• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi15
Bugün Toplam907
Toplam Ziyaret3104580

Vatan pahasına siyaset (2)


Vatan pahasına siyaset (2)


13 Eylül 2024

Harbiye’den 2024 yılı mezun teğmenlerin diploma töreni 30 Ağustos 2024 günü Kara Harp Okulu tören alanında icra ediliyor. Törene Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları da katılıyor.



Tören planlandığı gibi baştan sona tören programına bağlı olarak milim sapmadan icra ediliyor. Tören bitiyor. Törene katılan Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ve protokol tören bitikten sonra tören alanından ve okuldan ayrılıyorlar.

Tören bitikten ve protokol tören alanından ayrıldıktan sonra teğmenler bir araya geliyorlar. Eğer burası bir kolej olsaydı mezunlar bir araya gelip muhtemel kep atarlardı.



Burası kolej olmadığına, mezunlar da subay olduğuna göre teğmenler de bir araya gelip Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve Cumhuriyetin kurucusu Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’e bağlılık andı olan ‘‘Subay Mezuniyet Andı’’nı ediyorlar.



Kaldı ki bu ‘‘Subay Mezuniyet Andı’’ bir tarihe kadar tören programına konarak Cumhurbaşkanı önünde yapılıyor.



Subay Mezuniyet Andı

Bu ‘‘Subay Mezuniyet Andı’’nda şu ifadeler yer alıyor:

”And içeriz ki, laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlar keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimiz doğduk, şerefimizle yaşayacak ve şerefimizle öleceğiz.”

30 Ağustos 2024 tarihinde Harbiyedeki mezuniyet töreninde resmi program bitince mezun olan teğmenler bu yemini yaparken, yemin sonuna, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve TSK’nin Ebedi Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Ne mutlu Türküm diyene’’ sözünü de ekliyorlar.

‘‘Subay Mezuniyet Andı’’ resmi programdan çıkarılıyor

Millî Savunma Bakanlığı Basın Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk’ün 12 Eylül 2024 tarihinde yaptığı açıklamasına göre bu ‘‘Subay Mezuniyet Andı’’ ilk defa 29 Ocak 1999’da tören yönergesine ekleniyor, ‘‘Subay Mezuniyet Andı’’ 2022 yılına kadar yapılan bütün mezuniyet törenlerinin resmi programında yer alıyor. Ancak 29 Mart 2023 tarihinde yönergede yapılan değişiklikle ‘‘Subay Mezuniyet Andı’’ mezuniyet töreninin resmi programından çıkarılıyor. Ancak Millî Savunma Bakanlığı Basın Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk’ün söylemediği bir konu bulunuyor. O da; ‘‘Subay Mezuniyet Andı’’nın yönergede yer almasa da 1995 yılından beri mezuniyet törenlerinde uygulanıyor.

15 Temmuz sonrası yapılan değişikliklerle Milli savunma Üniversitesi (MSÜ) kuruluyor ve bütün harp okulları (Kara Harp Okulu, Deniz Harp Okulu ve Hava Harp Okulu) ve astsubay meslek yüksek okulları (Kara Kuvvetleri Astsubay Meslek Yüksek Okulu, Deniz Kuvvetleri Astsubay Meslek Yüksek Okulu Hava Kuvvetleri Astsubay Meslek Yüksek Okulu) bu üniversiteye bağlanıyor. MSÜ de Milli savunma Bakanlığına bağlanıyor.

‘‘Subay Mezuniyet Andı’’ neden resmi programdan çıkarılıyor?

Peki bu ‘‘Subay Mezuniyet Andı’’ neden resmi programdan çıkarılıyor? Büyük bir ihtimalle Millî Savunma Bakanlığı, bu üniversitenin adı olan MSÜ ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesini birbirene karıştırıyor. (!) Öyle ya Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde ‘‘Subay Mezuniyet Andı’’nın ne ilgisi var değil mi?

Millî Savunma Bakanlığının bu iki üniversiteyi birbirine karıştırması da gayet doğal. Çünkü her iki üniversitenin de adlarında ''M'', ''S'' ve ''Ü'' harfleri geçiyor. Dolayısıyla karıştırılmayacak gibi değil. (!) Ayrıca Millî Savunma Bakanlığı okulları karıştırdığı gibi bazen de kendi okulunu bile unutuyor. Bu unutkanlığa bir örnek vermek istiyorum:

11 Nisan 2002 tarih ve 4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu ‘’Silahlı Kuvvetler Mızıka Astsubay Hazırlama’’ okulu hariç tüm kuvvetlere mahsus Astsubay Hazırlama Okulları kapatılarak Astsubay Meslek Yüksek Okulları kuruluyor ve Astsubay Meslek Yüksek Okulları 2003 – 2004 Eğitim ve Öğretim döneminden itibaren eğitimlerine başlıyor. 2003 yılında ‘’Silahlı Kuvvetler Mızıka Astsubay Hazırlama Okulu’’ eğitime devam ediyor. Ancak Bando Sınıf Okulu yerine ‘’Bando Astsubay Meslek Yüksek Okulu’’ kuruluyor. 2003 yılındaki düzenlemelerde kapatılmayan ‘’Silahlı Kuvvetler Mızıka Astsubay Hazırlama Okulu’’nun adı 2015 yılında ‘’Bando Lisesi’’ olarak değiştiriliyor.

Ancak 15 Temmuz 2016 tarihindeki menfur darbe girişiminden sonra 31 Temmuz 2016 tarihinde yayınlanan 669 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname (KHK) Madde 104 ile ‘’Harp Akademileri, askerî liseler ve astsubay hazırlama okulları’’ kapatılır ifadesi geçiyor. Kalan bütün askerî okullar Millî Savunma Üniversitesine bağlanıyor.

Ancak bu KHK’de kimseciklerin dikkatini çekmeyen şöyle bir tuhaflık bulunuyor: KHK’nin yayınlandığı tarihte (31 Temmuz 2016) ülkede kapatılacak bir tane bile ‘’astsubay hazırlama okulu’’ bulunmuyor! Anlattığım gibi kalan son ‘’Silahlı Kuvvetler Mızıka Astsubay Hazırlama Okulu’’nun adı da 2015 yılında ‘’Bando Lisesi’’ olarak değiştiriliyor. Millî Savunma Bakanlığı böylelikle bir yıl önce adını değiştirdiği okulunu unutuyor ve bir daha kapatıyor. Millî Savunma Bakanlığı böyle tuhaflıklar yapıyor işte. Dün okulunu unuturken bugün de MSÜ’leri karıştırır. Öyle ya Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde Anayasaya bağlılık andının ve TSK’nin Ebedi başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri olmanın ifadesinin ne gereği var değil mi?

Neyse biz bunlara kafamızı takmayalım. Gülten Akın, '’İlk Yaz’’ isimli şiirinde derdi zaten: ‘’Ah kimsenin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya…’’

Bu konuda gündeme gelmeyen bir husus daha var.

Kışlalarda ve askerî okullarda Cumhurbaşkanı posteri

Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı, 27 Ağustos 2018 tarihinde kendisine bağlı tüm devlet kurumlarına bir genelge göndererek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın portresinin, birimlerin girişlerine asılması istiyor. İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu imzasını taşıyan bu genelgede; "Bakanlığımız merkez birimleri, bağlı kuruluşları, valilikler, kaymakamlıklar, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı binaları ve bunlara bağlı karakolların girişlerinde Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘www.illeridaresi.gov.tr’ adresinden ulaşılacak fotoğrafının kullanılması hususunda gereğini rica ederim'' ifadeleri yer alıyor.

Bu genelgeden sonra sadece İçişleri Bakanlığına bağlı birimlerde değil hemen hemen bütün devlet kurumlarında her fırsatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın portresi asılıyor.

Millî Savunma Bakanlığı da benzer bir genelge yayınlamış veya tören yönergelerinde değişiklik yapmış olmalı ki bu durum Millî Savunma Bakanlığına da yansıyor. Harbiye’de yapılan törenlerde tören alanına Cumhurbaşkanları dâhil Atatürk’ün portresi hariç hiçbir kişinin resmi, posteri veya afişi asılmazken 2018 tarihinden sonra Harbiye’deki ve Astsubay Meslek Yüksek Okullarındaki diploma törenlerinde ve bazı kışla ve kurumlardaki törenlerde tören alanına İçişleri Bakanlığının genelgesindeki gibi Cumhurbaşkanının posteri asılıyor.

Ayrıca 2018 yılına kadar Harbiyedeki diploma törenlerinde dönem birincisi teğmen ve okul komutanı haricinde de kimse konuşma yapmazken bu tarihten sonraki törenlerde Cumhurbaşkanı da konuşma yapıyor. Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir siyasi partinin de genel başkanı olduğuna göre bu durum TSK’nın tarafsızlığına da gölge düşürüyor. Harbiye’ye veya bir kışlaya aynı zamanda bir siyasi partinin de genel başkanı olan Cumhurbaşkanının posterini asmak kışlaya siyaset sokmak anlamına geliyor. Kaldı ki önceden bir siyasi partinin genel başkanları değilken bile öncekileri bir tarafa bırakıyorum hatırladıklarımız Cumhurbaşkanları ne Kenan Evren’in ne Süleyman Demirel’in ne Ahmet Necdet Sezer’in ve ne de Abdullah Gül’ün bir posteri hiçbir kışlaya asılmıyor. Çünkü kışlanın tek bir Edebi Başkomutanı bulunuyor: Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Sadece onun posteri asılıyor. Başkomutan Vekilliği ‘’Başkomutan’’ anlamına gelmiyor. Büyükelçiler yurt dışında Cumhurbaşkanını temsil ederler ancak hiçbir büyükelçinin ‘’Ben Cumhurbaşkanıyım’’ deme hakkı bulunmuyor. Askerî ataşeler de yurt dışında Genelkurmay Başkanını temsil ederler ancak hiçbir askerî ataşenin ‘’Ben Genelkurmay Başkanıyım’’ deme hakkı bulunmuyor. Anayasada geçen ‘’temsil’’ işte böyle bir şey oluyor. 


2018 tarihinden önce Harbiye'deki tören posterleri:








2018 tarihinden önce Kara Astsubay Meslek Yüksek Okulundaki tören posterleri:




2018 tarihinden sonra Harbiye'deki tören posterleri:





Bir soruşturma açılacaksa

Teğmenlerin resmî tören programı bittikten sonra yaptıkları ‘‘Subay Mezuniyet Andı’’inın yapılmasından daha doğal ne olabilirdi ki?

Eğer bir soruşturma açılacaksa Millî Savunma Üniversitesini (MSÜ), Mimar Sinan Üniversitesi (MSÜ) ile karıştıranlara (!), eğer bir soruşturma açılacaksa kışlaya siyaset sokanlara, eğer bir soruşturma açılacaksa T.C. Anayasasına uymayanlara, eğer bir soruşturma açılacaksa teğmenlerin bu davranışından gocunanlar açılmalıdır! T.C. Anayasasına ve T.C.'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e bağlılık yemini edenlere değil!

Vatan pahasına siyaset olmaz

Muhtemel ki birileri teğmenleri kullanarak oy kaygısıyla siyaset yapmak istiyor. Muhtemel ki birileri teğmenleri kendi siyasetlerine meze yapmak istiyor. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri siyaset alanı ve teğmenler de siyaset malzemesi değildir. İşte bu nedenle derdi İsmet İnönü: “Vatan pahasına siyaset olmaz!’’ Gerçi son yirmi yıldır ülkede yapılan her türlü siyaset vatan pahasına yapılıyor! Dış politika, vatan pahasına yapılıyor. Tarım politikası, vatan pahasına yapılıyor. FETÖ ne istediyse vermek, Balyoz ve Ergenekon kumpaslarına destek, vatan pahasına yapılıyor. Sığınmacılara destek, vatan pahasına yapılıyor. Eğitimi tarikatlara peşkeş çekmek, vatan pahasına yapılıyor.

Harbiye ruhu

Harbiye’nin o taş duvarlarında 2200 yıllık Türk Ordusunun ruhu bulunuyor. Harbiye’nin o taş duvarlarında Malazgirt’te Sultan Alpaslan’ın, İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet’in, Osmanlı zamanında üç kıtada at koşturan şehitlerin, evladı fâtihânın ruhu bulunuyor. Harbiye’nin o taş duvarlarında Türk Kurtuluş Savaşında Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Mehmetçiklerin ve tüm bir şehitlerin ruhu bulunuyor. Harbiye’nin o taş duvarlarında vazifesini yarım saat geç yaptı diye gururuna yediremeyip intihar eden Yarbay Reşat Çiğiltepe'nin ruhu bulunuyor. Harbiye’nin o taş duvarlarında Milli Mücadeleye destek olmak için canı pahasına savaşan Karakol Cemiyeti'nden Yenibahçeli  Şükrü'nün, Hamza Grubu'ndan Yüzbaşı Seyfettin'in,  Mim Mim Grubu'ndan Topkapılı Mehmet Cambaz'ın ruhu bulunuyor. Harbiye’nin o taş duvarlarında İmalat-ı Harbiye'den Eyüp Bey'in, Berzenci Grubu'ndan Ahmet Berzenci'nin, Ferhat Grubu'ndan Mustafa İzzet'in ruhu bulunuyor. Harbiye’nin o taş duvarlarında; Kuva'cı kahramanlar; Yahya Kaptan'ın, Ali Çetinkaya'nın, Şahin Bey'in, Sütçü İmam'ın ve Ahmet Hulusi Efendi'nin ruhu bulunuyor. Harbiye’nin o taş duvarlarında kadınlarımız Ayşe Çavuş'un, Halime Çavuş'un, Asker Saime'nin, Melek Hanım'ın, Tayyar Rahime'nin, Kara Fatma'nın ve Gördesli Makbule'nin ruhu bulunuyor. Harbiye’nin o taş duvarlarında Çanakkale'de, Conkbayırı'nda, Kemalyeri'nde ve daha sonra Adana'da, Maraş'ta, Sakarya'da, Urfa'da, Afyon'da, Antep'te ve İzmir'in dağlarında düşmanla savaşan Mustafa Kemal'in askerlerinin ruhu bulunuyor. Harbiyeyi yerle bir edip o taş duvarları söküp atmadan o ruhu yok edemezsiniz.

Osman AYDOĞAN



Yorumlar - Yorum Yaz