Başka Tanrı’nın Müslümanları!
05 Ekim 2024
Konuya en güncel gelişmeyle başlayalım: Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, 27 Eylül 2024 tarihinde İsrail ordusu tarafından, Lübnan Beyrut Dahiye’de düzenlenen hava saldırısı sonucunda öldürülüyor. Bundan yaklaşık iki ay önce 31 Temmuz 2024 tarihinde de HAMAS lideri İsmail Haniye, İran Tahran’da yine İsrail Ordusu tarafından yapılan saldırı sonucu öldürülüyor.
Haniye öldürüldüğünde bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Haniye'nin Katar'da defnedileceği gün olan 2 Ağustos 2024 Cuma günü için Türkiye'de bir günlük ulusal yas ilan edildiğini acıkıyor.
Nasrallah, başka Tanrı’nın mı Müslümanıydı?
Ancak Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah öldürüldüğünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan benzer bir açıklamayı yapmıyor, Nasrallah için Türkiye’de yas ilan edilmiyor. Halbuki her iki lider de Filistin için savaşıyordu. Yoksa Nasrallah, başka Tanrı’nın mı Müslümanıydı?
Kaldı ki Nasrallah, Filistin için savaşıyordu.
Başka Tanrı’nın Müslümanı sadece Nasrallah değildi. Nasrallah’tan başka, başka Tanrı’nın Müslümanları da vardı.
Irak Müslümanları, başka Tanrı’nın mı Müslümanlarıydı?
TRT, yıllardır artık haber vermiyor, TRT yıllardır haber yerine yorum veriyor. Örneğin son aylarda TRT, İsrail’den bahsederken hep habere ‘’soykırımcı İsrail’’ veya ‘’katil İsrail’’ yorumuyla habere başlıyor. Muhtemel ki İsrail’in Gazze’de yaptığı katliam buna gerekçe oluyor. Ancak aynı TRT; ABD, Irak’ı ve Libya’yı bombalarken ‘’soykırım’’ ve ‘’katil’’ sözcüklerini ABD için kullanmıyor. Halbuki İsrail, Gazze’de kırk bin üzerinde Filistinliyi katlederken ABD, Irak’ta bir milyon üzerinde Müslümanı katlediyor. ABD, Irak’ta yüzlerce hastane ve camiyi bombalıyor. Yoksa Irak Müslümanları başka Tanrı’nın mı Müslümanıydı?
Keşke sadece TRT’nin ABD’ye ‘’katil’’, ‘’soykırımcı’’ dememesiyle kalsaydı konu.
AKP hükumeti, ABD’nin Irak’ı işgaline katılmak, ABD’nin Irak’taki katliamlarına ortak olmak istiyor. AKP hükumeti hem bu maksatla hem de Türkiye topraklarında 62 bin ABD askeri, 255 uçak ve 65 helikopter bulundurmayı ve gerektiğinde bunları Irak'a sevk edilmesini öngören Başbakanlık Tezkeresini 25 Şubat 2003 tarihinde TBMM'ye sunuyor. Ancak 1 Mart 2003 tarihinde TBMM’nde tezkere üzerine yapılan oylamaya 533 milletvekili katılıyor. Oylamada; 250 ret, 264 kabul, 19 çekimser oyu kullanılıyor. Ancak, Anayasa'nın 96. maddesinde öngörülen 267 salt çoğunluğa ulaşılamıyor. Bu durumda, tezkere kabul edilmemiş sayılıyor.
Buradan bir sonuç alamayan AKP hükumeti, 19 Mart 2003 Çarşamba günü TBMM'ye yeni bir tezkere sevk ediyor. Bu tezkere nedense 1 Mart tezkeresi kadar bilinmiyor. ABD’ye, Irak’ın kuzeyinden yürüteceği operasyonda Türkiye’nin toprak ve hava sahasını kullanmak için izin veren bu tezkere 20 Mart 2003 tarihinde TBMM’de kabul edilerek 21 Mart 2003 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanıyor. Tezkere TBMM’nde kabul edildikten yaklaşık beş saat sonra ABD tarafından, İncirlik ve Türk hava sahası kullanılarak Irak ve Bağdat bombalanıyor. Yani Irak’ı ve Bağdat’ı bombalayan uçaklar Ohio’dan, Teksas’dan, Kaliforniya’dan gelmiyor, Bağdat’ı bombalayan uçakların hemen hemen tamamı AKP hükumetinin izniyle İncirlik’ten kalkıyor ve Türk hava sahasını kullanıyor.
Ayrıca Irak’taki ABD işgal kuvvetlerinin lojistik ihtiyacının büyükçe bir kısmı Türkiye üzerinden sağlanıyor.
Türkiye ABD’yi değil ‘’soykırımcı’’, ‘’katil’’ ilan etmek, o zamanki Başbakan Erdoğan tarafından ABD askerlerinin Irak işgalinden (Irak’taki katliamlarından, yağmalamalarından, tecavüzlerinden) evlerine kazasız belasız dönmeleri için dua bile ediliyor.
Yoksa Irak Müslümanları, başka Tanrı’nın mı Müslümanlarıydı?
Kaldı ki o zamanki Irak, Filistin’in en yaman savunucusu ve İsrail’in ise en azılı düşmanıydı. ABD, Irak’ı ve Saddam’ı yok ederken, yani ABD, İsrail’in birinci baş düşmanını ve dünyadaki Filistin’in en büyük destekçisini ortadan kaldırırken ABD’ye en büyük desteği AKP hükumeti sağlıyor.
Libya Müslümanları, başka Tanrı’nın mı Müslümanlarıydı?
Libya'da 7 Şubat 2011 tarihinde hükûmet ve Muammer Kaddafi karşıtı olarak başlayan gösteriler ve ayaklanmalar daha sonrasında bir iç savaşa dönüşüyor.
18 Şubat 2011 tarihinde göstericiler Libya’nın ikinci büyük şehri Bingazi'nin kontrolünü bazı polis ve askerlerin de desteğiyle ele geçiriyor. Bunun üzerine hükûmet Bingazi'ye kontrolü sağlamak maksadıyla rejimin destekçisi seçilmiş askeri birlikleri gönderiyor.
Muammer Kaddafi'nin halk ayaklanmasını bastırmak adına muhalif güçlere karşı kullandığı kuvveti durdurmak amacıyla 19 Mart 2011 tarihinde Paris'te ABD liderliğinde bir koalisyon gücünün Libya’ya müdahale kararı alınıyor. Aynı gün 19 Mart 2011 tarihinde ABD, İngiltere, Fransa, İtalya ve Kanada'nın katıldığı Koalisyon güçleri, Libya'yı hem havadan hem de denizden bombalıyor. Ardından NATO devreye giriyor. Libya’ya saldıran bu kuvvetler Londra Konferansı sonrası doğrudan NATO’nun komutası altına giriyor. 27 Mart 2011 tarihinde NATO Genel Sekreteri Rasmussen, NATO’nun Libya’daki tüm askeri operasyonları üstleneceğini açıklıyor. NATO üyeleri arasında yürütülen görüşmelerin ardından NATO, 31 Mart 2011 tarihinde komutayı ele alıyor.
Önceden “NATO’nun Libya’da ne işi var?” diye kükreyen AKP hükumeti bu kükreyişinin hemen ardından bu NATO gücüne 4 firkateyn, 1 denizaltı ve 1 yedek gemi veriyor. NATO’nun Libya’ya yaptığı hava harekâtının merkezi de İzmir oluyor. Yani Libya; ABD, Kanada, İngiliz, İtalyan ve Fransızlar tarafından bombalanırken, bu bombalar altında binlerce Müslüman ölürken, yüzlerce hastane, cami, okul tahrip edilirken bu güce AKP hükumeti büyük katkı sağlıyor.
Yoksa Libya Müslümanları, başka Tanrı’nın mı Müslümanlarıydı?
Kaldı ki o zamanlar (Kaddafi zamanı) Libya da Irak gibi Filistin’in en yaman savunucusu ve İsrail’in ise en azılı düşmanıydı. ABD ve AB, Kaddafi’yi ve Libya’yı yok ederken, yani ABD, İsrail’in Saddam’dan sonra ikinci baş düşmanını ve dünyadaki Filistin’in Saddam’dan sonra en büyük ikinci destekçisini ortadan kaldırırken ABD’ye en büyük desteği AKP hükumeti sağlıyor.
Suriye Müslümanları, başka Tanrı’nın mı Müslümanlarıydı?
2011 yılında başlayan Suriye iç savaşında AKP’nın katkısı gizlenemeyecek ve anlatılamayacak kadar büyük oluyor. AKP hükumeti, Suriye dağılsın, yıkılsın, Suriye’deki Müslümanlar birbirini öldürsün diye Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’nu kuruyor.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) 2022 yılı raporunda, iç savaşın başlamasından bu yana, 11 yılda en az 610 bin kişinin öldüğü, 13 milyon kişinin yerini yurdunu kaybederek sığınmacı, mülteci duruma düştüğünü açıklıyor. Tabii ki Suriye’de ölenlerin çok büyük bir kısmı da Müslüman oluyor.
Yoksa Suriye Müslümanları, başka Tanrı’nın mı Müslümanlarıydı?
Kaldı ki o zamanlar Suriye, Libya ve Irak gibi Filistin’in en yaman savunucusu ve İsrail’in ise en azılı düşmanıydı. ABD, Suriye’yi yok ederken, yani ABD, İsrail’in Saddam ve Kaddafi’de sonra üçüncü baş düşmanını ve dünyadaki Filistin’in Saddam’dan ve Kaddafi’den sonra büyük üçüncü destekçisini ortadan kaldırırken ABD’ye en büyük desteği AKP hükumeti sağlıyor.
Yemen Müslümanları, başka Tanrı’nın mı Müslümanlarıydı?
Yemen’de 2015 yılının Mart ayından beri ülkedeki pek çok grup arasında bir iç savaş yaşanıyor. Bu iç savaş esnasında Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon iç savaşın taraflarından birisi olan Husi’leri bombalıyor. Yani Müslüman Suudi Arabistan yine Müslüman Husi’leri bombalıyor. Bilin bakalım Suudi Arabistan, Müslüman Husi’leri bombalarken bu bombaları nereden alıyor? İçinizden geçen cevap tastamam doğru cevap oluyor.
Yoksa Yemen Müslümanları, başka Tanrı’nın mı Müslümanlarıydı?
İsrail’in cüreti
Başka Tanrı’nın Müslümanları olan İsrail’in düşmanları ve Filistin’in en yakın dostları, ABD ve onun eşbaşkanları tarafından yok edilince;
* ABD, Kudüs’ü, İsrail'in başkenti olarak ilan ediyor (06 Aralık 2017),
* ABD, Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyor (14 Mayıs 2018),
* ABD, İsrail’in 1967 yılında işgal, 1981 yılında ilhak ettiği Golan tepeleri üzerindeki egemenliğini tanıyor (25 Mart 2019),
* ABD, tek taraflı olarak açıkladığı '’Yüzyılın Anlaşması'’nda Kudüs’ü bölünmeden İsrail’in başkenti olarak ilan ediyor (28 Ocak 2020) ve
* İsrail, şimdi de Gazze’yi yerle bir ediyor, yetmiyor Lübnan Güneyine saldırıyor, yetmiyor Filistin için savaşan güçlerin liderlerini tek tek öldürüyor.
Timsah gözyaşları
ABD ve İsrail biliyor ki; bu kararlara ve bu yaptıklarına karşı çıkan sesler ise etkisi, müeyyidesi olmayan sadece iç politikaya dönük, anlamsız kuru gürültüden ibaret kalıyor. İsrail’in bu cinayetleri ve hukuksuzlukları karşısında en çok şikâyet edenler, en çok tepki gösterenler, en çok feryâd edenler ise bu kararlara en çok çanak tutanlar oluyor!
Doğrular değişirse
Gazze’de Filistinli öldürülüyor diye demeç üstüne demeç patlatan, İsrail’e katil, soykırımcı diyen siyasetçiler, İsrail konsoloslukları, İsrail Büyükelçiliği önünde protesto üstüne protestolar düzenleyen, mitingler yapan Müslümanlar, Irak işgal edilip en az bir milyonun üzerinde Müslüman öldürülürken, Suriye’de en az 650.000 Müslüman öldürülürken, Libya bombalanıp yüzbinlerce Müslüman öldürülürken, Yemen’de binlerce Müslüman öldürülürken sahi nerelerdeydiler? Sahi o zamanlar bu Müslümanlar hiç bu ölümleri, işgalleri, tecavüzleri, cinayetleri telin ediyorlar, protesto ediyorlar, bu maksatla mitingler yapıyorlar mıydı? Hiç o zaman kafeler, restoranlar basılıp tahrip ediliyor muydu?
Yoksa o katledilen Müslümanlar, başka Tanrı’nın mı Müslümanlarıydı?
İnsanların zaman içerisinde fikirleri değişebiliyor, görüşleri değişebiliyor, düşünceleri değişebiliyor. Bu değişim sağlıklı bir şey oluyor, beynin çalıştığını gösteriyor. Ancak insanın doğruları değişiyorsa orada çok vahim bir etik sorunu bulunuyor.
Bu etik sorunu böyle uzun uzun anlatmak da bana kalıyor.
Osman AYDOĞAN