Mâverâ
25 Haziran 2019
Ancak her şeye rağmen bitmeyen ve bitmediği için de yaşama arzusu veren bir şey var: Şiir.. İşte benim de son yazılarımda kendimi şiire vermem de böyle bir düşüncenin ürünüdür. İyi ki şiir var…
Ancak sanırım bende de bir başka sıkıntı var. Divan şiirinin şaheserlerini sunuyorum Osmanlıca diye eleştiriyor arkadaşlarım, Türk şiirinin şaheserlerini sunuyorum dili ağdalı diye eleştiriyor arkadaşlarım. Daha yeni yazmıştım ‘’Mehlika Sultan’’ı anlatırken; ‘’Mâverâ’’ nedir diye soruyor arkadaşlarım… ‘’Âlem-i misal’’i neden kullandığımı merak ediyor arkadaşlarım… Daha önceleri yazmıştım bu sayfalarda; dilde Türkçeleşmiş yabancı kelimelerin varlığı bir zenginliktir diye. Bu Türkçeleşmiş yabancı sözcükleri Türkçeden atamayız!... Attınız mı yerine yeni bir sözcük koyamayız!...
Güncel bir ifadeyle ‘’şampiyon Fenerbahçe’’ diye şarkı söylendiğimizde bir tek Türkçe sözcük kullanılmıyoruz. Çünkü ‘’şampiyon’’ Fransızca kökenli, ‘’fener’’ Rumca kökenli, ‘’bahçe’’ ise Farsça kökenli sözcüklerdir. Eğer yabancı sözcük diye ‘’fener’’ ve ‘’bahçe’’ sözcükleri Türkçeden atarsak Türk edebiyatı mı kalır ortada?
Şöyle basit bir cümle kuralım: ‘’Bakkaldan aldığım somun içine peynir koyup sandviç yaptım balkonda oturup hanımın getirdiği çay ve su beraberinde afiyetle yedim.’’ Bu cümle içerisinde sadece ‘’sandviç’’ yabancı sözcük gibi duruyor. Ancak kelimelerin kökeni incelendiğinde hiç de öyle olmadığı gözüküyor. Bakkal: Arapça, somun: Rumca, peynir: Farsça, Sandviç: İngilizce, balkon: Fransızca, hanım: Moğolca, çay: Çince, su: Çince, afiyet: Arapça, beraber: Farsça, yedim: ha bakın işte bu sözcük Türkçe! Görüldüğü gibi bu basit cümlede sadece ‘’yedim’’ sözcüğü Türkçe… Şimdi bu sözcüklerin hepsini yabancı kökenli diye atalım mı?
19. yüzyılda hazırlanmış bir Osmanlıca- İngilizce sözlük (‘’Redhouse – Osmanlıca İngilizce Sözlük ve Gramer Kitabı’’; Osmanlıca – İngilizce sözlük niteliğinde Osmanlıcadan İngilizceye yapılan ilk ve kapsamlı lügattir. 1890’da 12 cilt halinde yayımlanır. Sir James W. Redhouse’ın el yazması olan eserinin orijinal bugün British Museum’da dır.) 150.000 kelime içerirken, şimdi en babayiğit Türkçe- İngilizce sözlük en fazla 30.000 kelime içeriyor. Kaybettiğimiz 120.000 kelime ne idiler? Kaybettiklerimiz sadece kelimeler değildiler ki! Kaybettiklerimiz; sanatımızdı, edebiyatımızdı, felsefemizdi, tarihimizdi, kültürümüzdüler, ufkumuz, âfâkımız, düşünme kapasitemiz, muhakeme yeteneğimizdiler, nezaketimizdiler, letafetimizdiler, sevgi ifademizdiler, ruhumuzdular! Bizi bırakıp da gittiler...
Neyse… Bu konu uzun ve hazin bir hikâyedir. Ben geleyim sadede! Geçen haftaki yazımda ‘’Mehlika Sultan’’ şiirini anlatırken kullandığım, arkadaşlarımın sorduğu bir sözcük vardı: ‘’Mâverâ’’…
Nedir ‘’Mâverâ’’?
Mâverâ; sözcük olarak Arapçada "ile" ve "arkasında" kelimelerinin birleşmesiyle Türkçemize "ötesinde" anlamında geçen bir kelimedir: mea (ile) + vera (arkasında)
Ancak anlam olarak Mâverâ; ''gaip'' demektir. Mâverâ; herhangi bir şeyin bittiği yer ve ötesi demektir. Mâverâ; ötelerin ötesi, ötesizliklerin de ötesi demektir... Mâverâ; görülen ve yaşanan âlemin ötesi demektir...
Zamansızlaştırılmış, sebepsizleştirilmiş bir ötedir Mâverâ... Eşyanın köleliğinden ve fizîkî alakalardan kurtulmuşluk, mâsivâdan arınmışlıktır Mâverâ... (Şimdi de ‘’mâsivâ’’ nedir diye soracaklar!) Gücün ne olursa olsun kendini hiç olmadığı kadar '’garip’' hissetmektir Mâverâ… Kendini unutmak demektir Mâverâ… Boşluğa doğru, Kaf Dağı’na doğru sonu gelmez bir yürüyüştür Mâverâ… Zamansızlıktır, mekânsızlıktır Mâverâ… Bilinenin ötesinde durup; herkesin bildiğini bilmemek, herkesin gördüğünü görmemek, herkesin geldiğine gelmemek, herkesin gittiğine gitmemektir Mâverâ…
Mâverâ kimisi için erişilmesi imkânsız bir aşk, kimisi için bir tutku ve varılmak istenen son konak yeridir… Kim bilir belki de gerçek aşkın sahibiyle buluşma yeridir Mâverâ... Ama şu bir gerçek ki; her canlının arzu ettiği, hayaliyle bile olsa ruhunu ve gönlünü dinlendirdiği bir yerdir Mâverâ… Görülen âlemin ötesi, ötelerin ötesidir Mâverâ…
Türkçemizde belki de yüzyıllarca süren bir sürecin içinde oluşmuş bir sözcüktür mâverâ…Ben şimdi ‘’mâverâ’’ sözcüğünü anlatmak için nerdeyse yüzün üzerinde kelime kullandım… İşte şimdi gelin de yabancı sözcük diye ‘’Mâverâ’’ kelimesini Türkçeden atalım da yerine ne koyalım?...
Dün verdiğim ''Mehlika Sultan'' şiirinin de şairi Yahya Kemal Beyatlı'nın şöyle bir dizesi vardı:
"Çok insan anlayamaz eski musikimizden
Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden"
Dizede geçen ''eski musikimizden'' ifadesini ''eski kelimelerimizden'' olarak değiştirerek bir daha okuyun dizeleri...
Başka ne diyem ben!
Osman AYDOĞAN