• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam791
Toplam Ziyaret3104464

Dil ve Türkçe üzerine - 9: Siyasette bir riyakârlık aracı olarak kelimeler…


Dil ve Türkçe üzerine - 9: Siyasette bir riyakârlık aracı olarak kelimeler…

05 Nisan 2020

Günlerdir sabrınızı zorlayarak dil üzerine yazıyorum… Türkçe’deki Farsça, Arapça, Fransızca kelimeler, dil konusunda dil bilimcilerinin görüşleri, Türkçe’deki nicelik ve nitelik sorunu derken siyasette bir manipülasyon aracı olarak kelimeleri de anlattım. Bugün de hemen hemen aynı konuya devam edeceğim; siyasette bir riyakârlık aracı olarak kullanılan kelimeleri anlatacağım…

Ancak önce bir düşünürün bir tespitinden bahsedeceğim…

Hakikat var değildir, hakikat olur…

Fransız düşünür Alain Badiou’nun bir tespiti var... Bu tespit; atom bombasının bulunmasından daha vahimdir, daha gaddardır, daha şedittir, daha acıtıcıdır. Bu tespit yaşadığımız çağımızı anlatır. Bu tespit beş kelimeden oluşan basit bir cümledir: ‘’Hakikat var değildir, hakikat olur.’’

Badiou’nun tespiti gibi, bilimsel bir ‘’algı yönetimi’’ desteği ile günümüzde her yerde gerçek ‘’kara’’ olan ne varsa insanlara sanal ‘’ak’’ olarak sunulmuştur ve sunulmaktadır... Bu şekilde insanlar aklı kullanmayı ve sorgulamayı unutmuşlardır. Zaten istenilen de budur.

Aslında bu düşünceyi çooook önceleri George Orwell başka bir şekilde dile getirmişti. George Orwell, zamanında “Evrensel riyakârlık dönemlerinde hakikati söylemek devrimci bir eylemdir” demişti. Tam da Orwell’in söylediği bir dönemde yaşıyoruz: ‘’Evrensel riyakârlık döneminde’’.

Post-truth (Hakikat / gerçek sonrası)

Dil konusu olunca Oxford Sözlük olmazsa olmaz bir araç. Bu nedenle de dil konusundaki yazı serimde Oxford Sözlüğünün çok adı geçmişti.

Yine bu sözlükten bahsedeyim.

Geçen senelerde Oxford Sözlüğü adı yine basına yansımıştı: Oxford Sözlüğü, Badio'nun, Orwell'in tespitlerini sanki kayda geçirircesine Anglo-Sakson kültürünün zamanın ruhunu kavramlaştırma geleneğinin uzantısı olarak ‘’Post-truth’’sözcüğünü 2016 yılının sözcüğü olarak seçmiş. Post-truth; tam karşılığı ‘’Hakikat / gerçek sonrası’’ anlamına geliyor. Ancak bunu da kibarca; “objektif hakikatlerin kamuoyunu şekillendirmede duygular ve kişisel inançlara göre daha az etkili olduğu koşullar” diye tanımlamışlar. Birebir tercüme böyle olunca anlaşılması zorlaşıyor ama basitçe ve kibarca diyorlar ki ‘’artık gerçekler önemli değil, insanlar olaylara duygusal yaklaşıyorlar.’’ 

Evrensel riyakârlık dönemi

Oxford Sözlüğü ‘’Post-truth’’ı 2016 yılının sözcüğü seçmiş ve kibarca da “hakikat sonrası” diye tanımlamış ama sözcüğün kökeni aslında çoook eskilere uzanıyor. 2004 yılında Amerikalı araştırmacı yazar ve öğretim üyesi Ralph Keyes bir kitap yazarak bu ifadeyi kitabının kapağına taşıyor ve hiç de kibarlığa kaçmadan ‘’Post-truth’’ın tanımını da net ve açık açık söylüyor: ''Post-Truth Dönemi: Çağdaş Yaşamda Sahtekârlık ve Aldatma'' (Delidolu, 2017) Post-Truth: Yani çağdaş yaşamda sahtekârlık ve aldatma… Yani; riyakârlık…

Ralph Keyes bu kitabında toplumlarda gittikçe yaygınlaşan yalanı ve aldatmayı, dürüstlüğün değer kaybedişini derinlemesine inceliyor. Bu kitap, hakikat sonrasına ilişkin en kapsamlı teorik yaklaşımı sunuyor. Bu kitap; toplumsal yaşamımızı radikal biçimde şekillendirmeye başlayan hakikat sonrası çağın (Orwell’in söylediği ‘’Evrensel riyakârlık dönemi’’nin) yükselişini ve bu durumun tehlikelerini gözler önüne seriyor.

Ralph Keyes kitabında ''Post-truth'’u şöyle açıklıyor: “Beyaz yalan dostu bir çağda yaşıyoruz. Şu konuda ikilemdeyiz: Bir yandan kendi yalanlarımıza bahane bulurken diğer yandan yalancılığın bu kadar yaygın olması karşısında dehşete düşüyoruz. Zeki insanlar olarak, suçluluk duymadan paçayı kurtarabilmek için gerçeği örtbas etmeye gerekçeler buluyoruz. Ben buna hakikat sonrası diyorum.”

‘’Post-truth’’ sözcük karşılığı kısaca ‘’hakikat / gerçek ötesi’’ veya ‘’gerçek sonrası’’ olarak da tercüme etmek mümkünse de bu sözcükler  ‘’Post-truth’’’ın tam karşılığını vermiyor.... Bu nedenle Post-truth’un karşılığı olarak ben Ralph Keyes’in kullandığı anlamda kullanacağım: ‘’Sahtekârlık ve aldatma'' veya aynı anlama gelecek şekilde Orwell’in tanımlamasıyla: ‘’Riyakârlık’’…

Her ne kadar ‘’Post-truth’’ı, Oxford Sözlüğü 2016 yılının sözcüğü seçmişse de, Ralph Keyes 2004 yılında ‘’Post-truth’’ı ‘’sahtekârlık ve aldatma'' tanımlamışsa da günümüzde zaten yeryüzünde var olan Koranavirüs'ün Aralık 2019’da tanımlanması gibi bu ‘’Post-truth’’ zaten bu dünyada hep vardı. Çünkü ''hakikat'' bu dünyada hiçbir zaman, evet hiçbir zaman bir anlam ifade etmedi. ‘’Yalan’’ ve ‘’riya’’ ikilisi yıllar yılı bu dünyada politikanın hakiki ve gerçek kavramları olmuşlardır…

Çünkü yıllardır; tekrarlanan yalanların ikna edicilikte artık hakikatten üstün olması, olmamışların olmuş gibi gösterilip fikirler ve inançların birtakım emeller doğrultusunda sihirli kelimelerle riyakârlık yapılarak manipüle edilmesinin örneklerini yaşayarak görmedik mi? Görmüyor muyuz?

Bu sözcüğün (Post-truth) anlamını tam olarak anlamak için bu kavramı dünyada ve ülkemizde nasıl kullanıldığını, bir kısmını daha önce anlatmış olsam da örnekleriyle vermem gerekiyor.

Evrensel riyakârlık döneminden örnekler…

Ben örneklerde Post-truth diye yazıyorum ama siz riyakârlık diye okuyun… Benim riyakârlık demeye dilim varmıyor…

Hani Saddam’ın kitle imha silahları vardı ya… İşte size kallavi bir ‘’Post-truth’’. Hani Kaddafi halkına ateş açıyordu ya… İşte bir ‘’Post-truth’’ daha. Hani Baltık Denizinde fotoğrafı çekilmiş olup da Körfez’de Saddam yapmışçasına bir karabatak fotoğrafı vardı ya… İşte bir ‘’Post-truth’’ daha… Hani İŞİD’i Esad yaratmıştı ya… İşte bir ‘’Post-truth’’ daha…

Bu ‘’Post-truth’’ bize hiç de yabancı değil aslında… 

Hani İŞİD’e İŞİD bile diyemeyip ‘’öfkeli gençler’’ diyorlardı ya… Hani ‘’kokteyl terör’’ diyorlardı ya… İşte bir ‘’Post-truth’’ daha… Hani El Kaide’den El Nusra’ya ne kadar İŞİD müttefiki varsa, Esad ile savaşan ne kadar eli silahlı terörist varsa ‘’muhalif’’ diyorlar ya… İşte bir ‘’Post-truth’’ daha…

Bir vakitler ‘’Camide içki içtiler’’ diye servis ediyorlardı ya, hani ‘’Kabataş’ta bir masum bacı’’ vardı ya, hani ‘’Balyoz’’, ‘’Ergenekon’’ diye darbe masalları vardı ya…  İşte yerli birçok ‘’Post-truth’’ daha…

PKK ile Oslo’da pazarlık yapıyorlar da, PKK'nın Güneydoğu'da şehirlere kasabalara yığınak yapmasına göz yumuyorlardı da adı ‘’Çözüm Süreci’’ oluyordu ya… FETÖ ile devletin yıllardır yaptığı uyarılarına, MGK kararlarına rağmen işbirliği yapıyorlar, ne istedilerse veriyorlar da sonra da adı ‘’aldatıldık’’ oluyordu ya… TSK’nın kırk yılda yetiştirdiği pırıl pırıl subaylarını, generallerini ''Ergenekon'', ''Balyoz'' vb. darbe masalları ile zindanlara atıyorlar da ''vesayetten kurtuluyoruz'', sonra da yine ‘’aldatıldık’’, ''pardon'' diyorlardı ya… BOP’un eşbaşkanı oluyorlar da sonra ‘’Eyyy, üst akıl’’ diyorlardı ya… Esad ile kol kola geziyorlar da  sonra da ‘’Eyyy, Esed’’ diyorlardı ya…  Alın size yerli birçok ‘’Post-truth’ daha…

Bu Koronavirüs krizini saymıyorum. Daha bir ay önce Dolar gelmiş 6.0’a, EURO 7.0'a dayanmış, işsizlik tavan yapmış, piyasalar durmuş, turist gelmiyor, cari açığı kapatacak para yok, yatırımlar yok, yabancı sermaye gelmiyor, ekonomiye güven dip yapmış, dış borç tavan yapmış, döviz yok, umut vatandaşın bozduracağı üç kuruşluk dolara kalmış, sanayi üretimi neredeyse durmuş, eğitim gerilemiş, hukuk ayaklar altına alınmış, uluslararası alanda ‘’değerli bir yalnızlığa’’ düşmüş, dış politikada çizdiğiniz zik zaklardan başınız dönmüşken ‘’böyyük devlet’’ masalları anlatılıyor ya alın size ‘’hakiki’’ ve ‘’gerçek’’ bir ’’Post-truth’’ daha…

Gerçi eski bir konu ama işte size yerli bir ‘’Post-truth’’ daha: 2017 yılının Ocak ayının son haftasında T.C. Başbakanı Gezi Parkı protestolarını kastederek demişti ki; ‘’Oradaki park düzenlemesi 8-10 ağacın yer değiştirilmesiydi.’’ Sanki o zamanlar TV’lerde gümbür gümbür Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında AVM, otel, rezidans yapacağız diyen bendim… Sabahın beşinde çadır kurup çevre nöbeti tutan gençlere sanki ben saldırdım… Öğrenci çadırlarına o gaz bombalarını sanki ben attım... Öğrenci çadırlarını sanki ben ateşe verdim... Ne diyor koskoca T.C. Başbakanı gözlerimizin içine baka baka; ‘’Oradaki park düzenlemesi 8-10 ağacın yer değiştirilmesiydi.’’  İşte yerli ‘’Post-truth’’ın en alası…

Bir büyük ‘’Post-truth’’ daha: Ülke demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, demokrasilerde olmazsa olmaz kuvvetler ayrılığı ilkesinden uzaklaşıyor, diktatörlüğe, tek adamlığa doğru gidiyordu da ‘’ileri demokrasi’’, ‘’prangalardan kurtuluyoruz..’’ diyorlardı ya… Yine kallavi bir ‘’Post-truth’’ daha…

Anayasa referandumunda YSK mühürsüz oyları geçerli sayıyor da ''kanunsuzluk var'' dendiğinde ''atı alan Üsküdar'ı geçti'' diyorlardı ya... Bundan büyük ’'Post-truth’' olur mu hiç?

İşte size geçmişe ait birkaç ‘’Post-truth’’ daha:  Sahtekâr, rüşvetçi, dolandırıcı bir İranlıya; ''hayırsever vatandaş'', “cari açığı kapatan ihracat şampiyonu”, “altın ihracatı yapan bir zat’’, ‘’ülkeye katkısı olan, hayır işlerine giren bir zat'' diyorlardı ya… Bizdeki '’Post-truth’’ların sonu yok ki!

Ülkenin bütün kurumlarını ve bakanlıklarını FETÖ'nün çiftliğine çevirmişler... FETÖ ile mücadele ediyoruz diye çiftliklerdeki bütün marabaları içeri almışlar, hala da içeri alıyorlar… Ancak bütün çiftlik ağaları, bütün çiftlik kâhyaları, Ankara'yı parsel parsel FETÖ'ye peşkeş çekenler, sümüklü bir meczubu teee ABD'ye kadar gidip, el etek öpüp bu meczupla fotoğraf çektirenler, bu hoca bozuntusunu TV'lerde, meydanlarda, basında öve öve bitiremeyenler ellerini kollarını sallayarak dışarıda dolaşıyor ya... Bunun adı da FETÖ ile mücadele oluyor ya… Aha işte size İşte yerli ‘’Post-truth’’ın bir en alası daha…

Sonuç

Yine ben yazımın başına döneyim... George Orwell'in sözüne atıf yapmıştım ya...  Tam da Orwell’in söylediği bir dönemde yaşıyoruz: ‘’Evrensel riyakârlık döneminde’’.

Bırakalım elin ecnebisinin sözlüğünde geçen ''Post-truth'' sözcüğünü. Biz Türkçesine bakalım: ‘’Yalan’’ ve ‘’riya’’ ikilisi yıllar yılı bu dünyada politikanın hakiki ve gerçek kavramları olmuşlardır…

Diil konusu deriiiiiin bir kuyu... Bu konuya devam edeceğim...

Osman AYDOĞAN


Yorumlar - Yorum Yaz