• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam479
Toplam Ziyaret2891353

Jül Sezar


Jül Sezar


03 Şubat 2017


Shakespeare okumak…

Jül Sezar’ı anlatmadan önce bir ütopyadan bahsedeceğim. Ben Milli Eğitim Bakanı olsam liseyi bitirmeden tüm öğrencilerin Shakespeare’in bütün eserlerini anlayacak ve içselleştirecek şekilde okumalarını sağlardım. Çünkü Shakespeare’in bütün eserlerinde siyaset bulunuyor, siyasetin şifreleri bulunuyor, sınıflı toplumların güç ilişkilerinin, çatışmalarının ana kodları bulunuyor. Shakespeare anlaşıldığında bugünkü Ortadoğu daha iyi anlaşılıyor. Shakespeare anlaşıldığında, bugün ülke içindeki siyasetin kodları, güç ve çıkar ilişkileri, güç ve etkinlik kavgaları, entrikaları, kumpasları, çatışmaları daha iyi kavranılıyor.  

Çehov ve Shakespeare’in trajedileri arasında bir fark bulunuyor: Çehov trajedilerinde herkes hayatta kalıyor. Ama hayatta kalmak için büyük tavizler veren herkes için hayatta kalmanın faturası ağır oluyor. Oyunun sonunda herkes bu tavizler karşılığında hayal kırıklığına uğruyor ve mutsuz oluyor.  Shakespeare’in trajedilerinde ise bu böyle olmuyor. Shakespeare’i bütün trajedilerinin bir özelliği bulunuyor: Shakespeare’in trajedilerinde, perde kapanırken sahnede kan gölü oluşuyor. 

Shakespeare’in eserlerindeki bu özelliği en iyi ‘’Julius Caesar’’ (Jül Sezar) (İş Bankası Kültür Yayınları, 2007) adlı oyunu gösteriyor.

Shakespeare’in Jül Sezar oyununu anlatmadan önce oyunun daha iyi anlaşılabilmesi için Roma Cumhuriyetinin Roma İmparatorluğuna nasıl dönüştüğünü ve Jül Sezar’ı kısaca anlatmam gerekiyor…

Roma Cumhuriyetinden Roma İmparatorluğuna

Bir efsaneye göre Romus ve Romulus adlı kardeşler tarafından MÖ 753 yılında Roma şehri kuruluyor. Bu şehir önce Roma Krallığı’na ev sahipliği yapıyor. Bu krallık daha sonraları MÖ 510 yılında bir senato tarafından yönetilen Roma Cumhuriyeti oluyor. Yaklaşık 500 yıl hüküm süren Roma Cumhuriyeti de zamanla Roma İmparatorluğuna dönüşüyor.  Roma Cumhuriyeti'nin ne zaman Roma imparatorluğa dönüştüğü konusunda tarihçiler arasında tam bir mutabakat bulunmuyor. Ancak bu dönüşüm için Jul Sezar'ın savaş şartlarında kendine verilen üstün yetkileri kötüye kullanarak cumhuriyeti feshedip kendisini imparator ilan ettiği MÖ 44 yılı tarihçilerce genellikle kabul görüyor.


Roma, bu tarihte imparatorluğa dönüşse de MS 3. yüzyıla kadar ismen cumhuriyet olarak kalıyor. Bu süre içinde de Roma'da imparatorluktan tekrar cumhuriyete dönüş çabaları da devam ediyor. Bu süre içerisinde imparatorluk döneminde işlevi ve önemi azalsa da Roma Senatosu her daim varlığını sürdürüyor. 

Jül Sezar

Jül Sezar (MÖ 100 – MÖ 15 Mart 44), asıl adı "Gaius", ‘’Sezar’’ı ise unvanı olarak kullanıyor. Romalı askerî ve politik, karizmatik lider, aynı zamanda iyi bir hatip ve güçlü bir yazar olarak tanınıyor. Askerleri üzerinde yetkin bir komuta gücü ve ince bir diplomasi anlayışı bulunuyor. Yıllarca beraber savaştığı lejyoner birliklerini kendisi kurup, eğitiyor. Dünya tarihinin en etkili insanlarından birisi olarak kabul ediliyor. Güçlü bir yazar, güçlü bir hatip, üstün bir komutan ve güçlü bir devlet adamı gibi çok yönlü bir kişiliğin bir araya gelmesi tarihte nadir bulunuyor.


Sade üslubuyla kendinden üçüncü bir şahıs gibi tekil kişi olarak söz ediyor. ''Roma’da ikinci adam olmaktansa Tiber nehri kıyısında bir köyde birinci adam olmayı tercih ederim'' sözü onun lider ve tutku dolu kişiliğini yansıtıyor. Eylemleriyle Roma Cumhuriyeti'nin Roma İmparatorluğu'na dönüştürüyor. Daha başka bir deyimle eylemleriyle Roma Cumhuriyetini Roma Diktatörlüğü haline getiriyor.

Bütün bunlara rağmen Jül Sezar, hiçbir zaman bir imparator olmuyor. Jül Sezar’dan sonra gücü eline alan Octavius, ‘’İmperator Caesar Augustus’’ unvanını alarak Roma'yı gerçek bir imparatorluk, kendisini de Roma’nın ilk imparator yapıyor. Bu tarihten sonra da ‘’Caesar’’ kelimesi, ‘’Augustus’’ ile birlikte yüzyıllar boyunca bütün Roma imparatorlarının aldığı bir unvan haline gelerek Roma'nın hükümdarı anlamında kullanılıyor. Alman İmparatorlarının unvanı ‘’Kaiser’’ (Kayzer) (Sezar) buradan gelir.  

Ünlü Latince deyiş olan ‘’veni, vidi, vici’’ (geldim, gördüm, yendim) sözü Sezar tarafından söyleniyor. Bu cümle Sezar tarafından Roma senatosu'na yazılmış Zela Savaşındaki zaferini anlatan mektupta geçiyor. Sezar’ın, Tokat ili Zile (Zela) ilçesinde Pontus'lu Pharnaces II'ye karşı kazandığı savaşa Zela Savaşı adı veriliyor. Sezar, bu sefer esnasında Kapadokya’dan Roma topraklarına kattığı Mazaca şehrine de kendi adı olan ‘’Caesarea’’ adını veriyor; Sezar’ın şehri anlamına geliyor. Kayseri ismi de buradan gelir...

Shakespeare’in ‘’Jül Sezar’’ oyunu...

William Shakespeare tarafından 1599 yılında beş perdelik bir trajedi oyunu yazılıyor: ‘’Jül Sezar’’. Antik Yunan tarihçi Plutarkhos'un ünlü Roma ve Yunan büyüklerini karşılaştıran ‘’Paralel Yaşamlar ‘’adlı eseri oyuna kaynaklık ediyor. ‘’Jül Sezar’’ oyunu, tarihin en ünlü suikastlarından birisini, Roma İmparatoru Jül Sezar’ın katlini ele alan bu oyun, Shakespeare‘in antik Roma tarihini konu alan ve "Roma oyunları" diye anılan üç oyunundan ilki oluyor. (Diğerleri ‘’Coriolanus’’ ile ‘’Antonius ve Kleopatra’’dır).


Shakespeare’in ‘’Jül Sezar’’ oyunu özetle şöyle gelişiyor:

Askerî başarılarla kibirlenen Sezar, halkın onun diktatörlüğünü kabul edeceğine inanıyor. Ama inançlı Cumhuriyetçiler Brutus ve Cassius onu öldürmeye karar veriyor. Ancak Sezar'ın yakın dostu Marcus Antonius ve Sezar'ın manevi oğlu Octavius de intikam almak isteyince iç savaş çıkıyor. Shakespeare'in oyunu, eski Roma'dan, bir şehir-devletine, oradan da Cumhuriyete ve uzun süren demokrasi kurma mücadelelerinin ardından da tiranlıkla karşı karşıya kalan bir devleti anlatıyor.

Shakespeare’in ustalık döneminin ilk eserlerinden olan ‘’Jül Sezar’’ eseri adının aksine aslında Brutus’ün tragedyası oluyor. Oyun, Jül Sezar’ın adını taşısa da oyun kişileri arasında en önemli karakter Jül Sezar olmuyor. Jül Sezar, oyunun sadece ilk üç perdesinde görülüyor ve üçüncü perdenin ilk sahnesinde öldürülüyor. Oyunun asıl kahramanı Brutus oluyor. Oyun, Brutus'un çok değer verdiği şeref, namus, ahlak, vatanseverlik ve dostluk prensiplerinin birbiri ile çelişmesi ve kişinin bu tür çelişkileri nasıl uzlaştırıp karar verebileceği üzerine inşa ediliyor.

Roma İmparatoru Jül Sezar senatoya gelirken, yolunu kesen bir kâhin “Mart’ın 15’inden sakın!” diye bağırıyor. Karısı da o gün Sezar’a senatoya gitmemesi için yalvarıyor. Sezar iki uyarıyı da dinlemiyor…

Jül Sezar 15 Mart’ta senatoya gelirken, bazı senatörler bıçaklarla saldırıyor. Aralarında kimilerine göre “evlatlığı”, kimilerine göre “öz oğlu” ve Mersin’de Roma Valiliği yapmış olan Brutus de bulunuyor. Brutus, Sezar’ı arkadan bıçaklıyor. Sezar “ihaneti” yansıtan ünlü ‘’Sen de mi Brutus! Öyleyse yıkıl Sezar!’’ ("E tu brute! Then fall Caesar!") sözüyle can veriyor ve “ihanet” daha sonraları Roma sikkelerinde simgeleşiyor. Bu suikastta otuz beş bıçak darbesiyle can veren Sezar, ezeli düşmanı Pompeius’un büstü önünde yere düşüyor. Eserde Sezar can verirken son sözlerini söylüyor: "Erdem, sen bir kelimeden başka bir şey değilsin."

Hemen hemen bütün tarihçiler, Jül Sezar’ın katledilmesinin; siyasi gücünü çekemeyenler kadar, Roma yönetiminde Cumhuriyet yerine, adı Sezar bile olsa bir diktatör veya imparatorun istenmemesi nedeniyle olduğunu yazıyor…

Suikasttan sonra Brutus bir ikilem arasında kalıyor. Eğer Sezar, tiran ilan edilirse yaptığı hiçbir şey geçerli sayılmayacak aynı şekilde kendi senatörlüğü de düşecektir. Diğer tarafta ise eğer Sezar tiran ilan edilemezse, kendisi ve arkadaşları katil ilan edilecek, ancak kendilerine genel bir af çıkarıldığı takdirde kurtulabileceklerdir. Brutus, Sezar’ı tiran olarak ilan edemiyor ve Roma'yı terk etmek zorunda kalıyor…

Brutus, Roma’yı terk etmeden önce Senato’da özetle şu konuşmayı yapıyor: ‘’Bu toplulukta Sezar'ı çok sevmiş biri varsa derim ki ona, Brutus'un Sezar’a sevgisi daha az değildi onunkinden. Öyleyse neden Sezar'a karşı ayaklandın derse bu dost bana şu karşılığı veririm: Sezar'ı daha az sevdiğim için değil, Roma’yı daha çok sevdiğimden. Sezar yaşayıp da hepinizin köle olarak ölmeniz mi daha iyi, yoksa Sezar ölüp de hepinizin hür insanlar olarak yaşamanız mı? Sezar beni severdi, ağlarım onun için; mutluluğa ermişti, sevinirim; bir kahramandı, saygı duyarım; ama tutkuya kapıldı, muhteris olduğu için öldürdüm onu.’’

Sezar ile anne tarafından akraba, Romalı komutan ve politikacı ve Sezar'ın da yakın dostu olan Marcus Antonius ise saldırganlara karşı harekete geçmeden önce, Sezar’ın cenaze törenindeki “Ben buraya Sezar’ı övmeye değil, gömmeye geldim!’’ sözleri Villiam Shakespeare’in oyununda damga vuruyor.

William Shakespeare, eserinde Sezar’ı şöyle konuşturuyor:

‘’Korkaklar, ölmeden önce defalarca ölür; cesur insan ölümü bir kere tadar...’’


"Şiddetin olduğu yerde kanunlar susar."

"Tecrübe, tüm şeylerin öğretmenidir."

"Hiç gülmeyen insanlardan şüphe duyun, onlar ciddi insanlar değildir." 

‘’Utan, ey çağ! Soylu insan yetiştirmez oldun!’’

‘’Sevgi tükenip bezginliğe yüz tuttu mu, zoraki nezaket gösterileri başlar. Açık yürekli, candan bağlı bir insan gösteriş yapmaz.’’

‘’Her dost görünen dost olmuyor!’’

‘’Şeref sevgisi ölüm korkusunu bastırır.’’

‘’Korkarım yüzümüze gülenlerin yüreklerinde sürüyle kötülük yatıyor bize karşı.’’

‘’İnsanın ettiği kötülük yaşar ardından, iyilikleriyse toprağa gider kemikleriyle.’’

‘’Hangi göz sağlamdır boyanmayacak kadar?’’

‘’Ey Kader, bize de yapacaksın dilediğini. Öleceğiz biz de, biliyoruz; sadece zaman, Ömrü birkaç gün daha uzatmak sadece İnsanların dört elle sarıldıkları şey.’’

‘’Büyüklük ne zaman kötüye kullandırır kendini: Vicdanı, devlet gücünden ayırdığı zaman.’’

‘’Ne kadar sağlam karakterli olursa olsun, ayartılamayacak insan var mı şu dünyada?’’

‘’İyi konuşmak, iyi vuruşmaktan daha iyidir.’’

‘’Çok düşünüyor, korkulur böylelerinden.’’

‘’Ölümsüz değilsen çevrene iyi bak; çok güvenen kolay tuzağa düşer.’’

‘’Seni kötü gördüğüm yok, kötülük görüyorum senden.’’

‘’Eğer yüzüm daha asık göründüyse sana, bu değişiklik yalnız kendi içimle ilgilidir.’’

‘’Tek başına insan, küçük bir krallık gibi, iç savaş buhranları geçiriyor.’’

‘’Ey akıl! Herhalde, insanları bırakıp hayvanlara kaçtın sen, duygu diye bir şey de kalmadı insanoğlunda.’’

‘’Biliyorum niçin kurt olduğunu: Romalıları birer koyun görüyor da ondan. Aslan kesilmezdi, Romalılar ceylan kesilmese.’’

‘’Yüreğimi para diye basar, kanımı damla damla meteliklere çeviririm de köylülerin nasırlı ellerinden kanunsuz para koparmaya kalkmam!’’

‘’Ne taş kuleler, ne tunç duvarlar, ne havasız zindanlar, ne zincirler bağlayabilir insan kafasındaki gücü.’’

’’Jül Sezar’’ filmi

Yönetmenliğini Joseph l. Mankiewicz'in yaptığı başrolde Marlon Brando'nun oynadığı, 1953 yılı Metro-Goldwyn-Mayer yapımı, William Shakespeare'in oyunundan beyaz perdeye uyarlanan ‘’Jül Sezar’’ filminde Marcus Antonius'u canlandıran Marlon Brando'nun Sezar’ın öldürülmesinden sonra halka çektiği nutuk kusursuz bir hitabet sanatı olarak filmin doruk sahnesini oluşturuyor. Bu sahne, kusursuz bir oyunculuk ile harika bir metnin kesişim noktası oluyor:

Bu sahnede Marcus Antonius (Marlon Brando) şöyle konuşuyor: (Filmin bu sahnesinin videosunu yazımın sonunda veriyorum.)

‘’Dostlar, Romalılar, vatandaşlar, beni dinleyin: Ben Sezar’ı gömmeye geldim, övmeye değil. İnsanların yaptıkları fenalıklar arkalarından yaşar, iyilikler çok zaman kemikleriyle beraber gömülür; haydi Sezar’ınkiler de öyle olsun. Asil Brutus size Sezar’ın haris olduğunu söyledi; eğer böyleyse, bu ağır bir suç. Sezar da onu pek ağır ödedi. Şimdi burada Brutus'la diğerlerinin izinleriyle, çünkü Brutus şeref sahibi bir zattır; zaten hepsi, hepsi şerefli kimselerdir, evet müsaadeleriyle burada Sezar’ın cenazesinde söz söylemeye geldim. O benim dostumdu, bana karşı vefalı ve dürüsttü; lakin Brutus haris olduğunu söylüyor ve Brutus şerefli bir zattır. Sezar Roma’ya birçok esir getirdi, devlet hazinelerini bunların kurtuluş akçeleri doldurmuştu. Acaba Sezar’da hırs diye görülen bu muymuş? Fakirler ne zaman ağlasa, Sezar’ın gözleri yaşarırdı; hırs daha sert bir kumaştan olsa gerek. Fakat gene Brutus onun için haristi diyor; Brutus da şerefli bir adamdır. Siz hep gördünüz, Luperkalya yortusunda ben kendisine üç defa krallık tacı sundum, üç defasında da reddetti; hırs bu muymuş? Gene Brutus, haristi diyor. Ve şüphesiz kendisi şerefli bir adamdır. Ben Brutus'un dediklerini çürütmek için söz söylemiyorum, buraya bildiklerimi söylemeye geldim. Bir zamanlar siz onu hep severdiniz, bu sebepsiz değildi; öyleyse sizi ona yas tutmaktan alıkoyan nedir? Ey izan! Sen hoyrat hayvanlara sığınmışsın, insanlar da muhakemelerini kaybetmiş. Beni affedin. Kalbim tabutun içinde, şurda, Sezar’ın yanında, tekrar bana gelinceye kadar beklemeli.’’

Sezar’ın öldürülmesinden sonra olaylar kısaca şöyle gelişiyor:

MÖ 43'te, Sezar'ın yeğeni ve evlatlığı, Sezar'ın öldürülmesinden sonra onun varisi olan Octavian, Roma senatosunun konsolu olduktan sonra Sezar'a suikast düzenleyenlerin hepsinin Roma'nın düşmanı olduğunu ilan ediyor.

Antonius ve Brutus’ün orduları kapışıyor. Yenilen Brutus kaçıyorr, Bodrum’da, günümüzde adı Gümüşlük olan Myndos antik kentine sığınıyor…

Marcus Antonius ise Jül Sezar'ın öldürülmesinin ardından doğu bölgesinin yönetimini üstleniyor.

Marcus Antonius, Tarsus'a gelerek Mısır Kraliçesi Kleopatra VII ile ittifak yapıyor. Kleopatra'nın maksadı kaybettiği toprakları geri almak, Antonius'unki ise hem doğudaki iktidarını sürdürebilmek hem de Partlara karşı yapacağı askerî harcamalar için Mısır'ın zengin kaynaklarından yararlanma maksadını güdüyor.

Bu maksatla Antonius, Kleopatra'yı Tarsus'a davet ediyor. Muhteşem gemisiyle Tarsus limanına gelen Kleopatra, Antonius ile yedi yıl sürecek renkli, romantik ve ihtiraslı bir beraberlik yaşıyor. Kleopatra'nın Tarsus'a giriş yaptığı kapının adı "Kleopatra Kapısı" adı veriliyor. Bugün bu bölgede çok sayıda Kleopatra adını taşıyan mekân bulunuyor.  Alanya’daki ‘’Kleopatra Plajı’’ da adını Kleopatra’nın bu ziyaretinden alıyor.

Bugün kullandığımız takvim, Sezar’ın zamanında hazırlanıyor ve bazı ayları 31 gün olarak belirleniyor. July olan ‘’temmuz’’ ayına da kendi adını veriyor. Zaten tüm diktatörler hep hatırlanmak istiyor!

Sezar ve Brutus

Fransız yazar "Anatole France’'ın 1912'de yazdığı ‘’Tanrılar Susamışlardı’ (Kaynak Yayınları, 2009) adlı eserinde asıl olarak Fransız devrimcilerinin terör uyguladıkları dönemi anlatılıyor. Anatole France eserinde devrim sonrası Fransa’da Brutus’ün büstlerinin Paris meydanlarına dikildiğini yazıyor.

Özdemir Asaf,  ‘’Kırılmadık Bir Şey Kalmadı’’ (Yapı Kredi Yayınları, 2016) adlı kitabında Sezar hakkında şunu yazıyor: "Sezar’ı ne öldürdü? Brutus'ün kaması. Brutus'ü ne öldürdü? Sezar’ın sözleri." Özdemir Asaf, Sezar'ın sözlerinin Brutus'ün kamasından daha keskin olduğunu söylüyor.

Shakespeare, insanın hırs ve ihtirasının nelere yol açabileceğini gösteren, siyaset bilimi açısından da ders olarak okutulabilecek müthiş eserini işte böyle oyunlaştırıyor… William Shakespeare’in bu eserinin ibretle okunması gerekiyor. Çünkü Sezar’lar oldukça Brutus’lar da oluyor!. Brutus'suz Sezar'lar tarih sahnesinde bulunmuyor!. Tarih Baba bunu böyle söylüyor...

Bana da naçizane böylesine arz etmek kalıyor!...

Osman AYDOĞAN

Marlon Brando'nun Sezar’ın öldürülmesinden sonra halka çektiği nutuk kusursuz bir hitabet sanatı olarak filmin doruk sahnesini oluşturuyor. Bu sahne, kusursuz bir oyunculuk ile harika bir metnin kesişim noktası oluyor. Bu sahnede Marcus Antonius (Marlon Brando) şöyle konuşuyor: (Sahi günümüzde hitabet sanatını böylesine icra edebilecek bir siyasetçi bulunuyor mu?)


https://www.youtube.com/watch?v=hz2weu2uHVg





Yorumlar - Yorum Yaz