• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam555
Toplam Ziyaret2892385

1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı


1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı

01 Mayıs 2021

Türkçeyi çok iyi kullanan yazar ve şair Murathan Mungan’ın çok güzel bir şiiri vardı, ‘’Eskidendi, çok eskiden’’… Murathan Mungan’ın söylediği gibi hatırlar mısınız, eskiden çoook eskiden ‘’1 Mayıs İşçi Bayramı’’ kutlanırdı görkemli törenlerle… Şimdi ‘’nerede o bayramlar’’ der gibi ‘’şimdi nerede o törenler’’ diye hayıflanıyorsunuz değil mi?

Neden hayıflandığınızı anlatmadan önce kısaca 1 Mayıs İşçi Bayramının kısa bir tarihçesine bakalım…

1 Mayıs İşçi Bayramı tarihçesi

Tarihte ilk kez 1856'da Avustralya'nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi'nden Parlamento Evi'ne kadar bir yürüyüş düzenlerler… 1 Mayıs 1886'da da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bırakırlar.  Değişik kentlerde binlerce siyah ve beyaz işçi, birlikte yürürler…

14 Temmuz - 21 Temmuz 1889'da toplanan İkinci Enternasyonal'de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada "Birlik, mücadele ve dayanışma günü " olarak kutlanmasına karar verilir...

Zamanla 8 saatlik işgünü birçok ülkede resmen kabul edilir…1 Mayıs böylece işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazanır.

Türkiye’de 1 Mayıs İşçi Bayramı

1 Mayıs İşçi Bayramı Türkiye'de ilk kez 1923'te resmî olarak kutlanır… 1923 yılındaki bu kutlama için kadın şairimiz Yaşar Nezihe, Türkçedeki ilk ‘’1 Mayıs İşçi Bayramı’’ şiirini ‘’1 Mayıs’’ başlığı ile Mayıs 1923’de kaleme alır…  Bu şiiri yazımın sonunda veriyorum… (Bu sayfada yazdığım Şükûfe Nihal gibi, İhsan Raif Hanım gibi hazin bir hikâyesi vardır şair Yaşar Nezihe’nin)

İşçi Bayramı, 2008 Nisan'ında "Emek ve Dayanışma Günü" olarak kutlanması kabul edilir. 2009 Nisan’ında da TBMM'de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edilir.

Şimdi gelelim baştaki hayıflanmamıza… Sadece bizde değil, tüm dünyada da 1 Mayıs İşçi Bayramları gittikçe sönük bir şekilde kutlanmaktadır…

Peki neden?

1989 dönüşümü

1989 yılında Sovyetler’in yıkılması çok şeyi bitirdi. Çift kutuplu dünya ile beraber çok şey de yitip gitti... Tek kutuplu dünyaya geçtik… Tek kutuplu dünya ile birlikte siyasetin ideolojik içeriği sıfırlandı... Kapitalizm rakipsiz kaldı… Küreselleşme icat edildi…

İnsanlar özgürleşiyor derken, tıpkı Roma döneminde olduğu gibi duvarlar yükseldi (Die festung Europa). Yine Roma döneminde olduğu gibi Avrupa dışındaki herkes barbarlar (Barbaren) olarak nitelendirildi, algılandı.

1989 dönüşümü sonrası dünya

Bu tarihten sonra Avrupa solu, Avrupa siyaseti, Avrupa edebiyatı bocaladı... Schröder’ler, Blair’ler, adları sol da olsa iktidarları boyunca hep neo liberal politikalar uyguladılar. Almanya’dan bir daha Heinrich Böll, Günter Grass, Thomas Mann, Fransa’dan bir daha Albert Camus, Jean Paul Sartre, Samuel Beckett, İngiltere’den bir daha Thomas More, Oscar Wilde, James Joyce, Thomas Stearns Eliot ve Virginia Woolf  çıkmadı...

Avrupa’ya yönelik göç dalgası, birbiri ardına gelen terörist saldırılar, milliyetçilik ve ırkçılık akımları ve Brexit Avrupa Birliği’nin iktidarsızlığını artırdı.  

İnternet teknolojisi ise bütün bu oluşumların üzerine tuz biber ekerek siyasette ‘’reality’’ ortamına prim veren iklimi yarattı. Küstahlığın, vasatlığın, kabalığın ve teşhirciliğin geçer akçe olduğu yeni bir iklim doğdu. Bu şekilde bir ‘’meşhuriyet’’ çağı başladı.

İşte TV’lerde, boyalı basında gördüğünüz vıcık vıcık seviye, kişiliksizlik ve küstahlık bu iklimin ürünü! Bu sadece Türkiye’de değil tüm dünyada böyle… Avrupa’dan ABD’ye, Rusya’dan Arap dünyasına kadar bu böyle…

Bütün bunların da sonucu olarak; “Batı” kapitalizminin krizi ve ABD dış politikasında da Soğuk Savaş’ın bitiminden beri görülen yalpalama ABD’de Trump’u yükseltti. Diğer ülkelerde de Rusya’da Putin, Macaristan’da Urban gibi Trump’ın kopyaları ortaya çıktı…

Küreselleşme sonucu

Son olarak küreselleşmenin dayatmasına da insanlık etnik-dini bir yeniden ‘’kavimleşme’’yle, ‘’ümmetleşme’’yle, ‘’ırkçılık’’ ve ‘’popülizm’’le yanıt verdi. ‘’Sanayi kapitalizmi’’nin yerini ‘’finans kapitalizmi’’ aldı. Sanayi kapitalizminin yapısı çöktü. İşçi sınıfı bilinci kalmadı. Sendikacılık tükendi. Bunlar geleneksel siyasetin hep içeriğini dolduran kavramlardı. Gerek Avrupa’da ve gerekse de Türkiye’de bu değişimi anlayamayan, algılayamayan ve bu değişime göre politika belirleyemeyen ve çözüm getiremeyen sol ve sosyal demokrat içerikli partiler bocaladılar, kendi içinde bölündüler, ideoloji olmayınca çıkar nedeniyle kendi içlerinde kendileriyle kavga ettiler…

Ve Türkiye

Bu süreç Türkiye’de çok daha trajik yaşandı… 1980 sonrası Türkiye sağ ideolojiye teslim edilirken sol kendi içerisinde bölündü… Örneğin 1994 yerel seçimlerinde Ankara’da ve İstanbul’da sol tandanslı SHP, DSP ve CHP ayrı ayrı adaylar çıkardılar, merkez sağ da ANAP ve DYP diye bölününce her iki şehirde de dini referans alan RF’nin adayları kazandı… Ancak sol bundan ders almadı… 1999 seçimlerinde de aynı hatayı tekrarladılar… Daha da trajik olanı ise bu tabloya sebep olan sol siyasetçilerin günümüze kadar hala itibar görmeye devam ediyor olmalarıdır…

Böylece Türkiye'de Sol; CHP, SHP ve DSP adı altında üst üste aynı seçimlere girerek ülkeyi ''demokrasiyi hedefe ulaşınca inilecek bir tramvay olarak gören'' bir zihniyete iktidarı altın tepside sundular... Hatta Türk Solu'nun bir kısmı ''Hukuk''u böylesine bir zihniyetin emrine verecek bir anayasa değişikliğine ''yetmez ama evet'' diyebilecek kadar kullanılışlı olup idraksiz kaldılar… Türk Solu'nun bir kısmı da askerî darbeleri ''iyi darbe'' ve ''kötü darbe'' diye tasnif edebilecek kadar demokrasi bilincinden, ''Enverist'' karakterdeki darbeleri de ''Kemalist'' karakterde zannedecek kadar siyaset bilincinden ve ulusal davalarda da emperyalistlerin düşünleriyle örtüşecek kadar da ulus ve tarih bilincinden yoksun kaldılar… Bir kısmı da liboş, bir kısmı da dönek, bir kısmı da ilkesizdiler. Ve Türk Solu her daim pratiği teoriye kurban ederek darbe üstüne darbe yediler, yenilgi üstüne yenilgi yaşadılar ve halen de bocalamaya devam ederler…

Neyse bu faslı kapatalım… Yoksa bu liste sıralamakla bitmez…

Tüm bunların sonucu olarak da sol partiler sürekli oy kaybettiler. Bu şekilde de işçi sınıfının en büyük siyasi ve ideolojik desteği yok oldu...

Günümüzde siyaset

Günümüzde bu şekilde ideolojisiz kalan işçi sendikaları da iktidarlara yamandı... Sarı sendika haline geldi...  İşçi ücretleri yerlerde süründü... Kâr hırsı uğruna iş güvenliği ihmal edildi...  Yüzlerce işçinin toprak altına gömüldüğü iş kazalarının hesapları sorulmadı... Bir ‘’fıtrat’’ sözcüğü ile üstü örtüldü… İktidarın adamları yerlerde işçi tekmelediler, ''açız'' diyen işçi kadına ''geber'' dediler... Bu Korona günlerinde işçi sahipsiz, aç ve açıkta bırakıldı... Bu konuları gündeme getirecek ''Sivil Toplum Kuruluşları'' ve aydınlar da kalmadı, onların yerine iktidardan beslenen dinci vakıflar, STÖ’leri ve Körfez harekâtının ‘’Embedded journalism’’i gibi ‘’saray gazeteciliği’’ ve ‘’embedded aydınlar” türedi… Sonuçta işçi haklarını takip edecek kimse kalmadı… 

Sanayi kapitalizminin yapısı çöküp sanayi kapitalizminin yerini finans kapitalizmi alınca da ''para'' tek ilah haline geldi. Emeğin, emekçinin değeri kalmadı... Böylece ortada işçi sınıfı bilinci kalmadığı gibi işçi haklarını takip edecek ''insanlık'' da kalmadı. İnsanlar sadece pazarda değil hastanelerde, eğitim kurumlarında ve hayatın her alanında ''müşteri'' haline geldi. Doğa katledildi... Kâr uğruna hava, su, çevre, insan kirlendi... 

1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı kutlaması

Hal böyle olunca da ortada ne kutlanacak bayram kaldı ne de bu bayramı kutlayacak heyecan…

Bugün, böyük böyük adamlar ''Emek en yüce değerdir...'' diye 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramını kutlayacaklar... Bu sözle, bu sloganla işçi aldatılırken aynı zamanda emek sömürüsünün de üstünü örterek bir taşla iki kuş vuracaklar...

Ama ben yine de tüm çalışanların, tüm emekçilerin bayramını canı gönülden kutlamak istiyorum:

‘’1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’’ kutlu olsun…

Ben her ‘’1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı’’nda Cem Karaca’nın 1968 yılında çıkardığı o meşhur ‘’Tamirci Çırağı’’ şarkısını hatırlarım… Bu şarkının bağlantısını da yazımın sonunda veriyorum…

‘’Gönlüme bir ateş düştü yanar ha yanar yanar
Ümit gönlümün ekmeği umar ha umar umar..’’

Osman AYDOĞAN

Cem Karaca; ‘’Tamirci Çırağı’’
https://www.youtube.com/watch?v=388-ZnlMoO4

Yaşar Nezihe Hanim’ın ‘’1 Mayıs’’ şiiri

Ey işçi…
Bugün hür yaşamak hakkı seninken
Patronlar o hakkı senin almışlar elinden.
Sa’yınla edersin de “tufeyli”leri zengin
kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin?
Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;
lakin seni fakr etmede günden güne berbâd.
Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.
Azm et de esaret bağı kopsun bileğinden.
Sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün.
Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.

Ey işçi…
Mayıs birde bu birleşme gününde
Bişüphe bugün kalmadı bir mani önünde…
Baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz;
yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.
Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin
ta’zim ile hürmetle sana başlar eğilsin.
Dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi.
Bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi.
Herkes yaya kaldı, ne tren var, ne tramvay
Sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say…
Birgün bırakınca işi halk şaşkına döndü.
Ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü.
Sayende saadetlere mazhar beşeriyet;
Sen olmasan etmezdi teali medeniyet.
Boynundan esaret bağını parçala, kes, at!
Kuvvetedir hak, hakkını haksızlara anlat.

Yaşar Nezihe




Yorumlar - Yorum Yaz