• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam337
Toplam Ziyaret2913466

Azerbaycan – Ermenistan, Karabağ sorunu ve Türkiye’nin tutumu


Azerbaycan – Ermenistan, Karabağ sorunu ve Türkiye’nin tutumu

28 Eylül 2020

Dün, 27 Eylül 2020 günü akşamüzeri ajanslara acil koduyla şu haber düşüyor: ''Azerbaycan ve Ermenistan'ın Karabağ’da karşılıklı saldırılarında 23 sivil öldü''... Ardından her iki ülke de ilk ateşi karşı tarafın açtığını savunuyor. Her iki ülkede sıkıyönetim ve ayrıca da seferberlik de ilan ediliyor. Azerbaycan, "karşı saldırı neticesinde" Ermenistan işgali altında bulunan altı köyün kontrolünü ele geçirdiklerini duyuruyor… Ermenistan ise bunun gerçeği yansıtmadığı açıklamasını yapıyor…

1992 yılından beridir Ermenistan tarafından işgal edilen Karabağ'da durum bu sefer ciddi gibi gözüküyor...

Bugüne kadar çözülemeyen Karabağ sorununun birinci derecede iki taraftarı vardır: Ermenistan ve Azerbaycan… Ermeni tarafı; Ermenilerin Dağlık Karabağ’da nüfus olarak çoğunluğu teşkil ettikleri ve bu nedenlerle kendi kaderlerini belirleme hakkına sahip olduklarını iddia ediyor… Azerbaycan tarafı ise, Karabağ bölgesinin hukuki ve tarihi olarak kendilerine ait olduğunu, bölgedeki etnografik yapının, Rus ve Sovyet politikalarıyla suni olarak değiştirildiğini ileri sürüyor…

Bugünkü durumda Karabağ, resmen Azerbaycan'a bağlı, nüfusunun çoğu Ermeni olan, şu an Ermenistan işgali altındaki özerk bir bölgedir. Ancak işgal altında olan sadece Karabağ toprakları da değildir. Karabağ ile Ermenistan sınırı arasındaki Azerbaycan topraklarının da %9'u Ermenistan işgali altındadır.

Bugünkü ciddi durumu tam olarak anlayabilmek için küçük bir tarih turu yapmamız gerekiyor. 

Tarihi süreç

15 Mart 1917 tarihinde Rus İmparatorluğunun yıkılmasıyla Mehmet Emin Resulzade'nin mücadelesi sonucu 28 Mayıs 1918 tarihinde ‘’Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’’ kurulur… Her imparatorluğun dağılmasından sonra yaşanan etnik çatışmalar ve karşılıklı toprak talepleri gibi, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kurulur kurulmaz da Ermenistan, Azerbaycan’a karşı toprak iddiasında bulunur. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, 28 Nisan 1920'de ‘’Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’’ olarak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğine katılmasından sonra da Ermenistan’ın bu iddiaları devam eder.

Aslında Ermenilerin; Karabağ, Erivan ve Nahçıvan topraklarına ilişkin iddialarının başlangıcı 18. yüzyıla kadar uzanır. Ermenistan’ın tek hayali denizden denize (Hazar Denizi'nden Akdeniz’e) büyük Ermenistan'ı kurmaktır... 

Dağlık Karabağ

5 Temmuz 1921'de Rusya Komünist Partisi Merkezi Komisyonu, Kafkasya Bürosu Azerbaycan ve Ermenistan arasında barış için Azerbaycan sınırları içinde Şuşa şehri merkez olan ‘’Dağlık Karabağ’’a geniş özerklik verilmesini kabul eder… Bu karardan memnun olmayan Ermeniler 1923’te Dağlık Karabağ’ın Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne katılmasını gündeme getirirler.  

Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinin Ermenistan’a sınırı olmadığı için Azerbaycan Merkezi İcra Komisyonu'nun 7 Temmuz 1923 tarihli kararıyla merkezi Hankendi olarak Azerbaycan’ın terkibinde ‘’Dağlık Karabağ Özerk Vilayeti’’ oluşturulur.

Böylelikle SSCB ülkelerinde, Karabağ’da yaşayan Ermenilerden çok daha fazla sayıda Ermeni yaşamasına rağmen, sadece Azerbaycan’da özerk vilayet kurulmuş olur. Ancak Sovyetler Birliğinde yaşayan  Azeri Türkünün sayısı Azerbaycan’da yaşayan Ermenilerin sayısından çok daha fazla olmasına rağmen Azeri Türkleri, Ermenistan’dan özerk vilayet isteğinde bulunmazlar. Ermenistan’da 200 binden fazla Azeri Türkü yaşadığı halde, onlara kültürel özerklik vermediği gibi, 1948-1953 ve 1988 yıllarında çok sayıda Azeri Türkü Ermenistan’dan baskı ile zorla göç ettirilirler…

Özerk vilayetin Ermeni nüfusu zaman zaman ayrımcı sloganlar atarak Ermenistan’la birleşmeleri için protestolar yaparlar. Bu protestoların en büyüğü 1988 yılının Şubat ayında olur…

1987’de Azerbaycan ve Ermenistan arasında Dağlık Karabağ çatışmasının başlamasının ardından bu sorun 1991’in sonunda savaşa dönüşür…

1989 Kasım ayında SSCB Yüksek Sovyeti, Dağlık Karabağ’ın özerkliğinin kaldırılıp doğrudan Azerbaycan’a bağlanmasına karar verir. Daha sonra 1989 Aralık ayında Ermenistan Yüksek Sovyeti Moskova’nın kararını geçersiz sayarak Karabağ Özerk Bölgesinin Ermenistan’a birleştirildiğini açıklar…

26 Kasım 1991'de Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Yüksek Kurulunun kararıyla Sovyetler Birliği, Dağlık Karabağ’ın özerklik statüsünü kaldırır. . Aynı gün bağımsız Azerbaycan parlamentosunun kararıyla 7 Temmuz 1923 ve 16 Haziran 1986 tarihli kararlar hükümden düşürülerek Dağlık Karabağ’ın toprakları Hocavend, Terter, Goranboy, Şuşa ve Kelbecer idari bölgeleri arasında bölüştürülür. Sovyet Birliği'nin dağılmasının ardından Birleşmiş Milletler, Dağlık Karabağ’ı bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin toprağı olarak tanır…

Artık uluslararası hukuka göre Dağlık Karabağ, Azerbaycan'ın bir parçasıdır. Ancak yıllardır yapılan Ermeni göçleriyle nüfusun çoğunluğunu Ermeniler oluşturur... Ancak bu Ermeniler Azerbaycan yönetimine karşı çıkarlar.

Çatışmaların başlaması

Çatışmaların ilki 1988'de Karabağ Ermenilerinin, Karabağ'ın Sovyet Azerbaycan'dan Sovyet Ermenistan'a devredilmesini talep ettiği zaman başlar. Çatışma, 1990'lı yılların başlarında, geniş çaplı bir savaşa dönüşür.

Hocalı katliamı

1992 yılı boyunca Ermeni ve Rus askeri birlikleri, sınır boyunca Azeri köy ve yerleşim alanlarını yağmalayarak, buradaki insanları katleder. Ermeni vahşetinin en büyük örneği ise 26 Şubat 1992 yılında Karabağ’ın Hocalı kentinde sergilenir. Katliamda 63'ü çocuk, 106’sı kadın ve 70'i de yaşlı olmak üzere toplam 613 Azeri Türkü katledilir. Bu katliamda 150 Azeri Türkü de kaybolur. 1988-1994 arası yaşanan savaşta toplam 32 binden fazla sivil Azeri Türkü ve 16 bin civarında da Azerbaycan askeri öldürülür…

Bişkek Protokolü ve ateşkes

1994 yılında Azerbaycan ile Ermenistan arasında Bişkek Protokolüyle bir ateşkes imzalanır… Halen bir barış anlaşması imzalanmadığı için iki ülke arasındaki savaş hali hukuken hala devam etmektedir. Ancak Ermeniler sağlanan ateşkesi sık sık ihlal ederek, her geçen gün Karabağ’ın etrafındaki Azerbaycan topraklarını işgal etmeye devam ederler. Ateşkesin imzalandığı 1994 yılından bu yana Azerbaycan topraklarının yaklaşık yüzde 20’si Ermeni işgali altındadır.  Azerbaycan, bu ateşkes ile sadece Dağlık Karabağ bölgesini işgal altında kalmaz, Dağlık Karabağ’ın yanı sıra, Ağdam, Füzuli, Laçın, Qubadlı, Cebrayıl, Zengilan və Kelbecer ilçeleri de işgal altında kalır...

Bu sorunun çözümü için AGİT bünyesinde 1992 yılında eşbaşkanları ABD, Fransa ve Rusya olan Minsk Grubu kurulur. Minsk Grubunun çeşitli barış girişimlerine rağmen bir sonuç alınamaz…

Nisan 2016 olayları

1994 yılında imzalanan ateşkes bu şekilde 2016 yılı Nisan ayına kadar sürer. 2016 yılında 1 Nisanı, 2 Nisana bağlayan gece ve 27-28 Nisan günlerinde Ermenistan Silahlı Kuvvetleri sınır hattında Azerbaycan birliklerine ve sivil halka saldırır. Saldırı sonunda Azerbaycan tarafından Ermeni birlikleri önce geri püskürtülür sonra da Azerbaycan birlikleri 25 yıl aradan sonra ilk kez toprak kazanımı elde ederler.

2016 yılı Nisan ayında yaşanan bu dört günlük bir gerginlik, bu ateşkesten sonra o güne kadar yaşanan en şiddetli çatışma olur. O günden sonra iki ülke arasındaki gerginlik sürekli artar…

Temmuz 2020, Tovuz bölgesine yapılan Ermeni saldırısı

Yakın zamanda 12 Temmuz 2020 tarihinde sıcak çatışma ile iki ülke yine birbirleriyle karşı karşıya gelir. Bu çatışma, Ermenistan’ın Azerbaycan’ın Tovuz bölgesine saldırı ateşi açmasıyla başlar. Bu saldırılarda Azerbaycan’ın 11 askeri ve 1 tuğgenerali şehit olur.

Genelde çatışmalar daha çok Karabağ bölgesinde olurken bu sefer Ermeni saldırısı alışılmışın dışında Karabağ bölgesinin 200 km kuzeyinde bulunan Tovuz bölgesinde gerçekleşir. Tovuz Bölgesi; Türkiye ve Azerbaycan’ın önemli ulaştırma ve enerji projelerinin geçiş noktası üzerinde bulunmaktadır. Bakü-Tiflis demiryolu buradan geçmektedir. Bakü-Tiflis petrol boru hattı buradan geçmektedir. Güney Kafkasya boru hatları buradan geçmektedir. Ermenistan’ın bu stratejik bölgeye saldırması tabii ki tesadüf değildir, düşündürücüdür…

Bu saldırının hemen ardından Türkiye ile Azerbaycan arasında Azerbaycan’da ortak bir askerî tatbikat yapılır…

27 Eylül 2020 tarihinde yaşanan çatışmalar ve sonrası

Son olarak dün, 27 Eylül 2020 tarihinde her iki ülke de Karabağ’da karşılıklı saldırılarda 23 sivilin öldüğünü bildirir. Her iki ülke de ilk ateşi karşı tarafın açtığını savunur. Her iki ülkede sıkıyönetim ilan edilir. Her iki ülkede ayrıca seferberlik de ilan edilir. Azerbaycan, "karşı saldırı neticesinde" Ermenistan işgali altında bulunan altı köyün kontrolünü ele geçirdiklerini duyurur… Ermenistan'dan ise bunun gerçeği yansıtmadığı açıklaması gelir.

Bu son çatışmanın ne getireceği belirsizdir. Ancak Karabağ, Ermeni işgalinden kurtulmadığı sürece bu çatışmanın bölgeyi daha büyük sorunlara gebe bırakacağı aşikârdır. Bu çatışmanın ardında Rusya, Çin, İran ve İsrail’in de hesaplarının bulunduğu değerlendirilmektedir. Şimdilik Rusya sessizliğini korumaktadır.

Türkiye’ye bir eleştiri

Türkiye, bütün bu tarihi süreç boyunca ve özellikle Karabağ konusunda Azerbaycan’ı resmi söylemlerin aksine hep yalnız bırakır. Türkiye’nin bütün hamasi sözleri sadece iç kamuoyuna yönelik olur. Ancak fiiliyatta Azerbaycan’a Türkiye tarafından somut bir destek sağlanmaz. Sadece Azerbaycan’a karşı değil, Türkiye tüm Orta Asya Türklerine, Kerkük Türklerine de karşı ilgisizdir. Ancak umulur ki bu son olaylarda Türkiye gerçekten desteğini Azerbaycan’dan esirgemez.

Türkiye’nin Azerbaycan’a karşı vahim günahları

Türkiye’nin Azerbaycan’ı yalnız bırakmasının hikâyesi uzun ve hazindir. Burada çok kısa olarak Türkiye’nin vahim günahlarını sıralamak istiyorum:

Boraltan Köprüsü katliamı

İkinci Dünya Savaşı yıllarında neredeyse tüm Türk coğrafyası Sovyetler tarafından işgal edilir. Komünist rejim kendisine karşı tehlike olarak gördüğü her şeyi yok eder. Özellikle Türklerin yaşadığı ülkelerde taş üstünde taş bırakmayan ve insanları sürgün eden komünist rejim Azerbaycan’daki Türkleri de hedef alır. 146 aydın Azeri Türkü Sovyet rejiminin katliamlarından kaçarak kendilerine “anayurt” olarak gördükleri Türkiye’ye sığınmak isterler.

Azerbaycan’daki Sovyet komünist birliklerinden kaçmayı başaran bu Azeri Türkü aydınlar, Iğdır’daki sınır kapısına yakın bölgedeki Aras Nehri üzerinde bulunan Boraltan Köprüsü’nü geçerek Türkiye sınır karakoluna sığınırlar. Bu Azeri Türkü aydınlar Türkiye’ye sığınarak kurtulduklarını düşünürler. Ancak bu 146 Azeri Türkü aydın, Türkiye tarafından Sovyet Komünist Rejime iade edilir. Ruslara teslim edilen 146 Azeri Türkü, hemen elleri ayakları oracıkta bağlanarak Boraltan Köprüsünün öbür tarafında, Boraltan Köprüsünün bu tarafındaki Türk askerlerinin gözleri önünde kurşuna dizilirler…  Bazı kaynaklara göre iade edilen Azeri Türklerinin sayısı 407’dir… Azerbaycan’ın büyük milli şairi Almas Yıldırım, bu olayı “Dönek Kardeş” adlı bir şiirinde de dile getirir…

Hocalı katliamı

26 Şubat 1992 yılında Karabağ’ın Hocalı kentinde sergilenen katliamda 63'ü çocuk, 106’sı kadın, 70'i yaşlı olmak üzere toplam 613 Azeri Türkü katledilir.  Bu katliamda 150 Azeri Türki de kaybolur. Bu katliam esnasında o zamanki Başbakan Süleyman Demirel, “Rusların Kızıl Orduları ile yirmi yedi bin atom başlıklı füzeleri var” diyerek, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Elçibey’in Hocalı’daki yaralıları taşımak için tahliye maksadıyla talep ettiği dört helikopteri vermez. Bunun üzerine Azerbaycan Cumhurbaşkanı Elçibey, “Türkiye’den dört tane helikopter istedim vermediler, ben daha ne isteyeceğim?” diye sitemde bulunur. Cumhurbaşkanı Turgut Özal da bu katliam için, “Bunda üzülecek ne var? Onlar Şii, biz Sünni’yiz. Onlara İran yardım etsin” diye demeç verir…

Ermeni açılımı

10 Ekim 2009 tarihinde, İsviçre’nin Zürih kentinde Türkiye ve Ermenistan arasında, “Diplomatik ilişkilerin tesisi” ve “İkili ilişkilerin geliştirilmesi” başlıklı iki protokol, iki ülkenin dışişleri bakanları tarafından, ABD, Rusya ve İsviçre dışişleri bakanlarının da hazır bulunduğu bir ortamda imzalanır. Türkiye ile Ermenistan arasındaki son resmi belgenin 13 Ekim 1921’de Kars’ta imzalandığını düşünülürse bu protokollerin ne kadar büyük önem arz ettiği görülür.

Bu protokollere göre;  iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden inşa edilmesi, Türkiye ve Ermenistan’ın karşılıklı olarak temsilcilikler açması, dışişleri bakanlıkları arasında düzenli siyasi istişarelerin yapılması, Türkiye ve Ermenistan aralarındaki sınırın protokolün yürürlüğe girmesinden itibaren 2 ay içerisinde de açılması ve tarihsel sorunlar için de kaynak ve arşivlerin tarafsız bilimsel incelemesini yapmak üzere bir alt komite kurulması öngörülür…  

Gerçi bu protokoller her iki ülkenin meclislerinde onaylanmaz ama Karabağ sorunu çözülmeden yapılan bu protokoller Azerbaycan’ı derinden incitir.

Bu protokollerin imzalanmasından hemen sonra Bursa’da 14 Ekim 2009 tarihinde yapılan Türkiye-Ermenistan futbol maçına Türkiye, Azerbaycan bayraklarının stada sokulmasını yasaklar. O zamanki Bursa Valisi Şahabettin Harput, devletin resmi ajansı Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada, “Azerbaycan bayrağı veya başka türlü flama ve sloganlarla buraya gelip, maç seyretmeye müsamaha göstermeyeceğiz ve müsaade etmeyeceğiz” diye açıklamada bulunur. Ve stada bir tane bile olsa Azeri bayrağı alınmaz. Maça getirilen Azeri bayrakları da toplatılır.  

Bu maçtan bir yıl önce de 6 Eylül 2008'de Ermenistan’da Ermenistan – Türkiye milli maçı yapılır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Ermenistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın davetiyle Türkiye-Ermenistan milli maçını seyretmek için Ermenistan'a gider. Maçtan önce Ermenistan başkanlık sarayında Gül ve Sarkisyan arasında 1.5 saatlik ikili bir görüşme yapılır. Görüşmede ikili ilişkilerdeki sorunlar, işgal edilmiş Azerbaycan toprakları ve Kafkasya İstikrar ve Güvenlik Pakt'ı görüşüldü. Görüşmede ayrıca Türkiye-Ermenistan arasındaki düzenli istişare mekanizması sayısının arttırılması, görüşmelerin dışişleri bakanları seviyesine çıkartılması, ay sonundaki BM zirvesinde iki Cumhurbaşkanının tekrar bir araya gelmesi, tarih komisyonu oluşturulması konusundaki çabaların hızlandırılması, ekonomi alanında bir komitenin daha oluşturulması kararlaştırılır.  

Aslında bu davet yalnızlıktan kurtulmayı hedefleyen Ermenistan'ın spor kılıfı giydirilmiş bir diplomasi oyunudur. Ermeniler için bu ziyaretin önemi iki ülke arasındaki meseleleri görüşerek çözmekten çok sınırların açılmasına gidilen bir yoldur.  

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Ermenistan ziyareti en çok Azerbaycan tarafından eleştirilir. Halkın sert tepkisine karşı Azerbaycan yönetimi daha temkinli davranmayı tercih eder. Azerbaycan, "Bu ziyaret Azerbaycan-Türkiye ikili ilişkilerini bozmaz ama bu ziyaret Türkiye-Ermenistan diplomatik ilişkilerinin başlatılması ziyaretiyse Azerbaycan bundan rahatsızdır" şeklinde remi görüşünü bildirir.

Türkiye'nin Ermenistan’a karşılıksız yaptığı jestler

* 1988'de Ermenistan'da gerçekleşen Spitak Depremi'ne Türkiye yardım malzemesi gönderir.

* 23 Ağustos 1990'da kabul edilen Ermenistan Bağımsız Bildirgesi'nin 11. maddesinde Doğu Anadolu'dan Batı Ermenistan olarak bahsedilir… Türkiye buna ses çıkarmaz.

* Şubat 1991'de Ermenistan Parlamentosu'nun kabul ettiği yasayla Türkiye-Ermenistan sınırlarını belirleyen 1921 Kars Anlaşması'nı tanımadığını ilan eder. Türkiye yine ses çıkarmaz.

* 16 Aralık 1991 Türkiye tüm bunlara rağmen Ermenistan'ın bağımsızlığını tanır.

* 1993'de Türkiye, savaşta zor durumda olan Rusya ve ABD'den yardımın gelmesini bekleyen Ermenistan'a buğday ve elektrik yardımında bulunur.

* 5 Temmuz 1995'de yapılan referandumla kabul edilen Ermenistan Anayasası'nın 13. maddesinin 2. paragrafında, Türkiye'de bulunan Ağrı Dağı, "Ermenistan'ın devlet simgesi" olarak nitelendirilir. Türkiye yine ses çıkarmaz.

* 1995'de Türkiye Ermenistan'a h-50 hava koridorunu açar…

* 16 Ekim 2003'de Türkiye Ermenistan'a hava sahasını açar…

* Şubat 2007'de Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan arasında imzalanan demiryolu projesinin 11. maddesinde Ermenistan’a işgalden vazgeçmesi ve projeye katılması teklif edilir. 24 Temmuz 2008'de projenin Kars'taki temel atma töreninde Abdullah Gül açıkça Ermenistan'ın işgalden vazgeçerek projeye katılmasını ister…

* 29 Mart 2007 Türkiye Ermeni kilisesi Akdamar'ı onarır ve törenle açar.

* 24 Nisan 2008 Türk bayrağının yakılıp, çiğnendiği tarihte Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan 1915 olaylarıyla ilgili Ermenistan dış politikasını şöyle açıklar: "Ermeni soykırımının uluslararası alanda tanınması ve kınanması Ermenistan dış politikasının vazgeçilmez ve meşru bir parçasıdır. Bütün Ermenilerin ana vatanı olarak Ermenistan, tarihi adaletin tecelli etmesi için çabalarını devam ettirmek zorundadır." Türkiye yine tepkisizdir. Pardon sürçü lisan ettim. Türkiye tepkisiz olur mu: Türkiye, Ermeni açılımına devam eder…

Neyse konu uzun... Konu Karabağ… Siz tarihe bir göz atın da siyasetçilerin hamaset dolu ‘’İki devlet tek millet’’ sözlerine pek inanmayın. Onu, bir darbeyle iktidardan uzaklaştırılırken Türkiye'nin eli böğründe seyrettiği, Atatürk ve Türkiye aşığı, Azerbaycan'ın ilk Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey söylüyordu…

Osman AYDOĞAN


Yorumlar - Yorum Yaz