• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi15
Bugün Toplam1107
Toplam Ziyaret3103616

Kapak fotoğrafıma dair…


Kapak fotoğrafıma dair…

30 Temmuz 2016

Yine yaşadığım mekânlardan yine kendi çektiğim bir fotoğraftı…. Gün dönmüştü, henüz güz gelmemişti ama geceleri güz aylarının o ürpertici rüzgârları deli deli esiyordu. Daha erken olmuştu akşamlar... Her gün daha bir çığlık çığlığa, daha bir bağıra bağıra batmıştı güneş dağların ardından... Kıpırdamadan bir heykel gibi o büyük heybeti, ihtişamı, azameti ve görkemi ile duran uzaklardaki Hindukuş Dağları sanki alev alev, sanki cayır cayır, sanki issiz bir çıra gibi yanmıştı güneş batarken, korsuuuuz, külsüüüüz, dumansız... Perde perde inmişti karanlıklar… Usul usul basmıştı geceler...

Gerçekten de gün yavaş yavaş bitip, Güneş dağların ardından alev alev çekilip, usul usul batarken, hep ama hep Necip Fazıl’ın ‘’Akşam’’ isimli şiiri zihnimde takılmış plak gibi dönüüüüp durmuştu:

‘’Güneş çekildi demin,

Doğdu bir renk akşamı.
Bu, bütün günlerimin,
İçime denk akşamı.

Akşamı duya duya,

Sular yattı uykuya;
Kızıllık çöktü suya,
Sandım bir cenk akşamı...’’

İşte o akşam (bu fotoğrafı çektiğim akşam) garip bir renk akşamıydı… O akşam, sanki bütün günlerimin içime denk akşamıydı…. O akşam, sanki son otuz yılımın bir yangın yerine denk akşamıydı…

İşte o akşam kendim çektim bu fotoğrafı...

Zaten o günler her akşam kafesinde çırpınan bir kuş gibi, çırpın çırpın çırpınırdı kalbim…

Zaten o günler her akşam cama çarpan bir kuş gibi, göğüs kafesimde çırpın çırpın çırpınırdı kalbim…

Zaten o günler her akşam çırpınan bir deniz gibi, sahile vuran azgın dalgalar gibi çırpın çırpın çırpınırdı kalbim…

Zaten o günler her akşam kümesine sırtlan girmiş tavuklar gibi çığlık çığlığa çırpın çırpın çırpınırdı kalbim…

Zaten o günler her akşam yörüngesiz kalmış kuşlar gibi yönsüz, istikametsiz kalır çırpın çırpın çırpınırdı kalbim… 

Zaten o günler her akşam güneş batarken, korsuz, külsüz, dumansız yanan dağlar gibi, sanki issiz bir çıra gibi alev alev, cayır cayır yanardı kalbim…

Margaret Mitchell’in 1937 yılı Pulitzer ödüllü ‘’Rüzgâr Gibi geçti’’ (Gone with the Wind) romanındaki Scarlett O’Hara adlı kızın Amerikan İç Savaşı yıllarında savaş öncesi ve sonrası yaşadıklarını hatırladım. Romandan aydı adla yapılan filmi de seyretmiştim. Etkisinde kaldığım, beğendiğim bir filmdi… Filmde Scarlett O’Hara’yı canlandıran sinema sanatçısı Vivien Leigh’a da hayran olmuştum. Vivien Leigh, Scarlett O’Hara’nın savaş öncesi ve sonrası değişimini, çocukluktan olgunlaşmasını o kadar güzel karakterize etmişti ki…

İşte o günler ben orada sanki Scarlett O’Hara’ydım… Filmde sık sık yer verilen gün batımı sahnelerinin gerçeğini ve daha harikuladesini orada zaten canlı canlı, birebir içinde yaşamıştım…

Scarlett O’Hara’nın değişimine de bizzat ben orada uğramıştım: Oraya Kâbil’e birinci gidişim bana erken bir olgunluk, tam yirmi altı yıl sonra bu ikinci gidişim ise kimseciklerin fark etmediği bir bilgelik vermişti…

Çünkü o akşamlar birer cenk akşamları idi…

Osman AYDOĞAN













Yorumlar - Yorum Yaz