Sivas Kongresi
04 Eylül 2021
Bugün Milli Mücadele’de önemli bir yeri olan Sivas Kongresi’nin toplanmasının 102. yılı. Bu yazımda Sivas Kongresi’nin Milli Mücadele’deki yeri ve önemini anlatmak istiyorum… Ancak Sivas Kongresi’ni anlatmadan önce Milli Mücadele’nin başlangıcından Sivas Kongresi’ne doğru kısa bir yolculuk yapmak istiyorum.
19 Mayıs 1919'da ülkenin vaziyet ve manzara-i umumiyye
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’a şöyle başlar:
"1919 yılı Mayısının 19 uncu günü Samsun'a çıktım" (1335 senesi Mayıs'ının 19. günü Samsun'a çıktım)… Ve devamında 19 Mayıs 1919'da ülkenin içinde bulunduğu durumu (Vaziyet ve manzara-i umumiyye) şu şekilde anlatır Mustafa Kemal Atatürk:
‘’Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu topluluk, Genel Savaşta yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda zedelenmis, koşulları ağır bir Ateşkes Anlaşması imzalanmış. Büyük Savaşın uzun yılları boyunca, ulus yorgun ve yoksul bir durumda. Ulusu ve yurdu Genel Savaşa sürükleyenler, kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar. Padişah ve Halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça yollar araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın başkanlığındaki Hükümet, güçsüz, onursuz, korkak, yalnız padişahın isteklerine uymuş ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş. Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış ve alınmakta...
İtilâf devletleri, ateşkes anlaşması hükümlerine uymayı gerekli görmüyorlar. Birer uydurma nedenle, İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Antep İngilizlerce işgal edilmiş. Antalya ile Konya'da İtalyan birlikleri, Merzifon'la Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her yanda yabancı devletlerin subay ve görevlileri ve özel adamları çalışmakta. Daha sonra, sözümüze başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919'da İtilâf Devletlerinin uygun bulmasıyla Yunan ordusu İzmir'e çıkarılıyor.
Bundan başka, yurdun dört bir bucağında Hıristiyan azınlıklar, gizli, açık, özel istek ve amaçlarının elde edilmesine, devletin bir an önce çökmesine çaba harcıyorlar.’’
Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıktığında anlattığı ülkenin vaziyet ve manzara-i umumiyyesi özetle şöyleydi: Batıda Yunanistan, doğuda Ermenistan, Karadeniz’de Pontus Krallığı hayali İtilaf Devletlerinin düşlerini süslüyor, ülkenin dört bir yanı müstevliler tarafından işgal edilmiş, Adana, Antep, Maraş ve Konya havalisi, Antalya ve Trakya işgal bölgesine dahil edilmiş ve saltanat ve hilafet bu işgale boyun eğmişti.
Bu işgal karşısında özellikle İstanbul aydınları ağırlıklı olarak mandayı düşünüyorlardı. Kimsenin aklına tam bağımsızlık gelmiyordu.
İstanbul’da yayınlanan İstiklal, Vakit, İleri gibi gazeteler Amerikan mandacılığını; Peyam-ı Sabah, Alemdar, Yeni İstanbul gibi gazeteleri ise İngiltere mandacılığını savunuyorlardı. Sadece İkdam, Tasvir-i Efkar, ve Zaman gazeteleri tam bağımsızlığı savunuyordu.
Zaman gazetesinde ‘’Vatan Mefhumu’’ adlı başyazısında Yahya Kemal şu sözlerle manda yanlıları ile alay ediyordu:
“Bu şehre girmek için Fatih’in her topuna doksan manda koşmuştuk. Şimdi koca saltanatı bir mandaya değişeceğiz…”
İstanbul Sultanahmet meydanında Halide Edip Adıvar mandacılığı savunuyordu… Pek bilinmez, dile getirilmez ama Halide Edip Adıvar mandacılığı savunurken, İstanbul Fatih semtinde ise, Şükûfe Nihal on binlerce vatansevere ülkemizde ilk kez, “Bizim en büyük düşmanlarımız emperyalizmdir, ABD emperyalizmidir. İngiliz emperyalizmidir. Tüm dünya emperyalistleridir.” diye haykırıyordu…
Samsun’dan sonra Mustafa Kemal’in güzergâhı bellidir: Amasya…
Amasya Genelgesi
Amasya’da 21-22 Haziran 1919 gecesi bir genelge hazırlanır. Bu genelgenin temel esasları şunlardı:
1. Vatanın bütünlüğü milletin bağımsızlığı tehlikededir.
2. İstanbul hükûmeti aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gösteriyor.
3. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
4. Milletin içinde bulunduğu durum ve şartların gereğini yerine getirmek ve haklarını gür sesle cihana duyurmak için, her türlü baskı ve kontrolden uzak millî bir heyetin varlığı zaruridir.
5. Anadolu’nun her bakımdan en güvenilir yeri olan Sivas’ta hemen millî bir kongre toplanması kararlaştırılmıştır.
6. Bunun için bütün illerin her sancağından milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin mümkün olan en kısa zamanda yetişmek üzere yola çıkılması gerekmektedir.
7. Her ihtimale karşı bu mesele millî bir sır olarak tutulmalı ve temsilciler gereğinde yolculuklarını kendilerini tanıtmadan yapmalıdırlar.
8. Doğu illeri adına 23 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. O tarihe kadar öteki illerin temsilcileri de Sivas’a gelebilirlerse Erzurum Kongresi'nin üyeleri de Sivas genel kongresine katılmak üzere hareket edecekler.
Erzurum Kongresi
23 Temmuz-7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum Kongresi toplanır. Toplanış şekli bakımından bölgesel olmasına karşın aldığı kararlar bakımından Sivas Kongresi'ne bir ön hazırlık çalışması niteliğinde millî bir kongredir. Bu kongrede:
1. Manda ve himaye reddedilerek ilk kez ulusal bağımsızlığın koşulsuz olarak gerçekleştirilmesine karar verilir…
2. İlk kez millî sınırlardan bahsedilir. Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalandığı anda Türk vatanı olan topraklarının parçalanamayacağı açıklanır…
3. İlk defa geçici bir hükûmetin kurulacağından bahsedilir…
4. İlk kez başkanlığını Mustafa Kemal'in yaptığı dokuz kişilik bir Temsil Heyeti oluşturulur. Bu Temsil Heyeti bir hükûmet gibi görev yapacaktır. (Temsil Heyeti'nin görevi TBMM'nin açılmasına kadar devam eder.)
Sivas Kongresi
Ve 4 Eylül 1919’da Sivas Kongresi toplanır… Kongre 11 Eylül 1919 tarihine kadar devam eder.
Mustafa Kemal’in Kongre açış konuşması
Gazi Mustafa Kemal, Sivas Kongresinin açılış konuşmasını yaparken, kongre üyelerinden ümitvâr olmalarını şu sözlerle bekliyordu:
“Saygıdeğer Efendiler!
Vatan ve milletin kurtuluşunu hedefleyen mecburiyetler, sizleri bunca sıkıntı ve engellere rağmen Sivas’ta topladı. Kahramanca kararlılığınızı tebrik eder ve sizlere hoş geldiniz demekle mutluluğumu arz ederim.
Efendiler, milletimizin sizin gibi aydınları, millî onur ve haysiyet sahipleri, manzaranın üzücü karanlığından dolayı ümitsizliğe kapılmadı. Çünkü onlar bilirler ki, tarih bir milletin varlığını, hakkını hiçbir zaman inkâr edemez. Çünkü onlar kuvvetli bir iman ile inanmışlardır ki, bir yalancı perdenin arkasından vatan ve milletimiz aleyhinde verilen hükümler, ortaya sürülen kanaatler muhakkak iflasa mahkûmdur.”
Mustafa Kemal, kongreyi oluşturan temsilcilerin bir bölümüne, temsilci olarak katıldıkları kongrenin amacını da anlatmak zorundadır… Konuşmasında, bu nedenle, şu sözlere de yer veriri:
“Efendiler, burada siyasi bir parti kurmak ya da hükümet darbesi yapmak için toplanmadık. Bu ulus yeniden doğmak olayıyla karşı karşıyadır. Bizim hedefimiz de en yeni biçimde ulusal bir devlet var etmektir. Biz ne bir partiyiz, ne de bir komiteyiz! Biz, bütün ulusun temsilcileriyiz. Kutsal görevimiz, bütün ulusu acıya boğan felaketten kurtulmaktır. Biz birkaç kolordunun yardımına güveniyoruz. Yenilmez olduğuna inancımızın her gün daha da arttığı ulusumuz için ve onun adına dövüşmek yetkisi taşıyoruz. Bu inancı, her kalbe aşılayacağız. Burası yüreksiz adamların yeri değildir. Yapacağımız görevler perde arkasında başarılacak görevler değildir. Biz bu amacımızı bütün köylülere, bütün kentlilere anlatmalıyız, herkesle görüşmeliyiz, herkesi uyandırmalıyız. Beni asi ilan ettiler. Ele geçersem beni bekleyen sonun iyi olmadığı biliniyor. Benimle birlikte açıktan açığa çalışanların da aynı sona uğrayacakları kuşku götürmez. Bana arka çıkanlar başlarına ne gelirse gelsin ulusun kutsal davasını bırakmayacaklarına kesin kararlı olmalıdırlar.”
Sivas Kongresi kararları
Sivas Kongresi'nde, Erzurum Kongresi'nde alınan vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığıyla ilgili kararları tüm ulusu kapsayacak şekilde genişletilerek aynen kabul edilir... Böylece Sivas Kongresi yeni bir Türk Devleti'nin kuruluşunun temelini teşkil eder.
Sivas Kongresi ile ilgili ayrıntılar
Sivas Kongresi esnasında, öncesi ve sonrası ile ilgili olarak dile getirilecek çok konu vardır. Bu konuları şu şekilde özetleyebilirim:
Sivas Kongresinde yapılan mandacılık tartışmaları
Sivas Kongresi'nde yine de en büyük tartışma mandacılık üzerine yapılır.
Kongrede söz alanlardan Vasıf Bey, İsmail Hami, Bekir Sami Bey, İsmail Fazıl Paşa ve Refet Bele mandacılığı savunan isimlerdi. Tam bağımsızlığın mümkün olabileceğine inanmıyorlardı. Ülkenin topyekûn düşman elinde parçalanmasının yerine, bir devletin manda ve himayesinde kalmasını ehven-i şer olarak sayıyorlardı.
Mustafa Kemal’in önündeki klasörden taşan mektup telgraflar Amerikan, İngiliz, Fransız, İtalyan mandası önerileri ve istekleriyle doluydu.
Mustafa Kemal, bu öneri ve isteklerin tümüne, kongrede şu sözleriyle karşılık verir:
“İstanbul bir Amerikan mandasıdır tutturmuş gidiyor. Bu olmayacaktır. Türkiye bağımsızlık ve bütünlüğüne sahip olacaktır. Bunu istemeyi sürdüreceğiz. Benim anladığıma göre İstanbul’daki zatlar bizi manda oyununa düşürmek istiyorlar. Bu oyuna gelmeyeceğiz. Hayır paşalar, hayır, hayır beyefendiler hayır, hayır hanımefendiler hayır… Manda yok! Ya bağımsızlık, ya ölüm!”
Kongre esnasında tarihler 9 Eylül’ü gösterdiğinde İstanbul’dan gelen Tıbbiyeli Hikmet Bey manda tartışmalarının arasında ayağa kalkarak, yüksek sesle ve Mustafa Kemal’e hitaben şu ifadeleri dile getirir:
“Paşam, delegesi bulunduğum Tıbbiyeliler beni buraya İstiklal davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olursa olsun şiddetle ret ve takbih ederiz. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır ve tel’in ederiz.”
Tıbbiyeli Hikmet Bey, okullarını karargâh olarak kullanan İngiliz müstevli subaylarına karşı Mustafa Kemal’in önderliğini yaptığı direnişe selam göndermek için 14 Mart’ta Tıbbiye-i Şahane’nin iki kulesinin arasına dev bir Türk bayrağı asacak kadar cesur bir gençti.
Hikmet Bey'in bu çıkışı karşısında hararetli tartışmalarla ısınan kongre salonu buz keser. Sivas Sultanisinin yüksek duvarları, Mustafa Kemal’in sessizliği delen sözleriyle yankılanır:
“Arkadaşlar, gençliğe bakın! Türk milli bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin! Evlat, müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: ‘Ya İstiklal, ya ölüm’!”
Bu şekilde Kongredeki manda tartışmaları da son bulmuş olur…
Osmanlının Damat Ferit Hükumetinin Sivas Kongresini engelleme çabaları
Osmanlının Damat Ferit Hükümeti Kongreyi engellemek ve Mustafa Kemal’i öldürtmek için Elazığ Valisi Ali Galip’i bölgesinden topladığı kuvvetlerle Sivas’a gönderir… Ancak Damat Ferit ile Ali Galip arasındaki yazışmaları ele geçiren Mustafa Kemal kıvrak zekâsı ile güç kullanmadan bu sorunu çözer…
Kongre'den önce Mustafa Kemal, kongrenin toplanması için Sivas Valisi Reşid’den izin ister, ancak Reşid Bey Mustafa Kemal’in Sivas’a gelmesi durumunda kentin işgal edileceği konusunda istihbaratı olduğunu söyler… Mustafa Kemal, Reşid Bey'i aralarındaki telgraflaşmaların ardından ikna eder…
Konunun ayrıntıları şu şekildedir:
Mustafa Kemal Erzurum’da iken acil olarak telgraf makinesine çağrılır. Telgraf makinesinin öteki ucunda Sivas Valisi Reşit Paşa vardır. Vali, Fransız Binbaşı Brunot’nun şu tehdidini Mustafa Kemal’e iletir:
“Mustafa Kemal ve arkadaşları Sivas’a gelip kongre yapmaya kalkışırlarsa, emrindeki Fransız kuvvetleriyle kenti işgal edeceğiz.”
Mustafa Kemal, kendisine bu haberi ileten Sivas valisine şu karşılığı verir:
“Samsun’a çıkarken de İngilizler benzeri tehditte bulundu. Beş on günde Sivas’ı işgal etmeleri kolay bir iş değildir. Ben ne Fransızların ne de herhangi bir yabancı devletin sahip çıkmasına tenezzül eden kişilerden değilim. Benim için en büyük koruyucu ve şefkat kaynağı, ulusun bağrıdır…”
Mustafa Kemal’in yanında bulunan Dr. Refik Saydam, onun bu yanıtı verdiğini görünce şöyle der:
“Paşam, bir savaşın içindeyiz; belki başarılı olacağız, belki olmayacağız. Fakat sonuç ne olursa olsun Reşit Paşa’ya verdiğiniz yanıtta kullandığınız o cümle bile başlı başına Türk ulusuna yadigâr kalacak bir ders ve ulusal özdeyiş olacak değerdedir.”
Mustafa Kemal telgraf makinesi nin başından kalkıp, masaya döndüğünde, Mazhar Müfit’e şöyle seslenir seslendi:
“Olayı duydunuz, öğrendiniz” dedi. “Attığımız her adımı not ettiğiniz hatıra defterinizi açınız ve şunu da kaydediniz: ‘Mustafa Kemal ve arkadaşları Sivas’a hareket edince, Brunot ve arkadaşları Sivas’tan kaçtılar.’ Sivas’a hareket ettiğimizde yazacağınız bu cümleyi hatıra defterinize şimdiden yazmanızla, o gün yazmanız arasında hiçbir fark yoktur.”
Ancak Vali Reşid Bey'in milli mücadelenin en önemli adımlarından olan Sivas Kongresi'nin toplanması için attığı bu adım Damat Ferit Hükumetinin hiç hoşuna gitmez, Reşid Bey’i derhal görevden alır… Sivas Vilayeti Müftüsü Abdurrauf, Belediye Reisi Abdullah Beyler ve ulemadan, tüccardan önemli isimler, Devlet-i Osmaniye’ye telgraf çekerek Reşid Bey'in görevden alınmasına tepki gösterirler…
Mustafa Kemal, Reşid Beyi de kongreye dâhil eder…
Mustafa Kemal ve arkadaşları ertesi gün Erzurum’dan ayrılıp, Sivas’a doğru yola çıktıklarında, nerelerden ve kimlerden kaynaklandığı bilinmeyen bir haber alırlar. Bu habere ‘’göre eşkıyalar boğazı tutmuşlar, tehlike var, geçilmez…”
Mustafa Kemal o günü şöyle anlatıyor:
“Ben, Erzurum ile Sivas arasındaki yolu alışılmış zamanda kat edip, kararlaştırılmış günde Sivas’ta bulunamazsam, şurada ya da burada şu ya da bu nedenle çekinip durakladığım Sivas’ta ve her tarafta duyulursa, panik başlayabilir, işler alt üst olabilirdi. O halde, vermem gereken tek kararı vermeliydim. Tehlikeyi göze alıp, yolumuza devam etmek. Başka çaremiz yok idi çünkü. Bu kararı verdim. Sözün özü, yürüdük, boğazı geçtik ve 2 Eylül 1919 günü Sivas’a vardık.”
Mustafa Kemal’in Sivas’ta Amerikalı General Harbord ile yaptığı görüşme
Sivas Kongresi konusu dışında ama Mustafa Kemal, Sivas'ta iken gerçekleşen bir görüşmeyi buraya aktarmak istiyorum...
Wilson Prensipleri için Türkiye’de bulunan Amerikalı General Harbord Sivas’a gelerek Mustafa Kemal ile görüşür.
Hatay’ın Türkiye’ye ilhakında önemli bir rol üstlenen Hatay Devlet Başkanı ve eski milletvekili Tayfur Sökmen, Mustafa Kemal ile Amerikalı General Harbord’un görüşmesini hatıratında şu cümlelerle anlatır:
“1919 senesinin yazı… Mustafa Kemal, memleketin düşman tarafından işgal edilmiş kısımlarını kurtarmak için vatanın her bucağından davet ettiği delegelerin katılımıyla Erzurum ve Sivas kongrelerini yapıp, Misak-i Milli sınırlarını çizmiş, diğer işlere geçmiş.
Bu sırada milli hareketin mahiyetini incelemek üzere Türkiye’ye gelmiş olan Amerikalı General Harbord, Sivas’a gelerek Mustafa Kemal ile bir görüşme gerçekleştiriyor. Mektepler tatil olduğundan Mustafa Kemal o sene Rauf Orbay’la birlikte İdadi Mektebinde ikamet ediyor, Mustafa Kemal de generali bu mektepte kabul ediyor.
General Atatürk’e 'Ne yapmak istiyorsunuz?' diye soruyor. Atatürk şu cevabı veriyor:
'İstediğimiz, memleketi düşman işgal ve istilasından kurtardıktan sonra müstakil, medeni bir Türk devleti kurup insanca yaşamaktır.'
Bu cevap karşısında general şöyle konuşuyor:
'Bu istek hayal, yapacağınız hareket ise yararsızdır. Çünkü müttefikiniz olan Almanya, Avusturya, Bulgaristan çökmüş, teslim olmuş, memleketinizin birçok mühim yerleri İtilaf Devletleri tarafından işgale uğramış, ordunuz dağılmış, ordunuzun silah ve mühimmatlarına işgalciler tarafından el konulmuş. Böyle bir vaziyette yapmak istediğiniz hareket ne askerlik kaidelerine ve ne de herhangi bir usule uymaz. Bu tamamen yanlıştır. İnsanların intihar ettiklerini görüyor ve okuyoruz ama milletlerin intihar ettikleri vaki değildir.'
Bu sözler, Mustafa Kemal üzerinde derin bir tesir bırakıyor ve mühim karar vereceği zaman takındığı kendisine has bir tavırla söze başlayıp şöyle cevap veriyor:
'Evet! Generalin dedikleri doğrudur, müttefiklerimiz çökmüş ve teslim olmuş. Vatanımızın birçok mühim yerleri işgal ve istila edilmiş. Silah ve mühimmatlarımız gasp olunmuş. Böyle bir vaziyette yapmak istediğimiz hareket ne askerlik kaidelerine sığar, ne de herhangi bir usule uyar. Ama bütün bunlara rağmen vatanımızı kurtarıp hür ve müstakil ve medeni bir Türkiye devleti kurarak insan gibi yaşayacağız. Şayet muvaffak olamazsak, düşmanların avuçları içinde her gün birer parça can vermektense ecdadımıza yakışır şekilde dövüşerek can vermeyi tercih ederiz.' ''
İrade-i Milliye gazetesi
Sivas Kongresi çalışmalarına başlamadan önce Mustafa Kemal’in bilgisi dâhilinde delegelerce Milli Mücadele’nin esaslarının anlatılacağı bir gazetenin neşredilmesi benimsenir. Sivas Kongresinin sekizinci toplantısında, 11 Eylül 1919 günü ‘’İrade-i Milliye’’ isimli bir gazetesinin çıkarılmasına karar verilir.
İrade-i Milliye gazetesinin ilk sayısındaki başyazı “Harekât-ı Milliye’nin Esbabı” başlığıyla, İsmail Hami Danişment imzasıyla çıkar. Yazıda Sadrazam Ferit Paşa başkanlığındaki hükümetlerin millette mücadele kabiliyeti olmadığı için mi mevcudiyetin korunması için uğraşmadıkları sorulur… Verilen cevapta, “hayır çünkü ırzını, namusunu, mukaddesatını.. esafile çiğnetmek istemeyen bu millet bugün yok yerde bir İzmir müdafaası yaratmış olduğu halde hükümet bunu da kabul etmek istemiyor” denilerek, Damat Ferit hükümetinin icraatlarının hesabı sorulur… Makalenin sonunda milli hareketin Damat Ferit hükümetinin hatalarından dolayı ortaya çıktığı belirtilerek mevcut durum halkın idrakine sunulur…
Gazetenin ikinci sayısında ilk makale “Milletin İlk Adımı: Damat Ferit Paşa hükümetiyle Kat-ı Münasebet” başlığıyla çıkar… “Dünyada her millet icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine iştirak etmiş demektir. Masum olan milletler seyyiatını gördükleri idareleri ıskat etmiş olanlardır” sözünden hareket edilerek, milletin başındaki en büyük derdin mukaddesatı koruyamayan, millete işgaller karşısında sessiz kalmasını telkin eden Damat Ferit Paşa hükümetinin olduğu, halkın milletin menfaatleri yönünde davranamayan Damat Ferit hükümetine karşı tavır alma zamanının geldiği belirtilir… Aksi halde hükümetin hatalı icraatlarına halkın da ortak olacağı ve siyasi mevcudiyetin korunmasının buna bağlı olduğu vurgulanır…
Sonuç
‘’Vatan bir bütündür, bölünemez… Manda ve himaye kabul edilemez… Ulusal bağımsızlık esastır’’ şiarıyla Milli Mücadele’nin ve Kurtuluş Savaşı’nın temellerini atan Sivas Kongresi’nin 102. yılını kutlar, vatanın bütünlüğü ve ulusal bağımsızlık için başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu uğurda emek verenleri, can veren şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum…
Yazıma ‘’İrade-i Milliye’’ gazetesinin ikinci sayısında yer alan şu söz ile son vermek istiyorum: “Dünyada her millet icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine iştirak etmiş demektir.’’
Osman AYDOĞAN
15-21 Ocak 2020 tarihleri arasında Sivas’ta idim. Sivas Kongresi’nin yapıldığı ve şimdiki adı ‘’Atatürk ve Kongre Müzesi’ olan müzeyi orada görevli rehber eşliğinde gezdim. Bu yazımda buradan aldığım broşürlerden istifade ettim. Ayrıca Sivas Valiliğinin Sivas Kongresi’nin yüzüncü yılı vesilesi ile hazırladığı ve halen Sivas Valiliği İnternet sitesinde yer alan ‘’Sivas Kongresi’nin Yüzüncü Yılı’’ albümünden de faydalandım.
Sivas Valiliği İnternet sitesinde yer alan ‘’Sivas Kongresi’nin Yüzüncü Yılı’’ albümünün bağlantısını da aşağıda sunuyorum. Albüm incelenmeye değer diye düşünüyorum. Hazırlayanlara, emeği geçenlere şükranlarımı sunuyorum…
http://www.sivas.gov.tr/kurumlar/sivas.gov.tr/Sehir_Etiketleri/Sivas_Kongresi_Kitap/Almanak.pdf