Akkuyu NGS, TOGG, OYAK ve YAŞ kararları
08 Ağustos 2025
Şu sitemimi çoğu yazımda kullanıyorum: ‘’Önyargı ve duygularımız bizi besliyor. Okuma, araştırma, analiz etme, mukayese ve muhakeme etme ve neticede ‘anlama’ gibi zihni melekelerimiz bulunmuyor. Hamasetten bilgi seviyesine gelemiyoruz. Rasyonel, metodik ve analitik düşünemiyoruz. Nesneler, fiiller ve failler arasındaki ilişkiyi kuramıyoruz. Kavramları, olguları ve kavramlar ve olgular arasındaki ilişkileri anlayamıyoruz. Sokrat'ın sözü idi ‘şüphe aklın yarısıdır’ Eğitim almış insan; şüphe etmeli, soru sormalı, eleştirmeli, analiz etmeli, sorgulamalıdır. Ama biz bunları yapmıyoruz. Hiçbir şey göründüğü gibi olmuyor. İlk bakışta size taban tabana zıt gelen seçenekler arasında, hayal bile edemediğiniz bağlar ve ilişkiler olabiliyor.’’
Bu sitemim doğrultusunda Akkuyu Nükleer Güç Santralı, TOGG, OYAK ve YAŞ kararları hakkında bazı bilgileri vermek istiyorum. Önce Akkuyu Nükleer Güç Santralı (NGS)’nı anlatmak istiyorum.
Yazımın ‘’yorum’’ bölümüne kadar olan kısmında tamamen açık kaynaklarda yer alan bilgilerin objektif bir sunumu yer alıyor. Yorum bölümünde ise bu somut bilgiler ışığında tecrübelerimden kaynaklanan sadece kişisel bir değerlendirme, bir tahmin, bir öngörü, bir sezgi, bir ihtimal, bir şüphe yer alıyor.
Akkuyu Nükleer Güç Santralı
Türkiye ve Rusya arasında Mayıs 2010 tarihinde imzalanan bir anlaşma kapsamında Mersin'in Gülnar ilçesine bağlı Akkuyu bölgesinde dört üniteli (reaktörlü) bir Nükleer Güç Santralı yapımı planlanıyor.
2010-2017 yılları arasında, Akkuyu NGS’nın inşası için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'ndan (EPDK) tarafından gerekli izinler veriliyor.
Planlanan bu nükleer santralın inşaatına 2017 yılında başlanıyor. Santralda dört ünitenin faaliyette bulunması planlanıyor. Santralin ilk ünitesinin temeli Nisan 2018 tarihinde, ikinci ünitesinin temeli Nisan 2020 tarihinde, üçüncü ünitesinin temeli Mart 2021 tarihinde ve son olarak dördüncü ünitenin temeli de Temmuz 2022 tarihinde atılıyor.
Santralin ilk ünitesinin 2021 yılında, diğer üç ünitenin de birer yıl arayla 2026 yılı sonunda kadar işletmeye alınması planlanıyor.
Ancak santralin ilk ünitesinin 2021 yılında, diğer üç ünitenin de birer yıl arayla 2026 yılı sonunda kadar işletmeye alınması planlanmasına rağmen şimdiye kadar santralın hiçbir ünitesi işletmeye alınamıyor.
Akkuyu Nükleer Güç Santralı anlaşması hükümleri
İki ülke arasında 2010 yılında ‘'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu Sahası’nda Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşma'’ imzalanıyor.
Bu anlaşmanın hükümlerine göre bu proje, daha önce yapılan, ''pahalı yap, istediğince sömür, devret'' modeli anlaşmaları gibi yapılmıyor. Anlaşmaya göre ileriki bir tarihte santralın işletiminin Türkiye'ye devri hiçbir şekilde öngörülmüyor. Bu projenin anlaşmasına göre santralın mülkiyeti ve işletimi tamamen ve sonsuza kadar Rusya’ya ait oluyor. Anlaşmaya göre de sadece 15 yıl boyunca dolar bazında alım garantisi veriliyor, ondan sonra piyasa şartlarına göre alım yapılması öngörülüyor. Ayrıca bu projeyle ülkemize herhangi bir teknoloji transferi de yapılmıyor. Yani İran gibi kendimizin uranyum zenginleştirme teknolojimiz olmuyor.
Akkuyu NGS Sözleşmesinde Türkiye santralden 15 yıl boyunca 12.35 sent/kWh (vergiler hariç) tarifesiyle satın alma garantisi veriyor. Bu rakam kamuya ait EÜAŞ santrallerinde üretilen elektrik fiyatının çok üzerinde bulunuyor. Ayrıca bu rakam dünya ortalamasının da 2-3 kat üzerinde bulunuyor.
Akkuyu Nükleer Santralı’nı yapım işi de Çernobil’deki nükleer santrali inşa eden Rusya'nın nükleer enerji kuruluşu Rosatom firmasına veriliyor. Akkuyu NGS için Rosatom bünyesinde ‘’Akkuyu Nükleer Anonim Şirketi’’ kuruluyor. Bu şirketinde de ana hissedarı %99,2 hisse ile Rosatom oluyor.
Akkuyu Nükleer AŞ'nin diğer ortaklarının tamamı da Rus firmaları oluyor. Akkuyu Nükleer AŞ.'nin ortakları: Rusatom Energo International AŞ, Atomenergoremont AŞ., Atomtechenergo AŞ., Concern Rosenergoatom AŞ. ve Atomstroyexport AŞ.
Bu anlaşmanın beşinci maddesinin üçüncü fıkrasında şu hüküm yer alıyor: “Proje Şirketi, Rus tarafınca yetkilendirilen şirketlerin doğrudan veya dolaylı olarak başlangıçta yüzde 100 hisse payına sahip olacak şekilde, Türkiye Cumhuriyeti kanunları ve düzenlemeleri kapsamında anonim şirket şeklinde kurulur.’’
Bu anlaşmanın beşinci maddesinin dördüncü fıkrasında ise şu hüküm yer alıyor: ‘’Rus Yetkili Kuruluşları'nın Proje Şirketi'ndeki toplam payları, hiçbir zaman yüzde 51’den az olamaz.’’
Bu anlaşmanın 15. maddesinin altıncı fıkrasına göre de Türkiye’ye hiçbir şekilde teknoloji transferi yapılmıyor. Yani santralin inşası tamamlandığında Türkiye'ye transfer edilmiyor ve santral tamamen Rosatom'un kontrolünde kalıyor.
Bu anlaşmanın 16. maddesi ise ciddi bir kaza durumunda üçüncü taraflara karşı Türkiye sorumlu tutuyor. Bu maddeye göre santralde ciddi bir kaza meydana geldiğinde, bundan etkilenecek olan tüm Akdeniz ülkelerinin göreceği maddi zararı Türkiye’nin karşılaması gerekiyor.
Bu anlaşmaya göre; Projenin başarısız olma ihtimaline karşı Türkiye'nin istediği ve seçtiği bir başka şirket ile Projeye devam etme imkânı bulunmuyor. Proje başarısız olduğunda; Rus şirketi kendi halefini belirleyecek, Türkiye ise Rusya'nın belirlediği bu şirkete gerekli izinleri vermek zorunda olacaktır. Bu durum anlaşmada şöyle ifade ediliyor: "Rus Tarafı, Proje Şirketi'nin başarısızlığı halinde, işbu Anlaşma'dan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyi temin etmek amacıyla gerekli tüm yetkinlik ve kabiliyete sahip olması öngörülen Proje Şirketi'nin halefini belirlemede tüm sorumluluğu üstlenecektir. Türk Tarafı, bunun karşılığında, yürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti kanun ve düzenlemelerinin izin verdiği ölçüde, Türkiye Cumhuriyeti kanun ve düzenlemelerine uygun olarak, gerekli tüm izin ve lisansların zamanında ve uygun şekilde alınmasının temini açısından gerekli tüm önlemleri alacaktır."
Türkiye’nin nükleer yakıtı bulunmuyor, bu projede Türkiye’ye uranyum zenginleştirme teknolojisi de verilmiyor. Nükleer yakıt konusunda Türkiye tamamen Rusya’ya bağımlı hale getiriliyor. Doğalgazdan sonra nükleer yakıt konusunda Rusya’ya bağımlılık ayrıca ulusal bir güvenlik sorunu haline geliyor.
Ayrıca sözleşmede radyasyon içeren nükleer atıkların Ruslar tarafından bertaraf edileceği hükmü de bulunmuyor. Rusların, sözleşmede yer almayan bu radyasyon içeren nükleer atıkları Akdeniz’e dökme, Toroslara gömme veya ortada bırakma ihtimali bulunuyor.
Akkuyu Nükleer AŞ’nin eski genel müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Anastasia Zoteeva, Ekim 2023’te Rus basınına verdiği bir röportajda “Bu nükleer santral Rusya’ya ait, başka bir ülkenin topraklarında bulunan bize ait bir santral” diye konuşuyor. Akkuyu Nükleer AŞ'nin diğer ortaklarının tamamı da Rus firmaları oluyor. Anlaşmaya göre tesis de bir Rus tesisi oluyor. Tesis bittiğinde santralin bir işletme süresinden sonra Türkiye’ye devri de öngörülmüyor. Bu projenin anlaşmasına göre santralın mülkiyeti ve işletimi tamamen ve sonsuza kadar Rusya’ya ait oluyor. Bu durumda Türkiye, Rusya’ya Akdeniz kıyısında Tartus’tan sonra süresiz bir şekilde ikinci bir deniz üssünü vermiş oluyor.
Ayrıca, Akkuyu Nükleer Güç Santralı’nın devreye girmesiyle bu nükleer santralin, Akdeniz’de seyreden Ulyanovsk sınıfı nükleer enerjili Rus uçak gemileri ve Typhoon sınıfı Rus nükleer denizaltılarının enerji dolum üssü olması mı öngörülüyor?
Akkuyu NGS’nın inşası
Akkuyu NGS’ında iki ayaklı bir iş yapılıyor. Bu iki ayak genellikle birbirine karıştırılıyor. Bu iki ayak NGS’nın inşaat ve nükleer santralin işletilmesinden oluşuyor. Yukarıda anlattığım gibi NGS’nın işletilmesi tamamen Rusların kontrolünde oluyor. Ancak işletme için de önce inşaatın bitmesi gerekiyor. NGS’nın inşası için de Rusya taşaron olarak Türk inşaat şirketlerini kullanıyor.
Bu maksatla, 9 Mayıs 2019 tarihinde, Rus Concern TITAN-2 AŞ ile Türk şirketi olan IC İÇTAŞ İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ tarafından ‘’TİTAN 2 IC İÇTAŞ İnşaat Anonim Şirketi’’ kuruluyor. T2-IC Ortak Girişim AŞ proje işvereni Akkuyu Nükleer AŞ ile Mühendislik, Tedarik ve İnşaat Sözleşmesi'ni 22 Temmuz 2019 tarihinde imzalıyor. İşte bu şirket, NGS’nın inşaat işini yürütüyor. Yani santralin işletilmesinde bu Türk şirketinin hiçbir bir payı ve etkisi bulunmuyor.
Ancak 26 Temmuz 2022 tarihinde Rusya tarafı, Türkiye'den IC İçtaş şirketiyle mühendislik, satın alma ve inşaat sözleşmesini "birden fazla sözleşme ihlali yaptığı" gerekçesiyle feshediyor. IC İçtaş tarafından yapılan yazılı açıklamada sözleşmenin feshiyle Türk şirketlerinin varlığının azaltılması amacını taşıdığını iddia edilerek ifadeler kullanılıyor: "Akkuyu Nükleer A.Ş. Cumhuriyet tarihinin tek kalemdeki en büyük yatırım sözleşmesini feshetme girişimiyle Proje'deki Türk paydaşlığını ortadan kaldırma sonucunu oluşturmakta ve Proje genel yüklenicisi olarak tamamen Rus menşeili başka bir şirketi tayin etme yönünde adımlar atmaktadır. Söz konusu fesih girişimindeki esas amacın, Proje'nin yönetimindeki Türk şirketlerinin varlığını azaltmak ve taşeron seviyesine indirgemek olduğu açıktır."
Akkuyu Nükleer AŞ, 30 Temmuz 2022 tarihinde üç Rus ortak tarafından kurulan TSM Enerji İnşaat Sanayi Limited Şirketi ile yeni sözleşme imzalıyor. TSM Enerji İnşaat Sanayi Limited Şirketi, Rus TİTAN-2 şirketinin yüzde yüz hissedarı olduğu merkezi Rusya'da bulunan bir şirket oluyor. Bu tarihten (30 Temmuz 2022) sonra da Akkuyu Nükleer AŞ’nin santral inşası için çalışan hiçbir Türk şirketi kalmıyor.
Akkuyu NGS inşası gecikiyor
Yazımın girişimde de bahsettiğim gibi santralin ilk ünitesinin 2021 yılında, diğer üç ünitenin de birer yıl arayla 2026 yılı sonunda kadar işletmeye alınması planlanmasına rağmen şimdiye kadar santralın hiçbir ünitesi işletmeye alınamıyor.
2024 yılı Kasım ayında Akkuyu Nükleer AŞ, bu gecikme için yaptığı açıklamada, şirketin Siemens Energy ile santralde üretilecek elektriğin iletiminde kullanılacak 400 kilowatt gerilime sahip bir "entegre gaz yalıtımlı şalt tesisi" kurmak için anlaştığını, ancak Alman şirketin Temmuz 2023'te taahhüt ettiği teslimatların yaklaşık yüzde 40'ını yaptığını, aradan geçen sürede kalan yaklaşık yüzde 60'lık teslimatın Almanya'dan ihracat izni alınamadığı için yapılmadığını ifade ediyor. Şirketin açıklamasında, teslimatın tamamlanması için Siemens Energy ile anlaşılan Ocak 2024 teslim tarihinin geçmesi ve bir sonuç elde edilememesi üzerine aynı ay Çin'den alternatif bir tedarikçi ile sözleşme imzalandığı belirtiliyor.
Ancak bu açıklamalar, planlamada geçen ve ifade edilen santralin ilk ünitesinin 2021 yılında, diğer üç ünitenin de birer yıl arayla 2026 yılı sonunda kadar işletmeye alınması sözlerine yeterince açıklık getirmiyor. Bilinen şu ki aradan dört yıl geçmesine rağmen henüz birinci, ünite hizmete alınamıyor.
Belli ki Akkuyu Nükleer AŞ'nin sahibi olan Rusya'nın nükleer enerji kuruluşu Rosatom firmasının bazı sıkıntıları bulunuyor. Bu sıkıntıların başında ise Ukrayna Savaşı nedeniyle ABD’nin Rusya’ya koyduğu yaptırımlar ve ambargo geliyor. Rosatom şirketi ABD’nin bu yaptırımları nedeniyle öncelikle tedarik zincirinde sorunlar ve finansal sıkıntılar yaşıyor. Bu sıkıntı ve zorlukların ise inşaatı geciktirdiği değerlendiriliyor.
Rusya Akkuyu NGS’nın %49 hissesini satılığa çıkarıyor
Anlaşmada NGS Rus Şirketinin başlangıçta yüzde 100 hisse payına sahip olacağı Rus Şirketlerini toplam paylarının hiçbir zaman yüzde 51’den az olmayacağın daha önce anlatmıştım.
Rus devlet şirketi Rosatom, Akkuyu NGS’nın %49'luk hissenin 2018 yılında satışa çıkarıyor. 2018 yılında Cengiz Holding, Kolin İnşaat ve Kalyon İnşaat bu %49 hisselerin alımı için bir konsorsiyum kursa da bu alım girişimi o zaman başarısızlığa uğruyor.
01 Temmuz 2025 tarihinde Rus devlet nükleer enerji şirketi Rosatom'un Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nden sorumlu yöneticisi Anton Dedusenko, 25 milyar dolara mal olan santraldeki %49'luk hissenin satışı için Türk ve yabancı yatırımcılarla görüştüklerini söylüyor. Ancak hisse alımına, yerli ve yabancı şirketlerin ve finansman sağlamak için de bankaların ABD yaptırımlarına maruz kalma endişesi nedeniyle uzak durdukları değerlendiriliyor. Öyle ya daha yenilerde 27 Temmuz 2025 tarihinde yaptığı anlaşma ile tüm bir AB’ne, 2028 yılına kadar ABD'den 750 milyar dolarlık enerji (sıvılaştırılmış doğal gaz, petrol ve nükleer enerji ürünleri) satın almayı şart koşan ABD’nin, batılı şirketlerin Rus Nükleer Güç Santralına ortaklığına sessiz kalması beklenmiyor.
Bir önceki maddede de anlatıldığı Ukrayna Savaşı nedeniyle ABD’nin Rusya’ya koyduğu yaptırımlar ve ambargo, Akkuyu Nükleer AŞ'nin sahibi olan Rusya'nın nükleer enerji kuruluşu Rosatom firmasının öncelikle tedarik zincirinde sorunlar ve finansal sıkıntılar yaşıyor. Rosatom firmasının da bu sıkıntıları aşmak için şirketin %49'luk hissesini satışa çıkarıyor.
Ancak 20 milyar Dolar olan şirket değerinin %49’unun yaklaşık 10 milyar Dolar olması, yani satış bedelinin büyüklüğü, ABD yaptırımları nedeniyle alabilecek şirketlerin satın almaktan uzak durması, böylesi bir alımı kredilendirecek finansal sistemlerin yine ABD yaptırımları nedeniyle uzak durmaları sebebiyle bu satışın mümkün olmayacağı değerlendiriliyor.
Türkiye ve Rusya’nın inşaatın finansmanı için doğal gaz takası dahil alternatif yöntemler aramasına neden oluyor. Rosatom'un Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nden sorumlu yöneticisi Anton Dedusenko, “Buraya para göndermenin birçok yolu var” diyerek, “Rus rublesi de gönderebiliriz, Türk lirası da” diye kendince çözüm üretiyor.
Foreign Policy Research Institute adlı düşünce kuruluşundan Araştırma Direktörü Aaron Stein, Akkuyu ile ilgili son gelişmeleri yorumlarken, Rusya'nın Akkuyu'dan kurtulmaya çalıştığını ancak alıcı bulamadığını söylüyor.
Bu satışın olmaması nedeniyle finansal sıkıntıların aşılamaması, ABD yaptırımları ve ambargosu nedeniyle de tedarik zincirinde yaşanan aksamaları devam edeceği değerlendiriliyor. Bütün bunlar ise ünitelerin devreye alınmasının belirsiz bir tarihe ertelenmesi anlamına geliyor.
Akkuyu Nükleer Güç Santralı’nı tekrar geri dönmek üzere şimdilik burada bırakıp ikinci konuyu mercek altına almamız gerekiyor: TOGG, yani ‘’Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu’’.
TOGG
Türkiye'de yerli otomobil üretebilmek için, Anadolu Grubu (%19), BMC (%19), Kök Grubu (%19), Turkcell (%19), Zorlu Holding (%19) ve TOBB (%5) tarafından 25 Haziran 2018 tarihinde ‘’Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu Sanayi ve Ticaret AŞ’’ kuruluyor. Ancak Eylül 2019 tarihinde Kök Grubu projeden çekiliyor.
TOGG, ilk milli otomobil olarak sunuluyor. Ancak burada bir düzeltme yapmam gerekiyor. TOGG grubu içerisinde BMC %19 hisse ile yer alıyor. Ancak BMC yerli bir şirket olmuyor. BMC’nin %49’u yabancıya ait. Dolayısıyla TOGG %100 yerli bir otomobil değil. Aslında Türkiye’nin ilk %100 yerli otomobil şirketi BMC idi. Ancak onun da %49 hissesi AKP tarafından yabancılara satılıyor.
TOGG, elektrikli otomobil üretimi için Gemlik, Bursa'da 22 milyar TL maliyetle bir fabrika kuruyor. Hükümet tarafından bu proje en başından itibaren öncelikli bir proje haline getirilerek vergi indirimleri, düşük faizli krediler ve ücret sübvansiyonlarıyla destekleniyor.
21 Mayıs 2020 tarihinde fabrikanın yapımına başlanıyor. Ağustos 2020'de şirketin TOGG markasıyla üretim yapmasına karar veriliyor. 2022 Yılı Ekim ayının ortasında fabrika inşaatı tamamlanıyor ve 29 Ekim 2022 tarihinde ilk TOGG üretim bandından "Anadolu Kırmızısı" rengiyle indiriliyor.
Geçen süre içerisinde TOGG beklenen satış patlamasını yapamıyor, beklenen karlılığını gerçekleştiremiyor. Askerlikte bir kural bulunuyor: ‘’Stratejide yapılan hatalar, taktik başarılarla düzeltilemiyor.’’
TOGG’da yapılan stratejik hatalar
TOGG’da yapılan stratejik hatalar olarak şunlar sıralanıyor:
Birincisi: TOGG’un üretimi ile beraber Türk piyasasına özellikle Çinli elektrikli otomobillerin dolması, TOGG’un yerli olmasına rağmen pahalı olması,
İkincisi: Otomotiv sektörünün karlı bir sektör olmaması. Otomobil yatırımı, yatırım maliyeti çok yüksek ancak getirisi uzun yıllar süren bir yatırım. Otomobil sektörünün karlı olabilmesi için, yeni bir platform geliştirildiğinde bunun kara geçmesi için aynı platformdan, değişik marka ve modeller çıkartıp yıllar boyu satış yapılması gerekiyor. Renault, Fiat, Ford vb otomobil üreticileri hep böyle yapıyor. Ancak TOGG sadece tek model üretip yıllardır hep bu tek modelde kalıyor. Ayrıca TOGG, yanlış pahalı model ile üretime başlıyor. TOGG, halkın ulaşabileceği küçük segment ve rakiplerine oranla daha ucuz olacak bir halk arabası ile üretime başlaması gerekirdi.
Üçüncüsü: TOGG, ihraç edilmiyor. Sadece iç piyasaya satan hiçbir şirketin karlılık elde etmesi mümkün olmuyor.
Dördüncüsü: Devlet, makam aracı olarak TOGG alım yapmıyor.
Beşincisi: TOGG’un pazarlama ve marka stratejisi çok kötü yönetiliyor. Akıllı bir pazarlamacı üretmenin değil satabilmenin önemli olduğunu biliyor. TOGG, AKP’nin seçim propagandası için kullanılıyor ve TOGG, AKP simgesi haline getiriliyor. TOGG’un tüm bir Türkiye’ye hitabet edebilmesi için markaya siyaset üstü yaklaşılması gerekiyordu. Kısaca; TOGG, özel bir girişimdi ancak TOGG, devlete, hükümete mal ediliyor.
Altıncısı: TOGG, seçime yetiştirmek için yeterince test edilmemesi sonucu alanların bir çok konuda mağduriyet yaşamasına neden oluyor, bu da kalite konusunda da insanların TOGG’a şüpheyle yaklaşmasına vesile oluyor.
Yedincisi: Hala yeterli bir servis ve teslim ağı kurulamıyor.
TOGG ve Chery
Bilindiği gibi Çinli BYD ve Chery’nin de Türkiye’de fabrika açacağı haberleri sık sık basında yer alıyor. Bu haberler arasında Chery’nin TOGG’u satın alacağı iddiaları da yer alıyor.
Örneğin, 2024 yılı Eylül ayında, TOGG'un Çinli otomotiv devi Chery ile satış görüşmeleri gerçekleştirdiği, TOGG'u, Chery’nin alacağı iddiaları basında yer alıyor. Basında yer alan bu iddialara göre, anlaşma sağlanması halinde Chery'in Türkiye'deki yatırımları sadece kendi markasını değil, aynı zamanda TOGG'un üretim kapasitelerini de artıracağı değerlendiriliyor. Fakat bu durumun yerli ve milli otomobil markası TOGG'un imajına zarar verebileceği konuşuluyor.
Bu iddalara göre ayrıca Togg ile Çinli otomobil üreticisi Guangzhou Automobile Group’un (GAC) birlikte Temmuz 2024 tarihinde üretim için görüşmeler yapıyor. Bu iddialar üzerine Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır, 02 Ekim 2024 tarihinde TOGG’u güçlendirecek her türlü işbirliğini olumlu karşılayacaklarını açıklıyor. AA’ya konuşan Kacır, Togg’da yabancı bir ortaklık olup olmayacağı sorusuna, “Böyle bir işbirliği halihazırda var. Batarya teknolojilerinde Farasis ile Siro adında bir işbirliği kurdu. Bunun gibi işbirlikleri çoğalabilir, Togg’u kuvvetlendirecek her türlü işbirliğini biz de olumlu karşılarız” diye konuşuyor.
Son olarak 27 Temmuz 2025 tarihinde otomobil gazetecisi Emre Özpeynirci X hesabından TOGG ve Chery ile ilgili olarak özetle şu iddiaları dile getiriyor:
“Son günlerde kulislerde sıkça dile getirilen Chery ile Togg arasında bir işbirliği ya da ‘ortak platform’ söylentisi, dikkatle izlenmeli. Çünkü bu yalnızca bir yatırım değil, aynı zamanda iki tarafın da elini güçlendirecek stratejik bir hamle olabilir. Chery ne kazanır? Türkiye’de üretim yaparak yüksek gümrük vergilerinden kaçınır. Avrupa pazarına daha rekabetçi fiyatla araç sokabilir. TOGG gibi yerli bir marka üzerinden ‘meşruiyet’ ve ‘kabul edilebilirlik’ kazanır. TOGG ne kazanır? Halihazırda eksik olan küçük segment (B veya C sınıfı) uygun fiyatlı modelleri hızlıca devreye alabilir. Ar-Ge ve üretim maliyetlerini paylaşır. Çinli bir devin küresel tedarik gücünden ve teknoloji birikiminden faydalanır. Kritik soru şu: Bu iş birliği bir ‘Chery’ye yatırım izni karşılığında platform paylaşımı’ mı, yoksa ‘TOGG’un büyüme stratejisine Çinli destek’ mi? Gelişmeleri dikkatle izlemekte fayda var. Çünkü bu birliktelik gerçekleşirse hem iç pazar hem de ihracat açısından Türk otomotiv sanayii için yeni bir sayfa açılabilir.”
Ayrıca TOGG ile iş birliği yapacağı konuşulan Chery hakkında TOGG'a prizli hibrit üretiminde ortaklık yapacağı da iddia ediliyor.
TOGG, işçi çıkardığı iddiaları
27 Temmuz 2025 tarihinde otomobil gazetecisi Emre Özpeynirci X hesabından paylaştığı TOGG ve Chery işbirliği iddiasından beş gün sonra 01 Ağğustos 2025 tarihinde basında TOGG fabrikasında yıllık izinde olan yaklaşık 200 işçinin işten çıkarıldığı haberleri yer alıyor. İşten çıkarılanların toplam sayısının 400 civarı olduğu ve çıkışların devam edeceği iddia ediliyor.
Bu iddiaları şimdilik burada bırakmamız gerekiyor.
Başlıkta yer alan diğer konulara geçmeden önce çok kısa olarak Akkuyu NGS ve TOGG’un ortak özelliklerin anlatılması gerekiyor.
Akkuyu NGS ve TOGG’un ortak özellikleri
Akkuyu NGS ve TOGG’un birinci ortak özelliği her iki yatırımın da AKP’nin prestij yatırımları olduğudur. Bu iki yatırım da AKP ile özdeşleşmiş durumda bulunuyor.
Akkuyu NGS ve TOGG’un ikinci ortak özelliği de her iki yatırımında anlattığım gibi bazı zorluklar yaşadığıdır.
Akkuyu NGS’nın ilk ünitesinin 2021 yılında, diğer üç ünitenin de birer yıl arayla 2026 yılı sonunda kadar işletmeye alınması planlanmasına rağmen henüz ortada işletmeye alınmış bir ünite olmadığı gibi Rusya tarafı da yaşadığı zorluklardan dolayı şirketin %49 hissesini satışa çıkarıyor ancak alıcı bulamıyor.
TOGG ise yaşadığı zorluklar nedeniyle işçi çıkarıyor ve hakkında Chery’e satılacağı dedikoduları yayılıyor.
Akkuyu NGS ve TOGG’u şimdi burada bırakıp başlıktaki diğer iki konuya geçmemiz gerekiyor: OYAK ve 2025 yılı Yüksek Askerî Şura (YAŞ kararları.
OYAK’taki üst düzey görev değişimi
02 Temmuz 2025 tarihinde OYAK Yönetim Kurulu Başkanı, henüz görev süresi dolmamasına rağmen beklenmedik bir şekilde değiştiriliyor. Bu değişiklikten iki hafta sonra da 17 Temmuz 2025 tarihinde OYAK Genel Müdürü değiştirilerek yerine AKP’nin kurucusu olan bir kişi atanıyor.
2025 yılı YAŞ kararları
05 Ağustos 2025 tarihinde toplanan YAŞ, Genelkurmay Başkanlığına ve Kara Kuvvetleri Komutanlığına beklenmedik yeni atamalar yapıyor.
Sonuç
Buraya kadar anlattıklarımın tamamı açık kaynaklarda yer alan somut bilgilere dayanıyor.
Ancak bundan sonra anlatacaklarımın tamamının bu somut bilgiler ışığında tecrübelerime dayanarak sadece kişisel bir değerlendirme, bir tahmin, bir öngörü, bir önsezi, bir ihtimal, bir şüphe olarak kıymetlendirilmesi gerekiyor.
Akkuyu NGS ve TOGG, her iki yatırım da AKP’nin prestij yatırımları oluyor. Her iki yatırım da AKP ile özdeşleşmiş durumda bulunuyor. Akkuyu NGS ve TOGG, her iki yatırımın da bazı zorlukları bulunuyor.
Her ne kadar siyaset sahnesinde erken seçim çağrıları kulaklara geliyorsa da reel politik, 2027 yılından önce bir erken seçim olmayacağını söylüyor.
Dolayısıyla bu her iki yatırımın da AKP açısından en erken 2027 yılı ama en geç 2028 yılına kadar ayakta kalması ve sonuç vermesi gerekiyor.
Sokrat, ‘‘şüphe aklın yarısıdır’’ diyor. Benim de şüpheye düşerek, şeytanın avukatlığını yapmam gerekiyor:
Acaba TOGG’un zorluklarından kurtarılması, ayakta kalabilmesi veya yabancıya (Chery) gitmemesi için TOGG, OYAK’ın bünyesine mi katılmak isteniyor?
OYAK üst yönetiminde yapılan apar topar değişiklikler, OYAK Genel Müdürlüğüne AKP kurucusu bir ismin getirilmesi, YAŞ kararları ile TSK üst yönetiminde beklenilmeyen değişikliklerin yapılması OYAK’ın TOGG’u ve/veya Rusya’nın satışa çıkardığı Akkuyu’daki %49 Rus hissesini satın almak için mi yapılıyor? Çünkü OYAK Genel Kurulunda yeni değiştirilen Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve yeni değiştirilen OYAK Yönetim Kurulu Başkanı ve OYAK Genel Müdürü yer alıyor.
Günümüzde Batı dünyasındaki ve Türkiye’deki bütün büyük şirketler CEO’larına ‘’ABD radarına girmeyin!’’ (Ruslarla işbirliği yapmayın!) talimatını veriyorlar. Bu nedenle Akkuyu’daki %49 Rus hissesini satın almak için ne yabancı şirketler ne de Türkiye’deki Koç, Sabancı, Zorlu gibi büyük şirketler heveslenmiyor.
Acaba Akkuyu NGS’nın 2027 yılına kadar en azından bir ünitesinin devreye alınabilmesi için Rusya’nın satışa çıkardığı %49 hissenin alımı için OYAK mı planlanıyor? Gerçi bu alım için OYAK’ın gücü yetmiyor. OYAK’ın yanına Katar, Körfez, Arap sermayesi gelse desem ABD korkusundan onlar da gelmiyor. Yine ABD yaptırımları korkusundan yabancı bankalar da kredi vermiyor. Demokrasilerde çare de tükenmiyor. OYAK’ın Akkuyu’daki bu %49 Rus hissesini alabilmesi için OYAK’a uygun koşullarda kredi vermek için milli bankalarımız, örneğin Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank ne güne duruyor değil mi?
OYAK’ın Akkuyu’dan Rus hissesini alması demek OYAK’ın intiharı anlamına geliyor. Rusya Ukrayna’yı işgal ettiği ve Rusya’ya karşı ABD yaptırımları devam ettiği sürece Akkuyu’daki bu %49 Rus hissesini kim alırsa ABD yaptırımlarının hedefi haline geleceğini bilmek için kâhin olmak gerekmiyor. Günümüzde OYAK, 20 ayrı ülkede 134 şirket ile faaliyet gösteriyor. Bu 20 ayrı ülkenin de tamamı ABD etkisi altındaki ülkelerden oluşuyor. Bir zamanlar OYAK, Fransız AXA sigorta şirketiyle ortaklığı vardı AXA OYAK diye. AXA’nın sözde Ermeni tezlerine destek vermesiyle OYAK bu ortaklıktan çekilmişti. Tersi bir şekilde eğer OYAK, Akkuyu’daki bu %49 Rus hissesini almaya kalkarsa OYAK’ın faaliyet gösterdiği bu 20 ülkedeki yatırımlarının tamamının riske atılması, OYAK’ın bu ülkelerden çıkarılması ihtimali bulunuyor. OYAK’ın Akkuyu NGS’na ortak olması ikinci bir S-400 vakası, ikinci bir Altay Tankı faciası ihtimalini çağrıştırıyor. Böylesi bir karar 65 yıllık OYAK’ın bütün birikimlerinin bir anda yok olması riskini taşıyor.
Böylesi bir kararı alacakların OYAK’ın 482 bin üyesini vebali boynunda bulunuyor.
Eğer Akkuyu NGS’nda bir sonuç alınmak isteniyorsa, bunun; OYAK'ı riske atarak değil, hisselerin tamamının Türkiye tarafından satın alınıp Rusya’yı devre dışı bırakmasıyla mümkün olacağı değerlendiriliyor. Rusya’nın Ukrayna’daki işgali devem ettiği sürece, ABD’nin Rusya’ya karşı koyduğu yaptırımlar ve ambargo devam ettiği sürece Akkuyu NGS’nin bitirilme imkân ve ihtimali bulunmuyor.
''Eğitim almış insan; şüphe etmeli, soru sormalı, eleştirmeli, analiz etmeli, sorgulamalıdır'' diye yazı girişimde bahsetmiştim. İşte ben de bu yazımda onu yapıyorum.
Arz ederim.
Osman AYDOĞAN