• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam679
Toplam Ziyaret2892509

Zaman geçer, biz göçerken


Zaman geçer, biz göçerken

31 Aralık 2015

Halil Cibran’ın ‘’Deli’’ isimli kitabında ‘‘çoğu zaman geceyi dinlenmenin zamanı olarak düşünür ve anarsınız, oysa gerçekte gece aramanın ve bulmanın zamanıdır’’ diye yazar. Yine Cibran geceye şöyle hitap ederdi; ‘‘Evet, biz ikiz kardeşiz ey Gece; çünkü sen evreni görünür kılarsın, ben ruhumu.’’


Yılın bu son uzun gecelerinde görünür kıldığım ruhumda neler aradım neler, neler buldum neler… Bulduklarımı sizlerle paylaşmak istiyorum:

Önce Fransız şair, politikacı, Türk dostu ve ‘’tek bir kişiyi özlersiniz ve her yer size ıssız gelir’’ sözünün de sahibi Alphonse de Lamartine’yi aradım, O’nun bir şiirindeki dizeleri buldum:

‘’Ebedi gecesinde bu dönüşsüz seferin
Hep başka sahillere doğru sürüklenen biz
Zaman adlı denizde bir gün bir lahza için
Demirleyemez miyiz?
İnsan için liman yok, sahil yok zaman için
O geçer, biz göçeriz.’’

Lamartine’nin söylediği gibi; zaman adlı denizde liman yoktu biz insanlar için, sahil de yoktu zaman için, zaman geçer, bizler de göçer, hep başka sahillere doğru sürüklenirdik. Bugün; zamanın geçtiği, bizlerin başka sahillere doğru sürüklendiği, göçtüğü bir anda olduğumuzu buldum…

Karacaoğlan’ı aradım sonra;

‘’Yürü bire yalan dünya
Sana konan göçer bir gün
İnsan bir ekine misal
Seni eken biçer bir gün’’

Karacaoğlan’ın söylediği gibi konduğumuz gibi dünyadan göçeceğimizi, bizi ekenin bir gün biçeceğini buldum…

Veysel’i aradım daha sonra;

‘’İki kapılı bir handa
gidiyorum gündüz gece’’

Veysel’in söylediği gibi, bugün; iki kapılı bir handa gündüz gece gittiğimiz bir anda olduğumuzu buldum…

Yunus’u aradım daha daha sonra;

‘’Bu dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun’’

Bu dünyadan gidenken kalanlara selam vermenin ne büyük bir olgunluk olduğunu buldum…

Melih Cevdet Anday’ı aradım, O’nun bir sözünü buldum; ‘‘Zaman birimlerinin çoğulu doğaya, tekili bize ilişkindir, bizim yaşamış olduğumuzu gösterir. ‘Binlerce yıl’ sözü masaldır, ‘bir gün’ ise gerçektir.’’ Anday’ın söylediği gibi iki binli yılların bir masal, bugünün ise gerçek olan bir anda olduğumuzu buldum…

İS 161- 180 yıllarında hükümdar olan Roma imparatoru filozof Marcus Aurelius’u aradım sonra… ‘‘Kendime Düşünceler’’ isimli kitabında şöyle derdi Aurelius; "Durmadan dönüp duran yıldızları, sanki sen de onların arasında geziniyormuşsun gibi hayranlıkla seyret ve varlıkların içinde bulunduğu değişimi düşün, hiç durmaksızın birinden diğerine dönüşmelerini izle. Bu gibi olaylar üzerinde düşünerek, yeryüzündeki yaşamı tozlarından arındırırsın." Marcus Aurelius’un söylediği gibi; durmadan dönüp duran yıldızları, sanki ben de onların arasında geziniyormuşsum gibi hayranlıkla seyretmeyi ve varlıkların içinde bulunduğu değişimi düşünerek, yeryüzündeki yaşamı tozlarından arındırmayı buldum…

Gabriel Garcia Marquez’i aradım daha sonra, O’nun ‘’Yüzyıllık Yalnızlık’’ adlı romanında bilge bir kişi ile genç birisi arasında geçen şu diyaloğu buldum: Genç kişi yaşlı bilgeye sorardı: ‘’Bugün günlerden ne?’’ Yaşlı bilge cevap verirdi: ‘’Salı’’ Genç kişi itiraz ederdi: ‘’Olmaz, dün Salı idi. Bugün ne?’’ Yaşlı bilge cevabının doğruluğunda ısrar ederdi: ‘’Bugün de Salı.’’ Sonra nedenini açıklardı bilge kişi: ‘’Bugün de Salı, çünkü dünden hiçbir farkı yok.’’ Sonsuzluğa doğru akıp giden, uçsuz, bucaksız, sonsuz ve hep birbirinin aynı olan rutin günlerden sonra, dikkatli yaşandığında her günün ''Salı'' olmadığını buldum…

Daha başka şeyler de buldum…

Dünyamızın etrafında döndüğü Güneş, Dünya’dan 1 milyon 303 bin kez daha büyükmüş. İçinde yer aldığımız Samanyolu Galaksisinde bulunan Güneş’imiz gibi yıldızların sayısı ise yaklaşık 400 milyar civarındaymış. Samanyolu Galaksisinin de içinde bulunduğu Evren’de de, Samanyolu Galaksisi ve Andromeda Galaksisi gibi milyarlarca galaksi varmış… Ve uzayda bu Evren’imiz gibi milyarlarca evren varmış… Kimi yeni doğmuş, kimi kendi Evren’imiz gibi büyümüş gelişmiş, kimisi de kendi üzerine çökerek kara delikler haline gelmişmiş… Üzerinde yaşadığımız Dünya da işte bu uzayın herhangi bir kenarında, köşesinde çok ama çok küçücük bir yerindeymiş… Güneş sistemimizin Samanyolu Galaksisi etrafında dönerek oluşturduğu bir tam turuna bir kozmik yıl denirmiş. Bu kozmik yılın zaman birimine göre de insan ömrü birkaç saniye sürüyormuş…

Bu koskoca, bu devasa evrende yerimizin sıradan ve çok çok küçük olduğunu, zamanımızın ise çok çok kısa olduğunu buldum... Bu muazzam zaman ve mekân büyüklüğü içerisinde bize ayrılan mikro düzeydeki zaman ve mekân küçüklüğü içerisinde neleri neleri, ne olmaz şeyleri kendimize dert edindiğimizi buldum...

Aslında 31 Aralık'ın dünyamızın güneşin etrafında dönerken, insanoğlu olarak turları saydığımız sıradan bir başlangıçta yeni bir tura başladığı bir an olduğunu buldum…

Zamanın geçtiği, bizim göçtüğümüz, hep başka sahillere doğru sürüklendiğimiz, iki kapılı bir handa gittiğimiz bir andayız bugün... Bugün bu anda, zaman geçer, biz göçerken ve hep başka sahillere doğru sürüklenirken, dünyamızın güneşin etrafındaki bu yeni turunda ve müteakip bütün turlarında; siz değerli arkadaşlarıma, dostlarıma, büyüklerime, bu satırlarımı okuyan sizlere, sizler gibi ülkemin güzel insanlarına ve tüm insanlığa iyi dileklerimi sıraladım ard arda;

Her günü bin yıl gibi, bir günü masal gibi yaşamalarını diledim… İki kapılı bir handa giderken iyi yolculuklar diledim… Herkes için hayatı yaşamaya değer kılmayı diledim…  Yeryüzündeki yaşamı tozlarından arındırmalarını diledim… Salı’dan da farklı günlerinin olmasını diledim… Süreyi iyi yaşamalarını diledim… Her şeyin en güzelini ve en iyisini diledim… Dileklerimin gerçekleşmesini diledim… Mutlu yıllar diledim...

Yunus’u aradım tekrar… Kalanlara selam verdiği dizeleri şöyle biterdi;

‘’Bizi bilmeyen ne bilsin
Bilenlere selam olsun’’

Son olarak bizi bilenlere selam söyledim…

Osman AYDOĞAN

 


Yorumlar - Yorum Yaz