Türkiye'de çıkarılan madenler yabancılara nasıl peşkeş çekiliyor?
14 Şubat 2024
Türkiye’de madencilik faaliyetleri 1980’ler öncesine kadar Maden Tetkik Arama (MTA) ve Etibank gibi kuruluşlar aracılığıyla devlet eliyle yürütülüyor. Türkiye’de madencilik faaliyetleri 1985 yılında dönemin başbakanı Turgut Özal tarafından özel sektöre ve yabancılara açılıyor.
Türkiye’de madencilik alanında faaliyet gösteren yabancı şirketler
1985 yılında bu maksatla dönemin başbakanı Turgut Özal tarafından bir kanun çıkarılıyor: 3213 sayılı Maden Kanunu. Bu kanunun tanıdığı imkânlar nedeniyle büyük yabancı şirketler 90’lı yıllarda bir akbaba gibi Türkiye'ye üşüşerek, Türkiye’de maden arama-işletme faaliyetlerine yatırım yapmaya başlıyor.
Bu kanun çerçevesinde Türkiye’de maden arayan yerli ortaklı şirketler arasında Belçika, Hollanda, Almanya, Avusturya, Fransa, İspanya, Yunanistan, İngiltere, İsveç, Norveç, Bulgaristan, İtalya, Danimarka, Lüksemburg, Macaristan, Romanya, Portekiz, Arnavutluk gibi Avrupa ülkelerinin yanı sıra, ABD, Kanada, Rusya, Çin, Hindistan, İsrail, Güney Kore Cumhuriyeti, Singapur, Irak, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Dubai, Lübnan gibi ülkeler ve Cayman Adaları, Guernsey Adası, Barbados, ST Vincent gibi ismini belki de ilk defa duyduğumuz ülkeler de bulunuyor.
Bu kanun çerçevesinde Türkiye'de altın madenciliği konusunda faaliyette bulunan şirketlerin büyük çoğunluğunu da yabancılar oluşturuyor. Türkiye'de altın arayan bazı şirketler şöyle: ‘’Fronteer Eurasia’’ (Cayman Adaları). "Ariana (ABD), Odyssey (Kanada), Stratex (ABD), Tüprag Madencilik (Kanada), Eldorado Gold (Kanada), Teck Cominco (Kanada), Galata Madencilik (İngiltere), Doğu Truva Madencilik (Cayman Adaları), Kuzey Truva Madencilik (Cayman Adaları). (Parantez içindeki bilgi şirketin merkezini ve sahibini gösteriyor)
Türkiye’de 2004 yılında sadece 138 olan uluslararası maden şirketi sayısı 2024 yılında 773’e çıkıyor.
Yabancı madenci şirketler çoğunlukla göstermelik yerli ancak siyaseten güçlü bir ortakla Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Bu şirketlerin çoğunluk hissesi hep yabancı şirkette bulunuyor. Örneğin İliç’te altın madeni arayan Kanadalı Anagold Madenciliğin % 80’i Amerika ve Kanada’ya, %20’si ise Çalık Holding’e ait bulunuyor.
Türkiye’de madencilik alanında faaliyet gösteren yabancı şirketlere verilen imtiyazlar
1985 yılında çıkarılan 3213 sayılı Maden Kanunu bugüne kadar özel ve yabancı şirketler lehine olacak şekilde özellikle 2002 yılından sonra tam 21 kez değiştiriliyor. Ve bu şekilde günümüzde koruma altında olması gereken pek çok yer madencilik faaliyetlerine açık hale getiriliyor.
1923 yılından 2003 yılına kadar 80 yılda toplamda 1186 adet maden arama ruhsatı verilmişken (ki bu ruhsatın çok büyük bir çoğunluğu MTA ve Etibank'a veriliyor) son yıllarda değiştirilen 3213 sayılı Maden Kanunu sayesinde 2008 yılından 2023 yılına kadar 15 yılda çoğunluğu yabancılara ait olmak üzere toplamda 386.000 adet maden arama ruhsatı veriliyor. Yani neredeyse maden ruhsatı verilmemiş vatan toprağı bırakılmıyor.
Bu yabancı maden şirketlerine çok büyük vergi kolaylıkları sağlanıyor. Örneğin İliç’te altın arayan Kanadalı Anagold Madenciliğin 2023 yılı üçüncü çeyrek finansal raporuna göre şirketin önceki dönemlerden kalan 8,6 milyon dolarlık vergi borcu bulunuyor. Şirketin bu finansal raporunda; şirketin 7,2 milyon ABD Doları tutarında vergi, faiz ve cezanın sıfırlandığı, 8,6 milyon yerine 1,4 milyon dolar nakit ödeme yaptığı beyan ediliyor. Bu şekilde şirketin 7,2 milyon dolarlık vergi borcunun silindiği ortaya çıkıyor. Bu rakam, bugünkü (Şubat 2024) kur değeriyle yaklaşık 221 milyon liraya denk geliyor.
Ayrıca Türkiye’nin bölgesel yatırım teşvik sistemi madencilik sektörü lehine çalışıyor. Bölgesel yatırım teşvik sistemi, madencilik sektörü için bir istisna teşkil ediyor. Bölgesel yatırım teşvik sistemi ile gerçekleştiği yere bakılmaksızın madencilik sektöründeki çoğu yatırım Bölge 5’e sunulan teşviklerle destekleniyor. ‘’5. Bölge Yatırım Teşvikleri’’, ülkemiz en az gelişmiş ikinci bölgesine uygulanan destekler oluyor. Söz konusu Bölge 5’e sunulan teşviklerde ise; SGK işveren prim desteği, KDV, gümrük vergi muafiyeti, vergi indirimi gibi ekonomik avantajlar yer alıyor.
Maden ararken korunmayan çevre
3213 sayılı Maden Kanunu’nda yer alan boşluklar ve hükümetin de ilgisizliği nedeniyle Türkiye’de maden arayan şirketler hiçbir şekilde çevre korumaya önem vermiyor. Örneğin altını siyanürle aramak çoktan geride kalmış bir yöntem olmasına rağmen ülkemizde bu şekilde altın aramaya izin veriliyor. Çek Cumhuriyeti, 2000 yılında; Almanya, 2002 yılında; Macaristan, 2009 yılında; Avrupa Birliği de 2010 yılında siyanürle altın aramayı yasaklıyor. Ancak Türkiye’de ise çevreye ve insana olan zararları bilinmesine rağmen siyanürle altın aramaya devam ediliyor.
Maden kanununda yer alan ‘’Devlet Hakkı’’
Devlet hakkı; maden istihracı (çıkarımı) ile sağlanacak gelirden Devlet payına düşen ve ödeme yükümlülüğü ruhsat sahibine ait olan kısmı ifade ediyor. 3213 sayılı Maden Kanunu'nda devlet hakkının ocaktan çıkarılan madenin ocak başındaki fiyatından alındığı belirtiliyor.
04 Eylül 2020 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan karar ile altın ve gümüş madenlerinden, ocak başında belirlenen tutarda alınan devlet hakkı, yüzde 25 oranında artırılıyor. Yani bu kararla altın ve gümüş madenlerinden, ocak başında belirlenen fiyat üzerinden nakit olarak tahsil edilen devlet hakkı, artık yüzde 25 artırımlı olarak alınacak.
Bu haberi okuyunca ne büyük artış diye düşünüyorsunuz değil mi?
Ancak bu kararı açmamız gerekiyor. Bu karardan önce çıkarılan altının ons fiyatı 800 dolardan düşükse devlet hakkı sadece ve sadece yüzde bir (%1) idi. Bu karardan sonra bu hak %25 artırılarak yüzde bir (%1) olan devlet hakkı yüzde 1.25'e çıkarılıyor. Ne büyük artış oluyor değil mi? Maksimum alınan devlet hakkı oranı ise altının ons fiyatı 2 bin 101 dolardan yüksekse yüzde 15'ten yüzde 18.75'e çıkarılıyor.
Bu karara göre altın, gümüş, platin, bakır, kurşun, çinko, krom, alüminyum ve uranyum oksitten alınan devlet hakkı artık yüzde 1,25 ile yüzde 18.75 arasında değişiyor.
Devlet hakkına bir örnek
Zamanın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, 05 Mayıs 2021 tarihinde yaptığı bir açıklamada Türkiye’de toplam 118 adet altın ve altınlı kompleks maden ruhsatı bulunduğunu bildiriyor. Bakan Dönmez, yaptığı açıklamada 2019 yılında, 24 ruhsattan 39 ton altın üretimi yapıldığını ifade ediyor. Bakan Dönmez, 2019 yılında altın ve altın içeren kompleks maden ruhsatlarından toplam 298 milyon 612 bin 812 TL Devlet Hakkı tahakkuk ettirildiğini söylüyor.
O zaman elimize bir hesap makinası alıp şöyle bir hesaplama yapmamız gerekiyor:
2019 yıl sonunda 1 gram altın 290 TL. O yıl altın madeni işleten şirketlerin 39 ton altın çıkardığına göre, altın çıkaran şirketlerin 2019 yılındaki kazançları 11 milyar 310 milyon TL. Bakan Fatih Dönmez'in açıklamasına göre Türkiye'de altın çıkaran şirketler 2019 yılında devlet payı olarak yalnızca toplam 298 milyon 612 bin 812 TL ödemişler. Bu rakam ise yaklaşık bir ton altın karşılığına denk geliyor. Bu hesaba göre Türkiye'de altın çıkaran maden şirketleri çıkardıkları 39 ton altının yaklaşık % 2.5'i kadarını (bir tonunu) devlete '’Devlet Hakkı'’ olarak vermişler. Geri kalan yüzde 97.5'ini (38 tonunu) ise alıp ülkelerine götürmüşler.
Yani Kaz Dağlarının, Ege ve Akdeniz’deki ormanların ve Anadolu coğrafyasının talan edilmesinin karşılığı sadece bu %2.5 karşılığı gelen altın.
Sonuç
Pek çok hukukçu tarafından 3213 sayılı Maden Kanunu’nun, Anayasa ve diğer ilgili mevzuatlarla çeliştiği yönünde eleştiriliyor. 3213 sayılı Maden Kanunu, maden ruhsatlarına verilen onaylardaki boşluklar ve denetimsizlik; Türkiye’nin doğal varlıklarının madenciliğe teslim edilmesini mümkün kılıyor.
Bu boşluklar ve bu denetimsizlikler sayesinde maden çıkarma faaliyetinde kâr Amerikalı, Kanadalı, Avrupalı başta olmak üzere yabancı şirketlere aktarılıyor, talan edilmiş coğrafya, zehir, zarar, ziyan, ölüm, sakat doğumlar Türk milletine kalıyor.
Devlete bu kadar az pay veren yabancı maden şirketlerinin, ruhsat alabilmek ve Kaz Dağlarını, Ege ve Akdeniz’deki ormanları ve Anadolu coğrafyasını kolayca talan edebilmek için devlete verdikleri payın çok çok daha fazlası ile ne tür yasa dışı ve ahlaksız işler yapabileceklerini hayal gücünüze bırakıyorum.
Madenlerini satan bir ülke gelecek kuşakların mutluluğundan ve refahından çalıyor demektir.
Cehaletin bu kadarı da ancak tahsil ile mümkün oluyor.
Arz ederim.
Osman AYDOĞAN