• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam27
Toplam Ziyaret2908545

Oruç tutmak!

Oruç tutmak!

Oruç ibadetler arasında yerine getirilmesi en zor olanlardan biridir. Zira oruç, nefsin en temel ihtiyacı olan yeme içme arzusuna set vurmaktadır…

"Fıkıh", temel kaynakları Kur’an ve sünnet olan İslam hukukuna verilen addır. Fıkıhta oruç; en basit anlamıyla Allah rızası için yemeden, içmeden ve ailevi ilişkiden oruç niyeti ile kesilmektir (kısaca buna ‘’imsak’’ denir. İmsak vaktinden de kasıt bu yasakların başladığı vakittir). Oruç tutmanın şartları ise; Müslüman olmak, akıl baliğ olmak ve şuurlu olmaktır.

‘’Sufi’’; gönlü saf kişi, eren, ermiş, nefsinden fani, hak ile baki; zahirde (görünen, görünürdeki) halk ile batında (içsel, gizli anlam) Hak ile olan; nefsinde ölen Hak ile diri kalan demektir. Sufiler bütün bu fıkhi şartların tümünü kabul ederler. Ne var ki hakkıyla oruç tutmak için bu zahiri ahkâm (ahkâm; hüküm kelimesinin çoğulu olup "hükümler" demektir) yanında batini ahkâma da uymak gerektiğine ifade ederler.

Batini ahkâma uymak açısından oruç tutanlar üç kısma ayrılır:

Birincisi avamın orucudur ki böyle bir oruç yemekten, içmekten ve ailevi ilişkiden kesilmektir. İnsanların birçoğunun orucu bu sınıfa girer. Ahkâmına riayet etmeden diğer azaları günahlardan korumadan tutulan oruç sadece mideye takılı kalmış bir oruçtur…

İkinci çeşit oruç havâssın orucudur. Sadece yememek ve içmemek gibi maddi şartlara uymanın ötesinde gıybet etmek, kem (kötü) söz söylemek, harama bakmak gibi günahlardan da kaçınmayı gerektirir. Buna göre yeme ve içme fiili orucu bozduğu gibi işlenilen günahlar da bozar. Peygamber efendimiz bir hadisinde şöyle buyurur: “Kim yalan söze ve kötü amele son vermezse Allah’ın onun aç ve susuz kalmasına ihtiyacı yoktur.” (Buhari, Kitab al-savm) 

Üçüncü grubun orucu ise havâssü’l-havâssın orucu olup oruçların en zorudur. Burada sadece mide değil insanın kalbi ve sırrı da oruca katılır. Bu sınıfın orucu masivadan, yani “Allah’tan gayri her şey”den yüz çevirmektir. İnsanın Rabb’inden başka her şeyden kalben yüz çevirmesi gerçekten de oruçların en zor olanıdır. Kuşeyri bu grubun orucunu “ariflerin orucu” olarak isimlendirir. Böyle bir orucun mükafatı ru’yetullah (Allah'ın âhirette gözlerle görülmesini tanımlar) ve cemalullah (Allah'ın cemali) dır. 

Ramazan ayı ile alakalı olarak en güzel yorumlardan birini de Kâşâni getirmektedir: “Ramazan” kelimesi “ramada” fiilinden gelip “‘yakmak, aşırı sıcak olmak” manasına gelir. O halde Ramazan ayı insanın nefsini yakma, onu fani kılma ayıdır. Nefsinden ve egosunun hevasından (kişinin nefsi, arzusu, isteğinden) kurtulamayan bir insan hakikatte oruç tutmuş değildir.

İbni Arabî orucun “tahakkuk” yani insanı ilahi hakikate eriştirme boyutu üzerinde durmuştur. Ona göre oruç hiçbir ibadete benzemez. Oruç ibadeti ile Allah Teâlâ kendisinin sıfatlarından bir sıfat olan samediyyet (O yok olmayan bakîdir, herşeyin O'na ihtiyacı vardır, O'nun hiç bir şeye ihtiyacı yoktur) sıfatı ile kulunu bir nebze de olsa sıfatlandırmak istemiştir. Bu sebeple Allah Teâlâ kudsî bir hadiste (Bazan ''hadisi kudsi'' de denir, mânâsı; Allahü teâlâ tarafından bildirilip de, Peygamber efendimizin kendi kelimeleriyle bildirdiği sözlere ise hadis-i kudsî denir.) şöyle buyurur: ‘’Adem oğlunun yaptığı bütün ibadetler kendisi içindir. Ancak oruç müstesna. Oruç Benim içindir ve onun mükâfatını ben veririm.” Allah Teâlâ diğer hiçbir ibadette olmayan bir şekilde orucu sahiplenmiştir. Bu sebeple kul oruç tutarken bunu farkında olmalı ve bütün dikkatini Cenabı Hakk’a vermelidir.

Ramazan ayı ibadetinin ilk özelliği açlıktır yani oruç… Ramazan orucunu emreden âyetin sonunda, bunun gayesinin mânevî, rûhî ve ahlâkî olduğuna işaretle, “Ta ki ittika edesiniz'' yani takva sahibi olasınız buyurulmaktadır. Demek ki oruçtan hedef takvadır. (Takva; kalbi Allâh’tan uzaklaştıran her şeyden korumak.)

Son olarak oruç ancak infak (nafaka verip geçindirme, besleme, Allah yolunda harcama) ile tamama erer. Her zaman cömertlerin en cömerdi olan Hz. Peygamberimiz (s.a) Ramazan ayında daha bir cömert olup hiç bitmesinden korkmadan elindekilerini ihtiyaç sahiplerine verirdi. Oruç ve infak birbirini tamamlarlar. 

Kısaca oruç, sadece yemeden içmeden kesilme değildir. Oruç; nefsin terbiyesi, takvaya ulaşılması ve bunun kalıcı hale getirilmesidir. Oruçtan amaç, nefsin insandaki kibrini kırmak, nefsi alt etmek, böylece ruhu sevindirmektir. Nefsi alt etmek ise; kötülüğü yenmek, ruhu sevindirmek ve iyiliğin önünü açmak anlamına gelir. Oruç; doğru olmaktır, dürüst olmaktır, Hakk’a, hukuka riayet etmektir, gıybetten, kem sözden kaçınmaktır, masivadan, yani “Allah’tan gayri her şey”den yüz çevirmektir. Oruç; cömert olmak, çevremizde ihtiyacı olanların ihtiyacını karşılamak demektir. Kısaca oruç, sadece yemeden, içmeden kesilme değildir. Aksi takdirde doksan dokuz bin âlemin Rabbi Allah’ın sizin aç ve susuz kalmanıza ihtiyacı yoktur.

Yüce Rabbimizden, bizlere ariflerin orucunu tutmamızı nasip ederek, bu yolla nefsimizi terbiye etmesini, takvaya ulaştırmasını ve bu vesile ile bizleri arif, doğru ve dürüst insan olma şerefine ulaştırarark yeryüzünde iyiliğin önünü açmasını niyaz ederim!. 

Osman AYDOĞAN


Yorumlar - Yorum Yaz