• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam510
Toplam Ziyaret2892340

Gitme İstemem

Gitme İstemem

Bir önceki yazımda Mevlâna’nın ‘’Etme!’’ isimli şiirini açıklarken Mevlâna’nın Şems ile olan ilahi aşklarını idrak edemeyen bir güruhun Konya'da haklarında dedikodu yapmaya başlaması üzerine Şems’in Konya’yı terk edip Şam’a gittiğini ve Mevlâna’nın bu sevgili dostunun gidişine çok üzülüp Şems'e içinde ‘’Etme!’’ isimli şiirinin de bulunduğu bir mektup gönderdiğini ve Şems’in de bu mektuptan etkilenip Konya’ya geri döndüğünü yazmıştım. 

Ancak hikâyenin devamı var tabii…

Şems’in Konya’ya gelişine herkes sevinir. Mevlâna’da hasretin sıkıntılarından kurtulur. Fakat huzurla, muhabbetle, dostluk içinde süren günler pek fazla sürmez. Dedikodular yeniden başlar. Şems, her dedikoducu topluluğun olduğu gibi o dedikoducu topluluğun da yine kinle dolduğunu, gönüllerinden sevginin uçup gittiğini, akıllarının nefislerine esir olduğunu ve kendisini ortadan kaldırmaya çalıştıklarını anlar.  Sultan Veled’e der ki Şems; ‘’Gördün ya azgınlıkta yine birleştiler. Doğru yolu göstermekte, bilginlikte eşi olmayan Mevlâna’nın huzurundan beni ayırmak, uzaklaştırmak sonra da sevinmek istiyorlar. Bu sefer öylesine gideceğim ki hiç kimse benim nerede olduğumu bilmeyecek. Aramaktan herkes acze düşecek, kimse benden bir nişan bile bulamayacak. Böylece birçok yıllar geçecek de kimse benim izimi tozumu göremeyecek.'’ İşte Sultan Veled’e böyle yakınan Şems,1247-1248 tarihinde Konya’dan aniden gidip kaybolur.

Şems’in bu kayboluşu ilgili bir başka rivayet daha vardır:

Şems ve Mevlâna bir gece sohbet ederken kapı vurulur ve dışarıdan kalabalık bir güruh; ‘’Şems! dışarı çık'' diye bağırır… Mevlâna yaklaşan acı kaderi sezmişçesine ‘’çıkma’’ diye yalvarır. Şems gülümseyerek cevap verir: "Telaşlanma! Verdiğimiz sözü tutma vakti gelmiştir." diyerek kapıya yönelir.  Mevlâna: ‘’Ne sözü, nereye gidiyorsun niye?'' diye ellerine yapıştığında Şems yıllardır sakladığı sırrını söyler: "Şam’da Rabbime yalvarmış, aşkımı seyredeceğim bir ayna istemiştim Rabbim seni verdi sende seyrettim." "İyi işte seyre devam edelim’’ der Mevlâna. Şems; "Rabbim de bana demişti ki, ‘’O aynayı verirsem ne bağışlarsın?’’ Tereddütsüz şöyle demiştim; ‘’Başımı veririm."

Şems dışarı çıkar. Sadece bir ‘’Allah!!!’’ nidası duyulur. Sonrasında Ay ışığında yerde üç beş damla kan seçilir ama ne baş ne ceset ne de katiller gözükür. Aşk sır olur. Mevlâna’yı sahiplenenler, onu paylaşmak istemeyenler şehit etmişlerdir Şemsi.

Elif Şafak ‘’Aşk’’ isimli kitabında (Doğan Kitap, 2009) Mevlâna ile Şems ilişkisini anlatırken Ahmet Ümit de ‘’Bab-ı Esrar’’ isimli kitabında (Everest Yayınları, 2016) Şems’in işte bu katledilişini anlatır.

Şems’in kaybolmasından sonra Mevlâna perişan olur, her yerde Şems’i arar, herkese Şems'i sorar. Bir gün bir adam, ‘’Şems’i Şam’da gördüm’’ diye bir haber verir. Mevlâna buna tarif edilemeyecek şekilde sevinir ve o adama hediye olarak üstündeki hırkasını verir. Dostlarından birisi, ‘’Bu haber yalandır, o adam hiç Şam’a gitmemiştir, hiç Şems’i görmemiştir’’ dediğinde Mevlâna şu cevabı verir: '’Evet onun verdiği bu yalan haber üzerine üzerimdeki hırkamı verdim. Eğer, doğru haber verseydi, canımı verirdim.'’

Mevlâna, Şems’i çok arar. Ayrılığın büyük acısıyla gözyaşları döker, şiirler söyler... İki kere Şam’a gittiyse de izine rastlayamaz Şems’in.

Şems’in bedenî varlığını bulamayan Mevlâna, onu mânâ yönünden kendinde bulur ve aramaktan vazgeçer artık. Bu duygusunu bir şiirinde şöyle anlatır:

‘’Beden bakımından ondan ayrıyım ama,
bedensiz ve cansız ikimiz de bir nûruz.
Ey arayan kişi! İster onu gör, ister beni.
Ben O’yum, O da ben.’’

‘’Etme!’’ şiirini açıklarken de yazmıştım; Mevlâna’nın Şems’e duyduğu aşkı ve sevgiyi; her sevgiye, her aşka, her güzelliğe, her özleme cinsellik gözüyle bakan bu dünyanın gafil insanları anlayamazlar. Aşkı bilmiyorsan ey insan sen nesin ki!

Mevlâna günümüze de hitap edercesine bu gafillere şöyle seslenir: ‘’Ey gafil! Sen kendi şehvetine aşk adını koymuşsun. Şu halinle o namusu ekberi soymuşsun. Aşkın asıl manasının altını oymuşsun. Bir bilebilsen küstahlığa nasıl doymuşsun.’’

Mevlâna; işte Şems’in bu gidişine, bu ayrılığına acıyla gözyaşları dökerken, büyük bir çaresizlik, içten gelen bir haykırış, arşı âlâya çıkan bir feryâd, bir figan halinde yazdığı şiirdir ‘’Gitme İstemem’’...

Kim ister ki böylesine bir sevdiğinin gitmesini…

Dosta duyulan bir sevgi böyle mi anlatılır, aşk ateşi böyle mi yakar, bir özlem böyle mi yaşanır, bir dostun, bir sevgilinin yokluğu böyle mi hissedilir, bir insan böyle mi yakarır, bir ''Gitme!'' böyle mi denir? Evet; denmiş işte:

Gitme İstemem

Demek sen böyle salına salına bensiz gidiyorsun ey canımın canı. 
Ey, dostlarının canına can katan, 
Gül bahçesine böyle bensiz gitme istemem. 

İstemem, ey gökkubbe, bensiz dönme 
İstemem, ey ay, bensiz doğma. 
İstemem, ey yeryüzü, bensiz durma 
Bensiz geçme, ey zaman, istemem. 

Sen benimle beraberken 
Hem bu dünya güzel bana, hem o dünya güzel. 
İstemem, bensiz kalma bu dünyada sen, 
O dünyaya bensiz gitme, istemem. 

İstemem, ey dizgin, bensiz at sürme. 
İstemem, ey dil, bensiz okuma. 
İstemem, ey göz, bensiz görme. 
Bensiz uçup gitme, ey ruh, istemem. 

Senin aydınlığındır aya ışığını veren geceleyin. 
Ben bir geceyim, sen bir aysın madem, 
Gökyüzünde bensiz gitme, istemem. 

Gül sayesinde yanmaktan kurtulan dikene bak bir. 
Sen gülsün, bense senin dikeninim madem, 
Gül bahçesine bensiz gitme, istemem. 

Senin gözün bende iken 
Ben senin çevganın önündeyimdir. 
Ne olur, öylece bak dur bana, 
Bırakıp gitme beni, istemem. 

O güzelle berabersen, sen ey neşe, 
İstemem, sakın içme bensiz. 
Hünkarın damına çıkarsan, ey bekçi, 
Sakın bensiz çıkma, istemem 

Bir şey yoksa bu yolda senden, 
Bitik bu yola düş enlerin hali. 
Ben senin izindeyim, ey izi görünmez dost, 
Bensiz gitme, istemem. 

Ne yazık bu yola bilmeden, rasgele girene! 
Sen ey, gideceğim yolu bilen, 
Sen ey yolumun ışığı, sen ey benim değneğim, 
Bensiz gitme, istemem. 

Onlar sadece aşk diyorlar sana, 
Oysa aşk sultanımsın sen benim. 
Ey, hiç kimsenin düşüne sığmayan dost, 
Bensiz gitme, istemem.

Mevlâna Celâleddin Rumî

Bağlantıda Halit Ergenc'in Muhteşem Yüzyıl dizisinde seslendirdiği bu şiir sunulmaktadır. Şiii beğenmişseniz bir de ney eşliğinde dinleyin isterim.

https://www.youtube.com/watch?v=QSYsVL2I6SE

Osman AYDOĞAN

 

 


Yorumlar - Yorum Yaz