Solon (3): Sardes’in düşüşü
11 Aralık 2016
Atinalı devlet adamı ve şair Solon hakkında Herodot tarafından nakledilen bir hikâyeyi dün anlatmıştım. Kısaca bu hikâyeye göre bizim Karun diye bildiğimiz Lidya kralı Krezüs (Kroisos) ziyarete gelen Solon'a hazinelerini gösterdikten sonra "acaba mutlulukta başka herkesi geride bırakan bir kimseye rastladın mı?" diye bir soru sormuştu...
Krezüs'un amacı kendisinin '’dünyanın en mutlu adamı'’ olduğunu duyabilmekti tabi. Fakat Solon bilgece Krezüs'un beklemediği cevaplar vermiş, Krezüs'ü öfkelendirmişti. Solon sakin bir şekilde şöyle cevap vermişti: "Krezüs, insan için yalnız talih ve talihsizlik vardır. Evet, görüyorum sen çok zenginsin, çok insana hükmediyorsun, ama benden istediğin şeye cevap veremem; çünkü önce ömrünün güzel bir sonla bağlandığını öğrenmem gerekir. Her şeyin sonuna bakmalıdır, Tanrı çok insana mutluluğu yem olarak sunar, sonra çeker alır elinden. Hiçbir canlı mutlu değildir. Her şeyin sonuna bakmak gerekir.''
Krezüs Solon'dan istediği cevapları alamayınca onu sarayından kapı dışarı etmişti.
Sonrasında Lidya kralı Krezüs’ün sonu pek güzel olmamıştı. Pers kralı Kiros (Kyros, Büyük Kuroş, Büyük Keyhüsrev), Lidya krallığına saldırıp Krezüs’ü esir etmişti… Zamanın geleneklerine göre Krezüs yakılmak üzere bir odun yığınının tepesine çıkartıldığında Solon’un sözlerini hatırlayıp “Solooon, Soloooon, Soloooooon!” diye bir feryâd, bir figân halinde bağırmıştı.. Sonrasında da nedenini soran Kiros'a Solon ile arasında geçen konuşmayı anlatınca Kiros tarafından affedilmişti.
TV dizilerindeki bir önceki yayının özeti gibi olduysa da affola...
Ancak Krezüs’ün Solon'u sarayını gezdirip, hazinelerini gösterip, verdiği cevabı beğenmeyip Solon’u sarayından kapı dışarı ettikten sonra, Pers Kralı Kiros’un Lidya’yı ele geçirene kadar olan sürede yaşanan ibretlik bir seri olaylar var ki onu anlatmamıştım… Bu yazımda da işte bu seri olayları anlatacağım… Kaynak aynı kaynak: Herodot (Tarih, çev. Müntekim Ökmen, Remzi Kitabevi, 1991)
Krezüs’ün rüyası
Krezüs’ün iki oğlu vardır; biri doğuştan sağır ve dilsiz olduğu için adı bile anılmaz. Diğeri kıymetli oğlu Atys'dir... Krezüs, Solon’u sarayından kovduktan hemen sonra bir rüya görür. Krezüs, rüyasında oğlu Atys’in ucu demir bir kargıyla vurulduğunu görür. Uyandıktan sonra Krezüs'ü oğlunu kaybetme korkusu sarar... Krezüs, ilk iş olarak Lidya ordularına komuta eden oğlunu bu görevden alıp bir kızla nişanlar. Savaşta kullanılan kargı benzeri silah ne varsa toplatıp depolara yığdırır, kazayla oğlunu öldürür endişesiyle.
Atys’in ölümü
Oğlu evlenme töreniyle uğraşırken, Sardes'e Adrastos isminde Frigya'lı bir adam gelir... Midas'ın torunlarından biri olan bu adam yanlışlıkla bir kardeşini öldürdüğü ve babası tarafından ülkeden kovulduğu için Krezüs'un sarayında arınma dileğinde bulunur. Krezüs ''Hatırını saydığım kişilerin oğlu, dostlar arasına geldin, bizim yanımızda kalırsan hiçbir eksiğin olmaz'' diyerek yanına alır Adrastos'u.
O sıralarda Misya'nın (Mysia; Antik Çağ'da Anadolu'nun kuzeybatısında yer alan ve günümüzde yaklaşık olarak Bandırma, Erdek ve Balıkesir çevresine denk gelen bölgenin adı) Kaz Dağları civarında bir yaban domuzu türer ve köylüler bu yaban domuzunun bahçelerine verdiği zararla başa çıkamazlar. Krezüs'e elçiler yollayarak oğlunun ve yiğitlerinin yardımını isterler: “Senden dileğimiz, oğluna ve yiğitlerine buyur, köpeklerini alıp gelsinler, bizi kurtarsınlar.” Krezüs, gördüğü rüyanın korkusuyla oğlu yerine Adrastos ve bir grup Lidya'lıyı göndermeye karar verince, oğlu yanına gelip babasından kendisini göndermesini, çağrıldığı yere gitmezse Lidya'lıların onu hor göreceğini söyler. Üstelik avlayacaklarının bir domuz olduğunu, boynuzlarının da demir bir kargı olmadığını bu nedenle rüyasından korkmasının yersiz olduğunu hatırlatır. Bu sözler üzerine Krezüs oğlu Atys'i Adrastos'a emanet ederek ava göndermeye razı olur. Adrastos, oğluna göz kulak olacağına ve koruyacağına söz verir.
Atys ve grubundakiler Misya'ya ulaşıp bir sürek avı başlatırlar. Yaban domuzun yerinden çıkartılıp etrafı sarılır. Herkes mızrağını domuza fırlatırken, Adrastos'un mızrağı domuzu ıskalayıp Atys'e saplanır ve Krezüs'un oğlu tıpkı Krezüs’ün rüyasında gördüğü gibi demir bir kargı ile ölür.
Korkunç bir pişmanlık yaşayan Adrastos, Krezüs’e teslim olur ve oğlunun ölüsü üzerine kurban edilmesi için yalvarır. Ama Krezüs, ocağını söndüren adama dönerek, “Konuğum” der, “senin kendi ölümünü istemen benim öcüm için yeterlidir. Hayır, bu ölüm için seni suçlamıyorum…” Bunun üzerine Adrastos, kendisini dünyadaki insanların en mutsuzu sayarak, Atys’in mezarı üstünde kendisini öldürür.
Doğudan gelen tehdit: Pers Kralı Kiros
Krezüs acısının üzerine iki yıl içine kapanır. Krezüs’ün içine kapandığı bu sürede Pers Kralı Kiros, İran'ın kuzeybatı bölgesinde yaşayan ve eski bir İran halkı olan Medler’e saldırarak Med Kralı Astyages'i bozguna uğratır. Bundan sonra Med İmparatorluğu Pers Krallığının önemli bir eyaleti haline gelir. Medlerin katılımıyla Pers Krallığının büyüyerek bölgede büyük bir güç haline gelmesi ve Pers Ordusunun kalabalıklaşması Krezüs’e Atys'in yasını unutturur. Persleri daha fazla gelişip büyümeden durdurma düşüncesiyle harekete geçer.
Delphi'deki kâhinlerin kehânetleri
Kehanet merkezlerinden biri olan Delphi'ye Apollon Tapınağı kâhinlerine kıymetli hediyelerle beraber adamlarını gönderir. (Delfi; Yunanistan'da Parnasos Dağı'nın güneybatısında bulunan arkeolojik bir alan. Antik çağlarda Yunan halkları için önemli olan ve Yunan tanrıları Apollo ve Athena´ya ibadet edilen bir dinî merkezdir.)
Lidyalı sözcüler Delphi’deki kâhinlere sorarlar: ''Krezüs Perslerle savaşsın mı?'' Kâhinlerin cevabı; ''Eğer Krezüs, Perslerle savaşa girerse büyük bir imparatorluğu devirecektir'' olur.
Krezüs kendine getirilen cevabı duyunca Pers Kralı Kiros'un krallığını devireceğine emin olur ve adamlarını kâhinlere tekrar göndererek, bu sefer de ''saltanatı uzun olacak mı?'' diye sordurur. Bu soruya da kâhinler bir dörtlükle cevap verirler:
‘’Günün birinde katır Med'lere kral olacak
O zaman, ey yumuşak ayaklı Lydia'lı kaç,
Çakıllı Hermos boyunca, tabanları yağla,
Utanma, yüzün kızarmasın kaçtığın için.’’
Bu sözlere Krezüs daha da sevinir. Lidya tahtına bir katırın geçmesi mümkün olmadığına göre, demek ki iktidardan düşmeyecektir. Ordusunu toparlayıp Pers'lere doğru sefere çıkar.
Pteria savaşı
Pteria'da (Yozgat, Sorgun ilçesi, Şahmuratlı Köyü) iki ordu karşılaşır. Her iki tarafta büyük kayıp verir ama savaşın kazananı belli olmaz. Muharebenin ertesi günü Kiros saldırısını sürdürmeyince, Krezüs sayıca daha az olan ordusuyla Sardes’e doğru çekilip Mısırlılardan yardım istemeyi düşünür, Sardes’e varınca ordudaki paralı askerlerini de dağıtır. Yardım istediği müttefiklerinden, dört ay sonra Sardes’te hazır olmalarını talep eder. Belki de dün anlattığım, hazinelerini gördükten sonra Solon'un Krezüs'e sorduğu ''Orduların nerede?'' hikâyesi de buradan kaynaklanmaktadır.
Sardes’in düşüşü
Ancak Krezüs, savaş tarihinin büyük stratejik hatalarından birini yapmıştır: Kyros’un kendisini takip ederek hemen Sardes’e kadar geleceğini düşünmemiştir. Çünkü çok önemli bir askerî kuraldır: ‘’Muharebe meydanında yenilmeyen, yok edilmeyen düşman, kaybedilmiş bir savaş demektir.’’
Sardes önlerinde Lidya ile Pers orduları arasında ikinci bir muharebe daha yapılır. Bu muharebede Kiros; ordusuna katılan Medyalılardan bir seyis veya deve bakıcısı olan Hargapos’un önerisiyle ordunun peşinden gelen yük develerinin yüklerini indirtir... Süvarilerini develerin üstüne bindirir... Süvarileri develerin üstünde, piyadeleri ve ordunun geri kalanını ise develerin arkasından yürütecek şekilde bir muharabe düzeni alarak Lidya ordusuna saldırıya geçer. Bir seyis veya deve bakıcısında olabilecek bir bilgi, koca savaşın kaderini değiştirir: Atların develerden korktuğu ve develerin kokusuna dayanamadığı fikri üzerine kurulu bu plan, tutar. Lidya süvarisi darmadağın olur. Krezüs ve ordusu Sardes’e kaleye çekilmek zorunda kalır.
Günümüzde bile çağdaş işletmelerde şu iki kural geçerlidir: ''Hiçbirimiz, hepimiz kadar akıllı değiliz!'' ve ''işi en iyi yapan bilir!'' Tarihte de hep öyle olmuştur; bu kurala uyan devlet veya kurumlar başarılı olmuş, uymayıp da ''her şeyi ben bilirim'' diyen ve tek adama mahkûm olan devlet veya kurumlar er veya geç yok olmuşlardır...
Kiros, Krezüs’ü takip ederek kaleyi kuşatır. Kuşatmanın 14. gününde Sardes düşer.
Krezüs'un adı anılmayan sağır ve dilsiz oğlu için başvurduğu kâhinler, ona şu kehanette bulunmuşlardır eskiden:
‘’Lydia'nın güçlü kralı, hiç de ihtiyatlı değilsin.
Sarayında işitmeyi isteme,
Çocuğunun duymayı o kadar özlediğin sesini
Çevreni saran şimdiki sessizliği daha hayırlı onun,
Zira o, acılı bir günde konuşacak.’’
Kentin düştüğü gün, saraya giren Pers askerleri Krezüs'u öldürmek için üzerine doğru gelirlerken, o sağır ve dilsiz oğlanın dili çözülür ve Pers askerine “Krezüs'u öldürme!” diye bağırır.
Krezüs on dört yıllık bir saltanatının ardından, on dört günlük bir kuşatma sonunda, Perslerin eline düşer canlı olarak. Böylece yerle bir eder büyük bir imparatorluğu, tıpkı kâhinin dediği gibi; ama kendisininkini.
Hikâyenin sonunu daha önce anlatmıştım. Persler tutsak Krezüs'u, Kiros'a götürürler. Krezüs, yakılmak üzere odunların üzerinde beklerken Solon'un sözleri gelir aklına: ''Hiçbir canlı mutlu değildir. Her şeyin sonuna bakmak gerekir'' ve acıyla haykırır ''Ah Solon! Soloooooon! Soloooooooooonnnn!' diye feryat figân eder...
Kiros bunu duyunca adamlarına ''Krezüs'tan sorun bu çağırdığı kimdir?'' der. Kendisine iletilen soruya cevabı ''Bir adam ki dünyayı yöneten kişiler onunla konuşabilmiş olsalardı, bu benim için büyük hazinelerden daha değerli olurdu'' der ve Solon'la aralarında geçen konuşmayı anlatıp şimdi ona ne kadar hak verdiğini söyler. Persliler anlatılanları Kiros'a iletince, Kiros bu hikâyeden çok etkilenir, Krezüs'u affeder ve ona sorar:
''Krezüs, kim sana söyledi bana saldırmayı ve dost yerine düşman olmayı?''
''Kral, bunu yapan senin iyi talihin, benim kötü talihim ve kendini beğenmişliğimdir. Kimse barış dururken savaşı seçecek kadar deli değildir. Bir taraftan, barışta genç erkekler yaşlıları (bilgeleri) gömer, diğer taraftan da savaşta yaşlılar genç erkekleri.''
Kiros onun zincirlerini çözdürür ve yanına oturtur. Krezüs etrafına bakınırken gözleri Lidyalıların kentini yağma eden Perslere takılır ve sorar:
''Bu kalabalık ne yapıyor böyle canla başla?'' ''Senin kentini yağma ediyorlar, hazinelerini paylaşıyorlar'' der Kiros. ''Yağma ettikleri benim kentim, benim varlığım değil artık; yağma edip alıp götürdüklerinin hepsi senin malın.''
Delphi'deki kâhinler Krezüs'ü yanıltmışlar mıydı?
Krezüs'un bu sözlerinden etkilenen Kiros, ondan bir dileği olup olmadığını sorar. Tek bir şey istediğini söyler Krezüs, kendisine vurulan zincirleri Delphi'deki kâhinlere gönderip, neden onu yanılttıklarını sordurmak ister. Kiros bu arzusunu kabul eder ve bir grup Lidyalı zincirleri alıp Delphi'ye götürürler.
Kâhinlere sorulur; ''Hiç utanmadın mı, Kiros'un imparatorluğunu yıkacağına inandırıp, Krezüs'u Perslerle savaşa tutuşturmaktan? İşte o imparatorluğun yağmasından eline geçen ganimet sadece şu zincirlerdir.''
Soruya kâhinlerin cevabı şu olur:
''Kâhinin dedikleri doğrudur, Krezüs'un bundan yakınmaya hakkı yoktur. Kâhin ona Perslere saldırırsa büyük bir imparatorluğu yıkmış olacaktır dedi, ama Krezüs kendini beğenmişlik yapıp bunun Pers İmparatorluğu olduğunu düşündü. Eğer düşünebilseydi tekrar sorduracaktı ‘yıkılacak olan benimki mi, Kiros'un mu’ diye. Son sorusuna verdiği cevapta bir katırdan söz edilmedi mi? Kiros'tu katır. Çünkü babası ve annesi aynı soydan değildir. Annesi Media'lı, babası Perslidir. Tanrı sözünü anlayamadı, sonrasını da sormadı, o halde kendisini suçlasın.’’
Lidyalılar bu cevabı Sardes'e götürürler, Bunu duyunca Krezüs kusurun Apollon'un rahiplerinde değil kendisinde olduğunu kabul eder.
Anadolu’da Persler
İşte Pers Kralı Kiros'un bu zaferi ile Persler Anadolu’ya ve Trakya’ya ve Karadeniz kıyılarına yerleşirler. 225 yıl kalırlar... Ta ki Makedonyalı Büyük İskender gelene kadar...
Her şeyin sonuna bakılmalıdır
Ne demişti Solon o mağrur Krezüs'e daha yolun başında iken: "Krezüs, insan için yalnız talih ve talihsizlik vardır. Evet, görüyorum sen çok zenginsin, çok insana hükmediyorsun, ama benden istediğin şeye cevap veremem; çünkü önce ömrünün güzel bir sonla bağlandığını öğrenmem gerekir. Her şeyin sonuna bakılmalıdır, Tanrı çok insana mutluluğu yem olarak sunar, sonra çeker alır elinden."
Bu üç günlük yazı serimi, kaynak olarak kullandığım Herodot’un ‘’Tarih’’ kitabının giriş kısmındaki yazısıyla sonlandırayım: ‘’Bu, Şehriyar’ın, pardon, bu Halikarnassos’lu Herodotos’un kamuya sunduğu araştırmadır. İnsanoğlunun yaptıkları zamanla unutulmasın ve gerek Yunanlıların, gerekse Barbarların meydana getirdiği harikalar bir gün de adsız kalmasın, tek amacı budur; bir de bunlar birbirleriyle neden dövüşürlerdi diye merakta kalmasın.”
Ah ''Tarih'' ah!... Bu topraklar neler görmüş neler yaşamış! Hep söylüyor, hep yazıyorum ya; ‘’Tarih çok şeyler söyler'' diye...
Sanmayasınız ki ben Heredot gibi tarihi anlatıyorum... Ben tarihi değil aslında ben günümüzü, günümüzün Krezüs'larını anlatıyorum…
Arz ederim…
Osman AYDOĞAN
Fransız ressam Claude Vignon (1593 - 1670), tablosu: Krezüs Lidya'lı köylülerden vergi alırken… Dün de dediğim gibi bu coğrafyanın hikâyesini resmetmek elin ressamlarına kalmış ne yazık ki.
Lidya - Pers Savaşı, harita: