Entropi
11 Kasım 2020
Dünkü yazımda (Bir istifa hikâyesi - 2) ‘’entropi’’ kavramından bahsedince bu kavram hakkında kısa bir açıklama yapma gereğini duydum...
Fizikte ''Entropi'', bir sistemin mekanik işe çevrilemeyecek termal enerjisini temsil eden termodinamik terimidir. Çoğunlukla bir sistemdeki rastgelelik ve düzensizlik olarak tanımlanır ve istatistikten psikolojiye, toplumbilimden teolojiye birçok alanda yararlanılır. Sembolü S'dir. Termodinamiğin 2. yasasıdır.
Fen Bilimlerinin en önemli yasası her şeyin yıprandığını söyleyen yasadır. Canlılar yaşlanır ve ölür, otomobiller paslanır ve evrendeki düzensizlik artar.
Bilim adamları düzensizliği ''Entropi'' adı verilen nicelik ile ölçerler. Sistemlerdeki düzensizlik arttıkça, entropi de artar. Bu durum da faydalı (iş yapabilir) enerji miktarını azaltır. Faydasız enerjiyi (entropi) arttırır. Özet olarak “Entropi”, öngörülebilirlik yokluğu; düzensizliğe, kaosa düşme eğilimi olarak tanımlanabilir.
Entropi kanunu belki de insanların yeryüzünde keşfettikleri en büyük kanunlardan biridir. Bu kanun en güzel tariflerinden bir tanesi "Kâinatta her şey, kendini minimum enerji ile maksimum düzensizliğe çekmek ister." şeklindedir. Bu kanun kâinatın her yanında o kadar çok gözümüz önündedir ki örnekleri saymakla bitmez.
Birkaç örnek:
* Yukarıdan bırakılan bir taş, aşağı düşmek ister. Çünkü aşağı dediğimiz nokta, yukarı dediğimiz noktadan daha düşük bir enerji seviyesine sahiptir.
* Demir bir kaba sıkıştırılan bir gaz kendini dışarı atmak ister. Çünkü dış ortamdaki gazlar daha düzensizdir.
* Baskı ile kontrol altına alınan toplumlar o baskıyı kırmak isterler. Çünkü baskı onları bir düzene sokmak ister ancak toplum daha düzensiz olmak ister.
Bir “sistem” bir ''denge noktası” etrafında dalgalanma durumundan çıkıp entropi içine girdiğinde yoluna devam eder. Bu olguyu “istikrarsızlığın istikrarı” (“denge noktası'' etrafında dalgalanma) denir. Bir politik sistem olarak Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı durumu buna örnek olarak gösterilebilir. Ve Türkiye’nin son yıllarını tanımlanacak olursa Türkiye’nin “istikrarsızlığın istikrarı” aşamasını yaşadığı söylenebilir.
Günümüzde ise toplumun yaşadığı politik, ekonomik, sosyolojik, psikolojik, teolojik ve virüstük olaylara bakıldığında Türkiye’yi bekleyen en büyük ve gerçek tehlikenin; Türkiye’nin bu aşamayı (istikrarsızlığın istikrarı) geçip “istikrarsızlığın istikrarsızlığı” (bu dalgalanmadan çıkarak dağılmaya başlama) aşamasına gelmesi olduğu söylenebilir.
İşte ülkeyi bekleyen en büyük ve gerçek tehlike budur.
Osman AYDOĞAN