• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam407
Toplam Ziyaret2912438

Fatih Sultan Mehmet (4): Bizans düşerken Bizans'ta yaşananlar


Fatih Sultan Mehmet (4): Bizans düşerken Bizans'ta yaşananlar

01 Haziran 2021


Bu sene İstanbul'un Fatih Sultan Mehmet tarafından fethinin 568. yıldönümü... Bir yazı serisi ile Fatih’i, onun kurduğu imparatorluğu ve hocası Akşemseddin'i yazdım. Gerçi ben Fatih'in farklı yönlerini anlattımsa da 29 Mayıs 1453 tarihinde İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildiğinde genellikle bizler Osmanlı tarafını biliriz; gemilerin karadan yürütülerek Haliç'e indirilmesini, surlar önünde dökülen topları, Ulubatlı Hasan'ı ve Akşemseddin'i... İstanbul Fatih tarafından kuşatıldığında karşı tarafta, Bizans'ta neler olduğunu genellikle pek bilmeyiz.

Belki de rivayet olarak sadece, karşı taraf Bizans için, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u kuşattığında, surlar aşılmak üzere iken Bizans’ın ileri gelenlerinin Ayasofya’da toplanıp şehrin kuşatmadan nasıl kurtulacağını tartışmak yerine ‘’Meleklerin cinsiyeti’’ni tartıştığını biliriz.

Ancak karşı taraf Bizans'ta konu bu kadar basit değildi… Karşı tarafta sorun daha derin, daha karmaşık ve daha vahimdi... İşte bu yazımda da tam da 29 Mayıs 1453 yılında karşı tarafta; Bizans'ın son imparatoru Konstantinos Paleologos kimdir, nasıl bir imparatordur, o anda ne yapıyordu, Bizans’ta neler oluyordu onu anlatmak istiyorum…

Bu konuda yazılmış iki eserden bahsedip, birinden de alıntı yapacağım…

Bizans’ın son imparatoru Konstantinos Paleologos

Bu eserlerden birincisi İngiliz Bizantolog Donald M. Nicol’un ‘’Konstantinos Paleologos’’ (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2013) isimli biyografik eseridir.


Bu eserinde Donald M. Nicol, Bizans’ın son imparatoru Konstantinos Paleologos'un iyi bir eğitim almış olduğunu, becerikli, sabırlı, vizyon sahibi ve insanları idare etmesini bilen bir hükümdar olduğunu, kısa ve talihsiz iktidarı döneminde (1449 - 1453) kendini ve şehrini kurtarmak için var gücüyle çabaladığını, henüz vakti varken kaçıp kurtulması yönündeki telkinlere tenezzül etmeyerek sayı ve askerî teknoloji açısından kat be kat üstün Osmanlılara karşı şehri savunanların lideri olarak elinden gelen her şeyi yaptığını ve sonunun geldiğini anlayınca da bunu mertçe karşılayıp, teslim olmaktansa savaşarak ölmeyi tercih ettiğini anlatır... 

Donald M. Nicol eserinde o gün muzaffer olan genç ve atılgan Sultan II. Mehmet’in ’’Fatih’’ namıyla yücelirken, elinde kılıcıyla can veren Konstantinos Paleologos’un da aslında ölmediğini, halkı arasında efsane mertebesine yükselerek, mermere dönüşüp uyuduğunu ve günün birinde uyanıp şehrini kurtaracağı inancına kaynaklık ettiğini yazar…

Kim bilir belki de daha önceleri yazdığım Bizans tarihçisi Laonikos Chalkokondyles, günün birinde Ayasofya üzerinde haçlar dikileceği, tüm Doğu ülkelerinin Hıristiyanlarca fethedileceği vb. kehânetlerini bu efsaneye dayanarak yazmıştır…

Bizans

Diğer eser ise Macar oyun yazarı Ferenc Herczeg’un ‘’Bizans’’ (Berikan Yayınevi, 2003) isimli eseridir.  Ferenc Herczeg, bu eserinde Bizans’ın ve Konstantinos Paleologos’un kaderini tragenya halinde anlatır. Bu eser bir çağı canlandırma bakımından Macar yazınının en iyi tarihsel tragedyası olarak adlandırılır… Ferenc Herczeg, bu oyununda; tek bir güne, koca bir imparatorluğun son gününe, günün şafağıyla batışı arasına dünya ölçüsünde bir tarihsel tragedyayı sığdırır.


Tanınmış Macar tarihçisi J. Horvath, Ferenc Herczeg’un ‘’Biznas’’ oyunu üzerine yazdığı bir incelemesinde bu tragedyanın ana hatlarını şöyle anlatır:

‘’29 Mayıs 1453. Bu, Bizans İmparatorluğunun çöktüğü gündür. Sultan Mehmet Bizans’ı kuşatmıştır; kentin alın yazısı artık bellidir. Bu kaçınılmaz tehlike karşısında kahramanlığa yükselen imparator Konstantin az sayıda, fakat kendisine bağlı kalan yabancı ücretli askerleriyle bütün gücünü harcayarak kuşatıcılara karşı koymaktadır. Ancak halkı ve Bizanslı askerleriyse korkak bir kayıtsızlık içinde başlarına geleceği beklemektedir. Devletin ileri gelenleri imparatorun kahramanlık taslayışıyla alay ederler. Onlar artık daha çok sultandan yanadırlar ve her şeyi ondan beklerler. İmparatoriçenin kendisi bile kadınlık silahlarıyla Fatih’e boyun eğdireceği düşlemiyle kendini avutmaktadır...

Bütün bunlardan imparatorun haberi yoktur, o halkına güvenmekte, onun yurtseverliğine ve son tehlikenin onu kahraman yapacağına inanmaktadır. Onun için son anda büyük bir düş kırıklığına uğrar. Sultanın elçileri onun ve ardından gitmek isteyenlerin özgürce gidebileceğini bildirirler, fakat ona bağlı ancak iki kişi çıkar: Ücretli askerlerin sadık komutanıyla kendisine âşık olan Yunanlı kız Herma. Konstantin dehşet içinde gerçekle yüz yüze gelir ve Bizans’ı ölüme mahkûm eder: ‘Biz Tanrı'nın izniyle Bizans’ın son imparatoru Konstantin, dünyaya bildiririz ki, ulusumuzu mahkemeye çektik ve adalet adına Bizans’ı cellat satırıyla ölüme mahkûm eyledik. Edirneli Mehmet celladımız olsun.’

Konstantin muharebede ölür. Bizans kan içinde yüzmektedir ve bu tarihsel kargaşada üzerlerine düşen onurlu görevi yerine getirmeyenler o kan denizi içinde imparatoriçeyle birlikte boğulurlar. O korkunç anlarda imparator şöyle der: ‘Ölürsem, mezar taşıma şu sözler yazılsın: Bizans’ın son imparatoru burada yatıyor. Kör olduğu sürece yaşadı. Bir gün gözleri açılınca duyduğu tiksinti onu öldürdü.’… ‘’

Neyse gelelim Ferenc Herczeg’un ‘’Bizans’’ isimli oyundan önemli gördüğüm bir sahneye…

‘’Bizans’’ oyunundan bir sahne

Fatih, İstanbul’u kuşatmıştır, kent düşmek üzeredir. Oyunda bu sahne şöyle verilir:


Başmabeyinci, İmparatoriçe’ye müjdeler: “Paganlar hücuma geçeceklerken İmparatorumuzun yüzü sur üstünde görününce silahlarını ellerinden düşürmüşler!” 

Şair Lisander: “Halk şenlik yapıyor!”

Krates: “Türkler barış için yalvarıyorlar! Sultan’ın ordusunu veba kırıp geçiriyor! Sultanları Anadolu’ya çekilecekmiş.” 

Öğleye yakın bir haber gelir: “Hıristiyan ordusunun önünde nur içinde bir yiğit görülmüş. Aziz Georgius olduğu sanılıyor. Belki de Kutsal Bakire’dir. Sevgili şehrini kurtarmaya gelmiş.” 

Ancak ayaküstü uydurulmuş bu masallar hiçbir işe yaramaz: Yeniçeriler ne İmparatoru görünce şaşırırlar, ne de Sultan Mehmet Avrupa’yı terk eder. Veba değil, nezle bile yoktur Türk ordusunda. Yardıma ne Aziz Georgius ne de Kutsal Bakire gelimiştir.

Sonuçta Bizans düşer! 

Tarih Baba’nın verdiği ders

Bizans’ın düşüşü ve Bizans’ın son imparatoru Konstantinos Paleologos’un trajedi ile sonuçlanan akıbeti bize şu dersi vermektedir:


Gerçeklerden ve dünyadan uzak, sanal bir âlemde yaşayanların, hem kendilerini hem sultanlarını hem de toplumu; yandaş medyalarıyla, sahte destanlarıyla, renkli masallarıyla, yalanlarıyla, nininnileriyle uyutanların; şarkılarıyla, türküleriyle, renkli renkli ekranlarıyla, yalan dolan reklamlarıyla avutanların, yanıltanların vebâli çok büyüktür.... 

Çünkü sultanlar güçlendikçe körleşirler ve bir gün gözleri açıldığında da Bizans’ın son imparatoru gibi duydukları tiksintiden ölürler...

Sonuçta; sultanı ile sarayı ile yandaşı ile Bizans düşer...


Sultanlara ve çevresindekilere duyurulur...

Arz ederim…

Fatih Sultan Mehmet’i anlatmaya devam edeceğim…

Osman AYDOĞAN



Yorumlar - Yorum Yaz