Şiir ve Mustafa
10 Ocak 2016
Sevgili Mustafa,
Şiirleri beğendiğin için teşekkür ederim..
Mevlâna'nın bir sözü vardı:
''Bir kişi güzel bir söz söylüyorsa bu o kişinin güzel söz söylemesinden değil, dinleyenin onu güzel anlamasından kaynaklanır.''
Şiirleri beğenmen benim güzel şiirler sunmamdan değil senin onları güzel bulmandan kaynaklanmaktadır.
***
Ancak sorun; bana sorduğun, sunu haline getirip, resim ve müzikle birleştirdiğim ‘’Eskici’’ isimli şiiri ‘’nasıl aşacağız?’’ sorusundan kaynaklanmakta…
Ben şiir yazmıyorum ki aşayım Mustafa!
Ben bir ''eskici'' gibi, eski şiirleri alıp sizlere aktarıyorum.
Ne demişti Bedri Rahmi Eyüpoğlu ‘’Eskici’’ isimli şiirinde, tekrar anımsatmak istiyorum;
‘’Eskiden yeterdim kendime
Artardım bile
Şimdi ne yapsam nafile! ...
Ve
Kim demiş ´can eskimez´ diye
Bu can tedirgin tende
Can da eskimiş
Ben de..’’
***
Şiirlerin iyisi kötüsü olur mu ki Mustafa aşayım onları?
Şiirler ilerlemezler ve aşılmazlar…
Onlar yeniden doğarlar..
Eski şiirlerin yeniden doğmalarına aracılık ediyorum ben Mustafa..
***
Şiir doğruları sunmaz bize Mustafa.
Şiir ufuklar açar sadece, bilinmedik gerçeklerin alanını açar.
Anlam da, şiirin sunduğu imgeden, hayalden başka bir şey değildir.
Ve şiir yaşamın anlamını araştırır Mustafa.
Yaşamın anlamını araştırmak da hem felsefenin hem de şiirin ve sanatın en başlıca işi değil mi Mustafa?
Sanatın içinde olan birisi olarak bunu sen daha iyi bilirsin.
Aslında, söz konusu "anlam"; felsefe, şiir ve sanat aracılığıyla ''insan''ı aramak değil midir Mustafa?
Şair, kendi ruhunu bulan insan değil midir Mustafa?
Şiir; duygudan yoksun olmayan düşünce ve düşünceden yoksun olmayan duygu değil midir Mustafa?
***
Yapıtlarımda Asaf Hâlet'e neden daha fazla yer veririm?
Doğu-Batı kültürünü bağdaştırarak ilhamını Asya tasavvuf ve dinler tarihinin ünlü kişilerinden, Eski Doğu medeniyet ve masallarından alan, kendi deyişiyle ''hayatta olduğu gibi, somut malzemeyle soyut bir âlem'' yaratan, sadece hayal ve duygu şairi değil bir sezgi şairi de Asaf Hâlet, ondan.
Onun için ''İbrahim''ini aldım, sunusunu hazırladım, sizlere aktardım.
''ibrâhim
gönlümü put sanıp da kıran kim''
diye soruyordu şiirinde Asaf Hâlet.
Hangimizin gönlünü put sanıp da kırmadılar İbrâhim, pardon Mustafa?
***
Onun için ''He'' şiirini aldım sunusunu hazırladım, sizlere aktardım;
''dağın içinde ne var ki
güm güm öter
ya senin içinde ne var ferhâd''
diye soruyordu şiirinde Asaf Hâlet.
Hangimiz Ferhâd değildik Mustafa?
Ve hangimizin içinde neler güm güm ötmedi Mustafa?
***
'Mâra'' isimli şiirinde ne diyordu Asaf Hâlet?
''bilmemek bilmekten iyidir
düşünmeden yaşayalım mâra ''
Bilmemenin bilmekten iyi olduğunu bizler yaşayarak öğrenmedik mi Mustafa?
***
Hafız, İran edebiyatında gazelin öncüsüydü. Divan edebiyatımızı da büyük ölçüde etkilemişti. Biz Hafız'ı Yahya Kemal'in "Hafız'ın kabri olan bahçede..." diye başlayan şiirinden tanırız. Asaf Hâled; bizde ''Hafız''ı bilen ve anlayan nadir şairlerimizden biriydi…
Şiir felsefeye, metafiziğe yakın durur Mustafa.
Şiirin felsefesi onun derin yapısındadır Mustafa.
***
Özdemir Asaf'ı da seçtim daha çok…
''İkinci kişi''yi ancak Özdemir Asaf'da anlayabiliriz Mustafa.
''Öldürmekten daha ağır bir şey..
Niçin anlıyorsun.''
diye soruyordu Özdemir Asaf sizlere sunduğum ''Alfa ''isimli şiirinde..
Hangimiz anlamadık, anlamanın ölmekten daha ağır olduğunu Mustafa?
***
''Dün sabaha karşı kendimle konuştum.
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum.
Yokuşun başında bir düşman vardı.
Onu vurmaya gittim,
Kendimle vuruştum.''
diyordu şiirinde Özdemir Asaf.
Hangimiz hayatımızın hangi safhasında kendimizle vuruşmadık Mustafa?
Şiir, okuyanın yeniden ürettiği anda gerçekleşebilen bir sanat değil midir Mustafa?
***
Türkan İldeniz'in 'Bekleyiş''ini seçtim…
Boğaz’da okuyan bizlere Kandilli Kız Lisesi mezunu Türkan İldeniz'den başka kim daha iyi hitap edebilirdi Mustafa?
''İçimde sıkıntıların en dayanılmaz şekli
Kaçıncı kere saatleri susturuyorum
Bensiz çözülüp, sensiz bağlanması yok mu halatların
Tükeniyorum.''
''Bekleyiş''te böyle haykırıyordu Türkan İldeniz..
Saatleri hangimiz kaç kere susturmadık, bizsiz çözülüp onsuz bağlandığında halatlarımız, hangimiz tükenmedik Mustafa?
***
''Yorgun savaşçılarız, yengiler eskitti bizi
Utanırız tadına varmaktan içkilerimizin
Biri bütün güneşleri toplar, vermeye bekletir
Üşümekten değil korku, ısınır olmaktan
Yorgun savaşçılarız, sevgiler ürküttü bizi’’
Hayatla doğa arasında tedirgin bir iç dünyanın duyarlılığını dile getiren Gülten Akın'ın yukarıdaki şiirinde oldu gibi hangimiz sevgiden ürkmüş yılgın savaşçılar değiliz Mustafa?
***
''Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan''
derken Cahit Sıtkı Tarancı ve ben bu şiiri sizlere aktarırken, hangimiz istemedik gençliğimizi ilk sevgiliyle yeni baştan yaşamayı Mustafa?
Ben bu örneklerden hangisini aşayım Mustafa?
Şiirin sesi, her zaman bilgeliğin sesidir Mustafa.
Şiir yaşamın karmaşıklığını bütünlüğü içinde anlar Mustafa.
***
1700'lerin sonları ve 1800 başlarında yaşamış olan alman düşünür Wilhelm von Humbolt"un 17 cilt tutan ‘’ Gesammelte Schriften'' isimli kitabı dil konusunda temel bir eserdir.
Humbolt özet olarak der ki;
İnsanı insan yapan dildir. Dil olmasaydı insan olmazdı.
Dil düşünceyi yaratır. Düşünceyi yaratan ve ileri götüren dildir.
Dilini oluşturan, yükselten bir toplum gerçek bir düşünce etkinliği gösterebilir.
Dilin içinde bulunan yaratıcı yaşam ilkesi ve insanda bulunan ruh gücü dille birlikte düşünceyi de geliştirir.
Gelişmiş bir kültür, ancak gelişmiş bir dille kazanılabilir.
Dili insanın ruhu meydana getirmiştir.
Dile gelen insan ruhudur.
İnsanın konuşurken (ve de yazarken ) kullandığı kelimeler ve konuşurken ses tonu ve vurgulamaları o insanın ruhuna ayna tutar.
Dil konuşanın içini gösterir.
Bir ulusun ruhu da dilinde kendini açığa vurur.
Dil aynı zamanda ulusun ruhunun dış görünüşüdür; ulusun dili ruhudur, ruhu da dili.
Bir ulusun dilinin, sözcüklerinin açık ve anlaşılır oluşu düşünce yaratmalarına götürür.
Dili en çok şiirde görmekte ve kullanmakta değil miyiz Mustafa?.
Seçtiğimiz şiir, okuduğumuz şiir, beğendiğimiz şiir işte bu noktada içimize ayna tutmakta değil midir Mustafa…
İnsan ruhunun kıvrımlarını, inceliklerini ve zenginlikleri şiir ifade etmiyor mu Mustafa?
Ben bu kıvrımlardan hangisini aşayım Mustafa?
''Sözcük; varlığın bir simgesi, adlandırılması, göstergesi değildir, onun gerçek bir parçasıdır.'' diyor Humbolt eserinde..
Mitolojik görüşe göre de her nesnenin özü adlarda saklıymış...
Adlara egemen olmasını, onları kullanmasını bilen kimse, nesneler üzerinde de bir egemenlik kazanırmış...
Mitolojide geçerdi sanırım; ‘’sözün gücü Tanrı'nın gücüne yakındır.’’
Ve sözcükler en güçlü olarak şiirde kullanılır Mustafa..
Ceyhun Atuf Kansu; ‘’Şiir yazılan toplumdan asla umut kesilmez’’ derdi...
Bu nedenlerle midir ki; şiiri çok severim Mustafa?
***
Şiir okuyan insan "Türkçenin soluğunu üflerken" nefes nefese kalırmış...
Şiir ve felsefe, dil ve düşüncenin ikiz olmayan çocuklarıymış Mustafa….
Her yeni şiir, her yeni yapıt engebeleri, virajları ve uçurumları belirsiz bir yolmuş…. Yürüdükçe bulunulurmuş her şey.
Ben bu engebelerden, bu virajlardan, bu dönemeçlerden hangisini aşayım, hangi uçurumları geçeyim Mustafa?
Arthur Rimbaud; ‘’Şiir eyleme uymaz, eylemin önünde yürür’’ derdi…
Hep önde yürüyen bu duyguyu ben nasıl aşayım Mustafa?
Şiirin kendilerindeki anlamlarından başka anlamları da varmış..
Şiirleri sindire sindire okumak gerekirmiş, her okuyuşta yeni tatlar almak, yeni serüvenlere çıkabilmek için Mustafa.
Ben bu serüvenlerden hangisine çıkayım Mustafa?
***
Picasso'nun bir sözü vardı Mustafa;
'Sanat acı ve hüznün çocuğudur''
Acı ve hüzün içinde yetişmedik mi Mustafa?
Şiirlerdeki bu hüznü duyumsamamak mümkün mü Mustafa?
***
Ahmet Haşim'in bir dizesi vardı;
''Seyreyledim eşkâl-i hayatı
Ben havz-ı hayalin sularında''
(Ben yaşam havuzunun sularında
yaşamın biçimlerini seyrettim)
Bu yaşam havuzunun sularında bizler, hepimiz yaşam biçimlerinin elvan türlüsünü seyretmedik mi Mustafa?
***
Şeyh Galip; ''Şiir, mumdan kayıklarla alev denizini geçmeye benzer'' derdi.
Tüm bir ömrümüz mumdan kayıklarla alev denizlerinden geçmedi mi Mustafa???
***
Sana şiirlerle dolu günler diliyorum Mustafa…
En iyi dileklerimle…
Osman AYDOĞAN