• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam924
Toplam Ziyaret2891798

Duvardaki resim


Duvardaki resim

18 Kasım 2020


Bugüne gelmeden –mutat olduğu üzere- kısa bir tarih turu yapalım… İkinci Dünya Savaşına gidelim... Önce Romanya sonra da Türkiye’den iki örnek vermek istiyorum…

II. Dünya Savaşında Romanya’da kahvelerdeki duvar resimleri

Hitler Romanya üzerinden Moskova’ya giderken işgal ettiği bölgelerde kahvelerde duvarlarda Hitler’in fotoğrafı vardır… Hitler Moskova’da bozguna uğrayıp çekilirken ve arkasından da Rus askerleri gelirken yine aynı kahvelerdeki duvarlarda da bu sefer Stalin’in fotoğrafı vardır. Burada tuhaf olan bu fotoğrafların arkalı önlü olmalarıdır; bir yüzünde Hitler’in fotoğrafı, diğer yüzünde ise Stalin’in fotoğrafı. Çünkü bazı bölgeler birkaç kez el değiştirirler.

II. Dünya savaşındaki Türkiye’deki resim

Türkiye II. Dünya Savaşına katılmadığı için kahve duvarlarında değişen fotoğraflar yoktur ama ülke siyasetinde değişen fotoğraflar vardır.


Yine Hitler Moskova’ya ilerlerken Türkiye’de ne kadar solcu varsa tutuklanırlar… Hitler Moskova’da bozguna uğrayıp çekilirken ve Ruslar karşı taarruza geçmişken de bu sefer de solcular serbest bırakılıp ülkede ne kadar Türkçü, Turancı, milliyetçi varsa onlar tutuklanırlar.

Bu konuyu açayım…

İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıç yıllarında Almanya ve İtalya’nın başını çektiği milliyetçi blok Avrupa’da hızla ilerlerken Türkiye savaşa girip girmemek konusunda kararsızdır… Her iki taraftan gelen baskılara direnmektedir. Bu günlerde Türkiye’deki Turancılar savaşa Almanya’nın yanında savaşa girerek Kafkasya’daki Türklerle birleşmenin doğru olduğuna inanmaktadırlar… Bunu gören ve durumdan faydalanmak isteyen Alman hükümeti de bu konuda Turancılara destek verir…

Almanya'nın o dönemki Ankara büyükelçisi von Papen Turancı çevrelerle görüşerek Orta Asya Türk cumhuriyetleri hakkında bilgi toplar ve destek arar… 1942 yılında Almanya Sovyetler'e doğru ilerlemekteyken Alman Büyükelçi von Papen İsmet İnönü ile de görüşür… Büyükelçi tarafsız kalmaya kararlı İnönü’den beklediği desteği bulamaz… Ancak İnönü, Alman desteğiyle süren Turancı akımların pek fazla üzerine giderek Almanya’nın tepkisini çekmek de istemez… Hatta Nazım Hikmet gibi, Sabahattin Ali gibi solcular hapislerde süründürülürken Turancılar baş tacı edilir, resmî ideoloji tarafından hoşgörüyle karşılanır, hatta bizzat hükümetten destek bulur… Ta ki Ruslar Alman kuşatmasını kırarak Avrupa’ya doğru ilerlemeye başlayıncaya kadar...

Almanya'nın savaşı kaybedeceği anlaşılınca rüzgâr tersine döner…

1944 tarihine kadar faşist Almanya’ya şirin görünmek için Turancılar baş tacı edilirken, bir anda Sovyet ilerleyişine karşı kalkan edilmek uğruna bu Turancılar tabutluklara tıkılır… Bu çerçevede o dönem Türkçü diye bilinen Zeki Velidi Togan, Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Reha Oğuz Türkkan ve Fethi Tevetoğlu gibi insanlar tutuklanır. Olayı gülünç kılan ise, bu insanlara isnat edilen suçun "Turancılık" olmasıdır.

Yazar Çağrı D. Çolak ‘’1944 Irkçılık – Turancılık Davası: Tutuklamalar, İşkenceler, Savunmalar’’ (Doğu Kütüphanesi Yayınları, 2019) isimli kitabında bu davanın Türkçü - Turancı harekete dâhil olmayanlar tarafından bile eleştirilen dava olduğunu ifade eder… Çağrı D. Çolak bu kitabında Niyazi Berkes ve Uğur Mumcu’nun dava hakkında görüşlerine yer verir: Niyazi Berkes: "Turancılık olayı, Rusların gözüne girmek için tezgâhlandı. Rusların bu oyunu yutmadığı görülünce, Turancılar aklandı." Uğur Mumcu: "1944 Irkçılık - Turancılık Davası, nereden bakarsanız bakın bir siyasal davaydı. Her siyasal davada olduğu gibi, bu davanın sorgularında da sanıklara işkence yapıldı. Fakat Almanlarla işbirliği yaptıklarını ortaya koyacak bir kanıt çıkmadı."

Tarihin hep tekerrürden ibaret olduğunu söyler, yazar ve çizerim ya… Gelelim günümüze, günümüzdeki duvar resimlerine…

ABD’nin Ilımlı İslam Politikası ve Türkiye

2000’li yılların başı, özellikle Bush ve Obama dönemleri ABD’nin ılımlı İslam’la dansı ve bu çerçevede BOP ile geçti… Bu Türkiye’den Mısır’a, Tunus’tan İran’a, AKP’den Mursi’ye, İhvan-ı Müslimin’den Hamas’a kadar tüm bölgede kurum ve kuruluşlarla yaşandı… Bu çerçevede; ABD, ABD'nin kucağına oturmuş sümüklü bir vaiz bozuntusunun çetesi (FETÖ) ve içeride bu çetenin, çete ne istediyse veren iktidardaki işbirlikçileri ve ABD müttefikleri tarafından ülke içinde milli, Cumhuriyetçi, laik ve ulusal karakterde başta TSK ve askerler olmak üzere ne kadar kişi, kurum ve kuruluş varsa kumpaslarla tarumar edildi...  Ülke dışında ise BOP eşbaşkanlarının da katkısıyla Irak, Libya ve Suriye yerle bir edildi. Mısır’da yönetim değişti.

Dünyadaki radikal İslam’ın yükselmesi ve dünyadaki ılımlı İslam’ın ABD tarafından kendisine biçilen rolü oynayamaması ile beraber ABD’de rüzgârlar ters yönde esmeye başladı… ABD’de Trump ile beraber ABD’nin baş düşmanı; ılımlısı ılımsızı ayrılmaksızın siyasal İslam’ın ta kendisi oldu. Bu çerçevede ABD ılımlı İslam'la dans döneminde ve özellikle Obama zamanında İran ile uzlaşırken, Trump ile beraber ABD hedefine İran'ı oturttu. 

Nasıl ki ülke içinde FETÖ ile iltisaklı kişi ve kurumlarla (FETÖ’nün ağababaları hariç) amansız bir mücadele edilmiş ise, ABD tarafından da Trump döneminde Ortadoğu’da siyasal İslam’la ve bu bağlamda İhvan, Hamas, El Kaide, El Nusra ve İŞİD ile içli dışlı olan kişi, kurum, kuruluş ve organizasyonlarla amansız bir mücadeleye girişildi.

Ancak Türkiye’de pragmatist ve Makyavelist bir politika izleyen AKP iktidarı ABD’ye ödün vererek, Trump ile uzlaşma yoluna giderek bu dönemi bir şekilde atlattılar.

ABD’de yeni bir dönem ve Başkan Jeo Biden

03 Kasım 2020 Salı günü ABD’de yapılan başkanlık seçimlerini Jeo Biden kazandı. Jeo Biden, Barack Obama döneminde Somali, Yemen, Afganistan ve Pakistan bombalanırken ve Türkiye’yi ‘’Ilımlı İslam’’ politikası için kullanırken başkan yardımcısıydı… Bu nedenle Jeo Biden’in, ABD’nin dünyadaki ve Ortadoğu’daki emperyalist politikalarını aynen hatta daha da sertleştirerek sürdüreceğini tahmin edilmektedir… Jeo Biden, bütün siyasal hayatı boyunca Yunan ve Ermeni lobilerinin müttefikiydi. Ayrıca Jeo Biden, seçim öncesinde Erdoğan / AKP iktidarını otoriterlikle suçlamış ve demokratik yoldan değiştirilmesi için çalışacağını belirtmişti.

Jeo Biden’in gerek seçim konuşmalarında gerekse de önceki politikalarında bakarak Türkiye hakkında Trump’tan daha farklı bir politika izleyeceği ve Türk-Amerikan ilişkilerinin Biden’ın başkan olması ile farklı bir eksende hareket etmeye başlayacağı tahmin ediliyor…

Bu çerçevede, son yıllarda ABD ile gerilimler yaratan S-400, Suriye, Libya ve Halkbank gibi meseleler konusundaki ABD ile, daha doğrusu Trump ile yapılan pazarlıkların iptal olacağı ve yerine “Biden kararları” geleceği değerlendiriliyor. Ayrıca ABD’de Biden yönetiminin, ABD ve dünyada insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü gibi konulara daha fazla ağırlık vereceği kıymetlendiriliyor…

Jeo Biden başkan seçildikten sonra Türkiye, ABD ve AB ekseninde yaşanan gelişmeler

Her ne kadar ABD’de seçimler 03 Kasım 2020 tarihinde yapılmışsa da seçim sonucunun netlik ve Biden’in seçildiğinin kesinlik kazanması 06 Kasım 2020 tarihinden sonra belli oldu…


Jeo Biden’in başkan seçilmesinden sonra Türkiye’de yaşananlar

Peki, 06 Kasım 2020 tarihinden sonra, yani Joe Biden’in seçildiğinin kesinlik kazanmasından sonra Türkiye’de neler oldu? Kronolojik sıraya göre:

* 06 Kasım 2020: Daha önce Halkbank Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürüten Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal görevden alındı.

* 08 Kasım 2020: ABD Başkanı Donald Trump'ın danışmanı ve damadı olan Jared Kushner ile yakın ilişkisi olan ve kendisi de Saray’ın damadı olan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak istifa etti.

* 13 Kasım 2020: Cumhurbaşkanı Erdoğan (AKP Tekirdağ İl Kongresinde): ‘’Ülkemizde ekonomide ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatıyoruz.’’ diye konuştu...

* 14 Kasım 2020: Hâkimler Savcılar Kurulu (HSK) iş insanı Osman Kavala hakkında tutuklama kararı veren ve tahliye taleplerini reddeden tüm hâkimlerin listesini istedi.

Jeo Biden’in başkan seçilmesinden sonra ABD kanadında yaşananlar 

* Joe Biden’ın diplomasi danışmanı Michael Carpenter’in verdiği mesajlar

11 Kasım 2020:  “ABD seçimlerinden sonra AB-ABD ilişkileri” konferansına videolu yayın ile katılan Joe Biden’ın diplomasi danışmanı Michael Carpenter konuşmasında Türkiye’ye dönük olarak şu mesajları verdi:

- Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak ya da yaptırımlar yoluyla ekonomisini çökertmek arayışında değiliz...

- Gümrük Birliği müzakerelerin dondurulması ve Türkiye'ye yaptırım uygulanması yönünde çağrıda bulunan Emanuel Macron'un tutumuna katılmıyorum.

- Avrupa Birliği’nin ve ABD’nin Türkiye’nin davranışlarını değiştirmesi için baskı yapılabilecek birçok yolu vardır.

-  Türkiye'nin açık pazar ve açık ticaret koşullarına mecbur olması ABD ve AB için önemli bir "başlangıç noktası"dır.

- NATO üye ülkeleri birlikte ve koordineli bir şekilde bir arada durmaları gerekmektedir. Türkiye bizi birlik olmuş bir şekilde gördüğünde davranışlarını tekrar gözden geçirecektir.

* ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Avrupa ve Orta Doğu turu

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun 14 Kasım 2020 günü Fransa’dan başladığı ve içinde Türkiye’nin de bulunduğu 10 gün sürecek Avrupa ve Orta Doğu gezisinin ilginç noktaları şunlardı:

- Pompeo, 16 Kasım 2020 günü Fransa’nın ardından Türkiye’ye geldi. Pompeo Türkiye’den muhatabı olan Türk Dışişleri Bakanı dâhil hiçbir diplomatik kimseyle görüşmeyerek sadece Fener Rum Ortodoks Patriği ile görüşüp Türkiye’den ayrıldı. İsmini açıklamayan Türk yetkililer, "Pompeo, Çavuşoğlu'nun davetini geri çevirdi" açıklamasında bulundular.

- Mike Pompeo’nun, bu Avrupa ve Orta Doğu gezisininde ziyaret edeceği yedi ülke içinde bir tek Türkiye'de hiçbir hükümet yetkilisi ile görüşmemiş oldu…

- Pompeo, Fener Rum Ortodoks Patriği ile görüştükten sonra İstanbul’un fethinden 110 yıl sonra Osmanlı’nın duraklama devrine girerken inşa ettiği Rüstem Paşa Cami’sini de ziyaret etti. Rüstem Paşa, Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı, Hristiyan tebaadan devşirme bir Osmanlı sadrazamı idi. Ayasofya’nın ibadete açılmasına ABD’den en yüksek sesli tepkiyi veren kişi olan Pompeo’nun, İstanbul’a gelip de Ayasofya yerine Rüstem Paşa Cami’sini ziyaret etmesinin bir politik nedeni olmalıydı.

- Pompeo, gezisine Türkiye’nin ardından Rusya karşıtı Gürcistan’a gitti… Oradan da Pompeo, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Suudi Arabistan’a gidecek.

- Ayrıca Pompeo, İsrail’de kalacağı iki günde Golan Tepeleri’ne ve Batı Şeria’daki İsrail yerleşimlerini ziyaret etmeyi planlıyor. Daha önce ABD’li hiçbir üst düzey yetkili Filistinlilerin tepkisini çekmemek için buralara gitmemişti.

Almanya ve Fransa Dışişleri bakanlarının ortak çağrıları

Joe Biden’ın diplomasi danışmanı Michael Carpenter’in yukarıda bahsettiğim; ''NATO üye ülkeleri birlikte ve koordineli bir şekilde bir arada durmaları gerekmektedir. Türkiye bizi birlik olmuş bir şekilde gördüğünde davranışlarını tekrar gözden geçirecektir'' açıklamasından kısa bir süre sonra, dün, 17 Kasım 2020 tarihinde, Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ve Fransız mevkidaşı Jean-Yves Le Drian; Fransız Le Monde, Alman Die Welt ve Amerikan Washington Post gazetelerinde yayınlanan ortak bir makale kaleme aldılar… Bu ortak makalede her iki bakan esas olarak ‘’Biden'ın başkanlığı ile transatlantik birliğin güçleneceği’’ mesajını verdiler.

İki bakan makalelerinde Türkiye’ye de yer verdiler. İki bakan makalelerinde Türkiye'nin "öngörülemez bir ülke" olduğunu iddia ederek Biden’e Türkiye'ye karşı ortak hareket edilmesi için çağrıda bulundular.  İki bakan Joe Biden'a seslenerek, "Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de ve başka yerlerde büyük sorunlar oluşturan davranışları karşısında ortak bir çizgi belirlememiz gerekecek" ifadelerini kullandılar… İki bakan makalelerine; "Dün olduğu gibi bugün de ABD ile Avrupa kadar iyi, yakın ve doğal ortaklar mevcut değil’’ sözleriyle son verdiler. (Es gibt keine besseren Partner)


Sonuç

Jeo Biden’in seçilmesinden sonra bu iki haftalık zaman süresince hem Türkiye hem de ABD ve AB tarafından yaşananlar ve açıklamaların şu üç sonucu doğurduğu değerlendirilmektedir:


Birinci sonuç şudur:

Yeni dönemde de, öncesinde de olduğu gibi ABD'nin siyasal İslam ile daha sert mücadele edeceği değerlendirilmektedir. Ancak ABD’nin bu mücadeleyi bizzat kendisinin yürüteceği de düşünülmemelidir. Emperyalizmin mutat davranışı olduğu üzere maşalar kullanılıp, yumurtalar tokuşturulacaktır. Bu mücadelenin de en basit yolunun da bölgede bir Şii - Sünni çatışmasının fitilini ateşlemek olacağı değerlendirilmektedir. Zaten bölgede var olan lokal, küçük çapta ve vekâleten yürütülen Şii - Sünni çatışmasının daha büyük bir çatışmaya, daha net ifadelerle bölgede Suudilerin başını çekeceği bir Sünni ittifakla, İran'ın başını çekeceği bir Şii ittifak arasındaki çatışmaya yönlendirileceği ve evrilebileceği kıymetlendirilmektedir. Libya, Suriye, Doğu Akdeniz, Kafkasya derken böylesi bir kutuplaşmaya Türkiye’nin itilmesi ihtimali mevcuttur. Bu çerçevede Türkiye’nin böylesi bir kutuplaşmaya girmemesi için çok dikkatli olmalıdır...

İkinci sonuç ise;

Türkiye’de Jeo Biden’in seçilmesinden sonra yapılan görevden alma, istifa gibi politik davranışların ve ‘’hukukta yeni bir reform’’, ‘’hukuk devleti’’ gibi söylemlerin Biden yönetimine karşı verilmek istenilen mesajlar, bir ön konumlanma ve bir yeni mevzilenme niteliği taşıdığı, bir başka deyişle ‘’duvardaki resmin’’ değiştirilmeye çalışıldığı izlenimini verdiğidir.

Üçüncü sonuç ise:

Önümüz kış… Havalar usul usul soğumaktadır. Gerek ABD’den ve gerekse de AB’den esen rüzgârlara, verilen demeçlere ve mesajlara baktığımızda da dışarıda ve içeride siyasetin de yavaş yavaş ısındığı bir döneme girdiğimizi söyleyebiliriz.  ‘’Yazın yenen hurmalar’’ ile ilgili bir deyim vardı ama ben devamını unuttum…

Allah sonumuzu hayreylesin!

Osman AYDOĞAN


Yorumlar - Yorum Yaz