• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam583
Toplam Ziyaret2891457

Gerçek olan ne?

Gerçek olan ne?

Hindistan'da eski çağlarda, Janaka isminde bir kral varmış. Bu kral aynı zamanda çok bilge bir kişiymiş.

Bir gün öğle yemeğinden sonra, çiçeklerle bezenmiş yatağında şöyle biraz kestirmek için uzanmış ve uyuya kalmış. Hizmetçileri ellerinde yelpazelerle onu serinletiyor, muhafızları kapıda nöbet tutuyormuş.

Janaka uyuyunca, komşu ülkenin kralının kendi ülkesine saldırdığını ve savaş meydanında komşu kralın kendisini yendiğini görmüş. Muzaffer kral, Janaka’ya hür olduğunu ve krallığını, sarayını terk edip istediği yere gidebileceğini söylemiş. Savaştan yorgun, bitkin çıkan Janaka krallığını terk edip yollara düşmüş. Kısa süre sonra aç kalmış. Sağa sola dolaşırken, bir mısır tarlasına rast gelmiş ve iki mısır koçanı koparmış ve yemeye başlamış. Tam o sırada tarlanın sahibi çıkagelmiş ve kendi mısırları ile karnını doyuran bu yabancıyı görmüş. Hemen kamçısını çıkarıp, kralı fena halde kamçılamış.

Bu kamçı darbelerini yer yemez, Janaka uyanmış. Yerine oturmuş ve bakmış ki kendi yatağında duruyor ve hizmetçileri onu yelpazeleri ile serinletmeye devam ediyor, muhafızları nöbette hazır bekliyorlar.

Rahatlayan kral tekrar yatağına uzanmış ve gözlerini kapatmış. Bir süre sonra kendisini tekrar mısır tarlasında ve çiftçi tarafından dövüldüğünü görmüş. Gözlerini açmış ve bakmış ki hala yatağında yatıyor.

O zaman merak etmeye başlamış. “Bunlardan hangisi gerçek, rüyadakiler mi, yoksa şimdi gördüklerim mi? Buna bir cevap bulmam lazım”.

Kral ilk olarak Gurusu Vasishta’y sormuş: ‘’Ben rüyasında dilenci olduğunu gören bir kral mıyım, yoksa rüyasında kral olduğunu gören bir dilenci miyim?’’

Kral Janaka grusu Vasishta'dan cevap alamayınca bütün krallığa haber salmış ve bütün büyük din adamlarını, bilim adamlarını, azizleri, ermişleri, kâhinleri, mucitleri hepsini saraya gelmelerini ve bu soruya cevap vermelerini emretmiş. Hepsi sarayda toplandıklarında, onlara sormuş. “Söyleyin bana, hangisi gerçek, uyanıklık hali mi, rüya hali mi?” Fakat hiçbiri soruya nasıl cevap vereceklerini bilememiş. Rüya haline gerçek deseler, uyanıklık haline sahte demiş olacaklar. Uyanıklık haline gerçek deseler, rüya haline sahte demiş olacaklar.

Kral çok kızmış ve “Hepinizi yıllardır besliyorum” demiş. “Basit bir soruma cevap veremediniz. Tek yaptığınız yemek ve şişmanlamak.” Hepsinin krallığın zindanına atılmasını emretmiş. Sonra bu sorunun yazılıp krallığın dört bir yanında halka açık yerlerde asılmasını ve duyurulmasını söylemiş. “Şu durumlardan hangisi gerçektir? Rüya mı, uyanıklık mı? Her kim bu sorunun cevabını biliyorsa sarayıma gelsin ve bana açıklasın.”

Çok günler geçmiş. Kâhinlerden birinin Ashtavakra adında bir oğlu varmış. Bu isim, sekiz yerinden deforme anlamına geliyormuş. Çünkü Ashtavakra tamamen eğri büğrü bir bedenle dünyaya gelmiş.

Bir gün, Ashtavakra annesine sormuş, “babam nerede?” Annesi de cevap vermiş. “Kralın hapishanesinde”. “Neden bir şey mi çaldı?” demiş, Ashtavakra. Annesi, “hayır” demiş, “Kralın sorusuna cevap veremedi, dolayısıyla hapishaneye atıldı.” Ashtavakra annesinden sorunun ne olduğunu öğrenince “Bu soruya ben cevap verebilirim” demiş, Ashtavakra ve doğruca kralın sarayına gitmiş.

Sarayın dışında kocaman bir davul varmış ve yanında da bir yazı. “Her kim ki kralın sorusuna cevap vermek ister, davula vursun” Ashtavakra davula vurmuş. Sarayın kapısı açılmış ve kralın kabul salonuna alınmış.

Vezirler, Ashtavakra’yı kabul salonunda yürürken gördüklerinde hepsi de gülmeye başlamışlar. Bütün krallığın bilginleri cevap verememişken, bu biçimsiz çocuğun kralın sorusuna cevap verebileceğini düşünmesi, onları eğlendiriyormuş.

Ashtavakra onları görünce, o da gülmeye başlamış. Kral sormuş, “Vezirler gülüyor, çünkü o kadar garip ve komik yürüyorsun ki, ve ayrıca çok gençsin. Fakat bana söyle, sen niye gülüyorsun?”

Ashtavakra cevap vermiş, “Majesteleri, siz ve vezirlerinizin aydınlanmış insanlar olduğunuzu duymuştum, fakat şimdi görüyorum ki çok aptalmışsınız. Siz benim bedenimin biçimsizliğine gülüyorsunuz ki o sadece deri ve kemikten ibarettir. Bütün bedenler aynı beş elementten yapılmıştır. Eğer bana öz açısından bakmış olsaydınız, özün herkeste aynı olduğunu ve gülecek bir şeyin olmadığını görürdünüz. Ve sorunuza gelince, ey kral, ne uyanıklık durumu ne de rüya gerçektir. Uyanık olduğun zaman, rüya âlemi gerçek değildir ve rüya gördüğünde uyanıklık âlemi gerçek değildir. Dolayısıyla, hiçbiri de gerçek olamaz."

Kral sormuş “Eğer her ikisi de, uyanıklık ve rüya, gerçek değilse, gerçek olan ne?”

“Uyanıklık ve rüyanın ötesinde bir durum daha vardır” diye cevaplamış Ashtavakra. “Onu keşfet, sadece o gerçektir.” (Alıntıdır)

Evet! Gerçek olan nedir? Uzayın sonsuzluğu veya yeryüzünün derinliği değildir keşfedilecek olan... Keşfedilecek olan ''ne olduğumuz?'' sorusuna verilecek cevaptır... Uyanıkken gördüğümüz rüya mıdır gerçek olan yoksa bir rüyadaki hayale aldandığımız, rengine kandığımız ve ilelebet bizim sandığımız bu yalan dünya mıdır gerçek olan?


Yorumlar - Yorum Yaz