OYAK hakkında bilmediklerimiz
20 Haziran 2021
Tarih deyince varsa yoksa harplerin, savaşların tarihi aklımıza gelir.. Falan padişah, falan padişaha savaş ilan etti. Savaş da şöyle böyle yapıldı. Sonunda da şu padişah kazandı. Hadi biraz öte siyasi tarih. Hepsi bu…
Bu tarih bilimi değil aslında…
Ekonomik ve Sosyal Tarih
Benim çok geç keşfettiğim Fransız tarihçi Fernand Braudel (1902– 1985) tarihi böyle anlamaz. Braudel’e göre tarihçinin görevi sosyal ve tarihi değişim sürecinin bütünlüğünü yakalayabilmektir. Braudel’e göre tarih; hızlı değişenden (olay) çok yavaş değişeni (olgu) araştırılan bir bilim dalıdır. Braudel’e göre bilim de ekonomi ve sosyal gelişmeyle ilerler.
Braudel’in bu görüşleri; bizden Halil İnalcık, Fuad Köprülü, Ömer Lütfi Barkan gibi Türk tarihçilerini de etkiler… Bu sayede ülkemizde geleneksel siyasi tarihten “ekonomik ve sosyal tarih”e geçiş Ömer Lülfi Barkan’la başlar, Halil İnalcık’la devam eder... İşte tam da bu nedenle Halil İnalcık, Braudel gibi düşünerek, “Osmanlı, Avrupa ekonomisinin merkantilizme geçişini anlayamadı” diye yazar. (Merkantilizm yani ticaret devrimi, sermaye birikimi...) Çünkü Braudel, daha 1700’lü yıllarda İngiltere’de “Artık hiç kimse kasalarda para tutmamakta, cimriler bile varlığını (piyasada) dolaştırmakta” diye yazar. (‘’Maddi Medeniyet ve Kapitalizm, 1400-1800’’, İz yayıncılık, 1996)
Merkantilizm, varlık, servet ve sermaye
İyi güzel de, Doğu Roma geleneğini devam ettirerek ekonomisini fetih-ganimet-vergi esasına dayandıran Osmanlı, Avrupa ekonomisinin merkantilizme geçişini anlayamadı da Atatürk’ten sonra Türkiye Cumhuriyeti ve günümüzde yaşayanlar anlayabildi mi? Ne yazık ki anlayamadı… Hala günümüzde üniversitelerin ekonomi bölümü birinci sınıfında anlatılan servet ve sermaye farkını anlamış değiliz. Hala Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ikinci ev, araba, arsa, altın ve döviz almayı (servet sahibi olmayı) yatırım zannediyorlar. T.C vatandaşları tarafından hala ''sermaye''nin ne demek olduğu anlaşılmış değildir. Vatandaşlar bir tarafa devlet de anlamış değildir. Devlet de izlediği politikalarla vatandaşı yatırım olarak ikinci ev, arsa, tarla, altın ve döviz almaya itiyor. Bugün için Ege ve Akdeniz kıyılarına yazlık diye beton olarak gömülen milli servet, sermayeye dönüşmüş olsaydı eğer bugün Türkiye’nin çehresi çok daha farklı olurdu… Fakirliğimiz, yoksulluğunuz bundandır; varlığımızın, servetimizin sermayeye dönüşmemiş olmasındandır…
Osmanlı, merkantilizmi atlayarak, sermaye biriktirmeden üretmeden yaşamaya çalıştı. Başaramadı. Günümüzdeki Osmanlı sevdalıları da aynı politikayı güdüyorlar: Üretmeden yaşamak, üretmeden zengin olmak. Bu nedenle Osmanlının ardılı olduğunu iddia edenler, Cumhuriyetin bütün kazanımlarını ve Cumhuriyetin bütün varlıklarını Osmanlının ganimet anlayışıyla sattılar. Osmanlı gibi halkı ÖTV, KDV, stopaj diye dolaylı vergiye boğdular. Kaynak yaratmadan yandaşlarına kaynak aktardılar. Kendi zenginlerini yarattılar. Halbuki üretime dayanmayan her zenginlik, halkın varlığından çalınan bir hırsızlıktır...
Geçen günlerde bu sayfalarda yazdığım ‘’Ülkenin Fotoğrafı’’ başlıklı yazımda bahsettiğim gibi keşke ülkede onlarca Koç, Sabancı ve Eczacıbaşı olsaydı. Bu aileler 80-90 yıldır üretim yapıyorlar, istihdam yaratıyorlar, vergi veriyorlar, sosyal sorumluluk alanında, toplum, eğitim ve kültür alanlarında yatırım yapıyorlar, hizmet veriyorlar. Eğer bu aileler zenginseler bu zenginliklerini 80-90 yıldır yaptıkları üretime borçlular…
Bir de günümüzün sonradan görme zenginlerine bakın. Bu zenginlerin, üretime dayanmayan zenginlikleri aslında hırsızlıklarındandır…
Uzuuun bir giriş oldu ama OYAK'ı anlamak için ihtiyaç vardı. Şİmdi gelelim OYAK’a…
OYAK
OYAK (Ordu Yardımlaşma Kurumu), 1 Mart 1961 tarih ve 205 sayılı Kanun ile kurulmuş, özel hukuk hükümlerine bağlı, TSK mensuplarının yardımlaşma ve emeklilik fonudur. OYAK’ın kaynağı üyelerinden her ay düzenli olarak maaşlarından %10 oranında kesilen aidatlarla birlikte iştiraklerinden gelen kârlardan oluşur. Aslında OYAK, günümüzde ülkemizde yerleştirilmeye çalışılan BES’in erken dönem bir örneğidir.
Aslında OYAK, Türkiye’de bu anlamdaki tek kurum da değildir. OYAK’tan daha önce 1943 yılında kurulan İLKSAN (ilkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı) vardır, 1952 yılında kurulan POLSAN (Polis Bakım ve Yardım Sandığı) vardır… Ve daha niceleri… Ancak bütün bu kurumlar ne yazık ki siyasetçilerin müdahaleleri ve basiretsiz yöneticileri sayesinde üyelerinin tasarruflarını sermayeye ve üretime dönüştüremedikleri için bir varlık göstermediler. Demirel’in ‘’verdimse ben verdim’’ sözü (İLKSAN için) hala hafızalardadır.
OYAK ise üyelerinden yaptığı kesintileri (tasarruflarını) sermayeye ve üretime dönüştürerek KOÇ Grubu gibi Sabancı Holding gibi, Eczacıbaşı gibi yatırımlar yaparak, fabrikalar kurarak günümüzde büyük bir ekonomik kuruluş haline gelmiştir. Bugün için OYAK; üretim yapan, istihdam sağlayan, vergi veren, fabrikaları, şirketleri, ortaklıkları olan bir emeklilik fonudur… Ayrıca diğer ticari şirketlerden farklı olarak, OYAK'ın kendi üzerine kayıtlı bir mal varlığı bulunmamaktadır. Mal varlıklarının tamamı hisseleri karşılığı üyelerinin üzerindedir…
OYAK'ın yönetiminde sivil devlet memurlarıyla birlikte muvazzaf askerler de vardır.
Gelelim güncel konulara ve tartışmalara…
OYAK ile ilgili güncel iki konu var. Birincisi eski OYAK yönetimi ve yeni OYAK yönetiminin mukayese edilmesi, diğeri de OYAK’ın geçen sene Demirören Grubundan TOTAL Akaryakıt Dağıtım Şirketi’ni ve bu sene Sanset Gıda ve Tamek'i satın almasıdır…
Eski OYAK yönetimi ve yeni OYAK yönetiminin mukayesesi
Birinci konuya gelecek olursak; yani OYAK’ın eski ve yeni yönetimin, özellikle eski Genel Müdür Çoşkun ULUSOY ile yeni Genel Müdür Süleyman Savaş ERDEM’in mukayesesine… Önce şunu söylemek istiyorum; ne eski Genel Müdür Çoşkun ULUSOY’u ne de yeni Genel Müdür Süleyman Savaş ERDEM’i tanımışlığım vardır… Ben burada sadece bilgi aktaracağım…
OYAK, bugünkü kurumsal kimliğine ve büyüklüğüne ulaşmışsa eğer bunda eski ve yeni yönetim kadrosunda yer alan bütün yöneticilerin büyük katkısı ile olmuştur. OYAK’ın Erdemir ve İsdemir’i alması, çimento sektöründe büyümesi ve yurtdışı yatırımlarının büyük çoğunluğu eski Genel Müdür Çoşkun ULUSOY zamanında gerçekleşmiştir.
Ancak eski yönetim iyiydi, yeni yönetim iyi değildi şeklinde bir mukayese yapmanın pek de uygun olmadığını düşünüyorum. Sadece yönetimlerin yaklaşımları farklı olmuştur. Bu bölümde eski ve yeni yönetimin bir konudaki yaklaşımlarını esas alarak mukayese etmek istiyorum:
OYAK’ın İstanbul’da piyasaya dönük olarak yaptığı bir konut projesi var: OYAK Dragos.. Burasının arazisi yine bir OYAK şirketi olan OMSAN Lojistiğin tır parkı idi… Yani arazi OYAK’ın kendi arazisi idi. Eski yönetim, eski Genel Müdür Çoşkun ULUSOY, burayı satılığa çıkarmıştı, hem de ulusal gazetelerde boy boy ilanlar vererek… Tam satış gerçekleşecekken OYAK’ta yönetim değişti… Genel Müdür Çoşkun ULUSOY, OYAK’tan ayrıldı ve yerine Genel Müdür Süleyman Savaş ERDEM geldi. Yeni Genel Müdür Süleyman Savaş ERDEM’in de ilk işi bu satışı iptal etmek oldu... Bu arsa üzerine OYAK Dragos adı altında konut ve ofis projesi yapılarak uygulandı. OYAK Dragos Projesi tanıtım satışında konutların tamamı neredeyse aynı gün satıldı…
Yine aynı şekilde Ankara Söğütözü’nde OYAK Renault Mais’in bir servis istasyonu vardı, tam da Armada AVM karşısında. Arsası OYAK’ındı… Söğütözü’nde hem de Eskişehir yolu üzerinde… Eski Genel Müdür Çoşkun ULUSOY burayı arsa olarak satar... Rahatlıkla OYAK bu arsaya kendisi bina yapıp kendisi satabilirdi tıpkı yeni Genel Müdür Süleyman Savaş ERDEM’in Dragos arazisinde yaptığı gibi…
Benzer şekilde İstanbul’un en kıymetli bir yerinde, Büyükdere Caddesinde, yine OYAK Renault Mais’in bir servis istasyonu vardı... Eski Genel Müdür Çoşkun ULUSOY, OYAK’ın Ankara Söğütözü arazisi gibi İstanbul Büyükdere Caddesindeki bu kıymetli araziyi de arsa olarak satar…
OYAK, her iki araziyi (Söğütözü ve Büyükdere Caddesi) satmayıp da Dragos arazisi gibi konut ve/veya ofis projeleri yapıp satabilirdi. Çünkü OYAK’ın inşaat şirketi vardı, OYAK’ın çimento fabrikaları vardı, OYAK’ın demir çelik fabrikaları vardı, OYAK’ın nakliye şirketi vardı. Eğer OYAK, bu arsaları satmayıp da bu arza üzerine konut/ofis yaparak satsaydı misli misli fazla OYAK’a gelir getirirdi.
OYAK Bank’ın da eski Genel Müdür Çoşkun ULUSOY zamanında satıldığını hatırlatmak istiyorum…
Demem o ki eski yönetim ile yeni yönetimin mukayese edilmesinin pek uygun olmadığıdır. OYAK’ta, görev alan her yönetim, şimdiki yönetim dâhil, OYAK’ı hep bir üst sınıfa taşımışlardır.
TOTAL’in satın alınması
İkinci konu: OYAK’ın geçen sene Demirören Grubundan TOTAL Akaryakıt Dağıtım Şirketi’ni satın alması…
OYAK Demirören Grubuna ait TOTAL ve M’OİL petrol dağıtım şirketlerini geçen sene satın aldı.
Geçen yıllarda görevim gereği bayi zincirleri olan bir petrol şirketinin her ay yapılan yönetim kurulu toplantılarına beş yıl boyunca katılmıştım. Bu şekilde petrol sektörü konusunda da bilgi ve deneyimim oldu… Bu nedenle de OYAK’ın bu girişimi hakkında sağlıklı bir bilgi verebileceğimi düşünüyorum…
Petrol dağıtım ve istasyon işletme işi Türkiye’nin en karlı sektörüdür… Petrol satışında karın yüzde 45’dağıtıcı firma (Petrol Ofisi, BP, OPET, SHELL vb), yüzde 55’ini ise bayiler alıyor.
Türkiye’de çok miktarda (13.000 civarında) petrol istasyonu var ve bu da sadece bayi karlılığı düşürüyor. Çok sayıda petrol istasyonu olması dağıtıcı karını etkilemiyor.
OYAK tabii ki petrol istasyonu almadı, petrol dağıtım şirketi aldı. Burada da önemli olan dağıtım yapacağı istasyon yani bayi sayısı. Satışta adı geçen her iki dağıtım şirketinin de istasyon sayıları 400 lü rakamların üzerinde… Toplamda da 900’ü geçen sayıda istasyon eder ki bu da iyi bir rakam.
Bayilerin dağıtım şirketleri ile olan sözleşmeleri beş yıl sürelidir. Beş yılın sonunda bayi dağıtım şirketini değiştirebiliyor. Bayiler güçlü dağıtım şirketleriyle çalışmak isterler. OYAK, TOTAL’i aldıktan sonra öyle zannediyorum ki gücü ve imajı nedeniyle diğer dağıtım şirketlerinden de bayi transfer edecektir. Bu şekilde de bayi sayısı bin rakamının çok çok üstünde olacaktır.
Bu karlı sektörü Demirören Grubunun terk nedeni grubun mali sıkıntı içinde olmasıdır… Demirören Grubu küçülerek kendisi için bu zor dönemeci atlatmak istemiştir.
Bu sektör karlı olmasa BP, SHELL o kadar yatırım yaparlar mıydı?
OYAK'ın satın alacağı iki şirketin 2019 sonu itibarıyla sektör satışlarındaki payı yüzde 5,8 ve toplam satış miktarı da 1 milyon 749 bin 705 ton idi…
Ayrıca; OYAK’ın Erdemir’den Renault’a, Çimento Fabrikasından OMSAN’a (Nakliye şirketi) şirketlerinin petrol ihtiyacını da kendi şirketi olan TOTAL’den karşılayacaklardır…
Ayrıca OYAK’ın üyelerinin alacakları indirim kartıyla akaryakıtlarını TOTAL’den alaca değerlendirilmektedir. OYAK’ın 2020 yılı Ocak ayı itibarıyla üye sayısı 419.637’e ulaşmıştı. Bu sayı hiç de azımsanmayacak bir rakamdır.
Ayrıca OYAK'ın bu şirketleri alarak akaryakıt pazarında yüzde 100 yerli bir firma olarak faaliyet gösterecek olması da çok önemli bir gelişmedir. Akaryakıt sektöründe en büyük ilk dört firma (Petrol Ofisi, BP, OPET, SHELL) içerisinde OPET haricinde başka yerli firma bulunmuyor. Bu satın alma işlemiyle OYAK, akaryakıt sektöründe beşinci sırada yer alıyor. TOTAL’in yerli bir firma olmasının yerli şirketleri tercih eden müşteriler tarafında pozitif bir etki yaratacağını değerlendiriyorum.
Ayrıca OYAK bu şirketleri Demirören'den hiç de pahalı veya ucuza almış da değildir. Bu tür şirket satışları/alışları uluslararası denetim ve danışmanlık hizmetleri sunan aracı bir şirket tarafından yapılır ve fiyatını da bu şirket ciddi piyasa araştırması yaparak belirler. OYAK ile Demirören arasında TOTAL’ın alımı esnasında hangi danışmalık şirketi kullanıldı bilmiyorum. Demek istediğim OYAK, TOTAL’i piyasa değeri ne ise onu vererek satın almıştır.
Bir bilgi daha:
OYAK Enerji
OYAK akaryakıt sektöründe acemi de değildir. OYAK, akaryakıt sektöründe 1990'da Elf markasıyla faaliyet gösteren SELYAK'a ortak olarak girmişti. OYAK’ın buradaki payı yüzde 32 seviyesindeyken, Fransız Elf şirketinin payı yüzde 68 seviyesinde bulunuyordu. Şirketlerin ortaklığı Elf'in TOTAL ile birleşmesine kadar 12 yıl devam etti. Bu birleşme ile OYAK, 2002'de akaryakıt sektöründen çekilmişti. OYAK, Demirören Holding'den Güzel Enerji (TOTAL) ve M Oil'i satın almasıyla 18 yıl aradan sonra akaryakıt sektörüne geri dönmüş oldu…
Ayrıca OYAK enerji sektöründe de yeni değildir. OYAK’ın faaliyet gösterdiği Erdemir Enerji, OYAK Enerji, Ayas Enerji ve İSKEN şirketlerine TOTAL de eklenmiş oldu.
OYAK’ın Milangaz’ın da satın alınması da çok önemlidir. Çünkü otogaz, akaryakıt sektörünün istasyon bacağının çok kritik bir noktasını oluşturmaktadır.
Özet olarak şunu söyleyebilirim: OYAK karlı bir yatırım yapmıştır. Türkiye’de ekonomide üretim değil satış ödüllendirilmiştir. OYAK da petrol satacaktır. Bayi olarak da değil, dağıtıcı olarak.
Sanset Gıda ve Tamek’in satın alınması
OYAK’ın, dünya fındık üretiminin %70’ini karşılayan ülkemizde fındık işleme tesisi olan ve katma değer üreten ve bünyesinde Sagra ile birlikte Sarelle, Tadelle ve Gol markaları bulunan Sanset Gıda Şirketini de satın almasını akıllı bir yatırım olarak değerlendiriyorum.
Artan nüfus ve değişen iklim koşulları gıda sektörünün hem ülkemizde hem de dünyada stratejik konumunu güçlendirmektedir. Buna paralel olarak sektör küresel gelişmelerden görece daha az etkilenmekte, sürdürülebilir bir biçimde büyümeye devam etmektedir. Bu doğrultuda Tamek Gıda’nın varlıklarının satın alınması OYAK’ın vizyonuna önemli bir katkı sağlayacağını değerlendiriyorum.
Burada esas konu ‘’Gıda ve Tarım’’ bünyesinde yer alan OYAK’ın şirketi HEKTAŞ, gıda sektörüyle içi içe geçmiş, birbirinin tamamlayıcısı olan tarım sektöründe 65 yıllık deneyime sahip olmasıdır. Son 5 yılda 7 katlık bir büyüme gerçekleştiren HEKTAŞ’ın deneyimlerini gıda sektöründe kullanmak için Tamek alımının yararlı olacağını düşünüyorum.
Urla, İstanbul ve diğer gayrimenkul projeleri
Bir de OYAK’ın Urla’daki arazileri üzerine yapıp da satacağı villa projesi eleştiriliyor. OYAK, Urla’daki kendi arsası üzerine kendi inşaat şirketine yaklaşık 300 adet villa yaptıracak ve bu villaları günün koşullarına uygun olarak üyelerine sunmuş olacak. Buna ilave olarak şu sıralar İstanbul Başakşehir’de de kâr amaçlı bir proje yürütülüyor. Bu projeler OYAK’ın üyelerine dönük olarak sosyal amaçlı yaptığı projeler değildir.
Takip edebildiğim kadarıyla Yalova Çiftlikköy, Ankara Ballıkyumcu bölgelerinde ileriye dönük gayrimenkul yatırımları da son hız devam ediyor. Kesinlikle bundan sonraki yıllarda üyelere gerek konut üretimi gerekse kâr amaçlı projelerle geleceklerdir.
Ancak, OYAK'ı eleştirenler, OYAK tarihinde tek seferde tamamlanan ve bitirildiğinde çok ciddi teveccüh gören 1876 konutluk Göksupark projesini ve sosyal yaşam alanını neden eleştirmiyorlar?...
Sonuç
Girişte anlattığım gibi tasarruflarınızı, varlıklarınızı, servetinizi sermayeye dönüştürmezseniz kaybedersiniz. Üretemezseniz kaybedersiniz. Tasarruflarınızla oluşan servetinizi ikinci ev, tarla, arazi, arsa, araba, döviz ve altın olarak tutarsanız kaybedersiniz. OYAK da üyelerinin tasarruflarını sermayeye dönüştürüyor. Yazımın girişinde verdiğim gibi keşke ülkede onlarca Koç, Sabancı ve Eczacıbaşı olsaydı, keşke OYAK gibi onlarca meslek emeklilik fonu olsaydı, keşke siyasiler dokunmasaydı da İLKSAN da POLSAN da OYAK gibi olsaydı… İşte o zaman Türkiye’nin çehresi çok çok daha farklı olurdu…
Dünyadaki ve ülkemizdeki gerek ekonomik kriz esnasında koca koca firmalar konkordato ilan ederken, batarken OYAK’in bütün şirketlerinin kâr elde ediyor olmasını önemsiyorum.
Uzun uzun anlattım ama bilgi sahibi olmayanların fikir sahibi olduğu bir ülkedir Türkiye.
Kazım Karabekir’in kızı Hayat Karabekir Feyzioğlu, Genelkurmay Karargâhında yapılan bir anma töreninde de şöyle konuşur: “Babamın bir sözü vardır, sık sık tekrarlamak ihtiyacı duyarım; ‘Vatandaş! Yanlış bilgi felaket kaynağıdır. Her işin evvela hakikatini ara ve öğren! Sonra münakaşasını istediğin gibi yap! Birincisi vicdanına, ikincisi seciye ve irfanına dayanır.’ ”
Arz ederim…
Osman AYDOĞAN