• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam270
Toplam Ziyaret3422795

Neynâme


Neynâme

03 Mayıs 2025

Paris’te UNESCO Merkezi’nde İran müzik grubu Bahar Korosu (Bahar Choir Group), Doğu-Paris Filarmoni Orkestrası (Orchestre Philharmonique de Paris-Est) eşliğinde 7 ve 8 Temmuz 2024 tarihlerinde güzel bir konser veriyor. Bu konser, yine Temmuz 2024 ayı içerisinde Londra'nın ikonik mekânı Troxy Salonunda tekrarlanıyor. Bahar Korosu, bu konserde Mevlânâ’nın sözlerinden bestelenmiş eserleri seslendiriyor. Bahar Korosu’nun icra ettiği 12 eserden ilkinin de adı ‘’Neynâme’’ oluyor. Konser bu eserle (Neynâme) başlıyor. Yazımın sonunda bu parçanın Youtube bağlantısını veriyorum. Youtube bağlantısı arka arkaya devem ediyor ve konserde yer alan diğer eserleri de dinleme imkânı sunuyor.

Bahar Korosu’nun icra ettiği ‘’Neynâme’’ eserinin Youtube bağlantısını vermeden önce; Bahar Korosu, Doğu-Paris Filarmoni Orkestrası, koronun şefi, vokalistleri ve ''Neynâme'' hakkında kısa bir bilgi vermem gerekiyor.

Bahar Korosu ve Doğu-Paris Filarmoni Orkestrası

Bahar Derneği; Bahar Korosu, Doğu-Paris Filarmoni Orkestrası, şef ve bestecileri ve vokalistleri hakkında kendi internet sitelerinde yer alan aşağıdaki bilgileri özet olarak veriyorum:

Bahar Korosu, Bahar Kültür Derneği'nin bir parçası olarak 2010 yılında kuruluyor. Bahar Kültür Derneği'nin bünyesinde Doğu-Paris Filarmoni Orkestrası da bulunuyor. Paris-Est Filarmoni Orkestrası, Bahar Korosu ile birlikte klasik ve dünya müziğini, özellikle de Fars geleneklerine odaklanarak birleştiriyor.

Bahar Korosu, Avrupa ve Amerika'nın önde gelen üyelerinin çoğunluğu Fransız olan Farsça konuşan dünya çapında 220'den fazla şarkıcıdan oluşan bir İranlı vokalist topluluğudur. Bahar Korosu, İran müziğinin, şiirinin ve kültürünün zenginliğini sergileyerek Fars şiiri ve geleneksel melodilerin büyüleyici yorumlarıyla beğeni kazanıyor.

Doğu-Paris Filarmoni Orkestrası'nın birçok üyesi Conservatoire International de Musique ve Fransa'daki saygın müzik okulları mezunlarından oluşuyor. Bahar Korosu ile birlikte, sadece müzikal olarak olağanüstü değil aynı zamanda derinden anlamlı performanslar sunuyor. Bu proje, çok uluslu bir orkestranın katkıları sayesinde İran'ın zengin geleneksel müzik mirasını ön plana çıkarıyor.

Besteci ve Şef Arash Fouladvand

Bahar Korosu ve Doğu-Paris Filarmoni Orkestrası’nın şefliğini Orta Asya müziğindeki ustaca besteleriyle tanınan ünlü besteci Arash Fouladvand yapıyor. Arash Fouladvand, Bahar Korosu'nun kurucusu, bestecisi ve şefidir. Arash Fouladvand'ın yenilikçi çağdaş besteleri aracılığıyla koro ve orkestra, dünyanın dört bir yanındaki izleyicileri büyülüyor. Arash Fouladvand’ın Fransız Petrol Enstitüsü'nden doktora derecesi ve Armoni ve Orkestrasyon alanında derecesi bulunuyor ve halen Fransa’da yaşıyor.

Arash Fouladvand, Bahar Korosu ve Doğu-Paris Filarmoni Orkestrası ile beraber geleneksel ve modern müziği harmanlayarak kültürler arasında güçlü bağlantılar kuruyor.

Bahar Korosu’nun vokalistleri

Bahar Korosu’nun vokalistleri; Nigina Amonkulova, Sara Neyeni (Naein) ve Vahid Taj gibi ünlü vokalistlerden oluşuyor.

Nigina Amonkulova (Нигина Амонқулова), (30 Ocak 1986 doğumlu) bir Tacik halk şarkıcısı olup geleneksel kıyafetlerle sahne alıyor. Tacik devlet televizyonu, Nigina Amonkulova’nun sık sık sahneye çıkması nedeniyle "Nigina TV" lakabını alıyor. Nigina Amonkulova, İran ve Afganistan'dan geleneksel Fars şarkıları da söylüyor. Nigina'yı Tacikistan'ın en seçkin ve saygı duyulan şarkıcılarından biri olarak kabul ediliyor. Nigina Amonkulova, bağlantısını verdiğim konserde giydiği geleneksel renkli elbisesi ile göze çarpıyor.

Sara Neyeni, İranlı şarkıcı ve söz yazarı. 23 Temmuz 1981 tarihinde Şiraz'da doğuyor. Sara Neyeni; ‘’Jane Meryem’’, ‘’Esharete Nazar’’, ‘’Yare Roozate Roşan’’ ve ‘’Del Yar’’ adlı şarkılarıyla tanınıyor. Sara Neyeni, bağlantısını verdiğim konserde siyah renkli elbise giyiyor.

Diğer vokalist İranlı Vahid Taj ise 8 Kasım 1983 tarihinde Dezful şehrinde doğuyor.

Bahar Korosu ve Doğu-Paris Filarmoni Orkestrası’nın gelecek konseri

Bahar Korosu ve Doğu-Paris Filarmoni Orkestrası, Hâfız-ı Şirâzî’nin doğumunun 700. Yılı nedeniyle 13-14 Haziran 2025 tarihinde Paris’te, 20 Haziran 2025 tarihinde ise Londra da planlı konserleri bulunuyor.

Bahar Korosu ve Doğu-Paris Filarmoni Orkestrasının yazımın girişinde bahsettiğim 7 ve 8 Temmuz 2024 tarihlerinde Paris’te UNESCO Merkezi’nde verdikleri konserdeki ‘’Neynâme’’ adlı eserin bağlantısını vermeden önce de kısaca bir edebiyat turu yapmam gerekiyor.

Mesnevi

Mesnevî, doğu edebiyatlarında; her beyti kendi arasında kafiyeli, aynı vezinle yazılmış manzumelere verilen ortak bir ad oluyor. Mevlânâ’nın altı ciltlik eseri de ‘’Mesnevî’’ adı ile anılıyor. Bu adı eserine bizzat Mevlânâ veriyor. Ancak eser bizzat Mevlânâ tarafından kaleme alınmıyor. Mesnevî, Mevlânâ ’nın öğrencisi Hüsamettin Çelebi tarafından, Mevlânâ’nın muhtelif zamanlarda söylediği beyitlerin yazılmasıyla oluşuyor.

Neynâme’yi anlatmadan önce de Mesnevî’de geçen ‘’sevgi’’ ve ‘’aşk’’ kavramlarını da kısaca açıklamam gerekiyor.

Mesnevî’deki ‘’sevgi’’ ve ‘’aşk’’ kavramları

Mesnevî’deki aşk; muhabbet, şiddetli muhabbet, candan sevme ve karşılıksız sevme olarak kullanılıyor. Sevgili ise; sevendir, gerçek dosttur. Mesnevî’de geçen ‘’aşk’’ın, ‘’sevgi’’nin, ‘’sevgili’’nin ve ‘’özleme’’nin karşı cinsle ve cinsellikle bir ilgisi bulunmuyor. Ne yazık ki günümüzde cinnete, ilkelliğe, hayvani duygulara aşk deniyor, sevgi deniyor. Ne yazık ki toplum olarak ilkellikleri yaşadığımız günümüzde bu kavramların içleri boşaltılmış, anlamları daraltılmış olarak kullanılıyor. Sadece anneler, kardeşler, eşler, çocuklar seviliyor (Hoş onlar da gereği gibi sevilmiyor ya!). Onlar dışında hiçbir şey; insan, hayvan, bitki, doğa hiçbir şey sevilmiyor, onlar dışında hiçbir kimseye, hiçbir şeye sevgi beslenmiyor. Mesnevî’de geçen ‘’aşk’’, ‘’sevgi’’ ve ‘’sevgili’’ sözcüklerinin bu gerçek anlamlarıını bilmeyenler bu kavramları yanlış yorumluyor.

Örneğin; şu dizeleri Mevlânâ yazar;

"Aşk geldi; adeta damarlarımda, derimde kan kesildi.

Beni kendimden aldı, sevgiliyle doldurdu.
Bedenimin bütün cüz'ülerimi (parçalarını) sevgili kapladı.
Benden kalan bir ad; ondan ötesi hep O..."

Aşkı bilen Mevlânâ aşkı şöyle tarif ediyor:

"Küfür geceyse,

İman, o geceyi aydınlatan mumdur.
Ama aşk gündüzdür.
Ve gündüz gelince iman küfre der ki;
hadi gidelim
Bizim burada bir lüzumumuz kalmadı.'"

Aşkın ve sevginin olmadığı yerde ise zaten küfür bulunuyor.

Günümüzün Diyanet İşleri Başkanlığında, bu dizeleri ve bu dizelerdeki derinliği anlayabilecek, anlayıp da yorumlayabilecek bir din adamının olduğunu zannetmiyorum. Çünkü gerek Diyanet İşleri Başkanlığı ve gerek se de Türk toplumu; Mavlânâ’yı, Yunus’u, Hacı Bektaş-ı Veli’yi ve Ahmet Yesevi’yi yaratan ‘’kapsayıcı, kucaklayıcı ve sevgi içerikli’’ Türk Müslümanlığından, yüzyıllar sonra, ‘’sevgisiz, şiddet, kin ve nefret içerikli’’ Arap entegrizmine, Arap selefiliğine ve Arap Müslümanlığına dönme tehlikesi yaşıyor. Çünkü sîretsiz sûretlerin; sözlerindeki çirkinliği, ifadelerindeki nefreti, yüzlerindeki sevgisizliği, gözlerindeki kini ve eylemlerindeki şiddeti vaaz kürsülerinde, siyaset kürsülerinde, meydanlarda ve beyaz camlarda hemen her gün, hemen her an görüyoruz. 

Günümüzde toplum olarak bütün sorunlarımızın temelinde ''sevgisizlik'' bulunuyor. Sahi, biz, sevmeyi ne zaman unuttuk?

Şimdi ''Neynâme'' konusuna geçebiliriz. Ancak biraz daha sabır. Neynâme konusuna geçmeden önce kısaca ''ney'' ve ''nâme'' sözcüklerini de açıklamam gerekiyor.

Ney 

Mevlânâ’nın felsefesinde ney, “insan-ı kâmil” in (yani birtakım merhalelerden geçerek olgunlaşmış insanın) sembolü oluyor ve aşk derdini anlatıyor. Mevlevilerce ney, insan varlığını sembolize ediyor, bu anlamda algılanıyor, anlaşılıyor ve "Mutlak Varlık"tan koparıldığı için ney inliyor, ilahi sırrı söylüyor.

Nâme

Nâme ise Farsçada en basit anlamıyla ‘’mektup’’ anlamında kullanılıyor. Örneğin; ahitname, beyanname, celpname, iddianame, ihbarname, ihtarname, kanunname, kararname, kefaletname, kıyafetname, muvafakatname, nasihatname, nizamname, ruhsatname, salname, seyahatname, şartname, takdirname, talepname, talimname, tasdikname, vasiyetname ve vekâletname gibi sözcükler hep bu anlamda kullanılıyor. Neynâme de ‘’ney mektubu’’ olarak anlaşılabiliyor.

Neynâme

Mesnevî’nin 18 beyitten oluşan giriş kısmına ‘’Neynâme’’ adı veriliyor. Yaklaşık 25.700 beyitten oluşan Mesnevî’nin ilk on sekiz beyti, eserin tamamında ayrıntılı olarak açıklanan dinî düşüncenin özeti mahiyetinde olduğu kabul ediliyor. Mesnevî’nin 18 beyitten oluşan giriş kısmına ‘’Neynâme’’ adı veriliyorsa da Neynâme, Mesnevî’nin ''Hatime'' bölümü ile beraber yirmi dört bölümden oluşuyor. Mesnevî’nin giriş kısmı olan Neynâme, 1028 beyitten meydana geliyor.

Mesnevî’deki bu giriş bölümünün bir adı olmamakla beraber Mesnevi'nin ilk beytinde geçen ‘’ney’’den dolayı bu adla anılıyor. Çünkü Mesnevî’deki ilk beyit şöyle başlıyor: ‘’Dinle, bu ney nasıl şikâyet ediyor; ayrılıkları nasıl anlatıyor?’’

Mesnevî'nin girişinde söz edilen ve okura "dinle" denilen neyin sırrını çözmek isteyen tasavvuf erbâbının ilgili beyitleri tercüme ve şerh ettikleri kitaplarına da ‘’Neynâme’’ adı veriliyor.

Neynâme’de başta ney konusunda yazılmış bölümlerden sonra, aşkın anlatıldığı kısımlar bulunuyor. Eserde, genel manada neyin kamışlıktan ayrılma serüvenini tasavvufî bağlamda ele alınıyor.

Neynâme’nin Türkçe ve orijinal aslı olan Farsçasını yazımın sonunda veriyorum. Mesnevî'nin tamamını okumasanız da en azından Neynâme'nin her bir dizesini üzerinde düşüne düşüne okumanızı arzu ediyorum.  Ancak buraya Neynâme’nin bir dizesini alıyorum:

‘’Her kim aşk ile yanıp tutuşmamışsa o,

uçamayan kanatsız bir kuş gibidir.''

Girişte verdiğim İran müzik grubu Bahar Korosu, Doğu-Paris Filarmoni Orkestrası ile 7 ve 8 Temmuz 2024 tarihlerinde Paris’te UNESCO Merkezi’nde verdiği konserde ‘’Neynâme’’ bölümünü icra ederken yukarıda verdiğim bu dizeyi Vokalist Sara Neyeni söylüyor. Ancak Sara Neyeni, ‘’Her kim aşk ile yanıp tutuşmamışsa o, uçamayan kanatsız bir kuş gibidir’’ derken, gerçekten de bu kısmı bir kuş gibi bir feryâd bir figân halinde söylüyor. Bu kısmın bağlantısını yazımın sonunda ayrıca veriyorum.

Sonuç

İşte anlattığım gibi İran Bahar Kültür Derneği'nin bünyesindeki Bahar Korosu ve Doğu-Paris Filarmoni Orkestrası, İran dışında, Fransa ve İngiltere’de işte böylesine devasa bir kültür faaliyeti icra ediyor.

İnsan soramadan edemiyor: Bu konuda Türkiye ne yapıyor? Türkiye’nin yurt dışında nasıl bir kültür tanıtımı yaptığı bilinmiyor. Ancak aklıma Türk kültürünü yurt dışında tanıtımla görevli Yunus Emre Vakfı ve bu vakfa bağlı Yunus Emre Enstitüsü geliyor. Bu vakıf ve enstitü kendi sitelerinde kendilerini; ‘’Türkiye'nin medeniyet birikimi, dili, kültürü ve sanatını tanıtmak, Türkiye'nin kültürel diplomasi vizyonuna katkıda bulunmak için çalışıyoruz’’ diye yazıyor. Ancak gazete haberlerinde bu vakfın ve enstitünün İran Derneği gibi bir kültürel faaliyet haberine rastlanmadığı gibi gazete haberleri bu vakıf ve enstitü hakkında yazımın sonunda verdiğim bağlantılarda da (örnek olarak bir kaç tanesinini bağlantısını verdim, haber sayısı çok daha fazla) görüldüğü gibi yolsuzluk haberleriyle dolu bulunuyor.

Bizim günlük siyasal, toplumsal ve kültürel yaşayışımız ise tıpkı kendi pop ve folk şarkılarımızın sözlerinde olduğu gibi şıkıdım şıkıdım, oynaya oynaya, lay lay lom geçip gidiyor. Bizim günlük siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel yaşayışımız; ortak söyleyebileceğimiz bir şarkımız, bir türkümüz, ortak bir ulusal değerimiz, bir ülkümüz, bir inancımız, bir kıvancımız, ortak bir öykümüz, bir hikâyemiz, bir efsanemiz kalmamacasına rüzgârların önündeki kuru sonbahar yaprakları misali savrulup gidiyor. 

Dünya çapındaki bütün güvenlik uzmanları şunu söylüyor: ‘’Güçlü ittifak ilişkilerinden dışlanmış, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak zayıflamış toplumları; Irak, Libya ve Suriye gibi bir gelecek bekliyor.’’

Bu konuyu böylesine hazin hazin arz etme de bana kalıyor!

Osman AYDOĞAN

Adı geçen konserin ‘’Neynâme’’ bölümü:
https://www.youtube.com/watch?v=sbSCUOTLZBo

Sara Neyeni, ‘’Her kim aşk ile yanıp tutuşmamışsa o, uçamayan kanatsız bir kuş gibidir’’ derken, gerçekten de bu kısmı bir kuş gibi bir feryâd bir figân halinde söylüyor:
https://www.youtube.com/watch?v=qTETsw0Cr9o

Yunus Emre Vakfı ve bu vakfa bağlı Yunus Emre Enstitüsü hakkındaki yolsuzluk haberleri:

https://www.turizmajansi.com/haber/yunus-emre-enstitusu-ndeki-yolsuzlugun-boyutu-300-milyon-tl-yi-asiyor-h68035

https://www.evrensel.net/haber/541996/yunus-emre-enstitusunde-karartma-sorumlular-ortada-yok

https://www.sozcu.com.tr/yunus-emre-de-vurgun-en-az-16-milyon-dolar-p168676

Neynâme (Günümüz Tükçesi ile Açıklaması)

Dinle neyden, zîra o, bir şeyler anlatmada, ayrılıklardan şikâyet etmededir.

Ney der ki: “Beni kamışlıktan kopardıklarından beri iniltim, kadın ve erkek herkesi ağlattı.”
“Ayrılık, bağrımı parça parça eylesin tâ ki aşk derdini anlatabileyim.”
“Her kim aslından uzak ve ayrı olursa o, kavuşma zamanını bekler durur”.
“Ben ki her meclisin ağlayanı, iyilerin de kötülerin de arkadaşıyım”.
“Herkes kendi zannınca bana dost olur, sohbetimden bir şeyler öğrenmek ister”.
“Gerçi sırrım, feryâdımdan uzak değil, lakin her göz ve kulakta bunu sezecek nûr yok”.
Can ve ten birbirinden gizli değildir. Fakat canı, görmeye izin yoktur.
Ney'in sadası ateş oldu, onu hava sanma. Kimde bu ateş yoksa yazıklar ona.
Ney'in te'sîri, aşk ateşinden; şarâptaki hâl, aşk coşkunluğundandır.
Ney, sevgiliden ayrılmışa derd ortağı oldu. Kavuşmaya mani olan perdeleri parçaladı.
Ney gibi bir zehir ve panzehir, ney gibi bir dost ve âşık olamaz.
Ney, kan dolu bir yoldan haber verir. Mecnûn'un aşk hikâyesini anlatır.
Akıl esrarının sırdaşı âşıklardır. Dile kulaktan başka tâlip yoktur.
Günler derdimizden uzar ve yanıp yakınmaya arkadaş olur.
Günler geçerse gam değil. Ey tertemiz dost, sen ebedî ol.
Deniz, balığı suya kandıramaz. Nasîbi olmayana gün uzun gelir.
Ham olan hiç pişmişin hâlinden anlar mı? Bunun için sözü kısa kesmelidir vesselâm.
Ey oğul, bağını kes kurtul, gümüşe, altına esâretin ne vakte kadar?
Testiyi denize daldırsan bir günlük rızıktan fazlası kısmet olmaz.
Harîsin göz testisi dolar mı? Kanâatsiz sedefte inci olmaz.
Aşktan her kimin elbisesi parça parça olmadıysa o, kötülüklerden, hırstan, kibirden temizlenmemiştir.
Ey bizim tatlı aşkımız, ey bizim hastalığımızın tabibi şâdol.
Ey aşk, bizim kibir ve azametimizin, şerefimizin devâsı, Eflâtun'umuz ve Câlînus'umuz sensin.
Topraktan olan beden aşk ile yüceldi. Bu tesirle dağ bile coşup oynadı.
Vuslatın ışığı tûru nûrla doldurdu. (Tûr sarhoş oldu) ve Mûsa da düşüp bayıldı.
Eğer ben bir dost bulsaydım, ney gibi sırrımı ifşâ ederdim.
Dostundan ayrılan, ne kadar konuşsa da o, yine dilsizdir.
Gül gidince gülistan zevki ve inleyen bülbülün feryâdı kalmaz.
Her şey sevgiliden ibâret, âşık bir perde, sevgili daima diri ve âşık ölü.
Her kim aşk ile yanıp tutuşmamışsa o, uçamayan kanatsız bir kuş gibidir.
Sevgilinin nûru erişmezse akla bir nefes yer kalır mı?
Aşk bu sırrın yayılmasını ister. Temiz olan aynaya bak nasıl gammazdır.
Senin gönül aynan sırrını fâş etmiyor. Çünkü o, tozdan arınmış değil.
Gönül kirden, süsten temizlenirse, Hak güneşinin nûru orada parıldar.
Ne olur bizi dinleyen dostlar olsa. Zîra bu destan bizim hâlimizin hikâyesidir.

Neynâme (orijinal Farsçası)

Dinle neyden kim hikâyet itmede Ayrılıklardan şikâyet itmede

Dir kamışlıkdan kopardılar beni Nâlişim zâreyledi merd ü zeni
Şerha şerha eylesin sinem firâk Eyleyem tâ şerh-i derd-i iştiyâk
Her kim aslından ola dûr u cüdâ Rûzgâr-ı vaslı eyler muktedâ
Ben ki her cem'iyyetin nâlânıyem Hemdem-i hoş-hâl ü bed-hâlânıyem
Her kişi zu'munca bana yâr olur Sohbetimden tâlib-i esrâr olur
Sırrım olmaz nâlişimden gerçi dûr Lîk yok her çeşm ü guşa feyz-i nûr
Birbirinden cân u ten pinhân değil Lîk yok destûr-ı rû'yet cana bil
Oldu âteş sıyt-ı ney sanma hevâ Kimde bu âteş yoğ ise hayf ana
Âteş-i aşk iledir te'sir-i ney Cûşiş-i aşk iledir teşvîr-i mey
Yârdan mehcûra hem-derd oldu ney Çâk-sâz-ı perde-i merd oldu ney
Ney gibi bir zehrü tiryâk olamaz Ney gibi dem-sâz u müştâk olamaz
Ney virir bir râh-ı pür-hundân haber Aşk-ı Mecnûn kıssasın takrir ider
Bî-dilândır mahrem-i esrâr-ı hûş Yok zebâna müşterî îllâ ki gûş
Derdimizden rûzlar bî-gâh olur Rûzlar çok sûz ile hem-râh olur
Gam değildir günler eylerse güzer Sen hemân bâkî ol ey pâkîze-ter
Mâhiyi bahr olamaz sîrâb sâz Rûz-i bî-rûzî olur gâyet dîrâz
Puhte hâlin hîç fehm itsin mi hâm İhtisâr üzre gerek söz vesselâm
Bendini kat'it ol âzâd ey puser Tâ be key pâyında bend-i sîm ü zer
Bahr-i ifrâg eylesen bir kûzeye Gaalib olmaz kısmeti yek kûzeye
Kûze-i çeşm-i harîs olsun mu pür Bî kanâat olmaz esdâf içre dür
Aşk ile ol câme kim çâk olmadı Çirk ü hırs u kibrden pâk olmadı
Hurrem ol ey aşk-ı şîrîn-kârımız Ey tabîb-i illet-i etvârımız
Ey devâ-yı nahvet ü nâmûsumuz Sensin Eflâtûn u Câlînûsumuz
Cism-i hâkî aşk ile oldu bülend Kûh geldi raksa oldu neşve-mend
Tûru pür-nûr itdi çün nûr-ı lîka Bu haberdir harre Mûsâ sâikâ
Ger bulaydım hemden ü demsâzımı Ney gibi ifşâ iderdim râzımı
Hem-zebânından o kim oldu cüdâ Bî zebândır itse de sıyt u sadâ
Gitdi gül zevk-i gülistân kalmadı Bülbül-i nâlândan efgân kalmadı
Cümle ma'şûk oldu âşıkdır hicâb Zindedir ma'şûk u âşık mürde-tâb
Her kimin aşk ile sûz u sâzı yok Murg-ı bî-perdir anın pervâzı yok
Akl u hûşa yir kalır mı bir nefes Nûr-ı cânân olmaya tâ dâd-res
Kârı aşkın meyl-i keşf-i râz olur Sâf olan mir'âta bak gammâz olur
Eylemez mir'ât-ı cânın keşf-i râz Safvetinde zengden yok imtiyâz
Zeng ü âlâyişden olsa ger cüdâ Berk ururdu nûr-ı hurşîd-i Hudâ
N'ola olsa ziyb-i gûş-ı râstân Oldu vasf-ı hâlimiz bu dâstân.

Neynâme için kaynak: ‘’Mesnevi-İ Şerif, Hz. Mevlana Celaleddin-İ Rumi’’, Amil Çelebioğlu, (Sönmez Neşriyat, 1967)



Yorumlar - Yorum Yaz