Jül Sezar
22 Şubat 2021
İki gün önce, 20 Şubat 2021 tarihinde, Shakespeare’in ‘’Kral Lear’’ isimli oyununu anlatırken, yazımın girişinde Shakespeare’in bütün eserlerinde siyasetin şifrelerinin ve sınıflı toplumların güç ilişkilerinin, çatışmalarının ana kodlarının bulunduğunu yazmıştım…
Shakespeare’in eserlerindeki bu özelliği en iyi vurgulayan oyunu da Shakespeare’in ‘’Julius Caesar’’ (Jül Sezar) (İş Bankası Kültür Yayınları, 2007) isimli oyunudur.
Shakespeare’in Jül Sezar oyununu anlatmadan önce oyunun daha iyi anlaşılabilmesi için Roma Cumhuriyetinin Roma İmparatorluğuna nasıl dönüştüğünü ve Jül Sezar’ı kısaca anlatmak istiyorum…
Roma Cumhuriyetinden Roma İmparatorluğuna
Bir efsaneye göre Romus ve Romulus adlı kardeşler tarafından MÖ 753 yılında kurulan Roma şehri, önce Roma Krallığı’na ev sahipliği yapar. Bu krallık daha sonraları MÖ 510 yılında bir senato tarafından yönetilen Roma Cumhuriyeti’ne dönüşür. Yaklaşık 500 yıl hüküm süren Roma Cumhuriyeti de zamanla Roma İmparatorluğuna dönüşür. Ancak Roma Cumhuriyeti'nin ne zaman Roma imparatorluğa dönüştüğü konusunda tarihçiler arasında tam bir mutabakat yoksa da tarihçilerce genellikle kabul gören tarih; Jul Sezar'ın savaş şartlarında kendine verilen üstün yetkileri kötüye kullanarak cumhuriyeti feshedip kendisini imparator ilan ettiği MÖ 44 yılıdır.
Roma, bu tarihte imparatorluğa dönüşse de MS 3. yüzyıla kadar ismen cumhuriyet olarak kalır... Bu süre içinde de Roma'da imparatorluktan tekrar cumhuriyete dönüş çabaları da devam eder. İmparatorluk döneminde işlevi ve önemi azalsa da Roma Senatosu her daim varlığını sürdürür.
Jül Sezar
Jül Sezar (MÖ 100 – MÖ 15 Mart 44), asıl adı "Gaius", ‘’Sezar’’ ise unvanıdır. Romalı askerî ve politik, karizmatik lider, aynı zamanda iyi bir hatip ve güçlü bir yazardır. Askerleri üzerinde yetkin bir komuta gücü ve ince bir diplomasi anlayışı vardır. Yıllarca beraber savaştığı lejyoner birliklerini kendisi kurmuş ve eğitmiştir. Dünya tarihinin en etkili insanlarından birisi olarak kabul edilir. Güçlü bir yazar, güçlü bir hatip, üstün bir komutan ve güçlü bir devlet adamı gibi çok yönlü bir kişiliğin bir araya gelmesi tarihte nadirdir. Bu nadir insanlardan birisi de Jül Sezar’dır.
Sade üslubuyla kendinden üçüncü bir şahıs gibi tekil kişi olarak söz eder. ''Roma’da ikinci adam olmaktansa Tiber nehri kıyısında bir köyde birinci adam olmayı tercih ederim'' sözü onun lider ve tutku dolu kişiliğini yansıtır. Eylemleriyle Roma Cumhuriyeti'nin Roma İmparatorluğu'na dönüşmesinde kritik bir rol oynamıştır. Daha başka bir deyimle eylemleriyle Roma Cumhuriyetini Roma Diktatörlüğüne dönüştürmüştür…
Dolayısıyla Jül Sezar, hiçbir zaman bir imparator olmamıştır. Ancak Jül Sezar’dan sonra gücü eline alan Octavius, ‘’İmperator Caesar Augustus’’ unvanını alarak Roma'yı gerçek bir imparatorluk, kendisini de Roma’nın ilk imparator yapmıştır. Bu tarihten sonra da ‘’Caesar’’ kelimesi, ‘’Augustus’’ ile birlikte yüzyıllar boyunca bütün Roma imparatorlarının aldığı bir unvan haline gelerek Roma'nın hükümdarı anlamında kullanılmıştır. Alman İmparatorlarının unvanı ‘’Kaiser’’ (Kayzer) (Sezar) buradan gelir.
Ünlü Latince deyiş olan ‘’veni, vidi, vici’’ (geldim, gördüm, yendim) sözü Sezar’a aittir. Bu cümle Sezar tarafından Roma senatosu'na yazılmış Zela Savaşındaki zaferini anlatan mektupta geçer. Zela Savaşı, Sezar’ın Tokat ili Zile ilçesinde Pontus'lu Pharnaces II'ye karşı kazandığı savaştır… Bu sefer esnasında Kapadokya’dan Roma topraklarına kattığı Mazaca şehrine de kendi adını (Caesarea) verir; Sezar’ın şehri anlamındadır. Kayseri ismi de buradan gelir...
Shakespeare’in ‘’Jül Sezar’’ oyunu...
‘’Jül Sezar’’ oyunu ise William Shakespeare tarafından 1599'da yazılmış beş perdelik bir trajedidir. Antik Yunan tarihçi Plutarkhos'un ünlü Roma ve Yunan büyüklerini karşılaştıran ‘’Paralel Yaşamlar ‘’adlı eseri oyuna kaynaklık eder. Tarihin en ünlü suikastlarından birisini, Roma İmparatoru Jül Sezar’ın katlini ele alan oyun, Shakespeare‘in antik Roma tarihini konu alan ve "Roma oyunları" diye anılan üç oyunundan ilkidir (diğerleri ‘’Coriolanus’’ ile ‘’Antonius ve Kleopatra’’dır).
Shakespeare’in bu ‘’Jül Sezar’’ oyunu özetle şöyledir:
Askerî başarılarla kibirlenen Sezar, halkın onun diktatörlüğünü kabul edeceğine inanır. Ama inançlı Cumhuriyetçiler Brutus ve Cassius onu öldürmeye karar verirler. Ancak Sezar'ın yakın dostu Marcus Antonius ve Sezar'ın manevi oğlu Octavius intikam almak isteyince iç savaş çıkar. Shakespeare'in oyunu aslında eski Roma'dan, bir şehir-devletine, oradan da Cumhuriyete ve uzun süren demokrasi kurma mücadelelerinin ardından da tiranlıkla karşı karşıya kalan bir devleti anlatır.
Shakespeare’in ustalık döneminin ilk eserlerinden olan ‘’Jül Sezar’’ eseri adının aksine aslında Brutus’ün tragedyasıdır. Oyun, Jül Sezar’ın adını taşısa da oyun kişileri arasında en önemli karakter o değildir. Jül Sezar, oyunun sadece ilk üç perdesinde görülür ve üçüncü perdenin ilk sahnesinde ölür. Oyunun asıl kahramanı Brutus'tur. Oyun, Brutus'un çok değer verdiği şeref, namus, ahlak, vatanseverlik ve dostluk prensiplerinin birbiri ile çelişmesi ve kişinin bu tür çelişkileri nasıl uzlaştırıp karar verebileceği üzerinedir.
Roma İmparatoru Jül Sezar senatoya gelirken, yolunu kesen bir kâhin “Mart’ın 15’inden sakın!” diye bağırır. Eşi de o gün Sezar’a senatoya gitmemesi için yalvarır. Sezar iki uyarıyı da dinlemez…
Jül Sezar 15 Mart’ta senatoya gelirken, bazı senatörler bıçaklarla saldırır. Aralarında kimilerine göre “evlatlığı”, kimilerine göre “öz oğlu” ve Mersin’de Roma Valiliği yapmış olan Brutus de vardır. Brutus, Sezar’ı arkadan bıçaklar. Sezar “ihaneti” yansıtan ünlü ‘’Sen de mi Brutus! Öyleyse yıkıl Sezar!’’ ("E tu brute! Then fall Caesar!") sözüyle can verir ve “ihanet” Roma sikkelerinde simgeleşir. Bu suikastta otuz beş bıçak darbesiyle can veren Sezar’ın, ezeli düşmanı Pompeius’un büstü önüne düşmesi ise ayrı bir tesadüftür. Eserde Sezar can verirken son sözlerini söyler: "Erdem, sen bir kelimeden başka bir şey değilsin."
Hemen hemen bütün tarihçiler, Jül Sezar’ın katledilmesinin; siyasi gücünü çekemeyenler kadar, Roma yönetiminde Cumhuriyet yerine, adı Sezar bile olsa bir diktatör veya imparatorun istenmemesi nedeniyle olduğunu yazarlar.
Suikasttan sonra Brutus bir ikilem arasında kalır. Eğer Sezar tiran ilan edilirse yaptığı hiçbir şey geçerli sayılmayacak aynı şekilde kendi senatörlüğü de düşecektir. Diğer tarafta ise eğer Sezar tiran ilan edilemezse, kendisi ve arkadaşları katil ilan edilecek, ancak kendilerine genel bir af çıkarıldığı takdirde kurtulabileceklerdir. Brutus, Sezar’ı tiran olarak ilan edemez ve Roma'yı terk etmek zorunda kalır…
Brutus, Roma’yı terk etmeden önce Senato’da özetle şu konuşmayı yapar: ‘’Bu toplulukta Sezar'ı çok sevmiş biri varsa derim ki ona, Brutus'un Sezar’a sevgisi daha az değildi onunkinden. Öyleyse neden Sezar'a karşı ayaklandın derse bu dost bana şu karşılığı veririm: Sezar'ı daha az sevdiğim için değil, Roma’yı daha çok sevdiğimden. Sezar yaşayıp da hepinizin köle olarak ölmeniz mi daha iyi, yoksa Sezar ölüp de hepinizin hür insanlar olarak yaşamanız mı? Sezar beni severdi, ağlarım onun için; mutluluğa ermişti, sevinirim; bir kahramandı, saygı duyarım; ama tutkuya kapıldı, muhteris olduğu için öldürdüm onu.’’
Sezar ile anne tarafından akraba, Romalı komutan ve politikacı ve Sezar'ın da yakın dostu olan Marcus Antonius ise saldırganlara karşı harekete geçmeden önce, Sezar’ın cenaze törenindeki “Ben buraya Sezar’ı övmeye değil, gömmeye geldim!’’ sözleri Villiam Shakespeare’in oyununda damga vurur.
William Shakespeare eserinde Sezar’ı şöyle konuşturur:
‘’Korkaklar, ölmeden önce defalarca ölür; cesur insan ölümü bir kere tadar...’’
"Şiddetin olduğu yerde kanunlar susar."
"Tecrübe, tüm şeylerin öğretmenidir."
"Hiç gülmeyen insanlardan şüphe duyun, onlar ciddi insanlar değildir."
‘’Utan, ey çağ! Soylu insan yetiştirmez oldun!’’
‘’Sevgi tükenip bezginliğe yüz tuttu mu, zoraki nezaket gösterileri başlar. Açık yürekli, candan bağlı bir insan gösteriş yapmaz.’’
‘’Her dost görünen dost olmuyor!’’
‘’Şeref sevgisi ölüm korkusunu bastırır.’’
‘’Korkarım yüzümüze gülenlerin yüreklerinde sürüyle kötülük yatıyor bize karşı.’’
‘’İnsanın ettiği kötülük yaşar ardından, iyilikleriyse toprağa gider kemikleriyle.’’
‘’Hangi göz sağlamdır boyanmayacak kadar?’’
‘’Ey Kader, bize de yapacaksın dilediğini. Öleceğiz biz de, biliyoruz; sadece zaman, Ömrü birkaç gün daha uzatmak sadece İnsanların dört elle sarıldıkları şey.’’
‘’Büyüklük ne zaman kötüye kullandırır kendini: Vicdanı devlet gücünden ayırdığı zaman.’’
‘’Ne kadar sağlam karakterli olursa olsun, ayartılamayacak insan var mı şu dünyada?’’
‘’İyi konuşmak, iyi vuruşmaktan daha iyidir.’’
‘’Çok düşünüyor, korkulur böylelerinden.’’
‘’Ölümsüz değilsen çevrene iyi bak; çok güvenen kolay tuzağa düşer.’’
‘’Seni kötü gördüğüm yok, kötülük görüyorum senden.’’
‘’Eğer yüzüm daha asık göründüyse sana, bu değişiklik yalnız kendi içimle ilgilidir.’’
‘’Tek başına insan, küçük bir krallık gibi, iç savaş buhranları geçiriyor.’’
‘’Ey akıl! Herhalde, insanları bırakıp hayvanlara kaçtın sen, duygu diye bir şey de kalmadı insanoğlunda.’’
‘’Biliyorum niçin kurt olduğunu: Romalıları birer koyun görüyor da ondan. Aslan kesilmezdi, Romalılar ceylan kesilmese.’’
‘’Yüreğimi para diye basar, Kanımı damla damla meteliklere çeviririm de köylülerin nasırlı ellerinden Kanunsuz para koparmaya kalkmam!’’
‘’Ne taş kuleler, ne tunç duvarlar, ne havasız zindanlar, ne zincirler bağlayabilir insan kafasındaki gücü.’’
’’Jül Sezar’’ filmi
Yönetmenliğini Joseph l. Mankiewicz'in yaptığı başrolde Marlon Brando'nun oynadığı, 1953 yılı Metro-Goldwyn-Mayer yapımı, William Shakespeare'in oyunundan beyaz perdeye uyarlanan ‘’Jül Sezar’’ filminde Marcus Antonius'u canlandıran Marlon Brando'nun Sezar’ın öldürülmesinden sonra halka çektiği nutuk kusursuz bir hitabet sanatı olarak filmin doruk sahnesidir. Kusursuz bir oyunculuk ile harika bir metnin kesişim noktasıdır bu sahne.
Bu sahnede Marcus Antonius (Marlon Brando) şöyle konuşur:
‘’Dostlar, Romalılar, vatandaşlar, beni dinleyin: Ben Sezar’ı gömmeye geldim, övmeye değil. İnsanların yaptıkları fenalıklar arkalarından yaşar, iyilikler çok zaman kemikleriyle beraber gömülür; haydi Sezar’ınkiler de öyle olsun. Asil Brutus size Sezar’ın haris olduğunu söyledi; eğer böyleyse, bu ağır bir suç. Sezar da onu pek ağır ödedi. Şimdi burada Brutus'la diğerlerinin izinleriyle, çünkü Brutus şeref sahibi bir zattır; zaten hepsi, hepsi şerefli kimselerdir, evet müsaadeleriyle burada Sezar’ın cenazesinde söz söylemeye geldim. O benim dostumdu, bana karşı vefalı ve dürüsttü; lakin Brutus haris olduğunu söylüyor ve Brutus şerefli bir zattır. Sezar Roma’ya birçok esir getirdi, devlet hazinelerini bunların kurtuluş akçeleri doldurmuştu. Acaba Sezar’da hırs diye görülen bu muymuş? Fakirler ne zaman ağlasa, Sezar’ın gözleri yaşarırdı; hırs daha sert bir kumaştan olsa gerek. Fakat gene Brutus onun için haristi diyor; Brutus da şerefli bir adamdır. Siz hep gördünüz, Luperkalya yortusunda ben kendisine üç defa krallık tacı sundum, üç defasında da reddetti; hırs bu muymuş? Gene Brutus, haristi diyor. Ve şüphesiz kendisi şerefli bir adamdır. Ben Brutus'un dediklerini çürütmek için söz söylemiyorum, buraya bildiklerimi söylemeye geldim. Bir zamanlar siz onu hep severdiniz, bu sebepsiz değildi; öyleyse sizi ona yas tutmaktan alıkoyan nedir? Ey izan! Sen hoyrat hayvanlara sığınmışsın, insanlar da muhakemelerini kaybetmiş. Beni affedin. Kalbim tabutun içinde, şurda, Sezar’ın yanında, tekrar bana gelinceye kadar beklemeli.’’
Sezar’ın öldürülmesinden sonra olaylar kısaca şöyle gelişir:
MÖ 43'te, Sezar'ın yeğeni ve evlatlığı, Sezar'ın öldürülmesinden sonra onun varisi olan Octavian, Roma senatosunun konsolu olduktan sonra Sezar'a suikast düzenleyenlerin hepsinin Roma'nın düşmanı olduğunu ilan eder.
Antonius ve Brutus’ün orduları kapışır. Yenilen Brutus kaçar, Bodrum’da, günümüzde adı Gümüşlük olan Myndos antik kentine sığınır…
Marcus Antonius ise Jül Sezar'ın öldürülmesinin ardından doğu bölgesinin yönetimini üstlenir.
Antonius Tarsus'a gelerek Mısır Kraliçesi Kleopatra VII ile ittifak yapar. Kleopatra'nın maksadı kaybettiği toprakları geri almak, Antonius'unki ise hem doğudaki iktidarını sürdürebilmek hem de Partlara karşı yapacağı askerî harcamalar için Mısır'ın zengin kaynaklarından yararlanmaktır.
Bu maksatla Antonius, Kleopatra'yı Tarsus'a davet eder. Muhteşem gemisiyle Tarsus limanına gelen Kleopatra, Antonius ile yedi yıl sürecek renkli, romantik ve ihtiraslı bir beraberlik yaşar. Kleopatra'nın Tarsus'a giriş yaptığı kapının adı "Kleopatra Kapısı"dır. Bugün bu bölgede çok sayıda Kleopatra ismini taşıyan mekân vardır. Alanya’daki ‘’Kleopatra Plajı’’ gibi…
Bugün kullandığımız takvim Sezar’ın zamanında hazırlanmış ve bazı ayları 31 gün olarak belirlemiştir. July olan ‘’temmuz’’ ayına da kendi ismini vermiştir. Zaten tüm diktatörler hep hatırlanmak isterler!
Sezar ve Brutus
Fransız yazar "Anatole France’'ın 1912'de yazdığı ‘’Tanrılar Susamışlardı’ (Kaynak Yayınları, 2009) isimli eserinde asıl olarak Fransız devrimcilerinin terör uyguladıkları dönemi anlatılır. Anatole France eserinde devrim sonrası Fransa’da Brutus’ün büstlerinin Paris meydanlarına dikildiğini yazar…
Özdemir Asaf ‘’Kırılmadık Bir Şey Kalmadı’’ (Yapı Kredi Yayınları, 2016) adlı kitabında Sezar hakkında şunu yazar: "Sezar’ı ne öldürdü? Brutus'ün kaması. Brutus'ü ne öldürdü? Sezar’ın sözleri." Özdemir Asaf, Sezar'ın sözlerinin Brutus'ün kamasından daha keskin olduğunu söyler...
Shakespeare, insanın hırs ve ihtirasının nelere yol açabileceğini gösteren, siyaset bilimi açısından da ders olarak okutulabilecek müthiş eserini işte böyle oyunlaştırır… William Shakespeare’in bu oyunu ibretle okunması gereken bir eserdir. Çünkü Sezar’lar oldukça Brutus’lar da olmaktadır. Brutus'suz Sezar'lar yoktur tarih sahnesinde. Tariih Baba bunu böyle söylüyor...
Arz ederim...
Osman AYDOĞAN