
Eurofighter Typhoon
31 Ekim 2025
Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer'ın 27 Ekim 2025 tarihindeki Türkiye ziyareti esnasında Türkiye ile Birleşik Krallık arasında Türkiye’ye 20 Eurofighter Typhoon satış anlaşması imzalanıyor. Ayrıca MSB tarafından, Katar ve Umman'dan da 12'şer Eurofighter Typhoon alınacağına (Toplam 48 Eurofighter Typhoon) yönelik görüşmelerin devam ettiği açıklanıyor.
MSB tarafından yapılan açıklamada; "Tedarik içeriğinde yer alan 20 adet yeni üretim Eurofighter Typhoon uçağı, uçaklara ait görev ekipmanları ve muhtelif çeşit ve miktarda mühimmatlar için proje bedeli yaklaşık 5,4 milyar İngiliz sterlinidir" ifadesi kullanılıyor.
Bu anlaşmaya; Meteor havadan havaya saldırı füzeleri (Meteor füzesi, çok uluslu "MBDA" şirketi tarafından 2016 yılından itibaren üretiliyor, 200 km azami menzilli, radar güdümlü bir havadan havaya füze çeşidi) ve Brimstone havadan karaya saldırı füzelerinin de dahil olduğu iddia ediliyor.
Eurofighter Typhoon savaş uçakları Birleşik Krallık, Almanya, İtalya ve İspanya tarafından ortak üretiliyor. Bu sipariş, Eurofighter Typhoon savaş uçağının 2017 yılından beri ilk siparişi oluyor.
Birleşik Krallık hükûmeti Türkiye ile yapılan anlaşma sayesinde Birleşik Krallık’da başlangıçta 8 bin, uzun vadede ise 20 bin istihdamın güvence altına alındığı açıklanıyor.
Türkiye, bu anlaşmayla ilk defa Eurofighter Typhoon savaş uçakları ile tanışmıyor. Türkiye’nin Eurofighter Typhoon savaş uçakları ile olan ilişkisi teee 1984 yılına kadar gidiyor. Yazım içerisinde bu ilişkiyi de anlatacağım.
Bu anlaşmanın gündeme gelmesiyle Türkiye’de hem uçakların cinsi hem de fiyatı açısından büyük tartışmalar yaşanıyor.
Bana da bu tartışmalara bir açıklık getirmek kalıyor.
Dolayısıyla konuya Eurofighter uçağının tanıtımı le başlamam gerekiyor.
Ancak Eurofighter’den önce savaş uçaklarının dördüncü, dört buçuk ve beşinci nesiller hakkında hakkında kısa bir bilgi vermem gerekiyor.
Dördüncü nesil jet savaş uçakları
Dördüncü nesil jet savaş uçakları, 1970 ve 1980’li yılları arasında çoklu rollerde kullanılacak şekilde geliştiriliyor. Bu uçaklar, çok karmaşık aviyonik sistemler ve silahlar ile donatılıyor. Bu uçaklarda analog aviyonik sistemler yerine dijital aviyonik sistemler kullanılıyor. Bu uçakların manevra kabiliyeti çok artıyor. ABD yapımı F-16, Fransız yapımı Mirage 2000 ve Sovyet yapımı Mig-29 ve Su-27 jet savaş uçakları bu uçaklardan oluyor.
4.5 nesil jet savaş uçakları
4.5 nesil jet savaş uçakları, 1990’lı yılların başından günümüze kadar olan süreçte geliştiriliyor. Bu süreçte uçaklarda bilgisayarlar kullanılıp, aviyonik sistemlerinin ve diğer uçuş sistemlerinin kabiliyetleri artırılıyor. Bu süreçte bazı uçaklarda “stealth” (görünmezlik) teknolojisi kazandırılıyor. Bu süreçte uçaklara AESA (aktif tarama) radarlarının entegrasyonu yapılıyor. ABD yapımı F-15, F-16 (bazı modelleri) ve F-18., Fransız yapımı Rafale 2000, İngiliz/İtalyan/Alman ortak üretimi Eurofighter, İsveç yapımı Saab JAS 39 ve Sovyet yapımı Su-33/34, Su-35, Mig-29 (bazı modelleri) ve Mig-31 bu uçaklardan oluyor.
Beşinci nesil jet savaş uçakları
Beşinci nesil jet savaş uçakları, 2005 yılından günümüze kadar olan süreçte geliştiriliyor. Bu uçakları diğer önceki nesillerden ayıran en temel özellik ‘’ağ merkezli’’ ve stealth teknolojisine sahip olması oluyor. Bu yeni özellikleri sayesinde bu uçaklar; “ilk görme, ilk ateş etme ve ilk imha/tahrip etme” özelliğine sahip oluyor. ABD yapımı F-22 ve F-35 ve Çin yapımı J-20 ve J-31, jet savaş uçakları bu uçaklardan oluyor.
Bu tanımları yaptıktan sonra işte şimdi Eurofighter Typhoon savaş uçağını tanıtmak mümkün oluyor.
Eurofighter Typhoon
Eurofighter Typhoon, Avrupa'nın çok uluslu, çift motorlu, süpersonik, kanard delta kanatlı, çok amaçlı bir savaş uçağı olarak yapılıyor. Eurofighter Typhoon, başlangıçta beşinci nesil bir hava üstünlüğü (Avcı uçağı) uçağı olarak tasarlanıyor. Projenin çoğunluğunu ortak holding şirketi Eurofighter Jagdflugzeug GmbH aracılığıyla yürüten Airbus, BAE Systems ve Leonardo'dan oluşan bir konsorsiyum tarafından üretiliyor. Birleşik Krallık, Almanya, İtalya ve İspanya'yı temsil eden NATO Eurofighter ve Tornado Yönetim Ajansı projeyi yönetiyor.
Uçağın geliştirilmesi, 1983 yılında Birleşik Krallık, Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya arasında çok uluslu bir iş birliği olan ‘’Geleceğin Avrupa Savaş Uçağı Programı’’ ile başlanıyor. Ancak tasarım yetkisi ve operasyonel gereksinimler konusundaki anlaşmazlıklar, Fransa'nın Dassault Rafale'yi bağımsız olarak geliştirmek için konsorsiyumdan ayrılmasına yol açıyor. Eurofighter prototipi ilk uçuşunu 27 Mart 1994 tarihinde yapıyor. Uçağın adı olan Typhoon, Eylül 1998'de kabul ediliyor ve ilk üretim sözleşmeleri de aynı yıl imzalanıyor.
Eurofighter Typhoon, beşinci nesil olarak tasarlanmasına rağmen Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte başlayan yeni süreçte özellikle Avrupa’da askerî harcamaların önemli ölçüde kısıtlanması nedeniyle hem beşinci nesil özelliklerinden vazgeçilerek dördüncü nesil uçaklar üzerinde iyileştirme ve geliştirmeler yapılarak 4.5. nesil olarak dizayn ediliyor hem de avcı uçağı özelliğine ilave olarak hava-yer taarruz görevleri (av-bombardıman) yeteneği de kazandırılıyor.
Eurofighter Typhoon, ilk olarak 2003 yılında operasyonel hizmete giriyor. Eurofighter Typhoon, halen Avusturya, İtalya, Almanya, Birleşik Krallık, İspanya, Suudi Arabistan, Umman, Kuveyt ve Katar hava kuvvetlerinde kullanılıyor. Kasım 2023 itibarıyla toplam üretim sayısı 680'e ulaşıyor.
Eurofighter Typhoon, 2011 yılında Libya'ya yapılan askerî müdahale sırasında Birleşik Krallık Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) ve İtalyan Hava Kuvvetleri ile birlikte hava keşif ve kara taarruz görevlerini yerine getirerek ilk muharebe deneyimini yaşıyor. Bu uçak aynı zamanda müşteri ülkelerin çoğunda hava savunma görevlerinin de başlıca sorumluluğunu üstleniyor.
Türkiye’nin Eurofighter Typhoon macerası
Türkiye’nin Eurofighter Typhoon savaş uçaklarına olan ilgisini anlatmadan önce Türkiye’nin millî savaş uçağı yapma fikrinde yaşanan aksamaları kısaca bir anlatmam gerekiyor. Türkiye’nin millî savaş uçağı yapımı bir yığın zigzagların ve bir yığın yanlışların da tarihini içeriyor. Bu zigzaglar ve bu yanlışlar nedeniyle de Türkiye bir türlü kendi savaş uçağını yapamıyor.
1974 yılında Kıbrıs Harekâtı nedeniyle ABD, Türkiye'ye silah ambargo uyguluyor. Bu ABD ambargosu üzerine Türkiye’de millî savunma sanayi fikri oluşuyor. Millî savunma sanayi fikri ABD ambargosu üzerine oluşuyor ancak savunma sanayinin ilk ürünleri hep ABD menşeli oluyor. Örneğin TUSAS uçak üretiyor ancak bu uçak ABD menşeli F-16 oluyor. Kara Kuvvetleri elindeki zırhlı personel taşıyıcıları yenilenmek istiyor ancak yenilediği zırhlı personel taşıyıcı FNSS üretimi ABD menşeli oluyor. Sorun devam ediyor: Türkiye millî muharip uçak yapmak istiyor ancak bu uçağa ABD motoru entegre etmek istiyor. Sonuçta yine ABD ambargosu ile karşılaşıyor. Bütün sorunların kaynağı da burada, Türkiye’nin bu tutumunda yatıyor.
Şimdi 1984 yılına gitmemiz gerekiyor.
1984 yılı Eylül ayında Millî Savunma Bakanı Zeki Yavuztürk’e yaptığı Birleşik Krallık ziyareti esnasında Birleşik Krallık tarafından kendisine; Birleşik Krallık’tan British Aerospace, o zamanki adıyla Batı Almanya’dan Messerschmidt-Bolkov-Blohm, İtalya’dan Aeritalia firmaları tarafından geliştirilmekte olan ve 2000’li yılların başında Avrupa’nın savunmasının dayandırılacağı yeni savaş uçağının (Eurofighter’in temeli) tasarım ve yapım çalışmalarına Türkiye’nin de katılması öneriliyor. Ancak ne yazık ki bu öneri Türkiye’de kabul görmüyor. Ve Türkiye o zaman tamamen ABD malı olan, ABD’nin ünlü ‘’Silah Denetim Yasası’’ (ammunition control acd)'na bağlı olan ve sadece Türkiye’de montajı yapılacak olan F-16 savaş uçağına yöneliyor.
Ancak burada şu hususa da yer vermemiz gerekiyor. Türkiye, eğer Avrupa’nın bu konsorsiyumuna katılsaydı, TUSAŞ gibi bir uçak üreten bir tesisinin olması mümkün olmuyor. Türkiye, TUSAŞ sayesinde uçak üretimi konusunda tasarım ve üretim yeteneği kazanıyor. Bugünkü HÜRKUŞ, HÜRJET, İHA ve SİHA üretiminde TUSAŞ’da kazanılan bu yeteneğin büyük rolü bulunuyor.
Şimdi de 2005 yılına gitmemiz gerekiyor.
2005 yılında, IDEF 2005 dolayısıyla Avrupalılar Türkiye'ye Eurofighter getiriyor. Gelen Eurofighter uçağı, Türk Hava Kuvvetleri renklerine boyanıp Türk pilotlar tarafından kullanılıp günlerce gösteri uçuşu yapılıyor. Sonunda Türkiye’ye şu teklifler yapılıyor: Birinci teklif: 40 Eurofighter uçaklık alım için 3.2 milyar Dolarlık endüstriyel katılım, montaj ve kısıtlı yerli üretim. İkinci teklif: 80 uçaklık sipariş için 6 milyar Dolarlık endüstriyel katılım, kapsamlı sanayi katılımı, ortak üretim ve bir kısım kod paylaşımı. Üçüncü ve son teklif: 120 uçaklık sipariş için 9 Milyar Dolarlık endüstriyel katılım, tam kaynak kodu paylaşımı ve kapsamlı teknoloji transferi. 2006 yılında Türkiye tarafından bu tekliflerin hiçbirisini kabul edilmiyor.
Düşünüyor musunuz, 2005 yılında, 120 Eurofighter uçağı için endüstriyel katılım, tam kaynak kodu paylaşımı ve kapsamlı teknoloji transferi için 9 Milyar Dolarlık teklif, yirmi yıl sonra 2025 yılında endüstriyel katılım, tam kaynak kodu paylaşımı ve kapsamlı teknoloji transferi olmaksızın sadece 20 Eurofighter uçağı için 7.2 milyar dolar! Ne büyük bir öngörü ne büyük bir ticari zekâ değil mi? Tabii burada da 2005 yılındaki uçak teknolojilerinin ve yeteneklerinin 2025 yılındaki uçak teknoloji ve yetenekleri ile aynı olmadığını, bu teknoloji ve yetenek farkının da fiyatlara yansıdığını da söylemem gerekiyor.
Türkiye’nin F-35 macerası
Türkiye, 26 Ocak 2007tarihinde beşinci nesil F-35 Müşterek Taarruz Uçağı Programı’na (JSF) Ortak Mutabakat Zaptı ile ortak üretici olarak katılıyor. Bu anlaşma ile ABD, F-35 üretim programı kapsamında Türkiye’nin üreteceği 11.5 milyar Dolarlık ileri teknoloji F-35 parça siparişini veriyor. Ayrıca bu anlaşma ile Eskişehir Uçak bakım Üssü, Avrupa’daki tüm F-35’lerin bakım üssü haline getiriliyor.
Ancak Türkiye’nin Rusya’dan S-400 alımı nedeniyle Türkiye ABD’nin CAATSA (ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası) nedeniyle 14 Aralık 2020 tarihinde F-35 programından çıkarılıyor. Ayrıca ABD yine bu yasa nedeniyle Türkiye, önceden parasını ödediği (1.4 milyar dolar) altı adet F-35 savaş uçaklarını alamıyor.
KAAN Millî Muharip Uçağı (Kaan MMU)
KAAN MMU’na ilk aşamada F-16 ve F-14 uçaklarında da kullanılan ABD imali General Electric F110 motorunun monte edilmesi planlanıyor. Başka bir ifade ile KAAN MMU, ilk aşamada ABD imali General Electric F110 motoru ile üretilmesi planlanıyor. Program kapsamında, planlamaya göre 2028 yılına kadar ilk 20 uçağın ABD imali General Electric F110 motoru ile üretilmesi planlanıyor.
KAAN MMU’na 2028 yılından sonra yerli TF-35000 motorunun entegre edilmesi planlanıyor ise de TF-35000 motorunun tasarım, gelişim ve üretiminin tahmini olarak 2030’lu yılları bulacağı değerlendiriliyor.
Sorun şu ki ABD, KAAN’a monte edilecek F110 motorlarını da CAATSA nedeniyle vermiyor.
Eurofighter Typhoon uçaklarının fiyatı
Türkiye’nin Birleşik krallık ile yaptığı Eurofighter Typhoon anlaşmasında bu uçakların çok pahalı alındığı iddia ediliyor. Türkiye, neredeyse beşinci nesil F-35’in çok çok üstünde bir fiyatla 4.5. nesil Eurofighter Typhoon alıyor. Gerçi açıklanan bu fiyatın içinde Meteor havadan havaya saldırı füzeleri ve Brimstone havadan karaya saldırı füzeleri bulunsa da bu tür silah alımlarının görünmeyen bir de siyasi maliyetleri bulunuyor. Hani, Clausewitz derdi ya ‘’savaş, politikanın başka araçlarla devamıdır’’ diye. Böylesi büyük silah alımları da politikanın başka araçlarla devamı oluyor işte. Rusya’dan S-400 alımı da sade bir silah alımı değil, bu alımın da siyasi bir maksadı oluyor.
Bilindiği gibi Türkiye, Avrupa Güvenlik Eylemi (SAFE)’ne girmek istiyor. Yunanistan hariç başta Almanya ve İngiltere olmak üzere AB ülkeleri de Türkiye’nin SAFE’ye girmesini istiyor. Eurofighter Typhoon’un Türkiye’ye satışı konusunda Almanya ve Birleşik Krallığın çekincelerini kaldırmaları ve 27 Ekim 2025 tarihinde Britanya Başbakanı Keir Starmer'ın, iki gün sonra da 29 Ekim 2025 tarihinde de Almanya Başbakanı Friedrich Merz’in Türkiye ziyaretinin ağırlıklı olarak Türkiye’nin SAFE’ye katılımı olduğu, Eurofighter Typhoon’un da bu maksatla bir kaldıraç olarak kullanıldığı değerlendiriliyor. Eurofighter Typhoon uçaklarının başka siyasi maliyetleri de bulunuyor. Eurofighter Typhoon uçaklarının başka ne tür bir siyasi maliyeti olduğunu da sizlerin hayal gücüne bırakıyorum.
Daha önce Türkiye’nin Fransa’dan satın aldığı Couger helikopterlerinin nasıl bir siyasi maliyeti olduğunu geçen senelerde bu sayfamda yazmıştım. Bu yazımın bağlantısını yazımın sonunda veriyorum. Kaçırmayasınız derim. Bu yazım, Eurofighter Typhoon’un siyasi maliyeti konusunda ufkunuzu açacaktır.
Türkiye 1984 yılında ABD ile F-16’ların Türkiye’de üretimi konusunun görüşülmesi esnasında, o zamanki ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Schneider, Kongre’de Türkiye’ye yapılacak yardımın azaltılmasını savunurken, Türkiye’de yapılacak olan F-16’larla ilgili olarak şu ifadeyi kullanıyor: ‘’Bu F-16’lara Sovyetlerin İran’ı işgaline ve Balkanlardaki faaliyetine karşı koymak için ihtiyaç vardır.’’ Şimdi ise kim bilir Eurofighter Typhoon’lara hangi kulvarlarda ihtiyaç duyuluyor?
Sonuç
Sonuç olarak Türkiye 1984 ve 2005 yıllarında kabul etmediği Eurofighter Typhoon uçaklarına mecbur kalıyor. Ve sonuçta Türkiye Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer'ın 27 Ekim 2025 tarihindeki Türkiye ziyareti esnasında Türkiye ile Birleşik Krallık arasında Türkiye’ye 20 Eurofighter Typhoon satış anlaşması imzalanıyor. Ayrıca MSB tarafından Katar ve Umman'dan da 12'şer Eurofighter Typhoon alınacağına yönelik görüşmelerin devam ettiği açıklanıyor. Toplam da Türkiye 48 adet Eurofighter Typhoon satın almayı planlıyor.
Çünkü Türkiye savunma sanayii konusunda çizdiği zigzaglar ve hatalar nedeniyle kırk yıllık F-16’lara mahkûm ve daha önce almadığı Eurofighter Typhoon savaş uçaklarına mecbur kalıyor. Sadece savaş uçağı değil, Türkiye, Ana Muharebe Tankı konusunda da altmış yıllık tanklara mahkûm kalıyor. 2015 yılında seri üretime hazır hale gelen Altay tankını siyasete alet edilip, üretilemiyor. Günümüzde ise TSK’ya 28 Ekim 2025 tarihinde teslim edilen üç adet, 2026’da 11, 2027’de 41 ve 2028’de 30 adet (toplam 85 adet) teslim edilecek Altay Tankı’nın motor ve transmisyonu olarak Güney Kore’nin, güvensizliği ve başarısızlığı nedeniyle kendi tankında bile kullanmadığı tank motoru ve transmisyonu kullanılıyor. Kaldı ki başlangıçta yerli ve millî diye çıkılan bu yolda Altay Tankı’nın üretimi %49’u yabancı olan bir firmaya veriliyor.
Türkiye, savunma sanayinde hem uçak motorunda hem de tank motorunda aynı hatayı yapıyor. Sadece KAAN MMU motoru değil, HÜRKUŞ'un motoru Kanada'dan, HÜRJET'in motoru da yine ABD'den temin ediliyor. Bir kavanoza; büyük taşlar, küçük taşlar, çakıl, kum ve suyun yerleştirilmesi için nasıl ki önce öncelik büyük taşlardan başlanılması gerekiyorsa, savunma sanayine de önce motor imalatından başlanılması gerekiyor.
Anlattığım gibi Türkiye’nin millî savaş uçağı yapımı bir yığın zigzagların ve bir yığın yanlışların da tarihini içeriyor. Bu zigzaglar ve bu yanlışlar nedeniyle de Türkiye bir türlü kendi savaş uçağını yapamıyor.
1974 yılında Kıbrıs Harekâtı nedeniyle ABD, Türkiye'ye silah ambargo uyguluyor. Bu ABD ambargosu üzerine Türkiye’de millî savunma sanayi fikri oluşuyor. Millî savunma sanayi fikri ABD ambargosu üzerine oluşuyor ancak savunma sanayinin ilk ürünleri (F-16) hep ABD menşeli oluyor. Sonuçta Türkiye yine ABD ambargosu ile karşılaşıyor. Sorunun temelinde; Türkiye'nin ana muharebe tankı hariç kara ve deniz harp araçlarında ve haberleşme araçlarında oldukça mesafe katetmesine rağmen kendi yerli ve millî savaş uçağını hâlâ geliştirememiş olmasında yatıyor.
Türkiye’nin, Eurofighter Typhoon savaş uçağı alımının, KAAN MMU üretimini sekteye uğratmaması gerekiyor.
SAFE konusunda da Türkiye kendisine yem olarak sunulan Eurofighter Typhoon uçaklarına aldanmaması gerekiyor. Nasıl ki Türkiye, AB üyesi olmadan Gümrük Birliği’ne girerek hata yapmışsa, şimdi de aynı hatayı tekrarlayarak AB’ye tam üye olmadan Avrupa’nın güvenliğinden sorumlu olmaması gerekiyor.
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Her yabancı menşeli silah tedariki kaynak ülkeye siyasi bağımlılığı da beraberinde getiriyor. Prof. Dr. Jehuda L. Wallach Yahudi kökenli bir Alman askerî tarihçidir. Bu tarihçinin de güzel bir kitabı bulunuyor: ‘’Bir Askeri Yardımın Anatomisi, Türkiye'de Prusya-Alman Askeri Heyetleri 1835-1919’’ (Genelkurmay Harp Tarihi Yayınları, 1977) (Orjinali: ‘’Anatomie einer Militaerhilfe, Die preussisch- deutschen Militaermissionen in der Türkei’’, Droste Verlag Düsseldorf, 1976) Yazar çalışmasına doktora tezi olarak Mısır’a yapılan Rusya askerî yardımlarını inceliyor. Sonra da ABD yardımlarını inceliyor. Daha sonra yazar Osmanlıya yapılan Prusya askerî yardımları incelemeye başlıyor ve sonuçta da bu kitap ortaya çıkıyor. Yazar kitabında şu tezi ortaya koyuyor: ‘’Silah yardımı alan veya silah satın alan ülkeler süreç içerisinde kaynak ülkenin siyasi ve askerî hegemonyası altına giriyor.’’
Bütün bu konuları da uzun uzun ve hazin hazin anlatmak da bana kalıyor.
Osman AYDOĞAN
Türkiye’nin Fransa’dan satın aldığı Couger helikopterlerinin siyasi maliyeti:
https://www.sehriyar.info/?pnum=953