• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam435
Toplam Ziyaret2524259

Yılmaz Karakoyunlu ve Salkım Hanım’ın Taneleri


Yılmaz Karakoyunlu ve Salkım Hanım’ın Taneleri

25 Mart 2023

Yazar, senarist, devlet ve siyaset adamı olan Yılmaz Karakoyunlu 1936 yılında İstanbul’da doğuyor. 1995 ve 2002 yılları arasında iki dönem ANAP İstanbul Milletvekili olarak görev yapıyor… ANAP Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunuyor. Ecevit Kabinesinde Devlet Bakanı, Hükûmet sözcüsü ve TRT, Anadolu Ajansı, Basın Yayın Genel Müdürlüğü, Özelleştirme İdaresi Başkanlığında sorumlu olarak görev yapıyor…  

Eserleri

‘’Salkım Hanım’ın Taneleri’’, ‘’Üç Aliler Divanı’’, ‘’Güz Sancısı’’, ‘’Çiçekli Mumlar Sokağı’’, ‘’Yorgun Mayıs Kısrakları’’,  ‘’Ezan Vakti Bethoveen’’, ‘’Serçe Kuşun Sonbaharı’’, "Serin Kızın Gökkuşağı", "Mor Kaftanlı Selanik", "Ekinler Gece Büyür"  ve ‘’Mevsimler Eskidi Biraz’’ adlı romanları yayınlanıyor.

‘’Önce İnsan’’, ‘’Zirveden Sonra’’, ‘’Altın Huylu Doruklar’’, ‘’Romenos Diogenes’’, ‘’Ok ve Yay’’, ‘’Mavi Saplı Hayaller’’, ‘’Kuzguncuklu Fazilet’’ adlı oyunları sahneleniyor… Oyunlarının tamamı İstanbul Şehir Tiyatroları repertuarına alınıyor…

‘’Salkım Hanım’ın Taneleri’’ ve  ‘’Güz Sancısı’’ romanları filme çekiliyor. ‘’Salkım Hanımın Taneleri’’ filmi 1998 Antalya Film Festivalinde 6 dalda birincilik ödülü alıyor ve film yılın en iyi sinema filmi seçiliyor... ‘’Güz Sancısı’’ filminde baş rolü Beren Saat yılın en dikkat çeken sanatçısı oynuyor…

Yılmaz Karakoyunlu, ‘’Hatırla Sevgili’’, ‘’Elveda Rumeli’’, ‘’Karayılan’’, ‘’Her Şeye Rağmen’’, ‘’Kösem Sultan’’, ‘’Kızıl Kısrak’’, ‘’Karantinalı Despina’’, ‘’Beyaz Mahşer’’ ve ‘’Hakan’’ (Abdülhamit) TV dizilerinde senaryo danışmanlığı yapıyor… Ayrıca Karakoyunlu’nun 200'e yakın Türk Müziği şarkısı ve saz eserleri TRT repertuvarında bulunuyor… Karakoyunlu’nun metin yazarlığını yaptığı “Türk İktisat Tarihi” belgeseli 1992 yılında sekiz bölüm olarak TRT 1 televizyon kanalında gösteriliyor…

Yılmaz Karakoyunlu’ya tepkim

Ben Yılmaz Karakoyunlu ile tanışmıyorum. Ancak 2011 veya 2012 yıllarında Ankara Ümitköy’de bir yaz akşamı bir restoranın bahçesinde karşılaşıyorum. Ben Karakoyunlu’yu tanıyorum ancak o beni tanımıyor tabii ki. O restoranda yürüyerek çıkışa yöneliyor, önümden geçmesi gerekiyor, ben onunla oturduğum sandalyede göz göze geliyoruz. O benim selamımı beklerken başımı ve sandalyemi sertçe çevirerek kendisine arkamı dönüyorum… Bu benim kendisini protesto eylemimdi… Anladığını düşünüyorum...  Bu değerli yazar ve devlet adamı Karakoyunlu’yu neden protesto ettiğim ise ancak yazımın sonunda anlaşılıyor…

‘’Salkım Hanım’ın Taneleri’’ adlı roman

Karakoyunlu’nun en çok ses getiren eseri, filme de çekilen “Salkım Hanımın Taneleri” (Doğan Kitap) adlı eseri oluyor… Yazarın, “Salkım Hanımın Taneleri” adlı romanı 1990 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü’nü alıyor… Roman, 1999 yılında sinema filmine çekiliyor... Bu film, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Film Ödülü’nü alıyor.

Karakoyunlu, “Salkım Hanımın Taneleri” adlı romanında ağırlıklı olarak II. Dünya Savaşı yıllarında Şükrü Saraçoğlu hükümeti döneminde 1942 yılı Aralık ayında uygulanan Varlık Vergisi’ni anlatıyor. Romanda ayrıca Türkiye’de iş çevrelerindeki gelişmeleri, batan ve yeni gelişen ekonomik kesimleri, karaborsacılık, gayrimüslim tüccar aileleri, sermayenin sınıf değiştirmesi, bu süreçteki ahlâk ve kültür değişmeleri, gayrimüslimlerin altüst olan hayatları, vergilerin ödeyemeyenlerin Erzurum Aşkale'ye sürgün edilmesi, milletvekillerinin durumu ve belediye başkanlarının koltuk kaptırma korkusu anlatılıyor…   

Romandaki karakterler ise şu şekilde yer alıyor. Romanın kahramanı Halit Bey bir ağa çocuğu oluyor. Babası Hamidiye Alayları’nın kumandanlarından Sabri Paşa. Halit Bey’in eşi Bayan Nora ise Musevi ve akıl hastası ve bir hastanede müşahede altında tutuluyor. Bayan Nora’nın kardeşi Mösyö Lüi ise Halit Bey’in muhasebeciliğini yapıyor. Onun verdiği bir evde yaşamını sürdürüyor. Romanın diğer kahramanları ise Halit Bey’le gayrimeşru ilişki yaşayan Nefise ve Niğde’den göçüp İstanbul’da Varlık Vergisi’yle zenginleşen iki kafadar Durmuş ve Bekir’den ve daha fazla karakterden oluşuyor… Romanın mağdurlarını ise Ruben, Leon Varon, Kayzeryan, Dr. Artin ve Bay Franko oluşturuyor…

‘’Salkım Hanım’ın Taneleri’’ adlı film

‘’Salkım Hanım'ın Taneleri’’ filmi Yılmaz Karakoyunlu'nun bahsettiğim aynı adlı romanından uyarlanıyor. 1999 yılı yapımı bu filmin yönetmenliğini Tomris Giritlioğlu, senaristliğini Etyen Mahçupyan yapıyor.. Yılmaz Karakoyunlu da filmde kısa bir rol alıyor…

Bu filmin dört özelliği bulunuyor…

Filmin birinci özelliği bu filmin bol ödüllü bir film olmasıdır… Şimdi filmin aldığı ödülleri sıralasam sayfam yetmeyecek. Ancak neden bol ödül aldığı filmin dördüncü özelliğinde anlaşılıyor…

Filmin ikinci özelliği ise filmin bir rekora sahip olmasından kaynaklanıyor. Filmin dünya çapınca bir rekoru bulunuyor. Bu rekor de şu şekilde oluşuyor: Bütün filmler yapıldıktan sonra ilk önce sinemalarda gösteriliyor. Sinema seyircisi filme doyunca film CD, video piyasasında satılıyor. Film, burada da doyunca film paralı TV kanallarında gösterime giriyor... Film, paralı kanallarda da doyunca film parasız TV kanallarında gösterime giriyor. İşte bu filmin rekor kıran özelliği şu oluyor: Film,1999 yılında yapılır yapılmaz hiç de bu sırayı izlemeden doğrudan doğruya TRT’de yayınlanıyor… Ancak neden filmin böyle bir rekoru olduğu filmin dördüncü özelliğinde anlaşılıyor…

Filmin üçüncü özelliği, film yapılır yapılmaz yurt dışında da gösterime giriyor olmasından kaynaklanıyor. Filmin yapılır yapılmaz neden yurt dışı gösterime girdiği yine filmin dördüncü özelliğinde yer alıyor…

Gelelim filmin o meşhur dördüncü özelliğine: Roman ile bu romandan uyarlanan senaryo tamamen farklı bir hale getiriliyor. Yani senaryo romana bağlı kalmıyor. Filmde de rol aldığı için Yılmaz Karakoyunlu da bu değişikliğe izin veriyor, bu değişikliğe ses çıkarmıyor…

Roman ile film (senaryo) arasındaki farklılıklar

Romanda geçen azınlıklar ve Varlık Vergisi’ne muhatap olan azınlıklar Yahudi iken filmde bütün bu azınlıklar Ermeni olarak değiştiriliyor… Romandaki Musevi Leon, filmde birdenbire Ermeni Levon'a dönüşüyor… Varlık Vergisi’nde asıl mağdur Yahudiler iken filmde Varlık Vergisi sanki sadece Ermeniler'e karşı uygulanmış gibi görünüyor. Romanda Varlık Vergisi’ni ödeyemediği için Aşkale’ye çalışmaya gönderilen T.C. vatandaşı Yahudi asıllı iken, filmde bu vatandaş Ermeni asıllı yapılıyor... Romanda Yahudi asıllı vatandaş borcu bitip İstanbul’a dönerken filmde bu vatandaş çalışma koşullarının zorluğu nedeniyle Aşkale’de ölüyor…

Romanda geçen Yahudi karakterlerin filmde Ermeni karakteri haline getirilmesinin,1915 Ermeni tehcirinde yaşanan olayları kamuoyunda canlı tutmak için yapılan bilinçli bir değişim olduğu değerlendiriliyor…. 

Romanda, Varlık Vergisi 12 Kasım 1942 tarihinde uygulanmaya başlanıyor, 16 ay sürüyor ve yanlışlığı görülerek 15 Mart 1944 tarihinde yürürlükten kaldırılıyor. Ancak filmde varlık Vergisi yıllarca sürmüş gibi gösteriliyor…  

Filmde Varlık Vergisi’ni ödeyemeyen azınlıklar Aşkale’ye gönderiliyor. Bu kişilere çalışma kampındaki bir asker kendilerine “haklarını” bildiriyor: “Çalışmanız karşılığında devlet size günde 85 kuruş verecek, bunun 60 kuruşu yemeğe kesilecek, geriye kalan 25 kuruş, vergi borcunuzdan düşülecektir!”  Oysa kitapta bu sahne yer almıyor. Ayrıca Mahmut Goloğlu’nun ‘’Milli Şef Dönemi Türkiye Cumhuriyeti Tarihi III (1939 – 1945)’’ (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2017) adlı eserinde, Aşkale sürgünlerine 2,5 lira yevmiye hesaplandığı, bunun yarısının harcamalara kesildiği, geriye kalanının ise vergi borcundan düşüldüğü belirtiliyor (s. 177).

Filmde, romanda olmadığı şekliyle, bütün gayrimüslim unsurlar dürüst, ahlaklı, çalışkan, temiz ve hakkı yenmiş insanlar olarak sergileniyorken, bütün Türk karakterler ise haris, nobran, kaba, karakteri gelişmemiş, ahlaksız, fırsatçı, gözü paradan ve itibardan başka bir şeyi görmeyen uyanık tipler olarak tasvir ediliyor… Filmde, katil Niğdeli tüccar Türk iken onun karşısında melaike gibi bir Ermeni manifaturacı konuluyor…. Zaten film de Anadolu'dan İstanbul'a göç edip, arkadaşının yanına geçici bir süre için sığınan fırsatçı Durmuş'un, arkadaşı Bekir'in patronunun tüm varlığına ve karısına göz dikmesi ile başlıyor…

Filmin başlangıcında bir sahne yer alıyor. Bu sahnede, 1910’lu yıllarda, üniformalı bir Türk Paşa'sı on beş – yirmili yaşlardaki gelini Nora’ya ‘’Oğlum seni döllemezse, ben seni dölleyeceğim’’ diye tecavüz ediyor… Ancak filmde bu paşa kırklı yaşlarda gösteriliyor. Gerçekte böyle bir paşanın 1940’lı yıllarda doksanlı yaşlarda olması gerekiyor. Maksat Türklüğü aşağılamak olunca bu tür hatalar da görmezden geliniyor…

Şimdi daha iyi anlaşılıyor değil mi; neden bu film yapılır yapılmaz hiç piyasada gösterime girmeden doğrudan TRT’de yayınlandığı, neden filmin bol ödüllü olduğu, neden hemen yurt dışı gösterime girdiği ve neden benim Yılmaz Karakoyunlu’ya tepki gösterdiğim... 

Kitaptan birkaç cümle

Film izlenmeye değmez ama kitap okumaya değer diye düşünüyorum… Kitaptan hala günümüzde de geçerliliğini koruyan birkaç cümle almak istiyorum:

‘’Adalet vergiyi az ya da çok almak değildir; insana bütün haklarını teslim etmek sanatıdır.’’ (s.137)

‘’Bütün rejimlerde ahlaksızlık görülür. Bu saltanatta da vardır cumhuriyette de. Korku insanı ya sindirir ya kükretir.’’ (s.178)

‘’Servetin el değiştirmesi, mirasta da olur. Bir servet sınıf değiştiriyorsa işte o zaman fırsat doğuyor demektir. Her şey altüst olur. Bütün kültürlerin ahlakını değiştiren olay budur.’’ (s.183)

Kitaptan aktaracağım son cümle ise Türkiye Cumhuriyeti’nin son elli yılını anlatıyor:

"Kurtlar kuzunun bol olduğu yeri değil, sahipsiz kaldığı yeri severler..." (s.184)

Osman AYDOĞAN



Yorumlar - Yorum Yaz