allah, Binbaşı Ali Faik Bey’in de duasını kabul ediyor. Binbaşı Ali Faik Bey de kardeşinin şehadetinden beş gün sonra 30 Nisan 1915 tarihinde Kabatepe’de alnına isabet eden bir mermi ile şehit oluyor. Binbaşı Ali Faik Bey şehit olduğunda 43 yaşında bulunuyor…

Binbaşı Ali Faik Bey’in şehadetini müteakip Başkumandan Vekili Enver Paşa, şehidin eşine bir taziye kartı gönderiyor. Bu kartta Enver Paşa şöyle yazıyor:

‘’Osmanlı Orduyu Hümayunu Alay 33 Tabur 1 zevceniz Binbaşı Ali Faik Efendi bin Şakir 17 Nisan 331 tarihinde Gelibolu’da meydanı harpte bir Osmanlı Askeri’ne yakışan kahramanlık ve fedakârlıkla şehit oldu. Dini celili İslamın ve mukaddes vatanın müdafaası uğrunda hayatını feda edenlerin arkalarında bıraktıklarına düşen vazife yeis ve fütur değil fahri sürurdur.  Bütün arkadaşları gibi merhumun da kıymetli hatırası yalnız sizin değil daha büyük ailesi olan Ordunun kalbinde ebediyen saklı kalacağına ve intikamının düşmanlarımızdan alınacağına emin ve bununla müteselli olunuz. Muhterem Şehidin bütün yakınları ve sevenleri için Allah’tan ecir ve sabır tazarru ederek beyanı hürmet eylerim.  Başkumandan Vekili Enver’’

Binbaşı Ali Faik Bey’in çok az subayda olan bir özelliği bulunuyor; günlük tutuyor. Çocukluğundan itibaren günlük tutuyor… Özellikle Balkan Savaşı’nı bu günlüğünde günü gününe anlatıyor. Ailesine cepheden mektuplar yazıyor. Bu mektuplar, Halil Cibran’ın Mey Ziyâde’ye yazdığı mektuplarından, Kafka’nın Milena’ya yazdığı mektuplardan hiç de aşağı kalmıyor… Hatta onlardan daha duygulu, daha içten ve daha bir derinlikli yazıyor. (Nereden mi biliyorum? Çünkü Binbaşı Ali Faik Bey’in bütün mektuplarını okudum…)

Şehit Binbaşı Ali Faik Bey’in hatıralarının çoğu Balkan Savaşı’na ait bulunuyor… Ne yazık ki Şehit Binbaşı Ali Faik Bey’in Çanakkale günlükleri şehit olduğu zaman Anzak askerleri tarafından şehidin üzerinden alınıp Avustralya’ya götürülüyor. Bu günlükleri, 1931 yılında, Miss May Summerbelle çalıştığı müzede buluyor ve günlükleri Avustralya’da Evening News, Syndey gazetesinde İngilizce olarak yayınlıyor.

Albay Ahmet Naci Kabatepe

Binbaşı Ali Faik Bey, şehit olduğunda tek oğlu bulunuyor. O da asker oluyor. Albay Ahmet Naci Kabatepe 1960 yılında Bitlis’te 34. Piyade Alay Komutanı iken kendi isteği ile emekliye ayrılıyor. (Ve yıllar yıllaaar sonra 2006-2008 yılları arasında, alaydan tugaya dönüşen 34. P. Tugay Komutanlığı görevini yapmak bana da nasip oluyor.) Albay Ahmet Naci Kabatepe, 1994 yılında İstanbul’da vefat ediyor. Albay Ahmet Naci Kabatepe 1934 yılında Soyadı Kanunu çıkınca babasının Çanakkale Savaşı’nda şehit düştüğü Kabatepe’nin hatırasına soyadını ‘’KABATEPE’’ olarak alıyor.   

Albay Ahmet Naci Kabatepe’nin de tek oğlu bulunuyor: Erdal Kabatepe…

Şehitlerimize millet olarak minnet borçluyuz. Ancak şehidin ailesinden şu kişilere de aynı derecede millet olarak minnet borçluyuz diye düşünüyorum… Birincisi Şehit Binbaşı Ali Faik Bey’in günlüklerini ve eşyalarını titizlikle muhafaza eden şehidin biricik oğlu Albay Ahmet Naci Kabatepe’nin eşine… İkincisi şehidin bu hatıralarını ve eşyalarını açıklayıcı notlarla biricik oğlu Erdal Kabatepe’ye emanet eden Albay Ahmet Naci Kabatepe’ye… Ve üçüncüsü şehidin bu hatıralarını ve eşyalarını Osmanlıcadan günümüz Türkçesine çevirterek bir kitap haline getiren şehidin torunu Erdal Kabatepe’ye…

Erdal Kabatepe

Şehidin biricik erkek torunu Erdal Kabatepe, dedesi Şehit Binbaşı Ali Faik Bey’in hatıralarını, bir kitap haline getirmek için Osmanlıcadan günümüz Türkçesine çevirttirdiğinde, çeviren kişinin asker ve tarihçi olmaması nedeniyle çevirinin askerî terminoloji ve harp tarihi açısından gözden geçirilmesi ihtiyacını hissediyor.


Şehidin biricik erkek torunu Erdal Kabatepe bir şekilde bana ulaşıyor.

Erdal Kabatepe Bey, bana, Şehit Binbaşı Ali Faik Bey’in Osmanlıca el yazması hatıralarını ve bunun tercümelerini veriyor. Bu metinler üzerinde tam dört ay çalışıyorum. Asker olmam nedeniyle askerî terminolojiye olan hâkimiyetim, tarihe merakım nedeniyle Balkan Savaşı’na olan vukufiyetim, Arapçam nedeniyle Osmanlıcaya olan yatkınlığım ve yazılarım nedeniyle ifade kabiliyetim bu kitaba katkı yapmamı sağlıyor… Erdal Kabatepe Bey de lütfedip kitabında teşekkür için bana da yer veriyor…

Ve kitap 2020 yılı Nisan ayında yayınlanıyor… (Erdal Kabatepe, ‘’Ben Binbaşı Ali Faik Bey’’, Ömür Matbacılık, Nisan 2020)

Bu kitaptan da yola çıkarak T.C. Kültür Bakanlığı ile Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı ortaklaşa olarak bir belgesel hazırlıyorlar.

Şehidin torunu Erdal Kabatepe kendisinde bulunan şehit dedesinin bütün hatıratını ve eşyalarını ‘’Bende kalıp gün boyu bir camekân gerisinde sadece ben göreceğime tüm bir milletim görsün’’ diye Gelibolu’daki ‘’Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi’’ne bağışlıyor.

İşte yazımın girişinde bahsettiğim 10 Ağustos 2020 tarihinde, Gelibolu’da ‘’Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi’’nde yapılan tören hem Şehit Binbaşı Ali Faik Bey’i anmak hem Şehit Binbaşı Ali Faik Bey’in belgeselini tanıtmak hem de Şehit Binbaşı Ali Faik Bey’in hatıralarının sergisini açmak amacıyla yapılıyor. Bu törene Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı, Çanakkale Valisi, 2. Kolordu Komutanı, Avustralya Askerî Ateşesi, Birleşik Krallığı temsilen bir albay ve Eceabat Kaymakamı katılıyor… Bu törene, kitaba olan katkım nedeniyle ben de davetli olarak katılıyorum…

Bahsi geçen belgeselin bağlantısını ekte sunuyorum.  Toplam 25 dakika süren bu belgeseli mutlaka ama mutlaka izlemenizi arzu ediyorum…

1916 Kut’ül Ammare şehidinin bir torunu olarak, benim elimde şehit dedeme ait hiçbir belgenin, hiçbir eşyanın olmamasına hayıflanıyorum…

Keşke her şehidimizin böyle bir oğlu ve böyle bir torunu olaydı!...

‘’Ölmüşleri yaşatan, yaşayanların bellekleridir’’ diyor Cicero...

Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum…

Osman AYDOĞAN

Bir not: 


20 Mart 2022

Yukarıdaki yazımı 10 Ağustos 2020 tarihinde yapılan törenden iki gün sonra 12 Ağustos 2020 tarihinde bu sitemde yayınlıyorum…

Sitemdeki yazılarımın ilginç okuyucuları oluyor. Bunlardan birisi olan Em. Alb. Fuat Hazar, 01 Şubat 2022 tarihinde bana aşağıdaki mesajı yazıyor:

‘’Saygıdeğer Paşam, 12.8.2020 tarihli Şehriyar'daki yazınız ile ilgili olarak; önce kendimi tanıtayım. Adım Fuat Hazar, 68 KHO mezunu emekli subayım. Kendime ait Osmanlı Madalya ve Nişanları ile ilgili bir koleksiyonum var. Koleksiyonda bulunan bir madalya ile ilgili inceleme yaparken, madalyanın verildiği 'Kolağası Şakir Efendi'yi arıyordum ve böylece yazınıza ulaştım. Bu madalya TARZ-I CEDİD BÜYÜK İMTİYAZ MADALYASI. Bendeki altın olandan. Bu madalya beratı ile beraber alacak şahsın isminin hakkak tarafından kazındığı türdendir. Kendi Osmanlıca bilgimle üzerinde 'Kolağası Şakir Efendi 1 Şaban 1323' (1907) tarihli. Şehit Bnb. Ali Faik Bey'in babasına ait olması kuvvetle muhtemel. Bu yazımın ekinde fotoğrafını gönderiyorum. İlginize şimdiden teşekkür eder iyi günler dilerim. Saygılarımla, Fuat Hazar.’’

Muhtemel ki bu madalya benim ilk yazımda bahsettiğim Kolağası Şakir Bey’in Dömeke Meydan Muharebesi’ndeki başarısı nedeniyle Padişah tarafından verilen madalya oluyor…

Ben de Em. Alb. Fuat Hazar’ın bu mesajını Erdal Kabatepe Bey’e iletiyorum. Her ikisinin tanışmasını sağlıyorum…

25 Şubat 2022 tarihinde Erdal Kabatepe, bana aşağıdaki mesajı iletiyor:

‘’Paşam, Fuat Bey madalyayı getirip teslim etti. Yerine aynısından bulunca ben ödeyeceğim. Tekrar çok teşekkür ederim, sayenizde bizim için çok değerli bir madalyaya kavuştuk, varlığından bile haberim yoktu. Saygılar, Erdal Kabatepe’’

Bahsi geçen madalyanın fotoğrafını yazımın sonunda veriyorum…

Bütün bu olanlar bana Immanuel Kant’ın şu sözünü hatırlatıyor: ‘’Bizler sırlarla dolu bir evrende bir rüyanın rüyasını görmekteyiz. Gerçekte bildiğimiz hiçbir şey yoktur. Bildiğimizi sandığımız şey sadece olaylardır. O olaylar ki, bilmediğimiz bir objeyle asla bilemeyeceğimiz bir sujenin birbirlerine olan ilgisinden doğmuştur.’’

Bazen olaylar ve kişiler arasındaki ilişkilere ve tesadüflere aklım ermiyor. İşte bu zamanlarda Kant’ın bu sözünü hatırlıyorum…

Deniz Sipahi, ‘’Takdirname biliniyordu madalya sürpriz oldu’’, Hürriyet, 03 Nisan 2022:



Osman AYDOĞAN

Bir not daha:

19 Mart 2023

‘’Ben Binbaşı Ali Faik Bey’’ adlı kitap şu ana kadar üç baskı yapıyor. Birinci basımı, Nisan 2020 tarihinde (10.000 adet), ikinci basımı, Aralık 2020 tarihinde (1.500 adet), üçüncü ve geliştirilmiş basımı Mart 2023 tarihinde (500 adet) yapılıyor. Ancak bu basımlarda kitap satışa sunulmuyor. Kitabın, yaz aylarında dördüncü basımı yapılıp kitapçılarda meraklılarına sunulması bekleniyor... 

‘’Ben Binbaşı Ali Faik Bey’’ belgeseli:

Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı tarafından hazırlanan ‘’Ben Binbaşı Ali Faik Bey’’ belgeseli:
https://www.youtube.com/watch?v=df-TCJmpZHQ

''Ben Binbaşı Ali faik Bey'' kitabı:




Kolağası Şakir Bey’in Dömeke Meydan Muharebesi’ndeki başarısı nedeniyle Padişah tarafından verilen madalyasının fotoğrafları:




 


Yorumlar - Yorum Yaz