• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi10
Bugün Toplam908
Toplam Ziyaret2912939

Etme!

Etme!

‘’Etme!’’ şiiri 1247 yılında Mevlâna tarafından hocası Şems için yazılmıştır. Şiirin orijinal adı aslında ‘’Şems'in Gidişi’’dir.  Bazı kaynaklarda  da ismi ‘’Aşkın Dansı’’ olarak geçer. Şiirin orijinal dili Farsçadan Türkçeye çevirisini de Mehmet Şayir yapar.

Mevlâna ve Şemş ilişkisini günümüz diliyle yazar Elif Şafak ‘’Aşk’’ isimli kitabında çok güzel anlatır.  Şems, Mevlâna'nın günlerce ve gecelerce sohbet ettiği, kendi gibi gördüğü bir başka âşık, bir başka Hakk yolcusudur. Birlikte çok vakit geçirirler, uzun sohbetlere dalarlar. Fakat onların bu ilahi aşklarını idrak edemeyen bir güruh Konya'da haklarında dedikodu yapmaya başlarlar. Şems buna çok üzülür ve Konya’yı terk edip Şam’a gider. Mevlâna bu sevgili dostunun gidişine yıkılır, Şems'e içinde bu şiirin (Etme!) de bulunduğu bir mektup gönderir. Şems bu mektuptan çok etkilenir ve Konya’ya geri döner. 

‘’Etme!’’; içtenlik, derinlik ve samimiyet dolu bir şiirdir… ‘’Etme!’’ kararlı bir gidene karşı bir çaresizliğin, boyun eğmiş bir yakarışın, çok derinden gelen bir yalvarışın şiiridir. ...

‘’Etme!’’ gidene karşı da bir özlemi de anlatır aslında... ‘’Etme!’’; ‘’gitme!’’ demekten ziyada ‘’dön gel!’’ çağrısıdır…

‘’Etme!’’; içimizdeki özlemleri anlatır, yitirdiklerimizi hatırlatır, beklediklerimize seslenir, gelemeyenlerimizi çağırır… Şiirdeki her "etme!" deyişi farklı duygulara seslenir. Özlem ve çaresizlik bir şiirde ancak bu kadar güzel, bu kadar içten, bu kadar derinden anlatılır…

Mevlâna; şiirlerinde uhrevî aşk ile dünyevi aşkı ayırt edilemeyecek derecede muğlak anlatırdı. Bu iki aşkın bu denli iç içe olmasını anlamak ve anlatmak ise kâfi derecede derin bir konudur. 

Ama Mevlâna’nın şiirlerini okumadan ve anlamadan önce ‘’aşk’’, ‘’sevgi’’ ve ‘’sevgili’’ tanımlarının o çağdaki anlamlarını üzerinde durmak gerekir diye düşünüyorum. Ne yazık ki toplum olarak ilkelliklerin her türlüsünü yaşadığımız günümüzde bu kavramların içlerini boşalttık, anlamlarını daralttık ve sadece annemizi, kardeşimizi, eşimizi, çocuklarımızı sevdik, sadece onlara ‘’sevgili’’ dedik. Onların dışında kimseyi, kimsecikleri sevmedik... Sevgisiz bir toplum olduk...

Aşk; muhabbettir, aşk; şiddetli muhabbettir aslında. Aşk; candan sevmedir. Aşk; karşılıksız sevmedir. Sevgili ise; sevendir, gerçek dosttur. ‘’Aşk’’ın, ‘’sevgi’’nin, ‘’sevgili’’nin ve ‘’özleme’’nin cinsellikle bir ilgisi yoktur. 

Ne yazık ki günümüzde cinnete, sahiplenmeye, ilkelliğe, hayvani duygulara aşk dedik, sevgi dedik. Şems’in, Mevlânâ’nın çağında, zamanında ‘’aşk’’, ‘’sevgi’’ ve ‘’sevgili’’ kavramları gerçek anlamlarıyla kullanılıyordu. Mevlânâ’nın çağında, zamanında ‘’aşk’’, ‘’sevgi’’ ve ‘’sevgili’’ kavramları uhrevî aşka ve uhrevî sevgiye yakın duruyordu...

İşte bu anlamda Mevlâna şu dizeleri Şems için yazar;

"Aşk geldi; adeta damarlarımda, derimde kan kesildi...
Beni kendimden aldı, sevgiliyle doldurdu.
Bedenimin bütün cüz'ülerimi (zerrelerimi) sevgili kapladı.
Benden kalan bir ad; ondan ötesi hep O..."

’’Yalnız ben, Şemseddin diye terennüm etmiyorum;
Bağda bülbüller, dağda keklikler;
Şemseddin, Şemseddin diye terennüm ediyorlar.’’
(Terennüm etmek; şarkı söylemek)

Mevlânâ’nın Şems aşkı anlaşılmadığı için şu dizeler Mevlâna’nın dudaklarından dökülür:

"Herkes kendi zannınca benim yârim oldu,
içimdeki esrarı (sırları) kimse araştırmadı.
Benim sırrım, feryadımdan uzak değildir.. lakin,
Her gözde onu görecek nûr,
Her kulakta onu işitecek kudret yok..."

Artık her şeyin naylon olduğu, sanal olduğu günümüz dünyasında Mevlâna'nın yaşadığı aşkı anlayabilecek ne bir adem, bu aşkı görebilecek gözlerde ne bir nûr ve onu işitebilecek kulaklarda da ne bir kudret kaldı...

Konuyu uzattım ama sanırım ‘’Etme!’’ şiirini anlamak için bu açıklama gerekliydi diye düşünüyorum.

Yazımın sonunda ‘’Etme!’’ şiirini ve dinlemek için de bir bağlantısını veriyorum.

Eğer bir özlem içindeyseniz, gidenlerinizi hatırlıyorsanız, yitirdiklerinizi çağırıyorsanız, uykusuzsanız, huzursuzsanız ve eğer şimdiye kadar bu şiiri okumadı veya dinlemediyseniz bu akşam bu şiiri hem okuyunuz hem de dinleyiniz! Hem de sabaha kadar!

En sonunda ister istemez soruyor insan; Şems nasıl oldu da bu denli yanan bir yüreği bırakıp gidebildi?

Ve aslında ''Etme!'' şiiri bu denli yanan bir yüreğin gidene karşı bir çaresizliğin, boyun eğmiş bir yakarışın, çok derinden gelen bir yalvarışın şiiridir; ''Etme!''

Ve şiirde son dizelerinde her türlü olan bitene karşı duyarsız, uyuşuk ve miskin miskin hareketsiz kalan bizlere seslenir sanki Mevlâna:

''İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil. 
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.''

Osman AYDOĞAN

Erzurum 2011 Universiad Kış Olimpiyatları Açılış Törenlerinde Yılmaz Erdoğan’ın yorumu:

https://www.youtube.com/watch?v=0dRRMYCk5kM

(Bunun dışında bu şiirin başta Tuncel Kurtiz olmak üzere değişik yorumları da mevcuttur.)

Etme!

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme. 
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme. 

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı? 
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme. 

Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru. 
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme. 

Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için... 
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme. 

Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi, 
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme. 

Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan. 
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme. 

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan. 
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme. 

Âşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer; 
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme. 

Ey, cennetin cehennemin elinde olduğu kişi, 
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme. 

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize, 
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme. 

Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle. 
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme. 

Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı. 
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme. 

İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil. 
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.

Mevlâna


Yorumlar - Yorum Yaz