• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam193
Toplam Ziyaret2912224

Mareşal Henri Philippe Pétain


Mareşal Henri Philippe Pétain


25 Ekim 2019


‘’İyi’’ ve ‘’kötü'’nün yüzü aynıdır. Her şey insanın yoluna ne zaman çıktıklarına bağlıdır...

Hepimizin bildiği ''Simyacı''nın da yazarı olan Brezilyalı romancı ve söz yazarı Paulo Coelho’nun pek de bilinmeyen güzel bir kitabı var: ‘’Şeytan ve Genç Kadın’’ (Can Yayınları, 2015) Bu kitap ta bir hikâye geçerdi… Hikâyede bir adam Leonardo da Vinci’nin yaptığı Hz. İsa ile on iki havarisini son yemekte gösterdiği ‘’Son Akşam Yemeği’’ isimli tabloyu anlatıyor…

Hepimizi bildiği bu hikâye kısaca şöyledir:

Bu tabloyu yapmayı düşündüğünde Leonardo da Vinci ‘’iyi'’yi İsa'nın bedeninde, ‘’kötü’’'yü de İsa'nın arkadaşı olan ve son akşam yemeğinde ona ihanet eden Yahuda'nın bedeninde tasvir etmek ister. Bir gün kilise korosundaki birisinin İsa tasvirine çok uyduğunu fark eder… Onu model olarak kullanarak İsa tasvirini çizer.

Ancak aradan üç yıl geçmesine rağmen Yahuda için kullanacağı modeli bulamaz. Sonunda Leonardo sokaklarda yatan, vaktinden önce yaşlanmış, üstü başı perişan berduş bir adam bulur… Leonardo bu adamı kiliseye taşır ve Yahuda için model olarak resmini çizmeye başlar.

Leonardo işini bitirdiğinde, o zamana kadar sarhoşluğun etkisinden kurtulan berduş gözlerini açar ve bu yapılan resmi görür ve şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle söyle der: '’Ben bu resmi daha önce görmüştüm’'... ‘'Ne zaman?’' diye sorar Leonardo da Vinci, o da şaşırmıştır. '’Üç yıl önce... Elimde avucumda olanı kaybetmeden önce... O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum, pek çok hayalim vardı, bir ressam beni İsa'nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti'’…

Hikâye bu kadardır…  

‘’İyi’’ ve ‘’kötü'’nün yüzü aynıdır derler... Her şey insanın yoluna ne zaman çıktıklarına bağlıdır...

Mareşal Henri Philippe Pétain

İşte tam da bu hikâyeyi birebir yaşayan tarihi bir şahsiyet vardır: Bu adam hem bir mareşal, bir milli kahraman hem de bir vatan haini, hem de bir işbirlikçi, hem de bir kukladır…

İşte bu şahsiyet; Birinci Dünya Savaşı sırasında Verdun Muharebesi'nde kazandığı zaferle bir "milli kahraman" durumuna gelen, ancak İkinci Dünya Savaşı'nda işgalci Almanlarla, Nazilerle iş birliği yapan, yurtseverleri Nazilere satan, Vichy Hükümeti'nin başkanlığını yapan, köylü kökenli, kaba saba, kültürsüz, görgüsüz, asabi yapıdaki Fransız mareşali Henri Philippe Pétain’dir…

Burada bir açıklama yapmam gerekiyor: ‘’köylü kökenli’’ tabiri aristokrat ve medenî Fransa’da çok farklı anlam taşır: Bu tabir Fransa’da; kaba saba, kültürsüz, görgüsüz, derinliksiz, yüzeysel, içi boş, patavatsız, kof, afra tafra yapan, celalî, lümpen, hodbin, rüküş ve sevgisiz anlamında kullanılır... 

Hatta Hatta Friedrich Engels; Fransa’da ve Almanya’da köylü sorununu dile getirirken, köylüyü; “kovulmuş” ya da iktisadi bakımdan arka plana atılmış olduğunu iddia eder. Engels’e göre köylü kendini sadece tarla yaşamının yalnızlığına dayanan iç sönüklüğü ile göstermiştir. Engels, bu iç sönüklüğünün de sadece Paris ve Roma parlamenter bozulmuşluğunun değil, ama Rus despotluğunun da en güçlü dayanağını oluşturduğunu iddia eder… Engels’e göre 1848 Şubat devriminin bulanık sosyalist özlemleri, Fransız köylülerinin gerici oy pusulaları sayesinde hızla silinip süpürülmüşlerdir. Dinginliğe sahip olmak isteyen köylü, anılarının hazinesinden köylülerin imparatoru Napoléon efsanesini çıkarmış ve ikinci İmparatorluğu kurmuştur. Köylülerin bu marifeti Fransız halkına pahalıya mal olmuş ve Fransız halkı bugün bile bunun sonuçlarının acısını çekmektedir.

Neyse, dönelim konumuza...

Henri Philippe Pétain 1856 yılında Fransa’nın bir köyünde doğar... Saint-Cyr Askerî Akademisi'nde (The École spéciale militaire de Saint-Cyr) öğrenim görür… Bir süre Askerî Akademide ders verir. Bu görevi sırasında ordunun üst kademelerince savunulan taktik kuramlarına karşı çıktığı için oldukça yavaş terfi eder ve tuğgeneralliğe ancak 1914 yılında 58 yaşındayken terfi eder…

Birinci Dünya Savaşında 1916'da Verdun kentine yönelik Alman saldırısını durdurmakla görevlendirilir… Durumun umutsuzluğuna karşın cephe ve ikmal sistemini yeniden düzenleyerek, topçu birliklerini akıllıca kullanarak ve birliklerine büyük bir moral gücü vererek Verdun'da Almanlara karşı tarihe geçecek bir zafer kazanır… Başkomutan General Robert-Georges Nivelle'in başarısızlıkla sonuçlanan saldırılarının ardından Nivelle'in yerine başkomutanlığa getirilir… Orduda disiplini tekrar kuran Pétain, 1918'de itilaf orduları komutanı General Ferdinand Foch'un zaferle sonuçlanan saldırısına katılır… Kasım 1918'de rütbesi mareşalliğine yükseltilir… Henri Philippe Pétain, mareşalliğe kadar yükselir ancak Henri Philippe Pétain'ın kültür yapısı köyünden çıktığı seviyede kalır, kendisini geliştiremez, o sevinenin üstüne bir adım dahi çıkamaz...

İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanların Mayıs 1940'ta Fransa'ya saldırmalarının ardından, Başbakan Paul Reynaud tarafından başbakan yardımcılığına getirilir… 16 Haziran 1940 yılında da başbakan olur… Kısa bir süre sonra Fransa’nın yenilgisinin kaçınılmaz olduğunu öne sürerek ateşkes çağrısında bulunur…

''Vichy Hükumeti'' veya ''Vichy Yönetimi''

Ateşkesin imzalanmasından sonra Vichy şehrinde (Paris’in güneyinde yer alır) toplanan temsilciler meclisi ve senato tarafından Pétain devlet başkanı ilan edilerek kendisine olağanüstü yetkiler verilir…

Pétain, burada bir hükumet kurar. Hükümet Vichy şehrinde kurulduğu için ''Vichy Hükumeti'' veya ''Vichy Yönetimi'' diye bilinir... Pétain, Almanya’yla yakın işbirliğine gidilmesini savunan Pierre Laval’i başbakan olarak atar… Bu hükumet, sadece Nazi işgali dışında kalan ve ülke topraklarının yalnızca üçte birini oluşturan Güney Fransa bölgesine hükmeder.

Pétain burada otoriter bir yönetim kurar… Ancak bu bölgede Fransız ihtilali’nin ‘’Liberte, Egalite, Fraternite’’ (‘’Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik’’) ilkelerinin yerine ‘’Travail, Famille, Patrie’’ (‘’İş, Aile, Vatan'’) ilkeleri üzerinden bir devlet politikası yürütür… 

Bu hükumet Nazi işbirlikçisidir. Pétain, işgalci Almanlarla işbirliği yaparak saldırının yol açtığı yıkımı onarabileceğini ve savaş tutsaklarını kurtarabileceğine inanır… . Pétain, burada Nazilere karşı, Klaus Mann’ın Mephisto eserinde bahsettiği bir Hendrik Höfgen karakterine bürünen tam bir Gustav Gründgens’tir…

Vichy Hükumeti Müttefikler tarafından hiçbir zaman tanınmaz...Burada küçük bir bir ayrıntıyı aktarmak istiyorum: Bu sayfada çok önceleri anlattığım, Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman gibi dönemin usta oyuncularının başrol oynadığı '’Kazablanka’' isimli filmi tanıtmıştım. Film II. Dünya savaşı devam ederken 1942 yılında çekilmişti. Yani film çekimi esnasında Fransa’da Vichy Hükümet hüküm sürmektedir. Filmin bir sahnesinde Vichy Hükümetini protesto için Vichy markalı bir şarap şişesi çöp kutusuna atılırdı…

Pétain, Aralık 1940'ta, Almanya yanlısı Başbakan Pierre Laval'i görevden alarak yerine amiral François Darlan'ı getirir... Bu tarihten sonra tarafsız bir politika izleyerek zaman kazanmaya çalışır…

Ancak Almanların baskısıyla Laval'i yeniden başbakanlığa getirir... Nisan 1942'den sonra yönetim üzerindeki etkisini kaybederek tamamen Hitler’in kuklası haline gelir… Ülkesinde yaşayan Yahudileri tek tek yakalatıp Nazilere teslim eder, Fransız kaynaklarını Almanların ayaklarının altına serer, Nazi hükümetini kendisine örnek alır… Hitler'in bütün Fransa’yı Alman yönetimi altına sokacağını ileri sürerek işbaşında kalmaya devam eder…

Pétain, rüzgâr yön değiştirip de ABD ve İngiltere Fransa topraklarına çıktığında ise Müttefiklere yaranmak için kendi donanmalarını batırır.

Ağustos 1944'te General Charles de Gaulle'ün Paris'i kurtarmasından sonra iktidarın barışçı bir biçimde devredilmesini sağlamak amacıyla de Gaulle'e bir elçi gönderdiyse de de Gaulle bu elçiyi kabul etmez… 

Savaşın sonuna doğru Almanlar tarafından Vichy'den Almanya’ya götürülen Pétain savaştan sonra Fransa’ya getirilerek Fransa'da yargılanır… Ağustos 1945'te idama mahkûm edildiyse de cezası sonradan ileri yaşından dolayı ömür boyu hapse çevrilir… Portalet Kalesi'ne hapsedilir ve 1951 yılında 95 yaşında iken orada ölür... Ancak Nazi işbirlikçisi Başbakanı Laval idam edilir…

Yazımın girişinde Paulo Coelho’nun kitabında anlattığı hikâyedeki gibi işte; ‘’iyi’’ ve ‘’kötü'’nün yüzü aynıdır... Her şey insanın yoluna ne zaman çıktıklarına bağlıdır... İnsan ''ne oldum'' dememeli, ''ne olacağım'' demeli... Tıpkı Solon'un Lidya Kralı Krezüs'e söylediği gibi: "Krezüs, insan için yalnız talih ve talihsizlik vardır. Soruna cevap vermem için önce ömrünün güzel bir sonla bağlandığını öğrenmem gerekir. Her şeyin sonuna bakmalıdır, Tanrı çok insana mutluluğu yem olarak sunar, sonra çeker alır elinden."

Vichy Hükumetinden Fransa'ya ve Dünyaya kalanlar

İkinci Dünya Savaşının son bulmasıyla Vichy Hükumeti de son bulur. Ancak Vichy Hükumetinden Fransa'ya ve Dünyaya bazı hatıralar kalır:

Vichy Hükumetinin paraya ihtiyacı olduğu için başta ‘’sevgililer günü’’ olmak üzere ‘’anneler günü’’, ‘’babalar günü’’ gibi harcama yapılan günler, devlet hazinesine fazladan gelir sağlamak amacıyla Pétain zamanında o günlerde icat edilir…

İkinci Dünya Savaşından sonra Fransa’da Vichy Hükümeti’nin Yahudi soykırımı ve antisemitizme verilen desteğinden dolayı ‘’sessiz kalma suçu’’ üzerine bir yasa çıkarılır… Yani ‘’Görmedim, duymadım, bilmiyorum’’ mazereti altında ‘’üç maymun’’u oynamak Fransa’da yasa tarafından bir suç haline getirilir…

Kahraman da olsa hain de olsa neticede Pétain bir askerdir... Ömrü her iki dünya savaşının cephelerinde geçmiştir… Şu söz Pétain’e aittir: ‘’ ‘Kanımızın son damlasına kadar savaşacağız’ demek kolay, ama budalaca bir sözdür. Zaten söylenir, ama yapılmaz. Cinayettir üstelik!’’

Kendi Kültürleriyle Hasta Olan Toplumlar

Pétain’i bu kadar uzun uzun anlatmamın nedeni şu:

Doğan Kuban  ‘´Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji´´ Dergisi´nin 28 Mart 2008 tarihli nüshasında şöyle yazıyordu; ‘´Le Monde Diplomatique yıllarca önce ´Kendi Kültürleriyle Hasta Olan Toplumlar´ adlı bir küçük kitapçık yayınlamıştı. Yazar Claude Julien´in makalesinde Petain Dönemi’nde egemen olan ruh halinin bütün bir toplumsal sınıfı etkilemiş olduğunu anımsatır.’’  

Claude Julien’in yazdığına göre Fransa’da ülkeye o zaman egemen olan Mareşal Henri Philippe Pétain'in şahsındaki bu kişilik, bu ruh hali, bu köylülük, bu kültürsüzlük, bu görgüsüzlük, bu afra tafra, bu şiddet, bu celâl, bu gerginlik, bu lümpenlik, bu hodbinlik, bu rüküşlük, bu sevgisizlik ve Nazilere bu yalakalık ülkenin bütün bir toplumsal sınıflarını, bütün şehirlerini, bütün caddelerini, bütün sokaklarını, bütün evlerini etkiler…

Sosyologların, psikologların, antropologların, tarihçilerin ve siyasetçilerin incelemesi gereken bir durumdur bu…

Ayrıca bu biyografiden çıkacak sonuç; bir ülkede Engels’in bahsettiği köylülük giderilmemiş, aşılmamış ve hala da var ise  ve Henri Philippe Pétain'ler ve Klaus Mann’ın bahsettiği Mephisto’lar da ülkenin üstüne çullanmışsa ülkenin çöküşünün kaçınılmaz olduğudur... 


Arz ederim...

Osman AYDOĞAN

 


Yorumlar - Yorum Yaz