Bülbülü Öldürmek
16 Ekim 2020
ABD’nin Minnesota eyaleti içinde yer alan Minneapolis şehrinde bir beyaz polis, 25 Mayıs 2020 günü George Floyd isminde bir siyah adamı sokak ortasında boğarak öldürür. Tabii ki bu ABD’deki ilk siyah cinayeti değildir… Ardından tüm ABD’de gösteriler başlar. Özellikle siyah işçi sınıfına karşı yapılan artan ırkçı saldırılar, artan işsizlik, yoksulluk, dışlanmışlık ve Trump’ın dengesizliği ve faşizan söylemleri ABD toplumunu patlama noktasına getirir…
ABD’deki bu olaylar da beni çooook eskilere götürür… Trump’un bu dengesizliği, faşizan söylem ve uygulamaları ABD başkanları ve yönetimleri için yeni değildir…
ABD’de zencilerin neler yaşadıklarını, nasıl bir süreçlerden geçtiklerini, hassasiyetlerinin neden kaynaklandığını ve neden sürekli ayaklandıkları konusunda bize fikir verebilecek Amerikalı yazarı, Harper Lee (1926-2016)'nin Pulitzer ödüllü güzel bir kitabı var: ‘’Bülbülü Öldürmek’’ (Sel Yayıncılık, 2014) Kitabın orijinal adı ‘’To Kill a Mockingbird’’ ancak ‘’Mockingbird’’ kavramı ülkemizde olmadığı için kitap bu şekilde çevrilmiş.
‘’Bülbülü Öldürmek’’, 1930'ların Büyük Deprseyon’uyla sarsılmış ABD’nin güneyinde yer alan Maycomb denilen kendi halinde bir kasabada büyüyen ufacık bir kız çocuğunun ağzından anlatılan ve kitabın yazıldığı 1957 yılında bile hala ABD’de temel bir sorun olan ırk ayrımcılığı, sosyal hiyerarşi, insani değerler, dürüstlük, alçak gönüllülük, dostluk, sevgi, aşk ve çocuk eğitimi gibi konulara değinen ve ABD’de insan hakları sürecinin gelişimini, ırkçılığı, hukuk sistemini bu kız çocuğunun ağzından çok güzel bir şekilde anlatan bir kitaptır.
Romanda yetişkinlerin acımasız dünyasını anlamaya çalışan birbirinden akıllı iki küçük kardeş Scout ve Jem ve gerçek olamayacak kadar muhteşem olan ve çocuklarına adaleti ararken çoğunluğun fikirlerine değil vicdanına kulak vermesi gerektiğini öğreten avukat babaları Atticus Finch... İçinde bu efsanevi üçlüyü (iki küçük kardeş Scout, Jem ve babaları Atticus Finch) barındıran, kelimelerin kifayetsiz kaldığı güzellikte bir romandır ‘’Bülbülü Öldürmek’’.
Romanda özetle; bir “zenci”nin haksız yere suçlanması, önyargılar, riyakârlık, sınıf ve ırk çatışması anlatılır. Ancak kitabın verdiği mesaj bu küçük ABD kasabasının sınırlarını aşıp, adaletin ve dürüstlüğün önemini anlatan evrensel bir hikâyeye dönüşür…
Harper Lee, ‘’Mockingbird’’ü romanda masumiyetin simgesi olarak kullanmış. Romanda öldürülen şey ise aslında ‘’masumiyet’’tir. Romandaki birçok karakter ‘’Mockingbird’’ olarak görülebilir aslında…
Dünya edebiyatında çocukların dünyasını anlatan ‘’Şeker Portakalı’’, ‘’Pal Sokağı Çocukları’’, ‘’Charlie'nin Çikolata Fabrikası’’ ve ‘’Boyalı Kuş’’ gibi eserler arasında ‘’Bülbülü Öldürmek’’; bir çocuğun dünyasını, hayata bakışını ve hayatı algılayışını en iyi anlatan kitaptır diye düşünüyorum….
“Bülbülü Öldürmek” ilk yayımlandığında ABD’de satış rekorları kırar. Bu romanın böylesine büyük başarı sağlamasının nedeni, anlattığım gibi olayların çocuk ruhuna ve hayal gücüne uygun bir şekilde değerlendirilmesidir.
Bu roman aslında Harper Lee’nin otobiyografisidir. Harper Lee, babasından ve küçüklüğünden esinlenerek bu romanı yazar…
Bu roman ile Harper Lee, 1961 Pulitzer Edebiyat Ödülü’nü kazanır. Bir yıl sonra kitap, Gregory Peck’in başrolünü oynadığı aynı isimli bir filmde beyazperdeye aktarılır. Robert Mulligan'ın yönettiği 1962 yapımı bu film ABD’de "kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli" filmler arasına seçilerek Kongre Kütüphanesi'nin "Ulusal Film Arşivi"nde muhafaza edilir. Ancak filmi daha iyi anlayabilmek için film izlemeden önce kitabı okunmalı diye düşünüyorum…
‘’Bülbülü Öldürmek’’, Harper Lee’nin ilk ve tek kitabı diye biliniyordu. Ancak 2014 yılında yazarın 1950’lerin ortasında yazmış olduğu ‘’Bülbülü Öldürmek’’in devamı olduğu söylenen başka bir romanı daha keşfedilir: ‘’Go Set a Watchman’’ Türkiye’de ‘’Tespih Ağacının Gölgesinde’’ (Sel Yayıncılık, 2015) diye yayınlanır…
Kitaptan seçtiğim bazı bölümler:
"Aklı başında kişiler yeteneklerinden gurur duymazlar."
"Atticus bana, sıfatları kaldırırsan geriye gerçekler kalır demişti."
"Yakından tanıdığında bütün insanlar iyidir Scout."
"İnsanların çoğu iyidir, Scout, yeter ki sen onları bir gün gör."
"İstediğin kadar saksağanı vur vurabilirsen ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır... Zararsız olanları öldürmenin günah olduğunu aklından çıkarma.”
''Mimozalarımın kokusunu alıyor musun? Bu akşam meleklerin soluğu gibi güzel kokuyorlar.''
"Bir nedene sığınmak insanlara iyi geliyor."
"Atticus bana insanlarla konuşurken kendimle ilgili konulardan söz etmek yerine onlarla ilgili konulardan söz etmenin daha kibar bir davranış olacağını söylemişti."
"Sonunda insanların garip yaratıklar olduğuna, zorunlu olmadıkça uzun uzun onları düşünmemeye karar verdim."
"Daha başlamadan yüz yıl önce davayı kaybetmiş olmamız demek kazanmaya çalışmayacağız anlamına gelmez."
''Sonunda ben de öyle düşünmüştüm,'' dedi. ''senin yaşındayken. Bir tür insan varsa niçin birbirleriyle geçinemiyorlar? Hepsi birbirine benziyorsa, niçin birbirlerini kırmak için bu kadar çaba harcıyorlar? Scout, öyle sanıyorum ki, bir şeyi anlamak üzereyim, Boo Radley'in bunca yıl niçin evine kapandığını anlıyor gibiyim... Çünkü evinde kalmak istiyor...''
‘’Atticus: Bizim mahkemelerimizde, beyaz adamın dünyasıyla siyah adamın dünyası karşı karşıya geldiğinde, her zaman beyaz adam kazanır. Bu ne kadar çirkin olursa olsun hayatın bir gerçeği. Jem: Gerçek olması doğru olduğu anlamına gelmez.’’
'' Galiba ben büyüyünce soytarı olacağım, '' dedi Dill. Jem'le ikimiz yürümeyi bıraktık. '' Evet, efendim, bir soytarı, '' dedi. ''Dünyada başka insanlar için yapabileceğim hiçbir şey yok, gülmekten başka, işte ben de bu yüzden bir sirke katılıp gülmekten öleceğim.'' ''Ters söylüyorsun, Dill'' dedi Jem. ''Soytarılar kederlidir, insanlar onlara gülerler.''
“Demokrasi” dedi. “Bu kelimenin anlamını bilen var mı?” Elimi kaldırdım. Atticus’un bir sözü aklıma gelmişti. ‘’Ne demek Jean Louise?” “Herkese eşit haklar tanımak, hiç kimseye ayrıcalıklı davranmamak” dedim.
"Tutuklanmaktan mı korktun, yaptığın şeyi kabullenmek zorunda kalmaktan mı?" "Hayır efendim, yapmadığım şeyi kabullenmek zorunda kalmaktan."
"Atticus, yanılıyor olmalısın... " "Nasıl?" "E, pek çok kişi kendilerinin haklı olduğunu, senin yanıldığını düşünüyor." "Tabii bunu düşünmeye hakları var, düşüncelerine saygı gösterilmesini istemekte de haklılar," dedi Atticus, "Ama başkalarının yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme bakabilmeliyim. Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır."
''Cesaretin eli tabancalı bir adam olduğunu sanmanı istemem. Mertlik baştan bitik olduğunu bilip de çabalamak, olacakları göğüsleyebilmektir. Binde bir kazanırsın ama kazandığında olur.''
"Basit bir kuralı öğrenirsen, herkesle daha iyi geçinirsin Scout. Bir insanı, sorunu onun açısından düşünmeye alışmadıkça anlaman olanaksızdır." "Efendim?" "Derisinin içine girip gezineceksin."
‘’Bir kibrit çakıp kaplumbağanın altına tutmanın iğrenç olduğunu söyledi Dill.’’ "İğrenç falan değil, sırf dışarı çıkarmak için, ateşin içine atmak gibi bir şey değil," diye gürledi Jem. "Kibritin ona zarar vermeyeceğini nereden biliyorsun?" "Kaplumbağalar hissetmez, aptal," dedi Jem. "Hiç kaplumbağa oldun mu?"
"Başınızı dik tutun, yumruklarınızı da indirin. Kim size ne derse desin, sinirlerinize hâkim olun. Değişiklik olsun diye, kafanızla mücadele edin. Öğrenmeye dirense de kafa denen şey iyi bir şeydir."
"Bana kalırsa tek bir tür insan var. İnsanların hepsi insan."
"Bazı adamlar vardır, o adamlar öbür dünyayla o kadar meşguldürler ki bu dünyada yaşamayı hiç bilmezler."
"Ne var ki bir İncil, birinin elinde babanın elindeki viski şişesinden daha kötü olabilir."
Bir hukuk öğretisi olarak Bülbülü Öldürmek
Yine kitapta şöyle bir bölüm geçer:
"Hepimiz biliyoruz ki, bazı insanların bizi inandırmaya çalıştıkları gibi insanlar eşit yaratılmamıştır… Bazıları ötekilere göre daha zekidir, bazı insanlar doğuştan kazanılmış daha fazla olanağa sahiptir, bazı insanlar ötekilere göre daha fazla para kazanır, bazı kadınlar başka kadınlara göre daha iyi kek yapar… Bazı insanlar pek çok başka insanın normal kapsama alanı içine girmeyen yeteneklere sahiptir. İnsanlar ancak tek bir durumda eşit yaratılmış kişiler haline gelirler – bir yoksulu Rockefeller Ailesi’nin bir ferdiyle, bir budalayı Einstein ile, cahil bir kişiyi bir kolej müdürüyle eşit gören bir tek kurum vardır. Bu kurum da baylar, hukuk kurumudur."
Aslında roman, günümüzde ülkemizde pek uygulanmayan hukukun ve mahkemelerin temel ilkeleri olan; ‘’adalet ile kanunlar arasında bir çelişki varsa adaletten yana saf tutulması gerektiği’’, ‘’mahkemelerin ‘kanun uygulamaya’ indirgenemeyeceği, mahkemelerin görevinin adaleti tecelli ettirmek olduğu’’, ‘’asla niyet okunmayacağı, mahkemeleri somut olguların bağladığı...’’ ve ‘’ ‘geciken adaletin’ adalet olmadığı, bazen bir günlük tutukluluğun bile ‘’adaletsizlik’’ anlamına geldiği’’ öğretisini vurgular…
Keşke!
Bu kitabın, ülkemizde hukuk fakültelerinde tüm öğrencilere ve ülkemizdeki tüm hukukçulara zorunlu bir ders olarak okutulması gerek diye düşünüyorum. Tabii anlarlarsa!
Bülbülü Öldürmek’’; ayrımcılığa, ötekileştirmeye, ırkçılığa karşı toplumsal yargıların oluşmadığı o çocuk kalbimizin daha merhametli ve daha adil olduğunu anlatan bir romandır. Değil hukuk fakültelerinde keşke ortaokul ve liselerde zorunlu okutulması ve içselleştirilmesi gereken bir kitap olsa!…
Osman AYDOĞAN