Matteotti Cinayeti
11 Nisan 2020
Önce bir film: ’Matteotti Cinayeti’’ (IL delitto Matteotti)
İtalyan yönetmen Florestano Vancini'nin yönettiği 1973 tarihli, tarihi drama İtalyan filmi ‘’Matteotti Cinayeti’’ (IL delitto Matteotti), İtalyan parlamentosundaki sosyalist milletvekili Giacomo Matteotti'nin öldürülmesini ve bu cinayetin sonucu olarak İtalya'da Benito Mussolini'nin diktatörlüğünün kurulmasına yol açan olayları anlatıyor.
Filmde Matteotti'yi Franco Nero, Mussolini'yi de Mario Adorf canlandırıyor. Film 8. Moskova Uluslararası Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü ile ödüllendiriliyor. Bu film ne yazık ki Türkiye’de gösterime girmiyor. Filmin tamamını içeren bağlantısını yazımın sonunda veriyorum. Bu filmi izleyin diyeceğim ama filmin seslendirilmesi orijinal diliyle yapılıyor, yani İtalyanca.
Ben de bugün bu filmin konu aldığı cinayeti ve sonrasını anlatmak istiyorum. Bu yazımı okuduktan sonra yine de İtalyanca da olsa film izlenilebilir hale geliyor diye düşünüyorum.
Matteotti cinayetini anlatmadan önce kısa bir bilgi vermek istiyorum:
Diktatörlüğe giden yol
Bu sayfalarda değişik yazılarla Almanya’da Hitler’in yükselişini anlatıyorum Bu yazılarımdan, ‘’Weimar Cumhuriyeti’’, ‘’Reichtag Yangını’’ ve‘’ ‘’Operasyon Valkyrie’’ birkaç tanesi oluyor. Bu konuda daha çok yazım var ama bunlar önemlileri. Nasıl ki ‘’Reichtag Yangını’’ Hitler’in diktatörlüğünü sağlamış ise Mussolini için de İtalya’da diktatörlüğünü bu cinayet sağlıyor. Ne de olsa; ‘’sonuca giden her yol mubahtır” diyen de bir İtalyan oluyor (Machiavelli). Ki bu dünyada bu düsturu kullanan da çooook diktatör bulunuyor! Bütün diktatörler, diktatörlüğe ulaşmak için bu tür olayları birer basamak olarak kullanıyor.
Şimdi gelelim konumuza diyeceğim ancak önce Giacomo Matteotti kimdir onu tanıtmam gerekiyor.
Giacomo Matteotti
Giacomo Matteotti 1920’lerin geleceği parlak sosyalist düşünce sahibi bir politikacı oluyor. Bologna Üniversitesi’inde hukuk okuyor. Bologna Üniversitesi'nde hukuk okuduğu dönemde ‘’Sosyalist Birlik Partisi’’ (Partito Socialista Unitario) (PSU)’ne giriyor. Askere gitmek istemeyince Sicilya’ya bir çalışma kampına gönderiliyor.
Matteotti, PSU içinde üyelerin kibirli davranışlarını aşırı eleştirdiği için parti içinde fazla sevilmiyor. Ancak iyi bir hatiptir. Bu nedenle de oldukça fazla sayıda taraftarı bulunuyor.
Matteotti, Ferrara bölgesinden 1919, 1921 ve 1924 yıllarında milletvekili seçiliyor. Partinin genel sekreterliğine kadar yükseliyor. 1924’te “Faşist Tahakkümün İlk Yılı” adlı bir kitap yayınlayarak, başta faşist iktidarın işlediği 150 cinayet olmak üzere iktidarın, cinayetlerini, hırsızlıklarını ve yolsuzluklarını anlatıyor.
1924 yılında İtalya
İtalya’da yapılan 1924 yılı parlamento seçimleri iktidardaki Mussoli’nin baskısı, terörü ve hilekarlığı altında yapılıyor. Mussolini ve partisi seçim öncesi açık açık yasaları çiğniyor, gazetelere el koyuyor, basımevlerini yağmalıyor, sendikaları ateşe veriyor, her gün sokaklarda muhalifler faili meçhule kurban gidiyor.
6 Nisan 1924 tarihinde yapılan parlamento seçimlerinde seçime katılım % 63 oluyor. Mussolini’nin seçim öncesi baskı ve hilelerine rağmen Mussolini ve partisi toplam 535 sandalyeli mecliste ancak 355 sandalye kazanıyor. Seçim kanunu gereği paralel listelerdeki 19 milletvekili de bu sayıya dâhil edildiğinde, Mussolini 374 milletvekili ile İtalya Parlamentosu’nda ezici çoğunluğa sahip oluyor. Bu, bir önceki seçimde yalnızca 37 milletvekili çıkarmayı başaran bir parti için muazzam bir başarı oluyor.
Parlamento açıldığında muhalif partiler Mussolini’yi, anayasaya aykırı davranmakla ve seçimleri baskı altında yürütmekle suçluyor.
29 Mayıs 1924 tarihinde sosyalist milletvekili Giacomo Matteotti mecliste yaptığı coşkulu konuşmada seçim sonuçlarına itiraz ederek seçimlerde yapılan yolsuzlukları bir bir açıklıyor. Oyların çalındığını, sandıkların yok edildiğini söylüyor. Matteotti, meclisteki bu iki saat süren konuşmasında seçimlerdeki hileleri bizzat Mussolini’nin yaptığını söyleyerek meclisin yasadışı olduğunu ilan ederek seçimlerin yenilenmesini talep ediyor. Matteotti’nin konuşmasına Mussolini taraftarı milletvekilleri küfürlerle, hakaretlerle ve tehditlerle müdahale ediyor. Meclisten çıkarken, Matteotti, arkadaşı Giovanni Cosattini’ye şunları söylüyor: “İşte şimdi cenazemde yapacağın konuşmayı hazırlayabilirsin.” Yazımın girişinde bahsettiğim film Matteotti’nin işte bu konuşması ile başlıyor. Filmin tamamı izlenmese bile en azından filmin bu başlangıç sahnesinin, siyaset erbabının aynı zamanda nasıl bir iyi hatip olması gerektiği konusunda güzel bir örnek olduğu için izlenmesi gerekiyor.
Daha sonra yapılan oylamada 07 Haziran 1924 tarihinde Mussolini hükumeti güvenoyu alıyor.
Matteotti’nin öldürülmesi
Mussolini hükümetinin güvenoyu almasından üç gün sonra, 10 Haziran 1924’te Roma’nın merkezindeki evinden çıkan Matteotti evinin önünden kaçırılıyor. Görgü tanıklarının ifadeleriyle, Matteotti’nin kaçırılması olayında kullanılan arabanın izini süren polis, aracın Mussolini’nin partisine ait olduğunu belirliyor. Araçta kan izleri vardır ama ortada bir ceset bulunmuyor.
Matteotti’nin cesedi iki ay bulunamıyor. Bu dönemde Matteotti’nin kaçırılmasından ve kaybolmasından Mussolini sorumlu tutulduğundan muhalefet tarafından faşist iktidarın safça her an düşmesi bekleniyor. Bunalımlı ve gerilimli bir bekleyiş oluyor. Sonunda Matteotti’nin cesedi, 18 Ağustos’ta Roma’nın 23 km. uzağındaki Ouartarella Ormanı’nda bulunuyor. Bu bunalımlı döneme bu nedenle de ‘’Ouartarella’’ adı veriliyor. Matteotti’nin cesedi Roma dışında, Riano Flamino yakınlarında defnediliyor.
Matteotti’nin öldürülmesi, başlangıçta bütün İtalya’da büyük bir nefret dalgasının yayılmasına yol açıyor. İtalyan parlamentosunda, cinayetten, hükümet ve Mussolini sorumlu tutuluyor. Mussolini ise, cinayeti düşmanlarının hazırladığını ve kendisinin olayla bir ilgisinin bulunmadığını ileri sürüyor.
Kamuoyunun tepkisi dindikten sonra Mussolini karşı atağa geçerek 3 Ocak 1925'te mecliste bir konuşma yapıyor. Bu konuşmasında Mussolini, Faşist Parti'nin lideri sıfatıyla cinayetin bütün sorumluluğunu üstlendiğini açıklayarak muhalefeti cinayet suçlamasıyla hakkında dava açmaya çağırıyor. Ama muhalefet bunu yapacak güçte olmadığından söz konusu dava hiçbir zaman açılmıyor.
Matteotti’nin yakalanan katillerinin duruşması 1926 yılında sonuçlanıyor: Karara göre, öldürme olayında bir kasıt bulunmuyor! Matteotti, karşılıklı dövüş sırasında öldürülüyor. Sonunda Mussolini temize çıkartılıyor. Katilleri, Faşist Partisi sekreteri Farinacci savunuyor ve katiller beş yıl hapis cezası ile kurtuluyor. Ardından katiller iki ay hapis yattıktan sonra İtalya Kralı Victor Emmanuel tarafından affedilip cezaevinden çıkarılıyor. Ancak İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle birlikte bu dava 1947'de tekrar görülüyorr ve o zaman henüz hayatta olan üç katil 30'ar yıla mahkûm ediliyor.
Antifaşist cephenin basiretsiz politikaları
Matteotti cinayetinde zayıflayan Mussolini parlamentodaki iki liberali ve milliyetçilerin önderi Federzioni’yi kabinesine alarak durumunu güçlendiriyor. Ve parlamentodan tekrar güvenoyu alarak iktidarda kalıyor.
İtalyan sosyalistleri her fırsatta romantik bir şekilde anayasaya ve yasalara bağlı kaldıklarını tekrarlayarak hükümetin istifasını, milislerin kaldırılmasını ve yeni seçimlere gidilmesini istiyor. Ancak bölünmüş muhalefetin tepkisi örgütlü ve sürekli olmuyor. Sosyalistler, Mussolini yanlısı krala hala güven duyuyor, kralı Mussolini’den uzak tutmaya çalışıyorlar. Kralı ve kamuoyunu aydınlatmak için gazetelerde yazı üstüne yazı yazıyorlar. Kralı, Mussolini’yi görevden almaya ikna etmeye çalışıyorlar.
Bu sırada komünistlerin dışında kalan muhaliflerin yaptığı tek eylem de meclisi boykot ederek oturumlara katılmamak oluyor. Ayrıca Milano gibi şehirlerde faşizm karşıtı parlak gösteriler yapılıyor. Ancak bu gösteriler faşistlerin müdahalesi neticesinde çok sayıda insanın yaralanması ve dövülmesi ile sonuçlanıyor.
Sonuçta muhalefet, protesto eylemlerinden öteye gidemiyor. Muhalefet güçlü bir antifaşist bir cephe oluşturamıyor. Ayrıca muhalefetin parlamentodan çekilmesiyle, Mussolini parlamentoda her istediğini yapabilecek duruma geliyor. Bu şekilde faşizm kendini toplama ve yeniden saldırıya geçme imkânı kazanıyor.
Diktatörlüğe giden yol
Artık zaman, Mussolini için diktatörlüğe gitmenin tam zamanı oluyor.
3 Ocak 1925’te Mussolini mecliste verdiği ünlü söylevinde gerçek niyetini açığa vuruyor. Polis, Mussolini’ye karşı bir dizi uydurma suikastlar (!) düzenliyor. Mussolini de bu suikast girişimlerine dayanarak “olağanüstü durum” yasası çıkarıyor. Mussolini bu yasaya dayanarak da ‘’kanun gücünde kararname’’ler çıkarma imkânı elde ediyor. Sonunda da bu kararnamelerle muhaliflerini eziyor, demokratik partileri, sendikal örgütleri kapatıyor, bütün özgürlükleri ortadan kaldırıyor.
22 Haziran 1925’te Mussolini, Augusteo’da toplanan faşist kongre önünde “faşizmin yırtıcı totaliter iradesinin erişmek istediği devleti” şöyle tanımlıyor: “Ulusu faşistleştirmek istiyoruz, tüm iktidarı faşistlere vermek istiyoruz.”
1925-1926 yıllarında çıkarılan faşist yasalarla İtalya’da artık yalnızca faşizmin sözü geçiyor. Yeni yasalar ile örgütlenme özgürlüğü, siyasi partiler ve basın özgürlüğü ortadan kaldırılıyor. İtalyan ‘’Ulusal Faşist Partisi’’ tek yasal parti yapılıyor. Mussolini’nin gizli polis teşkilatı OVRA kuruluyor. Faşist olmayan ya da anti-faşist olan tüm gazetelerin idarecileri işten çıkarılıyor. Siyasi suçları yargılamak için özel bir mahkeme kuruluyor.
1926 yılında aralarında İtalyan düşünür, siyasetçi ve sosyalist kuramcı, İtalyan Komünist Partisi kurucu üyesi Antonio Gramsci’nin de bulunduğu 2000 komünist tutuklanıyor.
1927 yılında yandaş gazeteler birleşerek ‘’Faşist Gazeteciler Birliği’’ kuruluyor. 1928’de ‘’Ulusal İtalyan Gazeteciler listesi’’ oluşturuluyor.
1928 yılında 37 komünist önder ömür boyu hapis cezasına çarptırılıyor. Matteotti Krizi sırasında muhalefet eden bazı burjuva politikacılar da kovuşturmaya uğruyor, tutuklanıyor ve öldürülüyor veya bu politikacılar başka bir ülkeye sığınmak zorunda bırakılıyor.
1928 yılına gelindiğinde İtalya’da artık parlamenter görünümlü faşizm sona eriyor! Bu tarihten sonra artık Mussolini’nin açık terör diktatörlüğü resmen kurulmuş oluyor.
Sonuç
Haziran 1924 tarihinde Matteotti’nin öldürülmesi sonrasında gelişen olaylar, muhalefetin basiretsizliği, dağınıklığı ve romantikliğinin de katkısıyla İtalya’da Mussolini’nin mutlak bir terör diktatörlüğüne yol açıyor.
''Tarih, ders almak isteyenlere laboratuvar gibidir'' diye, ''Geleceğe ilişkin öngörüler kökleri tarihte olan ve buradan beslenen bitkiler gibidir'' diye, ''Tarih sadece geçmişte ne olduğunu değil, aynı zamanda gelecekte de ne olacağını anlatır'' diye hemen hemen yer yazımda söylüyorum, hep tekrar tekrar yazıyorum.
Neyse biz şimdi tarihi aklımıza takmayalım. Masallar, destanlar bizim nemize yetmiyor değil mi, biz masalllarla, detanlarla oyanalım, değil mi?
Romantik muhalefet hakkında
İtalyan Sosyalist Partisi Genel Sekreteri (Mussolini’den sonra lideri) Pietro Nenni’nin 1930 yılında yayınlanan, İtalya'da Mussolini önderliğinde yükselen faşizm hakkındaki röportajında (‘’Todeskampf der Freiheit’’, Berlin Verlag, 1930) bahsettiğim İtalyan romantik muhalefeti hakkında şunları söylüyor:
“Geldikleri ve ait oldukları dünya batarken yaptıkları sadece; gözleri bağlı felakete yönelmek, gerçekleri görüp asla tartışmamak, güç dengelerini hiç ölçmemek, sözcüklerle oynamak ve cümlelerden binalar inşa edip oyalanmak…”
1926 yılında Mussolini faşistlerince tutuklanan Gramsci, 20 yıl hapse mahkum ediliyor. Mussolini’nin, '’bu beynin çalışmasını yirmi yıl durdurmalıyız'’ diyerek 1926'dan 1937'ye dek hapiste tuttuğu Gramsci ise hapiste de boş durmuyor, otuz üç defteri dolduracak, 3000 sayfalık notlar tutuyor. (Antonio Gramsci, ‘’Hapishane Defterleri’’, Belge Yayınları, 2014). Bu notlarında Gramsci, böylesi bir muhalefetin olmaması için şunları yazıyor:
''Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliğidir."
“Her yenilgi entelektüel ve moral düzensizliği beraberinde getirir. En kötü korkuların karşısında umutsuzluğa kapılmayacak ve aptallığın coşkusuna düşmeyecek ciddi ve sabırlı insanları yaratmak gereklidir. Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliğidir." Aynı notlarında (Hapishane Defterleri) Gramsci şunu da yazıyor; "Olup bitenler" diyor Gramsci, "Olup bitenler, az sayıda insan öyle istediği için değil, kitleler sorumluluk almadığı için gerçekleşir."
Ve son sözü Matteotti’ye bırakayım isityorum:
"Özgürlük içinde yanlışlık yapılabilir, ancak tutsaklık bir ulusu ölüme sürükler."
Arz ederim
Osman AYDOĞAN
‘’Matteotti Cinayeti’’ (IL delitto Matteotti) Filmi (Tamamı):
https://www.youtube.com/watch?v=UY_POy2laiU