ABD – AB Ticaret Anlaşması ve Türkiye
05 Ağustos 2025
Avrupa Birliği (AB) ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD), yapılan görüşmelerin ardından Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile ABD Başkanı Trump arasında, İskoçya’nın Thornbury kentinde, 27 Temmuz 2025 tarihinde bir ticaret anlaşması imzalanıyor. Bütün dünyada özelikle AB’nde büyük ses getiren bu anlaşma ülkemizde yaşanan iç politik konulardan dolayı ne yazık ki yeterince ve hak ettiği ilgiyi görmüyor.
Bu anlaşma, AB açısından konuları farklı da olsa sonuçları itibarıyla Osmanlı Devleti’nin İngiltere ile İstanbul’un imzaladığı Baltalimanı Anlaşmasının bir benzeri oluyor.
Balta Limanı Anlaşması
Baltalimanı Anlaşması, 1838 yılında İstanbul’un Balta limanı semtinde imzalanmıştır. Bu nedenle de bu adı alıyor. Anlaşma, 8 Ekim 1838 tarihinde ilk önce Kraliçe Victoria tarafından daha sonra da Sultan 2. Mahmut tarafından onaylanıyor.
Baltalimanı Anlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu; İngiltere’nin yarı sömürgesi durumuna geliyor, Osmanlı tüccarlarının yabancı tüccarlarla rekabet etmesi zorlaşıyor, Osmanlı tüccarı ticaret hayatından çekiliyor, Osmanlı İmparatorluğunda üretimin azalıyor, küçük işletmeler kapanıyor, işsizliğin artmasına neden oluyor, esnaf dayanışma kuruluşları olan loncalar bu gelişmeler sonucunda önemini yitiriyor. Sonuç olarak bu antlaşma ile Osmanlı İmparatorluğu İngiltere'nin yarı sömürgesi durumuna geliyor.
Zamanın Avusturya başbakanı Metternich, Baltalimanı Anlaşması üzerine; “İşte Osmanlı şimdi bitti” diyerek hayretini gösteriyor. 1858 yılında İngiliz iktisat tarihçisi Edward Michelson da; “Yabancı ülkelerde büyük ünü olan Türk sanâyiinin birçok kolları şimdi tamamen yok olmuştur. Bunlar arasında pamuk sanâyii başta gelir ki, bunlar bütünüyle İngiliz sanâyii tarafından sağlanmaktadır. Şam’ın çelik bıçakları, Kıbrıs’ın şekeri, İznik‘in çini, Tesalya’nın iplik boya sanâyii hep yok olmuştur. Bütün bu sanâyi kollarının bugün Türk topraklarında artık izi bile kalmamıştır” diyerek Osmanlının bu anlaşma ile düştüğü durumu dile getiriyor.
27 Temmuz 2025 tarihinde imzalanan ABD – AB Ticaret Anlaşmasında; Osmanlı rolünde AB, İngiltere rolünde ise ABD bulunuyor. Bunun böyle olduğu ABD – AB Ticaret Anlaşmasının ayrıntıları incelendiğinde görülüyor.
ABD – AB Ticaret Anlaşması
ABD Başkanın Trump, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile görüşmesinde yaptıkları anlaşmaya ilişkin "ABD, AB'nin otomobil ve diğer tüm ürünlerine doğrudan yüzde 15 gümrük tarifesi uygulayacak. Bugünkü anlaşmadan çok mutluyum. Bence bu şimdiye kadarki en büyük ticaret anlaşması" diye konuşuyor. Açıklamanın devamında; yapılan anlaşmanın, transatlantik ittifakın nesiller boyu süren bir modernizasyonunu temsil ettiği ve Amerikalılara AB'ye eşi benzeri görülmemiş düzeyde pazar erişimi sağlayacağı, bu anlaşma ile Amerika'nın ekonomisinin ve üretim kapasitesinin güçleneceği, AB’nin, 2028 yılına kadar 750 milyar dolarlık ABD enerjisi satın alacağı ve AB ülkelerinin, ABD'ye 600 milyar dolarlık yeni yatırım yapacağı belirtiliyor.
Antlaşamadan bir gün sonra, 28 Temmuz 2025 tarihinde, Beyaz Saray, ABD – AB Ticaret Anlaşmasının ayrıntılarını açıklıyor. Ancak Beyaz saray bu açıklamasını ‘’Küresel Tarih Yazmak’’ (Making Global Hıstory) başlığı ile yayınlıyor.
Beyaz Saray tarafından açıklanan bu anlaşmanın ayrıntılarını vermeden önce, ABD Başkanı Trump’ın, göreve gelmesinin ardından, AB ülkelerinden çelik ve alüminyum ithalatına yüzde 50, otomotiv sektörüne yüzde 25 ve diğer ürünlere de yüzde 10 gümrük vergisi tarifesi uygulamaya koyduğunu hatırlatmam gerekiyor.
ABD – AB Ticaret Anlaşması neleri öngörüyor
- Amerika'nın ekonomisini ve üretim kapasitesini güçlendirecek anlaşma ile AB, 2028 yılına kadar ABD'den 750 milyar dolarlık enerji (sıvılaştırılmış doğal gaz, petrol ve nükleer enerji ürünleri) satın alacak,
- AB, ABD'ye 600 milyar dolarlık yeni yatırım yapacak. ABD Başkanı Donald Trump'ın görev süresi boyunca ABD'ye yapılacak 600 milyar dolarlık yeni yatırım, AB şirketlerinin her yıl halihazırda ülkeye yaptığı 100 milyar dolardan fazla yatırımlara ek olarak gerçekleştirilecek.
- Anlaşma, ABD'li çiftçilere, hayvancılıkla uğraşanlara, balıkçılara ve üreticilere ihracatı artırma, iş fırsatlarını genişletme ve AB ile olan mal ticareti açığını azaltma imkânı sağlayacak.
- AB, ABD'den ithal edilen tüm sanayi ürünlerine uygulanan gümrük vergileri de dahil olmak üzere önemli gümrük vergilerini kaldıracak.
- Anlaşma ile AB, ABD'ye otomobiller ve otomobil parçaları, ilaçlar ve yarı iletkenler de dahil olmak üzere yüzde 15 oranında gümrük vergisi ödeyecek.
- Çelik, alüminyum ve bakır gibi sektör bazlı ürünlerdeki tarifeler ise değişmeyecek. AB, bu ürünler için yüzde 50 oranında vergi ödemeye devam edecek ve taraflar bu ürünlerin tedarik zincirlerinin güvence altına alınması konusunda görüşmeler yürütecek.
- AB, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler olmak üzere Amerikan ihracatçılarını zorlayan çeşitli AB düzenlemeleriyle ilgili olarak ABD'nin endişelerini ele almak için çalışacak. Bu çabalar, ABD'li ihracatçıların AB'de iş yaparken karşılaştığı bürokratik engellerin ortadan kaldırılmasını da kapsayacak.
- ABD ve AB, ABD menşeli domuz eti ve süt ürünleri için sağlık sertifikası gerekliliklerinin sadeleştirilmesi de dahil, gıda ve tarım ürünleri ticaretini etkileyen tarife dışı engelleri ele almak üzere birlikte çalışacak.
- Ayrıca, ABD ve AB, haksız dijital ticaret engellerini de ele alacak. Bu kapsamda AB, ağ kullanım ücretlerini uygulamaya koymayacağını ve bu tür ücretleri sürdürmeyeceğini teyit ederken, iki taraf elektronik veri iletimine sıfır gümrük vergisi uygulamasını sürdürecek.
ABD – AB Ticaret Anlaşmasının yorumu
1. AB’nin, 2028 yılına kadar 750 milyar dolarlık ABD enerji ihracatı satın alması ile ilgili olarak anlaşmada; ‘’Amerika'nın enerji süper gücü olma rolünü daha da güçlendireceği, bu yeni durumun, ABD'nin enerji hakimiyetini güçlendireceği, Avrupa'nın rakip kaynaklara bağımlılığını azaltacağı ve AB ile olan ticaret açığını daraltacağı’’ söyleniyor. Ancak burada söylenmeyen AB ve özellikle Almanya’nın artık ucuz Rus gazından vazgeçmek zorunda kalmaları oluyor. Dolayısıyla Almanya’nın Rus doğal gazı için inşa ettiği Kuzey Akım (Nord Stream) I ve II boru hatlarının çöpe gitmesi anlamına geliyor. Başka bir ifade ile bu anlaşmayla artık Rusya, AB’ne doğal gaz ve petrol satamayacağı anlamına geliyor. Bunun sonucu olarak da başta Almanya olmak üzere tüm bir AB’inde enerji maliyetlerinin yükseleceği, bunun ise sanayide başta Almanya olmak üzere AB’nin rekabet dezavantajı yaşayacağı değerlendiriliyor.
2. Anlaşmaya göre AB, 2028 yılına kadar ABD'ye 600 milyar dolarlık yeni yatırım yapması gerekiyor. Anlaşmada bu 600 milyar dolarlık yatırımın Başkan Trump’ın görev süresi boyunca olacağının özellikle belirtiliyor. Kendi içerisinde zaten yatırıma ihtiyacı olup, işsizlikle boğuşup, ekonomik ve sosyal zorluklar yaşayan AB, ABD’ne yapılacak bu 600 milyar dolarlık yeni yatırım ile daha fazla ekonomik ve sosyal çalkantılara gebe olacağı görülüyor.
3. AB, ABD'ye otomobil ve otomobil parçaları, ilaçlar ve yarı iletkenler de dahil olmak üzere yüzde 15 oranında gümrük vergisi ödeyecek, ancak çelik, alüminyum ve bakıra uygulanan sektörel gümrük vergileri değişmeden kalacak. Yani AB bu alanlarda yüzde 50 vergi ödemeye devam etmesi gerekiyor. Bu antlaşama ile AB, ABD'ye otomobil ve otomobil parçaları, ilaçlar ve yarı iletkenler de dahil olmak üzere yüzde 10 olan gümrük vergisi de yüzde 15 oranına çıkarılmış oluyor. Bu durum ise başta Almanya olmak üzere bütün bir AB’ye avantajlı oldukları otomobil sanayiinde bu avantajlarını kaybetmeleri bekleniyor.
4. ABD – AB Ticaret Anlaşmasının en önemli maddeleri, AB tarafından, ABD lehine ticaret ve gümrük engellerinin kaldırılması oluyor. Bu anlaşmaya göre AB, ABD lehine tarım dahil çeşitli sektörlerdeki gümrük vergilerini ve bürokratik engelleri ortadan kaldırmak için ABD ile birlikte çalışması ve diğer ürünler için anlamlı kotalar sağlamasını öngörüyor. Nasıl ki Baltalimanı Anlaşması ile İngiliz mallarının Osmanlı İmparatorluğuna girişi kolaylaşırmışsa bu maddeler ile de tamamen ABD mallarının AB’ne girişinin kolaylaştırılması sağlanıyor.
5. Bu anlaşma ile AB, önemli miktarda ABD askerî teçhizatı satın almayı kabul ediyor. Bu madde, AB’nin Rusya tehdidine karşı ABD silahları ile silahlandırılması anlamına geliyor.
Anlaşmada yorumlanması gereken daha fazla madde bulunuyor ancak en önemlileri yukarıda anlattığım konular oluyor.
ABD – AB Ticaret Anlaşmasına karşı tepkiler.
Başta Almanya olmak üzere AB aleyhine olduğu açık açık görülen bu anlaşmaya karşı tepkiler de hemen başlıyor.
Fransız aşırı sağcı siyasetçi Marine Le Pen, bu anlaşmanın, AB’nin siyaset ve moral açısından uğradığı başarısızlığı gösterdiğini söylüyor. Marine Le Pen, AB’nin ABD ile eşitsizlik temelinde vardığı bu anlaşmanın Fransa’nın sanayi, enerji ve askeri alanları için bir tür teslim sayıldığına dikkat çekiyor.
İsveç Yardım ve Dış Ticaret Bakanı Benjamin Dousa ise iki taraf arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geleceğine kötümser baktığını söyleyerek ABD’in AB’ye uyguladığı gümrük vergisinin son 70 yılın en yüksek seviyesine ulaştığını dile getiriyor.
Eski İtalya Başbakanı ve Beş Yıldız Hareketi (M5S) lideri Giuseppe Conte, AB Komisyonu Başkanı Von Der Leyen ve İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin yeterince sert bir duruş sergilememesi nedeniyle müzakere için fazla bir olasılığın kalmadığına dikkat çekiyor. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni da düzenlediği basın toplantısında gazetecilere yaptığı açıklamada, "Avrupa ile ABD arasındaki ticaret artışının öngörülemez ve potansiyel olarak yıkıcı sonuçları olacağını" söylüyor.
Macaristan Başbakanı Viktor Orban da yaptığı açıklamada, AB ile ABD arasındaki ticaret anlaşmasının İngiltere ile ABD arasında varılan anlaşmaya göre daha kötü olduğunu belirtiyor.
Alman Sanayi Federasyonu, anlaşmayı ‘’yetersiz bir uzlaşma’’ olarak değerlendirerek, ABD tarafından uygulanan gümrük vergilerinin Avrupa sanayisi üzerinde olumsuz bir etkisi olacağını açıklıyor.
Ancak en anlamlı tepkiyi Fransa Başbakanı François Bayrou veriyor. Fransa Başbakanı François Bayrou bu anlaşmayı; "Değerlerini ve çıkarlarını savunmak için toplanan özgür halklardan oluşan bir ittifakın boyun eğmeye karar verdiği karanlık bir gün" diye yorumluyor.
Tabii ki bütün liderler bu anlaşmanın olumsuz sonuçlarına değinmiyor. Bu anlaşmayı öven liderler de bulunuyor. Örneğin Almanya Başbakanı Friedrich Merz, anlaşmanın ihracata dayalı Alman ekonomisini sert bir şekilde vuracak bir ticaret anlaşmazlığının önlenmesini sağladığını vurguluyor.
Ancak ABD – AB Ticaret Anlaşmasına en somut tepkiyi Avrupa borsaları veriyor. Bu anlaşma, 27 Temmuz Pazar günü imzalanıyor. 28 Temmuz Pazartesi günü ise Avrupa borsaları düşüşle kapanıyor. Yine aynı gün 28 Temmuz Pazartesi günü petrol fiyatları da yükseliyor.
AB, ABD’ne neden bu tavizleri veriyor?
AB’nin ABD’ne bu anlaşma ile bu kadar taviz vermesinin çok nedeni bulunuyor. Bu nedenleri şu şekilde sıralanıyor:
Birincisi;
Osmanlı İmparatorluğunun Kavalalı Mehmet Paşa isyanına karşı İngiltere’nin de desteğini almak adına Balta Limanı Ticaret Anlaşması’nı yapması gibi AB’de Ukrayna Savaşı nedeniyle Rusya’ya karşı ABD desteğini almak için bu anlaşmayı imzalıyor.
Daha önce bu sayfada yazdığım ‘’Almanya'nın Rusya travması’’ başlıklı yazımda da vurguladığım gibi başta Almanya olmak üzere tüm bir Avrupa’da tarihi bir Rusya travması bulunuyor. ABD de bu travmayı istismar ederek kendi lehine kullanıyor.
İkincisi:
AB’nin savunma konusunda yetersizlikleri bulunuyor. AB, hala kendi ‘’Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’’nı oluşturamıyor. AB’nin savunma ve güvenlik politikaları konusunda yetersizlikleri ve bu konuda da NATO’ya ve ABD’ye bağımlı olmaları ABD’ne AB’ni istediği şekilde yönlendirme fırsatı veriyor.
Üçüncüsü
AB’nin politik ve ekonomik yapısının ABD’ne verilen bu tavizlerde büyük payı bulunuyor. Avrupa’ya yönelik göç dalgası, birbiri ardına gelen terörist saldırılar, milliyetçilik, ırkçılık akımları ve Brexit, Avrupa Birliği’nin iktidarsızlığını artırıyor.
1989 dönüşümünden sonra, Avrupa siyaseti, Avrupa edebiyatı bocalıyor. İngiltere’de Tony Blair ve Keir Starmer, Almanya’da Gerhard Schröder ve Olaf Scholz, Fransa’da François Hollande adları sol da olsa iktidarları boyunca hep neo liberal politikalar uyguluyor, ''küreselleşme'' dalgasının içinde eriyip, ABD’nin kapitalist dünyasının uydusu haline geliyor. Başka bir ifade ile AB, ABD pazarına aşırı bağımlı hale geliyor. İngiltere'de Jeremy Corbyn, Almanya’da Oskar Lafontaine gibi birkaç istisna sosyal demokrat liderler çıkmış ise de bunların bu gidişi durdurmaya güç ve kapasiteleri yetmiyor. Ayrıca AB’indeki bürokratik yapının güçlülüğü kolay karar almayı neredeyse imkânsız hale getiriyor. Bu nedenlerle AB, bir çekim merkezi, bir kutup olup kendi içinde güçlü bir merkez oluşturamıyor.
ABD – AB Ticaret Anlaşmasında hedef alınan ülkeler
ABD – AB Ticaret Anlaşması dikkatlice okunduğunda iki ülkenin hedef aldığı görülüyor.
Bu ülkelerden birincisi Rusya oluyor.
AB, 2028 yılına kadar ABD'den 750 milyar dolarlık enerji (sıvılaştırılmış doğal gaz, petrol ve nükleer enerji ürünleri) satın alacak olmasıyla bu alanda Rusya’nın AB’ne ihracat imkân ve ihtimali kalmıyor. Bu durum, daha önce de değindiğim gibi Almanya’nın Rus doğal gazı için inşa ettiği Kuzey Akım (Nord Stream) I ve II boru hatlarının çöpe gitmesi anlamına geliyor.
Bu ülkelerden ikincisi ise Çin oluyor.
Günümüzde özellikle Çinli otomobil şirketleri de Avrupa’da fabrika kuruyor. Almanya, İtalya, İspanya ve Macaristan Çinli üreticilerin peşinden koşuyor. BYD, Macaristan’da; Chery, İspanya’da; Dongfeng, İtalya’da; Leapmotor, Polonya’da; MG ise İngiltere’de fabrikalar kuruyor. Çinli Leapmotor, Fransız-İtalyan ortağı Stellantis’in mevcut kapasitesini kullanarak bu ikili Polonya’daki Tychy fabrikasını üretim üssü olarak seçiyor. BYD, 2017'de Macaristan'ın Komarom şehrinde bir elektrikli kamyon fabrikası kuruyor. Çinli batarya üreticisi CATL Macaristan'da Debrecen şehrinde 100 gigavat saat kapasiteli batarya üretim tesisleri kuruyor.
Bu anlaşma ile AB, ABD'ye otomobil ve otomobil parçalarında yüzde 15 oranında gümrük vergisi ödeyecek olmasının öncelikle AB ülkelerinde üretilen Çinli otomobilleri hedef aldığı değerlendiriliyor.
ABD – AB Ticaret Anlaşmasının Türkiye’ye olacak etkileri
Bu anlaşmanın Türkiye'ye etkilerinin çok boyutlu olarak düşünülmesi gerekiyor.
Birincisi: Türkiye hâlihazırda ABD'nin %10'luk en düşük gümrük tarifesi diliminde yer alıyor. Ancak ABD’nin Türkiye’den ithal edeceği ürünlere yönelik gümrük tarifesinin daha önce belirtilen bu %10 oranından %15 oranına çıkarıldığı açıklanıyor. Bu yöndeki değişiklik 8 Ağustos 2025 itibarıyla yürürlüğe giriyor. Bu durum ise Türk ihraç ürünlerinin ABD pazarında zorlanacağı anlamına geliyor. Bu arada ABD’nin uyguladığı gümrük vergilerinin, ilerleyen dönemde diğer ürün kategorilerine de genişleyebileceği ihtimali bulunuyor.
İkincisi: AB, Türkiye’nin ihracatında % 44 (Ocak - Haziran 2025) oranında pay alıyor. Bu oranla AB, Türkiye’nin ihracatında ilk sırada yer alıyor. Bu anlaşma ile ABD mallarının neredeyse gümrüksüz olarak AB pazarına girecek olması ile Türk ihraç ürünlerinin AB pazarında zorlanacağı anlamına geliyor.
Üçüncüsü: Türkiye’nin AB ile imzaladığı Gümrük Birliği anlaşması dolayısıyla AB ile serbest ticaret anlaşması imzalayan ülkelerin ürünleri Türk pazarlarına serbestçe girebilmekte ancak Türk malları için mevcut gümrükler devam etmektedir. Gümrük Birliğinin getirdiği bu yükümlülüğün bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi ile birlikte Türkiye’nin yükünü daha da artıracağı tahmin ediliyor. Bu kapsamda Türkiye Gümrük Birliği anlaşması ile ABD’den gelen ürünlerin Türkiye’ye gümrüksüz girmesine izin veriyor, ama Türk ürünleri ABD’ye giderken %10-15 vergi ödüyor. Sonuç olarak ABD ürünlerinin Avrupa’ya gümrüksüz girişi, Türk sanayisinin ve Türk tarımının rekabet gücünü zorlaması bekleniyor.
Dördüncüsü: Bu anlaşmanın hedefi olan Rusya ve Çin ile Türkiye’nin ekonomik ilişkilerinin uzun vadede sıkıntıya gireceği değerlendiriliyor. Türkiye’nin özellikle Rusya ile olan enerji ilişkilerinin gelecekte zora gireceği, bu kapsamda da Akkuyu NGS'nin geleceğinin de belirsizliğe düşeceği değerlendiriliyor.
Sonuç
Bu anlaşma öncesinde ABD ile AB arasında yapılan görüşmelerde; AB'den önce içi boş misilleme tehditleri geliyor. ABD'nin kararlı tutuma karşısında AB, “ilişkileri koruma” gibi ifadelerle geri adım atıyor. Son olarak da ABD, tam teslimiyet anlamına gelecek şekilde, “elde edilebilecek en iyi sonuç” diye anlaşmayı savunuyor.
Gerçekten de bu anlaşma, emperyalist sistem içinde, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğuna dayatılan Baltalimanı Anlaşması gibi sömürgeci anlaşmaları anımsatıyor.
Ancak yine de bu anlaşmayı küçümsememek gerekiyor. Çünkü bu anlaşmada; küresel ticaretin can damarı ve dünyadaki en önemli ikili ticaret ve yatırım ilişkisinin olduğu bir Transatlantik ortaklık bulunuyor. AB - ABD mal ve hizmet ticareti, özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra artarak son on yılda iki katına çıkıyor ve 2024 yılında yaklaşık 1,7 trilyon Euro'ya ulaşıyor. (Mal ticareti 867 milyar Euro, hizmet ticareti ise 817 milyarEuro) Bu, her gün Atlantik'i 4,2 milyar Euro'dan fazla mal ve hizmetin geçtiği anlamına geliyor. 2022 yılında AB ve ABD şirketleri birbirlerinin pazarlarına 5,3 trilyon Euro yatırım yapıyor. Bu rakamların hiç de küçümsenmemesi gerekiyor.
Dolayısıyla görüşmelere girerken AB’nin pazarlık pozisyonunda büyük zorluklar bulunuyor. Görülüyor ki AB, dünyanın en büyük ekonomisiyle bir ticaret savaşı riskine girmek istemiyor. Çünkü AB’nin ekonomik büyümesi bir süredir durgun seyrediyor ve anlaşma öncesi Avrupa Merkez Bankası "özellikle ticari anlaşmazlıklar nedeniyle ortamın son derece belirsiz olmaya devam ettiği" uyarısında bulunuyor.
AB aleyhine de olsa işte bu anlaşma bu belirsizliğin bir kısmını ortadan kaldırıyor. Nihayetinde AB'nin 27 üyesi için ticaret müzakereleri yürüten Avrupa Komisyonu, Başkan Trump'ın %15'lik gümrük vergileri ABD'ye yapılan ihracatı daha az rekabetçi hale getireceği için ticaret hacmini azaltsa bile bunun kabul edilebilir bir bedel olduğuna karar veriyor. Bu nedenle Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ABD'nin dış ticaret açığıyla mücadele edilmesi gerektiğini kabul ediyor ve anlaşmayı duyururken şunları söylüyor: "Yeniden dengelemek zorundayız. Birlikte sahip olduğumuz çok büyük bir ticaret hacmi var. Dolayısıyla bunu daha sürdürülebilir hale getireceğiz."
Bu anlaşma, Başkan Trump'ın dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD'nin diğer herkesle iş yapma şeklini yeniden müzakere etme konusunda ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor.
27 Temmuz 2025 tarihli bu anlaşmanın hukukî bir bağlayıcılığı bulunmuyor. Acil önlemlerin ötesinde, AB ve ABD, bu anlaşmanın tam olarak uygulanması için ilgili iç prosedürlerine uygun olarak müzakerelere devam etmeleri bekleniyor.
Son cümle olarak şu söylenebilir: Bu anlaşma, Atlantik’in iki yakası arasında geleneksel bir ticaret anlaşması olmasının çok ötesinde ABD lehine daha derin ve kapsamlı bir işbirliğinin doğmakta olduğuna işaret ediyor. Artık kapitalist sistemdeki ''Serbest Ticaret Anlaşmaları'' devri sona eriyor.
Sona eren sadece kapitalist sistemdeki ''Serbest Ticaret Anlaşmaları'' devri olmuyor. AB'nin yıllardır tekrarladığı “stratejik otonomi” hayali de bu anlaşmayla sona eriyor.
Osman AYDOĞAN