• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam910
Toplam Ziyaret3104583

Kürecik Radar Üssü



Kürecik Radar Üssü


30 Ekim 2023

HAMAS'ın 07 Ekim 2023 Cumartesi sabahı İsrail'e karşı başlattığı saldırılar iki taraf arasında savaşa dönüşüyor. HAMAS'ın sürpriz, koordineli ve ev yapımı uyduruk roketleriyle yaptığı saldırılarına İsrail orantısız bir şekilde cevap veriyor. Şu ana kadar HAMAS saldırıları sonucu 1400 İsrailli ölüyor. İsrail'in Gazze'ye saldırılarında ise çocuk, kadın, yaşlı 8 binin üzerinde Filistinli ölüyor, İsrail’in hedef gözetmeksizin yaptığı saldırıların birisinde bir hastaneyi hedef alıyor ve sadece bu hastanede 500 civarında Filistinli ölüyor.

Türkiye’de İsrail’ karşı tepkiler

İsrail’in bu orantısız cevabı ve sivillere yönelik saldırısı haklı olarak bütün dünyada ve özellikle Türkiye’de büyük tepki topluyor, İsrail Büyükelçiliği ve İsrail konsoloslukları önünde büyük çaplı protestolara ve siyasetçilerin büyük büyük konuşmalarına sebep oluyor.

Türkiye’de gerek iktidar partileri ve gerekse de muhalefet partileri tarafından İsrail’e karşı yüksek sesle eleştiriler yöneltiliyor.  Hatta bunların arasında ‘’…. eğer bugünden itibaren 24 saat içinde ateşkes sağlanamazsa, saldırılar durmazsa, mazlumların üzerine bombalar bırakılmaya ısrarla devam ederse…’’ diye İsrail’e ne olduğu belirsiz 24 saat süre verenler bile oluyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 25 Ekim 2023 Çarşamba günü AKP Meclis Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada İsrail'i sert bir dille eleştirirken "Hamas terör örgütü değil, kurtuluş ve mücahitler grubudur" diyor. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Ekim 2023 Cumartesi günü İstanbul’da Filistin’e destek mitingi yapacaklarını açıklıyor.

İstanbul’da Filistin’e destek mitingi

Takvimlerde başka gün kalmamış gibi Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıl kutulamalarının arifesinde 28 Ekim 2023 Cumartesi günü İstanbul’da Cumhurbaşkanının da katılımıyla bu miting yapılıyor.

28 Ekim 2023 Cumartesi günü İstanbul’da yapılan Filistin’e destek mitinginde Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmada İsrail’i kınayıp HAMAS’ı yine terör örgütü olarak görmezken özetle şunları da söylüyor: '’Gazze için kıyamdayız'’. ‘'Terörle mücadele adına ne yaptıysak bunlara rağmen gerçekleştirdik. Bundan sonra da bir gece ansızın gelebiliriz şiarıyla kendi çizdiğimiz yolda ilerlemeyi sürdüreceğiz.’’ "Dün, Ukrayna Rusya savaşında katledilen siviller için timsah gözyaşları dökenler, bugün binlerce masum çocuğun ölümünü sessizce seyrediyor. Yahu, Ukrayna'da ölenler için gözyaşı döktünüz de Gazze'de ölen bu yavrular için niçin sesiniz çıkmıyor.’’


Mitingin konusu eğer uluslararası bir konu ise bu sorun için normalde diplomasinin devreye girmesi gerekiyor. Sorunu diplomasinin çözmesi gerekiyor. Dışişleri Bakanlığı bunun için bulunuyor, devlet adamları bunun için bulunuyor.

Ancak hiçbir uluslararası sorun bu şekilde çözülmüyor. Bu şekilde; tepkilerde hep içe dönük, duygusal, reaktif ve uluslararası ilişkilerde iki tarafın arasında müzakereler ve doğrudan görüşmelerle değil de sonuç almaktan çok, tribünlere oynamak amacıyla basın ve kamuoyu aracılığıyla yapılan bu yönteme Batı’da ‘‘megafon diplomasisi’ deniyor. Bu yöntemin de uluslararası arenada hiç mi dikkate alınır bir yönü, hiçbir kıymeti harbiyesi ve müeyyidesi bulunmuyor.

İsrail’in Filistin’e saldırısının durdurmanın bir yolu

Eğer maksat İsrail’in Filistin’deki katliamlarını durdurmaksa bunun çok basitçe bir yolu bulunuyor. Bunun için ne hükümet ortağı gibi ne olduğu belirsiz bir şekilde İsrail’e 24 saat mühlet vermeye gerek bulunuyor ne de Cumhurbaşkanının esip gürlemesine ne de İstanbul’da Filistin’e destek mitinginde konuşmalarına gerek bulunuyor. Ne de siyasetçilerin İsrail’i kınamalarına, vatandaşı sokaklara dökmelerine, İsrail ürünü diye gazlı içecekleri yerlere dökmeye, İsrail markası diye yiyecek içecek dükkanlarını tahribe hiç mi hiç gerek bulunmuyor. Tabii ki maksat gerçekten İsrail’in Filistin’deki katliamlarını durdurmaksa…

Ancak bu basit yolu anlayabilmek için hem bazı teknik bilgiler hem de bazı yakın tarih bilgisi vermem gerekiyor…

Önce teknik bir bilgi:

Balistik füzeler

Menzilleri 300 km veya üzerinde olan füzeler balistik füzeler olarak adlandırılıyor, Bu füzeler uçuş güzergâhlarının bir kısmını atmosferi geçtikten sonra uzaya çıkarak uzayda kat ediyor. Uzayda parabolik bir yörünge çizip rotalarında en tepe noktaya ulaştıktan sonra tekrar atmosfere girip yerçekiminin etkisiyle hızlanarak hedefine ulaşıyor. Balistik füzeler iniş safhasında yaklaşık 3.000 m/s gibi bir sürate ulaşıyor. Balistik füzeler bu şekilde binlerce kilometre uzaklıktaki sabit hedefleri çok küçük sapmalarla vurarak imha ediyor. Balistik füzeleri tehlikeli yapan sadece bu özelliği olmuyor. Balistik füzeleri esas tehlikeli yapan taşıdıkları başlıklar oluyor. Balistik füzeler konvansiyonel bir başlık taşıyabildikleri gibi nükleer, biyolojik ve kimyasal başlık da taşıyabiliyor.



Balistik füzelere karşı savunma ve balistik füzelerin etkisiz hale getirilmesi


Balistik füzelere karşı iki tür savunma yapılıyor. Bu füzelere karşı en etkili savunma, balistik füzelerini daha atılmadan fırlatma rampalarında iken ilk ateşleme aşamasında füzenin imhası oluyor. Ancak bu ihtimal nedeniyle bu balistik füzeler de çoğunlukla korunaklı yeraltı rampalarında ve denizaltılarda muhafaza ediliyor. Ayrıca bu rampaların tespiti için ileri teknolojik bir istihbarat ve uydu desteğine ihtiyaç bulunuyor. Dolayısıyla balistik füzelerin kullanılmadan önce veya ilk ateşleme aşamasında imha edilmesi neredeyse imkânsız hale geliyor.

Balistik füzelerin fırlatıldıktan hemen sonra imhası da çok güç ve zor oluyor. Bunun için fırlatma bölgesine yakın bir yerde konuşlandırılmış radarlarla uçuş yörüngesi tam olarak tespit edildikten sonra ve uzaya çıkmadan önce alçak irtifa füzesavar sistemleri tarafından vurulması gerekiyor ki füze rampalarının ülke derinlikte olması ve zaman darlığı nedeniyle bu da nerdeyse imkânsız oluyor.

Geriye balistik füzelerin, uzaydan yeryüzüne geri dönme aşamasında iken vurulması kalıyor.  Bu iş ise iki aşamada yapılıyor:

Birinci aşama: THAAD füzeleri

Bu aşamada balistik füze atmosferde iken vuruluyor. Bu aşamada bu görev uzun menzilde ‘’Füze Kalkanı’’ savunması için görevlendirilen füzelerce yapılıyor. Bu maksatla denizde orta menzilden itibaren SM-3 füzelerinin çeşitli versiyonları kullanılarak yapılıyor.

Bu aşamada kısa ve orta menzilde ise ‘’Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması’’ (‘’Terminal High Altitude Area Defense’’ veya kısaca THAAD) sisteminde yer alan füzeler tarafından yapılıyor. Bu füzelere de kısaca THAAD füzeleri deniyor. THAAD, kısa ve orta menzilli tehdit unsurlarına karşı geliştirilmiş, ABD kara kuvvetlerine ait bir balistik füze savunma sisteminin adı oluyor. THAAD, 150 kilometre irtifadaki balistik füzeleri vurabiliyor.

İkinci aşama: THAAD ve Patriot (PAC-3) füzeleri

Bu aşamada balistik füzenin imhası; balistik füze hedefe doğru iniş esnasında atmosferi terk ettikten sonra devreye giren füzelerce sağlanıyor. Bu aşamada da orta menzil için yine THAAD, kısa menzil için Patriot (PAC-3) füzeleri kullanılıyor. Bu füzesavarlar, hedefine doğru hızla yaklaşmakta olan balistik füzelerini, savunulan ülke topraklarının üzerinde, yere düşmeden, hedefine ulaşmadan havada çarpışarak imha ediyor.



Özetle; bir balistik füzenin vurulması şansa bırakılmıyor. Balistik füze atmosferde iken SM-3 füzeleri, atmosferden inişe geçtikten sonra orta menzilde THAAD füzeleri, kısa menzilde ise Patriot (PAC-3) füzeleri kullanılıyor. Dolayısıyla ‘’Füze Kalkanı’’ ve ‘’Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması’’ birbiriyle entegre çalışmakta olup her iki sistem de balistik füze tehdidine uyarı için '’NATO Erken Uyarı ve Bilgi Sistemleri''ne entegre ediliyor.   

Bu bilgiyi, tekrar başvurmak üzere burada bırakmam gerekiyor.

Balistik füze ve füzesavar füzesi için tarihten bir örnek

Doksanlı yıllardaki İlk körfez krizini yaşayanlar hatırlıyor; Saddam, Irak’tan Tel Aviv’e balistik Scud füzesi gönderiyor. İsrail de bu balistik Scud füzelerini, Scud füzesi hedefe doğru atmosferi terk ettikten sonra hedefine ulaşmadan, Tel Aviv’e düşmeden son safhada, havada, kısa menzil hava savunma füzesi olan Patriot füzesavar füzeleriyle vuruyor. İşte Patriot ve S-400 füzesavar füzelerinin esas amacı bu oluyor: Scud gibi balistik füzeleri atmosferi terk ettikten sonra hedefine ulaşmadan vurmak.

Füzesavar füzelerinin üç ana unsuru

İşte bu Patriot ve S-400 gibi THAAD kategorisindeki silahlar tıpkı bir topçu silahı gibi; atış bataryası, ateş idare merkezi ve ileri gözetleyicide olduğu gibi üç ana birimden oluşuyor: Birincisi: Balistik füzelerin yörüngelerini tespit edebilecek yetenekte gelişmiş hava ve kara radarları. İkincisi: Balistik füzeleri havada imha edecek füzeler ve fırlatma rampaları. Üçüncüsü ise gelişmiş bilgisayar sistemleriyle komuta-kontrol merkezir.

Yani füzesavar kategorisindeki silahlardan almak istenildiğinde sadece füzeler alınmıyor. Füzelerin yanında gelişmiş hava ve kara radarları ve komuta-kontrol merkezleri de alınıyor. Ancak burada önemli bir konu bulunuyor: Düşman ülke topraklarından atılacak balistik füzenin uçuş güzergâhını takip edecek atış rampasına en yakın bir yerden en az bir kara radarının ve en az bir hava radarının (havadan da takip için) bulunması gerekiyor.






Şimdi bu teknik bilgileri de burada bırakıp çok yakın bir tarihe göze atmam gerekiyor:


ABD – İran nükleer tesis krizi

İran, nükleer yakıt geliştirme programı ile ilgili olarak 2003 yılından beri ABD ile anlaşmazlığa düşüyor. Sonunda İran ile BMGK’nin daimî üyeleri olan ABD, Rusya Çin, İngiltere ve Fransa ile Almanya (5+1) arasında uzun müzakerelerin ardından 2016 yılı Ocak ayında Tahran'ın nükleer faaliyetlerinin düzenlendiği ve denetim altına alındığı bir anlaşma imzalanıyor.

Ancak ABD’nin Barack Obama Başkanlığı döneminde imzaladığı bu anlaşmadan Donald Trump, anlaşmanın zayıf kaldığını ve İran’ın balistik füze programını kapsamadığı gerekçesiyle diğer 5+1 ülkelerinin itirazlarına rağmen 2018 yılı Mayıs ayında çekiliyor.

Trump aynı zamanda İran’a tekrar yaptırım uygulamaya başlıyor. Buna karşılık İran da anlaşmadan aşama aşama uzaklaşarak belirlenen sınırların üzerinden uranyum zenginleştirmeye başlıyor.

İran’ın İsrail’e atacağı balistik füzeleri yakalayacak radar ihtiyacı

ABD, İran ile 2003 yılından beri devam eden bu müzakereleri esnasında eğer müzakereler tıkanırsa, müzakerelerin tıkandığı noktada İsrail ile İran’ın nükleer tesislerini vurma kararı alıyor.

Peki ABD, İran’ı Texas’dan atacağı füzeler veya Ohio’dan kaldıracağı uçaklarla mı vuracaktı? Tabii ki hayır. ABD bu maksatla İncirlik Üssünü, İsrail havalimanlarını ve Akdeniz'deki gemilerini kullanmayı planlıyor.

Ancak İran’ın elinde, öyle HAMAS’ın ev yapımı uyduruk roketleri gibi değil Scud-C varyantı Şahab balistik füzeleri bulunuyor. Ve İran’ın ABD’nin böylesi bir harekâtı karşısında Şahab füzeleriyle misillemede bulunması bekleniyor. İran’ın Şahab füzelerinin hedefinin de İncirlik ABD Üssü, Tel Aviv gibi İsrail şehirleri olması bekleniyor.

ABD de İran’ın Şahab balistik füzesi ile yapacağı böylesi bir misillemeye karşı orta ve kısa menzilde ABD'nin Bükreş'ten 180 km uzaklıkta, Romanya-Bulgaristan sınırına yakın bir yerde 170 hektarlık bir alanda konuşlandırdığı THAAD füzeleri bulunuyorsa da İran’dan İsrail’e atılacak balistik füzelerde mesafe bakımından bu THAAD füzeleri yetersiz kalıyor. Bu THAAD füzeleri esas olarak buraya Rusya’dan Avrupa’ya atılacak balistik füzeleri önlemek için konuyor.

İsrail’i İran balistik füzelerinden korumak için kala kala kısa menzilli füzesavar olarak Patriot füzelerini kullanmak kalıyor. Ancak İncirlik veya Tel Aviv’e atılacak Şahab füzelerinin ilk safha yörüngesini tespiti için mutlaka ve mutlaka İran’a yakın ve belli bir rakımın üstünde konuşlanması gereken bir kara radar sistemine ihtiyaç bulunuyor. Buluna buluna da 1960'larda Sovyetler'e karşı radar üssü olarak da kullanılan Malatya Kürecik bulunuyor. Sinan Cemgil ve arkadaşları 31 Mayıs 1971 tarihinde işte bu Kürecik Radar Üssü'ne baskın yapmak isterken Nurhak Dağlarında hayatlarını kaybediyor.

Malatya Kürecik’e ABD radar üssü kuruluyor

Bu maksatla Kasım 2010'daki NATO Lizbon zirvesinde karar alınıyor.  Bu maksatla Türkiye ile ABD arasında 2011 yılında anlaşma imzalanıyor. 2012 yılında da Malatya'nın Akçadağ ilçesine bağlı rakımı 1800 metre ve Türkiye – İran sınırına olan uzaklığı yaklaşık 700 km olan Kürecik nahiyesinde balistik füze saldırılarına karşı erken uyarı radarı olarak kullanılmak üzere ABD radarları kuruluyor. Radar sisteminin kurulumu ABD askerî personeli tarafından gerçekleştiriliyor. Radar üssünün kurulması Şubat 2012'de tamamlanıyor.

Malatya Kürecik’e, o zaman Türk kamuoyunu ikna için Suriye tehdidi gerekçeli (sanki Suriye'nin elinde balistik füze varmış gibi), Doğan görünümlü bir Şahin, pardon NATO görünümlü bir ABD radarı kuruluyor. Hava radarı için de İncirlik’e ABD’den ve Avrupa'dan AWACS’lar getiriliyor.

İran balistik füzesinin hedefi olacak olan İncirlik Üssü’nü ve artık hedef olacağı için de Kürecik radarını korumak için de Alman Patriotları Kürecik’e, Hollanda Patriotları da İncirlik’e konuşlandırılıyor. Sahi, ABD, İran’ı İncirlik’ten vursaydı, sadece İncirlik ve Kürecik mi İran Şahab füzelerinin tehdidi altında olurdu? Ankara, İstanbul, Türkiye’nin sanayi tesisleri İran’ın hedefi olmaz mıydı da sadece Kürecik ve İncirlik Patriotlarla koruma altına alınıyor? Kürecik ve İncirlik’de ABD askerleri bulunuyor değil mi?

ABD ve İran arasındaki bu kriz bahsettiğim anlaşma ile 2016 yılı Ocak ayında aşılıyor. Aslında o dönem yaşanan kriz hiç de 1962 yılı Küba – Jupiter krizinden farklı bulunmuyor. Ancak bu kriz Türk kamuoyunca pek algılanmıyor. Allah’tan İran’ın başında Cevad Zarif gibi dahi ve zarif bir dışişleri bakanı bulunuyor da Obama ile 2016 yılında anlaşarak bu tehdit ortadan kalkıyor.

Günümüzde Kürecik'deki ABD Radar istasyonunun kontrolü, Avrupa Aşamalı Adaptif Yaklaşımı (EPAA, European Phased Adaptive Approach) çerçevesinde NATO Komutanlığına devrediliyor ve radar, ''NATO Erken Uyarı ve Bilgi Sistemleri''ne bağlı olarak çalışıyor. Erken uyarı radarı ABD Ordusu'na ait oluyor ve ABD Avrupa Ordusu tarafından işletiliyor. Radar, NATO ülkelerine (!) İran'dan vaki olacak bir balistik füze saldırısı için erken uyarı görevini yerine getiriyor. (Bu resmî cümledeki ''NATO ülkelerine'' ifadesi ''İsrail'' olarak okunması gerekiyor.)



Ayrıca ABD’nin Akdeniz’deki gemilerinde bulunan ‘’Füze Kalkanı’’ savunması için görevlendirilen füzeler ve orta menzilden itibaren SM-3 füzelerinin çeşitli versiyonları bu balistik füzeleri atmosferde iken imha için hazır bekliyor.

ABD, bölgeye THAAD füzeleri gönderiyor

Zaten Romanya’da konuşlu THAAD füzeleri, İran’ın balistik füzelerine karşı İsrail’i korumada yetersiz kaldığı için
Pentagon tarafından 22 Ekim 2023 tarihinde, Orta Doğu’ya Patriot savunma füzelerinin yanı sıra Yüksek İrtifa Hava Savunması füzelerinin (THAAD) gönderileceği açıklanıyor. THAAD sistemi, anlattığım gibi kısa ve orta menzilli balistik füzeleri uçuşlarının son aşamasında vurmak için görevlendiriliyor. Pentagon’dan yapılan bu açıklamada, bu hamlenin ‘’İran ve onun vekil güçlerinin Orta Doğu bölgesindeki son gerilimine’’ karşı yapıldığı kaydediliyor.

Zaten ABD Filistin savaşı çıkar çıkmaz da bölgeye uçak gemilerini gönderiyor.






Şimdi tekrar gelelim Filistin sorununa


İsrail – Filistin savaşının geleceği

Eğer İsrail saldırılarını durdurmaz ise zaten İsrail, ABD, Lübnan Hizbullahı, Suriye, Ürdün, HAMAS, İran ve Suudi Arabistan derken bu savaşın bir alev topu halinde tüm bir bölgeyi kapsaması bekleniyor. Zaten böyle bir ihtimal var olduğu için de ABD, bölgeye savaş başlar başlamaz uçak gemilerini şimdi de THAAD füzeleri gönderiyor.

Böylesi genişleyecek bir savaşta da ilk olarak İsrail’in İran balistik füzelerinin hedefi haline gelmesi bekleniyor.

İsrail’i durdurmanın bir yolu

İşte böylesi bir ortamda Türkiye gerçekten İsrail saldırılarını durdurmak istiyorsa iktidar ortağı parti liderinin ne anlama geldiği belli olmayan İsrail’e 24 saat süre vermesine, Cumhurbaşkanının mitinglerde esip gürlemesine, '’Gazze için kıyamdayız'’. ‘' bir gece ansızın gelebiliriz’’ demesine, İsrail’i kınamalarına, vatandaşı sokaklara dökmelerine, İsrail ürünü diye gazlı içecekleri yerlere dökmeye, İsrail markası diye yiyecek içecek dükkanlarını tahribe, hüngür hüngür ağlamaya heç mi heç gerek bulunmuyor.

İsrail’i durdurmanın tek yolu, Türk hükumeti bu konuda gerçekten samimi ise eğer, bir gece yarısı KHK ile İstanbul Sözleşmesinden çıkıldığı gibi Cumhurbaşkanlığının gece yarısı bir KHK’si yetiyor: ‘’İsrail saldırılarını durdurmaz ise 24 saat sonra ABD Kürecik radar üssü kapatılacaktır!’’ Hepsi hepsi bu, hepsi bu kadarcık bir cümlede yer alıyor…

Çünkü ABD, bölgeye ne kadar THAAD füzelerini gönderirse göndersin, ABD elinde ne kadar Patriot füzeleri varsa bölgeye yığarsa yığsın bu füzeler Kürecik radarı olmaksızın tam olarak işlev görmesinin imkân ve ihtimali bulunmuyor.

Hiç olmazsa bu şekilde ''megafon diplomasisi''ni bir kenara bırakıp tamamen iç kamuoyuna yönelik, hiçbir müeyyidesi ve yaptırımı olmayan söylemler yerine işe yarar bir eylem yapmış olursunuz. Tabii ki gerçekten Filistin diye bir derdiniz, Kudüs diye bir sevdanız varsa!...


Bu yöntem işe yaramasa da Hz. İbrahim’im ateşinin söndürülmesine su taşıyan karınca misali hiç olmazsa tarafınız belli oluyor.

Naçizane bu konuyu da uzun uzun anlatmak da bana kalıyor…

Osman AYDOĞAN



Yorumlar - Yorum Yaz