Türkiye, AB’nin ileri karakolu mu olacak?
11 Mart 2025
Biz içeride gürültüyle, tozla dumanla uğraşırken dünyada ABD, AB ve Rusya arasında baş döndürücü gelişmeler yaşanıyor. ABD, Ukrayna’yı Rusya karşısında yalnız ve AB’yi de Avrupa’da Rusya ile baş başa bırakıyor. Bu tarihi gelişmeleri önce tarih sırasına göre gün be gün, gazete haberlerini esas alarak kısaca bir bakmamız gerekiyor.
12 Şubat 2025
Trump, Putin ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından, Ukrayna'da savaşı bitirmek amacıyla iki ülke arasında müzakerelerin başlatılması konusunda mutabık olduklarını açıklıyor.
14 Şubat 2025
61. Münih Güvenlik Konferansı başlıyor Münih Güvenlik Konferansı’nda ise ABD ve AB karşı karşıya geliyor. Münih Güvenlik Konferansı'nda Ukrayna barış müzakereleri için bastırıyor ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Konferansta yaptığı konuşmada AB’yi “demokrasiniz zayıflıyor” ve ‘'kendi seçmenlerinizden korkuyorsunuz’ 'diye suçluyor. Ardından da JD Vance, Alman aşırı sağcı parti ile ilişkiye geçiyor.
18 Şubat 2025
Riyad’da Rusya ve ABD heyetleri arasında Ukrayna'da barışı için görüşmeler yapılıyor. Ancak bu görüşmelere AB ve Ukrayna davet edilmiyor.
20 Şubat 2025
ABD, G7'nin Ukrayna'daki savaşın üçüncü yılına ilişkin hazırladığı bildiride Rusya'nın "agresör" (saldırgan) olarak nitelendirilmesine karşı çıkıyor. Ayrıca ABD, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne desteğini vurgulayan ve Rusya’yı "saldırgan” olarak kınayan BM kararına ortak imza atmayacağı bildiriliyor. BM taslak metninde, “Ukrayna’nın egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve uluslararası tanınmış sınırları içindeki toprak bütünlüğüne bağlılık” vurgulanıyor. Daha önceki yıllarda ABD, bu tür kararların ortak destekçisi olurken 2025 yılında ABD’nin bu belgeye imza atması beklenmiyor.
21 Şubat 2025
ABD meclisinde Cumhuriyetçiler, ABD’nin BM üyeliğinin ve finansmanının tamamen durdurulmasını öngören bir yasa tasarısını Kongre’ye sunarak, ABD’nin Birleşmiş Milletler’den çıkış sürecini başlatıyor. Tasarıda, ''ABD Başkanı, ABD’nin BM üyeliğini tamamen sona erdirmeli ve BM’ye bağlı tüm kurumlar, komisyonlar ve ajanslarla ilişkisini kesmelidir” ifadelerine yer veriliyor.
22 Şubat 2025
ABD, Avrupa ülkelerinin hazırladığı ve Ukrayna’ya destek veren BM Genel Kurulu karar tasarısına ortak yazar olarak katılmayı reddediyor. ABD, bunun yerine alternatif bir belge sunuyor. Avrupa Birliği’nin önerdiği tasarı, 2025 yılına kadar çatışmaların sona erdirilmesi ve diplomatik çabaların artırılması çağrısında bulunurken, Rusya’nın askerlerini geri çekmesi gerektiğini vurguluyor. ABD’nin sunduğu üç paragraflık tasarı ise BM’nin barış ve güvenliği koruma misyonuna odaklanarak, savaşın kurbanlarını anıyor ve çatışmaların hızla sona erdirilmesini talep ediyor. Öte yandan, Rusya, ABD tasarısına bir değişiklik önererek, “BM Genel Kurulu, çatışmanın temel nedenlerinin ortadan kaldırılması ve Ukrayna ile Rusya arasında kalıcı barış sağlanması için çağrıda bulunur” ifadesinin eklenmesini öneriyor. ABD’nin karar tasarısını ne zaman oylamaya sunacağı henüz bilinmiyor.
24 Şubat 2025
ABD, Ukrayna’dan BM Genel Kurulu’na sunduğu ve Rusya’yı kınayan karar tasarısını geri çekmesini talep ediyor. Başlangıçta Washington, Kiev’den metni yumuşatmasını isterken, daha sonra tamamen geri çekilmesini talep ediyor. ABD, Ukrayna’nın tasarısının yerine kendi hazırladığı daha “ılımlı” bir metnin sunulmasını istiyor. Ukrayna, ABD’nin bu talebine uymayı reddediyor. Urayna, ABD’nin sunduğu tasarıyı “Rusya yanlısına yakın” olarak değerlendiriyor. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, ABD’nin kendi hazırladığı BM karar tasarısını 24 Şubat’ta Genel Kurul’a sunacağını açıklıyor.
28 Şubat 2025
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'da basına açık toplantı yapıyor. Bu toplantıda Trump ve ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, uluslarası diplomatik teamüllere aykırı olarak Zelenskiy'i kameralar önünde aşağılıyor. Trump, Zelenskiy’e ‘’(Rusya ile) ya bir anlaşma yapacaksınız ya da biz yokuz", "Ülkenin başı büyük bir belada’’ diye hitap ediyor. Trump, Zelenskiy’den Ukrayna madenlerinin %50’sini talep ediyor.
02 Mart 2025
Avrupa ülkeleri Londra’da Ukrayna konulu zirvede buluşuyor. Fransa ve İngiltere liderleri, Rusya ve ABD arasındaki müzakereleri göz ardı ederek Ukrayna krizinin sona erdirilmesine yönelik kendi planlarını sunuyor. Paris ve Londra’nın girişimi, Ukrayna’ya yönelik askerî desteğin sürdürülmesi ve Rusya üzerindeki baskının artırılmasıyla birlikte “havada, denizde ve enerji altyapısına yönelik bir aylık ateşkes” öngörüyor. Paris ve Londra, Kiev ile Washington arasındaki yeni temasları beklerken, önümüzdeki günlerde Ukrayna’ya askerî birlik göndermeye hazır olan Europe-plus grubunu tanıtacaklarını duyuruyor. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Londra'daki Ukrayna konulu zirvede Avrupa'yı yeniden silahlandırma konusunu masaya getirdiğini söylüyor. İngiltere Başbakanı Starmer "Tarihin dönüm noktasındayız" ifadesini kullanıyor. Liderler zirvesi yayımlanan sonuç bildirgesinde “Avrupa’nın daha egemen, kendi savunmasından daha sorumlu bir yaklaşımla, stratejik bağımlılığı azaltacak NATO’yu tamamlayıcı nitelikte bir genel savunma hazırlığı yapma” kararı yer alıyor.
Yeni bir dünya düzeni mi kuruluyor?
Bütün bu baş döndürücü gelişmelerin özeti; ABD, Ukrayna’yı Rusya karşısında yalnız ve AB’ni de Avrupa’da Rusya ile baş başa bırakıyor. Bütün bu baş döndürücü gelişmeler yeni bir dünya düzeninin habercisi olarak yorumlanıyor. Hatta bazı yorumcular dünyanın 1648 Westfalya Anlaşması önceki şartlara döndüğünü iddia ediyor.
Avrupa ve Türkiye
Tüm bu gelişmeler, Avrupa’nın güvenlik politikalarında Türkiye’ye olan ihtiyacının giderek arttığını ortaya koyuyor. Bu konuda da epey bir zamandır AB ülkelerinden Türkiye’ye yönelik sıcak mesajlar gönderiliyor. Örneğin 10 Mart 2025 tarihinde Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Sibylle Katharina Sorg, “yeni Avrupa güvenlik mimarisi” için kurulacak masada Türkiye’nin de olması gerektiğini söylüyor. (Cumhuriyet, 11 Mart 2025, s.1-4)
Bir tez
Tüm bu gelişmeler benim teee 1997 yılında Almanya’da yaptığım yüksek lisansım esnasında verdiğim tezi doğruluyor:
Türk- Alman (AB) ilişkilerinin niteliği ve niceliği Rusya tarafından belirleniyor. Rusya Almanya (AB) için tehdit teşkil ettiği sürece ilişkiler bir sorun olmadan ilerliyor. İlişkilerin en yüksek noktasını teşkil eden Birinci Dünya Savaşı esnasında bile 1917’deki Rus Devrimini müteakip Rusya savaş alanından çekildikten sonra (Almanya’ya Rus tehdidi kalktıktan sonra) Kafkasya’da Türk ve Alman birlikleri arasında kanlı çarpışmalar meydana geliyor. Buna sebep karşılıklı çıkarların çatışması ve hedef Bakü’deki petrol yatakları oluyor.
İkinci Dünya savaşı esnasında Türkiye ayrı bir pakta ait olmasına ve birçok sorunlara rağmen Almanya (AB), Rusya tarafından sürekli tehdit edildiği için ilişkiler hiçbir zaman kopma noktasına gelmiyor. 1989 yılında Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra daha önce gündeme gelmeyen problemler su üstüne çıkıyor. 1993/94 yıllarında Rusya’nın Sovyet İmparatorluğunu bir başka form altında tekrar organize etmek isteği ortaya çıktıktan sonra ilişkiler tekrar yumuşar gibi oluyor. Bundan dolayı şu tezi sunuyorum; ‘’Türk-Alman (AB) ilişkilerinin niteliği ve niceliği ile Rusya’nın Almanya (AB) üzerindeki tehdit derecesi arasında bir bağlantı bulunuyor.''
Sonuç
AB’nin Türkiye’ye yönelik bu ılımlı yaklaşımı Türkiye’de iktidar tarafından karşılıksız bırakılmıyor. Bu gelişmelere Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Türkiyesiz Avrupa güvenliği düşünülemez”, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan; “Türkiye, NATO’nun dağılması halinde oluşacak yeni Avrupa güvenlik mimarisinin bir parçası olmak isteyecektir” demeçleri ile karşılık veriyor. Ayrıca AKP medyasında ise “Ukrayna’ya barış misyonu içinde Türk askeri gönderilmesi” görüşü işlenmeye başlanıyor. Bu düşünceler iktidarın ABD ile AB arasındaki çelişmeden yararlanma niyetini ortaya koyuyor.
Almanya’da verdiğim tezde de olduğu gibi Almanya ve AB, Türkiye’ye ancak ve ancak Rusya’ya karşı muhtaç kaldığında başvuruyor. Yıllardır Türkiye’yi AB kapısında oyalayan AB’nin bu havucuna Türkiye’nin balıklama atlamaması gerekiyor. Soğuk Savaş döneminde bölgede, ABD adına Rusya’ya karşı ileri karakolu olarak görev yapan Türkiye’nin şimdi de AB adına Rusya’ya karşı ileri karakol vazifesini yapmaması gerekiyor. Türkiye, AB'nden tam üyelik garantisini almadan hiçbir şekilde AB'ne bir güvenlik katkısı sunmaması gerekiyor. Türkiye'nin önünde koskoca bir Ukrayna örneği ve kendi yakın geçmişi AB- Türkiye ilişkileri bulunuyor.
‘’Bütün tarihsel olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir’’ diyen Georg Wilhelm Friedrich Hegel de Mehmet Akif gibi tarihin tekerrür ettiğini ifade ediyor. Karl Marx da tarihin -ders alınmadığı için- tekerrür ettiğini Hegel'e cevap verircesine şöyle diyor: ‘’Evet bütün tarihsel olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir. Birincisinde trajedi, ikincisinde komedi olarak…’’
Bir daha komediye tahammülümüzün kalmadığını ve Türkiye’nin çok yakın bir geçmiş olan tarihten ders aldığını umuyorum.
Arz ederim.
Osman AYDOĞAN