• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam502
Toplam Ziyaret3545367

Bir yığın kundakçıdan yangın görenler milleti.


Bir yığın kundakçıdan yangın görenler milleti.

27 Temmuz 2025

Mehmet Âkif Ersoy, ‘’Safahat’’ında yer alan ‘’Hakkın Sesleri’’ adlı şiirini Birinci Dünya Savaşı’ndan bir yıl önce yazıyor. ''Hakkın Sesleri'', Mehmet Âkif Ersoy'un Safahatını oluşturan kitaplardan üçüncüsünü oluşturuyor. 1913 yılının ilk aylarında Balkan Harbi yenilgisi günleri içerisinde kaleme alınan ve 10 şiirden ibaret olan ‘’Hakkın Sesleri’’ şiiri, aynı yılın Haziran ayında İstanbul'da Safahat'ın tamamının yer aldığı Sebilürreşad Dergisii'nin 7 numaralı kitabı olarak yayımlanıyor.

’’Hakkın Sesleri’’ adlı şiirin ilk dokuz manzumeden sekizi, Kur’ân-ı Kerîm’den bazı âyetlerin, biri de bir hadisin serbest yorumundan oluşuyor. Sonuncu şiir ise “Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi” başlıklı kısa bir şiirden oluşuyor. Başlıkları olmayan şiirlerde âyet veya hadis metni ve tercümesinden sonra şiirler geliyor.

Balkan Savaşı yıllarında yazılan bu şiirlerde Akif umutsuzlukla çırpınıyor, öfkeyle haykırıyor, çaresizlikle ağlıyor. Fakat Mehmet Âkif, umudunu hiç kaybetmiyor. Mehmet Âkif, halkın silkinerek üzerindeki ölü toprağı atacağına dair inancını koruyor. Âkif, toplamda 10 şiir, 482 mısra sekiz ayet ve bir hadisin açıklaması ile milletin düştüğü felaketlerden kurtulma yollarını göstermeye çalışıyor. Ayetlerden ve bir hadisten hareket eden Mehmet Âkif, tembelliğe, hissizliğe, yeise, akılsızlıklara, cehalete ve milletin içine serpilen ayrılık tohumlarına saldırıyor, milleti uyandırmaya çalışıyor.

Mehmet Akif’in ‘’Hakkın Sesleri’’ adlı şiirlerinin başlıkları olmadığı için her şiir, şiirin ilk dizesi ile anılıyor. Bu on şiirden birisi de ‘’Bir yığın kundakçıdan yangın görenler milleti’’ adlı şiiri oluyor. Mehmet Âkif, bu şiirini, ‘’Hakkın Sesleri’’ adlı şiirinin sekizincisi olarak 22 Mayıs 1913 tarihinde yazıyor. Şiirin tamamını yazımın sonunda veriyorum.

Mehmet Âkif, bu şiirinde toplumun içinde bulunduğu durumu anlatıyor. Hükumeti eleştiriyor. Bir görün bakalım tarih ne kadar da birebir tekerrür ediyor:

''Biz ki her mevcûdu yıktık, gâyesiz bir fikr ile; 
Yıkmadık bir şey bıraktık... Sâde bir şey: Âile. 
Hangi bir bünyânı mahvettik de ıslâh eyledik? 
İşte vîran memleket! Her yer delik, her yer deşik!''

Bilim adamları Tarih’i; ‘’insan topluluklarını, bu toplulukların yaşayışlarını, birbirleriyle ilişkilerini, kültür ve medeniyetlerini, yer ve zaman göstererek, sebep-sonuç ilişkisine dayalı olarak anlatan bilim dalı’’ olarak tanımlıyor. Mehmet Akif bu şiirinde sanki bu tanımı anlatıyor:

''Düşme ey âvâre millet bunların hızlânına; 
Vâkıfız biz hepsinin pek muhtasar irfânına: 
Şark’a bakmaz, Garb’ı bilmez, görgüden yok vâyesi; 
Bir kızarmaz yüz, yaşarmaz göz, bütün sermâyesi!''

Şiir Osmanlıca. Türkçesini versem şiirin ahengi bozulacak. O kadar da zor değil. Şiiri anlayacağınızı düşünüyorum. Çünkü şairin anlattıklarını zaten günümüzde birebir yaşıyoruz.

Osman AYDOĞAN

Mehmet Akif şiirden önce Kur’an’dan Bakara Suresinin mealini veriyor ve mealden sonra şiir devam ediyor:

Bir yığın kundakçıdan yangın görenler milleti

“Onlara: 'Yeryüzünde fesat çıkarmayın!' denildiği zaman, 'Biz ıslahtan başka bir şey yapmıyoruz!' derler. Gözünü aç, iyi bil ki: Onlar yok mu, işte asıl müfsit onlardır. Lâkin farkında değiller.” (Kur’an, Bakara, 11-12)


Bir yığın kundakçıdan yangın görenler milleti, 
Şimdi inmiş zanneder mutlak şu müdhiş âyeti! 
Ey vatansız derbederler, ey denî kundakçılar! 
Milletin, az çok, duran bir dîni, bir nâmûsu var. 

Şimdi nevbet onların... Yansın da onlar, öyle mi? 
Târumâr olsun bütün bir Müslümanlık âlemi... 
Ey, hayâ nâmında bir hissin vücûdundan bile, 
Pek haberdâr olmayan, yüzsüz, hayâsız! Bak hele! 

Arkasından takla attın en denî bir şöhretin; 
Düştü takken, çıktı cascavlak o kel mâhiyyetin! 
Bir külâh kapmaksa şâyet bunca hırsın gâyesi; 
Kendi nâmûsun olur, ergeç onun sermâyesi. 

Yoksa, nâmûsuyla, vicdânıyla halkın oynama... 
Sonra kat kat nâsiyenden sarkacak birçok yama! 
Bir kızarmaz çehre bulmuşsun ya, ey cânî, bürün; 
Hem bütün dünyâyı ifsâd eyle, hem muslih görün! 

Kendi ırzından cömert olmaksa mu’tâdın eğer; 
Kendi malındır senin, hakkın tasarruf, kim ne der? 
Milletin, lâkin henüz ma’sûm olan evlâdına, 
Verme bir mel’un temâyül mübtezel mu’tâdına!

Biz ki her mevcûdu yıktık, gâyesiz bir fikr ile; 
Yıkmadık bir şey bıraktık... Sâde bir şey: Âile. 
Hangi bir bünyânı mahvettik de ıslâh eyledik? 
İşte vîran memleket! Her yer delik, her yer deşik! 

Bunların ta’mîri kâbil... Olsa ciddiyyet, sebât; 
Lâkin, Allah etmesin, bir düşse şâyet âilât, 
En kavî kollarla hattâ kalkamaz imkânı yok. 
Kim ki kalkar der, onun hayvan kadar iz’ânı yok! 

“Âilî bir inkılâb olsun!” diyen me’yûs olur, 
Başka hiçbir şey kazanmaz, sâde bir ...... olur. 
Çünkü “çıplak” inkılâbâtın rezâlettir sonu... 
Ey denî kundakçılar, biz sizde çok gördük onu! 

Bir de halkın dîni var, sık sık ta’arruzlar gören. 
Hâle bak: Millette hissiyyâtı oymuş öldüren! 
Dîni kurbân etmeliymiş, mülkü kurtarmak için!.. 
Tut da, hey sersem, bu idrâkinle sen âlim geçin! 

Her cemâatten beş on dinsiz zuhûr eyler, bu hâl 
Pek tabî’îdir. Fakat ilhâdı bir kavmin muhâl. 
Hangi millettir ki efrâdında yoktur hiss-i din? 
En büyük akvâma bir bak: Dîni her şeyden metin . 

Düşme ey âvâre millet bunların hızlânına; 
Vâkıfız biz hepsinin pek muhtasar irfânına: 
Şark’a bakmaz, Garb’ı bilmez, görgüden yok vâyesi ; 
Bir kızarmaz yüz, yaşarmaz göz, bütün sermâyesi!..

16 Cemâziyelâhir 1331 
9 Mayıs 1329 (22 Mayıs 1913)




Yorumlar - Yorum Yaz