• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam641
Toplam Ziyaret2892471

Nûrusiyâh


Nûrusiyâh

03 Şubat 2019

Dünkü yazımda Mozart’ın ‘’Saraydan Kız Kaçırma’’ operasında geçen kişiler ve yer hakkında bir yanlış bilgi olduğundan bahsederek eserde geçen sarayın Topkapı Sarayı olmadığını, eserde geçen Bassa Selim’in de Sultan Selim değil de Selim Paşa olduğunu vermiştim.

Bu yanlış bilginin sebebi olarak da şu hikâyeyi anlatmıştım:

Osmanlı Padişahı III. Selim’in sevdiği cariyesi, gözdesi Mihriban ile Mihriban’a musiki öğretsin diye görevlendirdiği devrin müzik üstatlarından Bestekâr Sadullah Ağa arasında bir aşk başlar. Bunu öğrenen III. Selim başlangıçta âşıkları idam etmek istese de sonra affeder. III. Selim’in bu olayı ve Mozart’ın operasının konusunun hemen hemen aynı olması ve aynı tarihlere denk gelmesi ve III. Selim ile Selim Paşa’nın (Bassa Selim) aynı isimde olması nedeniyle bu yanlışlığa yol açtığının değerlendirildiğini yazmıştım...

Bu bilgi beni “Garip Akımı” içerisinde garip kalmış bir şairimiz olan Asaf Hâlet Çelebi’nin bir şiirine götürdü: Nûrusiyâh. Önce şiiri vereyim:

nûrusiyâh

bir vardım

bir yoktum
ben doğdum
selimi sâlısin köşkünde

sebepsiz hüzün hocamdı

loş odalar mektebinde
harem ağaları lalaydı
kara sevdâma
uyudum
büyüdüm
ve nûrusiyâha ağladım

nûrusiyâha ağladığım zaman

annem süzudilâra idi
ve babam bir tambur
annem sustu
babam küstü

ama ben niçin hâlâ nûrusiyâha ağlarım

nûrusiyâaah
nûrusiyâaahhh

Bu şiirle anlattığım hikâye arasında ne ilgi var diyeceksiniz ama demeyin. Şöyle ki:

Arapçada ‘’sâlisin’’ ‘’üçüncü’’ demek. Şiirde ismi geçen ‘’selimi sâlisin’’; ‘’Osmanlı padişahı Üçüncü Selim’’dir.

Selimi Sâlisin (III. Selim) köşkünde doğan da –anlatan-  padişah çocuğudur.

Şiirde bahsedilen ‘’kara sevda’’ işte anlattığım o hikâyedir. Bu kara sevda; III. Selim’in sevdiği cariyesi, gözdesi Mihriban ile Mihriban’a musiki öğretsin diye görevlendirdiği devrin müzik üstatlarından bestekâr Sadullah Ağa arasındaki aşktır. Başlangıçta III. Selim âşıkları idam etmek istese de sonra affeder.

‘’Süzudilâra’’; musikiye düşkün Üçüncü Selim’in kendisinin besteleyip Türk Sanat Müziğine hediye ettiği bir makamdır.

Şiirde geçen ‘’annem sustu’’, ‘’babam küstü’’ vurgusu yaşadığımız çağa dönük her türlü değer yargısından ve insani değerlerden uzak bir yaşama karşı yapılan sitem gibidir.

‘’Nûrusiyâh’’; Şeyh Galip’in ‘’Hüsn-ü Aşk’’ isimli eserinde geçen ‘’Aşk’’ın ‘’Hüsn’’e (iyiye, güzele) ulaşmak için ‘’Kalp Kalesi’’ne yaptığı zorlu yolculuktur. ‘’Nûrusiyâh’’ bu anlamıyla bahsedilen bu aşk hikâyesini anlatır.

‘’Nûrusiyâh’’ ayrıca tasavvufi anlamda da kullanılır; ‘‘Nûrusiyâh’’; tasavvufî anlamda bir ilahi varlığa ulaşabilmek için gelinmesi gereken son noktadır.

‘’Nûrusiyâh’’; ‘’nokta-i süveydâ’’dır. ‘’Nokta-i süveydâ’’; kalbin ortasında var olduğu tasavvur edilen siyah noktadır, insan kalbindeki ilahi mazhardır.

‘’Nûrusiyâh’’; insanı kâmil olmak için kat edilmesi gereken aşamalar ve ulaşılması gereken son aşamadır.

Ancak şiirin sonunsa Asaf Hâlet bir feryat halinde çığlık çığlığa ‘’nûrusiyâh’’a erişemediğini ifade eder:

‘’ama ben niçin hâlâ nûrusiyâha ağlarım

nûrusiyâaah
nûrusiyâaahhh’’

Ve sebepsiz hüzün hep benim hocamdı

ve hep nûrusiyâha ağladım ben…
nûrusiyâaah
nûrusiyâaahhh...

Osman AYDOĞAN

Bir not: Şiirde hep küçük harflerin kullanılması Asaf Hâlet Çelebi'nin şiirlerinde hep küçük harfleri kullanmasından kaynaklanmaktadır. 


Yorumlar - Yorum Yaz