Kuleli Askerî Lisesi tarihi
27 Nisan 2025
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettiğinde (1453) Kuleli Askerî Lisesi bulunduğu yerde bir ‘’Papas Korusu’’ veya ‘’Papaz Koruluğu’’ içerisinde kuleleri olan bir manastır ile papazlara ait binalar bulunuyor.
II. Bâyezid (1481-1512) ve Yavuz Sultan Selim (1512-1520) zamanlarında koruluğun vadi kısmında ekilmeye müsait yerlerinde saray için çeşitli bostanlar, sebzeler ve çiçekler yetiştiriliyor.
Kuleli Bahçesi
Yavuz Sultan Selim devrinde (1512-1520) bu manastır yeniçerilere kışla olarak veriliyor. Yine Yavuz Sultan Selim zamanında bostancılar ve bostancıbaşılar için bazı binalar yapılıyor. Buralara ‘’Bostancıbaşı Odaları’’ deniyor. Bostancıbaşının emrinde olan bu bahçenin içinde bulunan kulede görev yapanlar da bulunuyor. Bu kuleden dolayı bahçe, ‘’Kule Bahçe’’ veya ‘’Kuleli Bahçe’’ adını alıyor. Bundan dolayı da bu bölgeye ‘’Kuleli Semti’’ denmeye başlanılıyor.
Kanuni Sultan Süleyman (1520-1577) padişah olunca bahçe içerisine yüksek bir kulesi bulunan dokuz katlı ve her katı fıskiyeli havuzlarla süslenen büyük bir kasır yaptırıyor.
III. Ahmet (1703-1730) devrinde Kule Bahçe ve etrafı ‘’has’’ olarak kendisine veriliyor. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, o sırada yıkılmış bir durumda olan eski kulenin taşlarını Kâğıthane’deki Sâdâbâd Köşkü ve bahçesinin yapımında kullanıyor. Bizans devrinden kalan kule yıktırılmıştır. Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşanın damadı olan Kaymak Mustafa Paşa tarafından Kuleli Bahçe içerisine sahil kenarında bir cami yaptırıyor. Kaymak Mustafa Paşa, kayınpederinin arzusu üzerine bu cami yanına 1724 yılında bir de çeşme yaptırıyor.
Yavuz Sultan Selim zamanından kalan Bostancıbaşı Odaları, III. Selim (1789-1807) döneminde de kullanılıyor ve bölgede bir de yeni kasır yaptırılıyor.
Yeni ordu için yapılan kışlalar
II. Mahmut (1808-1839), 1826 yılında Yeniçeri Ocağını kaldırarak yerine 7 Temmuz 1826 tarihinde ‘’Asâkir-i Mansure-i Muhammediye’’ adlı yeni bir ordu kuruyor. Bu ordunun komutanlığına da Ağa Hüseyin Paşa tayin ediliyor. Bu girişim de yeni kışlaların kurulması ihtiyacını ortaya çıkarıyor. Anadolu yakasında Selimiye Kışlası bulunuyor ancak Avrupa yakasında doru dürüst bir kışla bulunmuyor. Bu ihtiyacı karşılamak amacıyla Ağa Hüseyin Paşa tarafından İstanbul Avrupa yakasında Davut Paşa, Rami ve Münzevi kışlaları yapılıyor. Yine Avrupa yakasında bu üç kışlaya eşit uzaklıkta bulunan Maltepe Köyü bölgesine de bir hastane inşa ediliyor. İlk süvari birlikleri için Davut Paşa Kışlası kullanılıyor. Bu kışlaya ilave olarak da süvariler için Anadolu yakasında Çengelköy’de Kuleli Semtinde bir kışla yapılıyor.
Kuleli Kışlası
II. Mahmut emriyle, Kule Bahçe’nin etrafındaki araziler de satın alınarak buraya 1828 yılında mimar Krikor Balian (Kirkor Balyon) tarafından tek katlı ahşap bir kışla yapılıyor. 1828’de inşaa edilen tek katlı ahşap süvari kışlası, Kuleli Askerî Lisesi’nin ilk yapısı oluyor. Bu binanın her iki ucunda ahşap kuleleri bulunuyor. Bu kulelerden dolayı bu kışlaya Kuleli Kışlası adı veriliyor.
Kuleli Kışlası, 1828-1837 yılları arasında süvari kışlası olarak kullanılıyor.
Karantina yılları
Hindistan’da, 1831-1833 yılları arasında ortaya çıkan, sonra da Osmanlı topraklarına sıçrayan salgın bir hastalığın (veba veya kolera) Avrupa’ya sıçramasını önlemek amacıyla kışla, boşaltılıp,1837- 1842 yılları arasında karantina binası (Tahaffuzhane) olarak kullanılıyor.
Salgın hastalığın son bulması üzerine kışla 1842 yılında tekrar süvari kışlasına dönüştürülüyor. Ve burada I. Süvari Alayı konuşlanıyor.
Kuleli Kışlası onarılıyor
Kışla, vaktiyle ahşap olarak yapıldığı için dayanıklı değildir. Sultan Abdülmecit (1839-1861) fermanı ile 1843 yılında yarı kâgir olarak onarılıp, kısmen yeniden inşa ediliyor.
Sultan Abdülmecit, 1845 yılında Kuleli Kışlası’na bir de süvari askerlerinin eğitimi için ana binanın kuzeyinde manej binası yaptırıyor. Bu manej binası bugün ‘’Atatürk Spor Salonu’’ olarak kullanılıyor.
Kırım Savaşı esnasında hastane yılları
30 Kasım 1853 tarihinde başlayan Kırım Savaşına iştirak etmek üzere İstanbul'a gelen Fransız ve İngiliz askerlerinin bir kısmı, Fransa’nın İstanbul Maslahatgüzarı M. Cheferre'nin talebi doğrultusunda Haydarpaşa ve Selimiye kışlaları ile beraber Kuleli Kışlası da 1854 -1856 yılları arasında hastane olarak kullanılıyor. Harpte yaralanan ve tedavileri sırasında ölen İngiliz ve Fransız askerleri kışlanın kuzeyindeki mezarlığa gömülüyor. Daha sonra buradaki mezarlar Haydarpaşa’daki İngiliz mezarlığına naklediliyor. Rus esirlerin bir kısmı burada alıkonuluyor.
Kuleli Vak’ası
Devletin yönetimini beğenmeyen bir kısım askerî erkanla, mülkiye memurları ve ulemadan bazı kişiler bir araya gelerek 1859 yılı başlarında ''Fedâiler Cemiyeti'' adı altında gizli bir cemiyet kuruyor. Bu cemiyet, Padişah Abdülmecid'i tahttan indirerek şeriata daha uygun bir hükûmet kurmayı amaçlıyor.
Bu gizli örgütten haberdar olan Mirliva Hasan Paşa olayı Saraya ihbar ediyor. Dernek üyeleri, 14 Eylül 1859 tarihinde İstanbul'da Tophane'de Kılıç Ali Paşa Camii'nde toplantı halinde iken basılıyor. Çoğu yakalanarak, Çengelköy'deki Kuleli Kışlasında gözaltına alınıyor. Soruşturma ve yargılama burada yapıldığından dolayı olay, ‘’Kuleli Vak’ası’’ adıyla tarihe geçiyor. Bu girişimin, tarihçiler tarafından, Islahat Fermanı'na karşı bir tepki olduğu kabul ediliyor.
Kuleli kışlası yeniden yapılıyor
Kuleli Kışlası, 1856 yılında burasını hastane olarak kullanan İngilizler tarafından boşaltılırken çıkan bir yangınla tamamen harap oluyor. Bu yangında ana binanın iki ahşap kulesi de yanıyor. Sultan Abdülaziz (1861-1876), kışlayı yeniden yaptırıyor. Kışla, Abdülaziz’in görevlendirdiği Garabet Amira Balyan tarafında kışla ana duvarları kâgir, iç bölmeleri, tavan ve tabanları ahşap olarak ‘’Rokoko’’ tarzında, Boğaziçi tarafına bakan kısmı üç, arka tarafı iki kat halinde 1862-1863 yılları arasında inşa ediliyor. Bu inşa sonucu kuleleri hariç bugünkü kışla ortaya çıkıyor. Yani bu onarım ve yeniden yapılma esnasında binanın kuleleri yapılmıyor. Bir başka değişle bugünkü Kuleli Askerî Lisesi binası kuleleri hariç Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılıyor. Binanın kuleleri yapıldığı 1828 ve yandığı1856 yılları arasında ahşap olarak bulunuyor.
Binanın “Şeref Kapısı” adı verilen ve denize bakan kapısının üzerinde, Sultan Abdülaziz’in tuğrası altında 1279 (1862-1863) tarihi ve talik yazı ile kitabesi yer alıyor.
19. yüzyılda yapılan diğer kışlalar gibi bu binanın da ortasında da avlu bulunuyor. Dikdörtgen planlı olan yapının avlusuna kemerli bir alt yapıdan giriliyor. Bunun üzerinde her katında üçlü gruplar oluşturan dikdörtgen pencerelerin bulunduğu iki kat daha bulunuyor. Cephenin ortasındaki teraslı Hünkar Kasrı da yapının en özgün mimari özelliği oluyor.
Kuleli iç avlu 1833
Askerî İdadîler
Önce Arapça kökenli ‘’İdadî’’ sözcüğünün açıklanması gerekiyor. ‘’İdadî’’nin sözlük anlamı “hazırlamak” oluyor. İdadî, başlangıçta kendisinden üstün bulunan herhangi bir mektebe öğrenci hazırlayan ve yetiştiren okullar için genel bir ad olarak kullanılıyor. İdadîler, ilköğretimden sonraki safhası kapsıyor ve beş yıl süreyle öğrenim veriyor.
20 Mayıs 1845 tarihinde Sultan Abdülmecit’in irade-i seniyye kararı (padişah emri) ile başta İstanbul olmak üzere (İstanbul’da dört adet: Dersaadet Askerî İdâdî, Harbiye İdadî, Tıbbiye İdadî ve Deniz İdadî metepleri) Edirne, Bursa (Işıklar) ve Manastır’da askerî idadîler açılıyor. Bu askerî idadîlere, öğrencileri Harbiye’ye (Harp Okulu’na) hazırladıkları için ‘’Harbiye İdadîsi’’ adı veriliyor. Manastır Askerî İdadîsinde ise Mustafa Kemal Atatürk eğitim görüyor.
İşte bu nedenle de Kuleli Askerî Lisesi’nin kuruluş tarihi bu emrin yayın tarihi olan 29 Mayıs 1845 tarihi olarak kabul ediliyor.
21 Eylül 1845 tarihinde, bugün İstanbul Teknik Üniversitesi olarak kullanılan Maçka Kışlası’nda “Mekteb-i Fünun-i İdadîye” kuruluyor. Bu okula günümüz adıyla ‘’Fen Lisesi’’ diyebiliriz. Bu idadî, Kuleli Askerî Lisesi’nin çekirdeğini temsil ediyor. Mekteb-i Fünun-i İdadîye, Maçka Kışlasının tamiri nedeniyle ilk eğitim öğretim yılını, Mızıka-i Hümayun ve Baltacılar Dairesi olarak kullanılan Çinili Köşkte tamamlıyor.
Maçka Kışlası’nın tamiratının bitmesi üzerine buraya taşınan Mekteb-i Fünun-i İdadîye, Sultan Abdülmecit’in de bulunduğu bir törenle 10 Ekim 1846 tarihinde ikinci öğretim yılına başlıyor.
1868 yılında İstanbul’da mevcut askerî İdadîlerin (liselerin) birleştirilmesi kararı alınıyor. Bu tarihte, dört askeri İdadî “Umum Mekteb-i İdadî Şahane” adı altında birleştirilerek Galatasaray Kışlası’na naklediliyor.
Kuleli İdadîsi
İdadîlerin birleştirilmesinden istenen sonuç elde edilemeyince, 1872 yılında okulların ayrı ayrı öğretime devam etmeleri kararlaştırılıyor. Bunun üzerine, Mekteb-i Fünun-i İdadîye bu tarihten (1872) sonra Kuleli Kışlasına taşınıyor ve “Harbiye İdadîsi” adıyla anılmaya başlanıyor. Bir başka ifadeyle, 1872 tarihinden itibaren Kuleli Kışlası, okul haline geliyor. Deniz İdadîsi, Kuleli Kışlası’na taşınıyor ve 1879 ve 1880 yıllarında Deniz İdadîsi de bir süre için Kuleli Kışlasında eğitim yapıyor.
Harbiye İdadîsi, 1872 yılında, Kuleli Kışlasında, Tıbbiye İdadîsi ile birlikte öğrenimine devam ediyor.
Kuleli Kışlası tekrar hastane oluyor
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı esnasında Kuleli Kışlası tekrar hastaneye çevriliyor. Bunun üzerine her iki İdadî (Harbiye ve Tıbbiye İdadîsi), Pangaltı’daki Mekteb-i Harbiye (Harp Okulu) (şimdiki ‘’Harbiye Askerî Müzesi’’) binasına taşınıyor. Savaşın sona ermesiyle birlikte Harbiye İdadîsi, Askeri Tıbbiye İdadîsi ile birlikte 1879 yılında yeniden Çengelköy’deki Kuleli Kışlasına dönüyor.
Mevcudun artması üzerine 1894 tarihinde okul haricindeki sırt üzerine ek binalar yapılıyor. Kışlanın her iki okula yetmemesi üzerine Sultan Abdülhamit’in emriyle Tıbbiye İdadîsi, 1901 yılında Haydarpaşa Kışlasına naklediliyor. Kuleli Kışlasında sadece Harbiye İdadîsi (Kuleli Askerî Lisesi) kalıyor.
Balkan Harbi yılları ve yeniden hastane
1912-1913 Balkan Harbi sırasında Kuleli Kışlası, tekrar hastaneye dönüştürülüyor. Öğrencilerin bir kısmı Kandilli Kız Lisesi’nin bulunduğu Adile Sultan Sarayı’na bir kısmı da Beylerbeyi sarayının yanındaki binalara (bugün Deniz Eğitim Komutanlığı ve Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü olan binaları) gönderiliyor. 1913 yılı sonunda, okul tekrar eski binasına taşınıyor.
Birinci Dünya Savaşı yılları
Kuleli Kışlası, Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Anlaşması gereği16 Mart 1920 tarihinde İstanbul’u işgal eden itilaf devletleri adına İngilizlere, Temmuz 1920 tarihinde depo ve transit ambarı olarak kullanılmak üzere teslim ediliyor.
Daha sonra Kuleli Kışlası, İngilizler tarafından ‘’Ermeni Eytam Okulu’’ (Ermeni Yetimler Okulu) olarak Ermenilere veriliyor. Kuleli Kışlası bu tarihten 1923 yılına kadar İstanbul’dan gelip geçen Ermeni göçmenlerin yatıp kalktığı bir mekân haline getiriliyor.
Temmuz 1920 yılı sonlarında Harbiye İdadîsi öğrencileri, önce Kâğıthane’de, Sünnet Köprüsü yanındaki çadırlardan ibaret bir ordugâha, bir ay sonra da Maçka’daki karakol binasına yerleştiriliyor. İngilizlerin buraya da el atması üzerine, 26 Aralık 1920 tarihinde Beylerbeyi sarayı yanındaki eski Jandarma Okulu’na naklediliyor.
26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruzun parlak bir zaferle sonuçlanması sonucu başlayan Lozan Barış görüşmeleri ile beraber İngilizler, Kuleli Kışlasını boşaltarak Türk makamlarına teslim ediyor. Böylece Harbiye İdadîsi, üç yıllık bir aradan sonra, 6 Ekim 1923 tarihinde tekrar şanlı yuvasına taşınıyor.
Kuleli Askerî Lisesi
1924 tarihinde çıkarılan “Tevhid-i Tedrisat (Eğitim Birleştirilmesi) Kanunu” ile okul önce sivil liseye dönüştürülüyor ve adı da “Kuleli Lisesi” olarak değiştiriliyor. Aynı ders yılı sonunda bu uygulamaya son veriliyor ve okul tekrar askerî liseye çevriliyor. 1925 yılında okul "Kuleli Askerî Lisesi" olarak bugünkü adını alıyor.
İkinci Dünya savaşında Kuleli Askerî Lisesi
Kuleli Askerî Lisesi, 01 Eylül 1939 tarihinde İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine, önceden hazırlanan seferberlik planına göre, Mayıs 1941 tarihinde Konya'ya naklediliyor. Kuleli Kışlası da altı yıl boyunca (Mayıs 1941- Ağustos 1947) 1000 yataklı Cildiye Hastanesi ile Boğaz Nakliyat Komutanlığı emrine veriliyor.
İkinci Dünya savaşından sonra Kuleli Askerî Lisesi
İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra, Mayıs 1941- 21 Ağustos 1947 tarihleri arasında altı yıl boyunca Konya’da eğitim gören Kuleli Askerî Lisesi İstanbul'a taşınarak tekrar tarihi ve kutsal yuvasına kavuşuyor.
Ancak bu sefer yine İkinci Dünya Savaşı nedeniyle öğrenimini Akşehir’de sürdüren Maltepe Askerî Lisesi de savaşın bitiminden sonra 25-26 Ağustos 1947 tarihinde Kuleli Kışlasına taşınıyor. Kuleli Kışlasında iki ayrı okul olarak faaliyet gösteren Kuleli Askerî Lisesi ve Maltepe Askerî Lisesi, 1950 yılında birleştiriliyor.
Maltepe Askerî Lisesi
Bu noktada Maltepe Askerî Lisesi tarihine de kısaca yer verilmesi gerekiyor.
Yazının girişinde; II. Mahmut (1808-1839), 1826 yılında Yeniçeri Ocağını kaldırarak yerine 7 Temmuz 1826 tarihinde ‘’Asâkir-i Mansure-i Muhammediye’’ adlı yeni bir ordu kurduğundan, bu girişimin de yeni kışlaların kurulması ihtiyacını ortaya çıkardığından, bu gerekçeyle İstanbul Avrupa yakasında Davut Paşa, Rami ve Münzevi kışlaları yapıldığını ve bu üç kışlaya eşit uzaklıkta bulunan Maltepe Köyü bölgesine de bir hastane inşa edildiği anlatılmıştı. Maltepe Hastanesinin yapımı 1827 yılında tamamlanıyor. Ve bu bina Birinci Dünya Harbine kadar hastane olarak kullanılıyor.
Birinci Dünya Harbinde Maltepe Hastanesi binası İstanbul’u işgal eden Fransızlar tarafından kışla olarak kullanılıyor. Lozan anlaşması gereği Fransızlar Maltepe Hastanesini boşaltıyorlar. Ancak bina tekrar hastane olarak kullanılmıyor.
Maltepe Hastane Binası, Milli Mücadelede şehitlerinin çocukları için 1923 yılında, askerî ilkokul olarak açılıyor. Okul 1927 yılında askerî ortaokula çevriliyor. 1928 yılında ise liseye çevrilerek Maltepe Askerî Lisesi kurulmuş oluyor.
İkinci Dünya Savaşı nedeniyle Kuleli Askerî Lisesi Konya’ya taşınırken, Maltepe Askerî Lisesi de Akşehir’e taşınıyor.
Maltepe Askerî Lisesi, İkinci Dünya Savaşı sonunda 25-26 Ağustos 1947 tarihinde İstanbul Kuleli Kışlasına taşınıyor. Kuleli Kışlasında iki ayrı okul olarak faaliyet gösteren Kuleli Askerî Lisesi ve Maltepe Askerî Lisesi, 1950 yılında birleştiriliyor.
Maltepe Askerî Lisesi, duyulan ihtiyaç üzerine 21 Ekim 1983 tarihinde İzmir’de aynı adla yeniden açılıyor.
Kuleli Askerî Lisesinde yapılan esaslı onarımla ve ilave binalar
Kuleli Askerî Lisesi’nin yukarı okul binası (Birinci sınıfların eğitim gördüğü bina) 1961 tarihinde yıktırılarak tekrar inşa ediliyor.
1965-1969 yılları arasında esaslı bir onarım gören okulun arka tarafına da öğrencilerin koğuş ve yemekhane olarak kullandıkları bir servis binası ekleniyor.
Yine aynı yıllarda (1965-1969) yıkılmış olan kuleler Thomas Allom’un 1856 yılı önceki dönemlere ait yaptığı gravürü esas alınarak aslına uygun olarak ana binanın iki köşesinde beşer katlı taştan kuleler yeniden yapılıyor.
Atletizm salonu, okul salonu gibi ek tesisler 1971-1974 yıllarında yapılıyor.
Kuleli Askerî Lisesinin kuleleri
Yazı içerisinde anlatılmasına rağmen genellikle yanlış bilindiği için Kuleli Askerî Lisesinin kuleleri hakkında doğru bilginin bu başlık altında tekrar anlatılması gerekiyor.
II. Mahmut emriyle, 1828 yılında mimar Krikor Balian (Kirkor Balyon) tarafından tek katlı ahşap bir kışla yapılıyor. 1828’de inşaa edilen tek katlı ahşap süvari kışlası, Kuleli Askerî Lisesi’nin ilk yapısı oluyor. Bu binanın her iki ucunda ahşap kuleleri bulunuyor. Bu kışlaya bu kulelerinden dolayı Kuleli Kışlası adı veriliyor.
Kuleli Kışlası, 1856 yılında çıkan bir yangınla tamamen harap oluyor. Bu yangında ana binanın iki ahşap kulesi de yanıyor. Sultan Abdülaziz (1861-1876), kışlayı kağgir olarak yeniden yaptırıyor. Bu inşa sonucu kuleleri hariç bugünkü kışla ortaya çıkıyor. Yani bu onarım ve yeniden yapılma esnasında binanın kuleleri yapılmıyor. Bir başka değişle bugünkü Kuleli Askerî Lisesi binası, kuleleri hariç Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılıyor. Binanın kulelerinin ahşap olarak yapıldığı 1828 yılı ve yandığı1856 yılları arasında kuleler ahşap olarak bulunuyor. Bu kuleler, XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin bazı yerlerini dolaşan ve bu arada İstanbul’da uzunca bir süre kalan İngiliz ressam Thomas Allom’un gravürlerinde yer alıyor.
Thomas Allom’un gravürlerinde Kuleli Kışlası (1828- 1856 yılları arası)
Kuleli Askerî Lisesinin 1940 yılındaki görünümü
1965-1969 yılları arasında yapılan onarımda yanmış olan kuleler Thomas Allom’un 1856 yılı önceki dönemlere ait yaptığı gravürü esas alınarak aslına uygun olarak ana binanın iki köşesinde beşer katlı taştan kuleler yeniden yapılıyor. Yani binanın şimdiki kuleleri 1969 yılından beri gözüküyor.
Kuleli Askerî Lisesinin 1965 yılından önceki hali
Kuleli Askerî Lisesinin şimdiki hali
Kuleli Askerî Lisesi müfredatı
Kuleli Askerî Lisesi, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olarak bir eğitim müfredatı uyguluyor. Okulda, 1975-76 öğretim yılına kadar liselerin üç yıllık fen kolu programı uygulanıyor. Bu tarihte daha önce üç yıl olan öğretim süresi hazırlık sınıfının açılmasıyla dört yıla çıkarılıyor. 2005-2006 eğitim-öğretim yılından itibaren Millî Eğitim Bakanlığı'nca lise öğretiminin dört yıla çıkarılmasına paralel olarak hazırlık sınıfı kaldırılıyor ve hazırlık sınıfı olmaksızın yine dört yıl oluyor.
15 Temmuz 2016’dan sonra Kuleli Askerî Lisesi
15 Temmuz 2016 tarihinden sonra OHAL kapsamında yayınlanan Kanun Hükmündeki Kararname ile 31 Temmuz 2016 tarihinde diğer askerî okullarla birlikte Kuleli Askerî Lisesi de kapatılıyor.
Bugün için Kuleli Askerî Lisesi, Kara, Deniz ve Hava Harp Okullarında öğrenim görecek askerî öğrenciler için hazırlık sınıfı olarak kullanılıyor.
Kuleli Askerî Lisesinden mezun öğrenciler
Kurulduğu günden, kapatıldığı güne kadar burada eğitim gören öğrencileri sadece çok değerli öğretmenler yetiştirmiyor. Kuleli Askerî Lisesi öğrencilerini; bu değerli öğretmenlerin yanında hem Doğu Roma İmparatorluğuna hem de Osmanlı İmparatorluğuna başkent olarak görev yapan ve iki bin yıllık bir birikimi olan İstanbul da yetiştiriyor.
Kuleli Askerî Lisesinin boğazın kıyısındaki binası ile 24 saatlik bir yaşam esnasında Boğazın güzelliği ve estetiği, Kuleli Askerî Lisesi öğrencilerinin ruhuna işliyor, onlara edebiyat, estetik ve sanat zevkini aşılıyor.
Beyâtî makamında çalan yat borusundan ziyade Boğaz’da geçen vapurların projektörlerinin koğuş duvarlarındaki bir kedi sessizliğinde geçen ışıkları uyutuyor öğrencileri. Sabâ makamında çalan kalk borusundan ziyade, Boğaz’da geçen vapurların ‘’buuuup buuuuuup’’ düdük sesleri uyandırıyor öğrencileri.
Bir zamanlar Ruhi Su, sonraları da Zülfü Livaneli’nin söylediği ‘’Anlı Yemen’’ adında bir Rumeli türküsü bulunuyor. Türkünün son kıtası şöyleydi:
‘’Gitme Yemen'e Yemen'e
Yemen sıcak dayanaman
Kalk borusu erken çalar
Sen küçüksün uyanaman.’’
İşte Sabâ makamında çalan kalk borusu öğrencilere hep erken çalıyor. Küçücüktüler, uyanamazlardı. Onları uyandıran Sabâ makamında çalan kalk borusundan ziyade Boğaz’dan geçen vapurların ‘’buuuup buuuuuup’’ diye öten vapur düdüklerinin sesleri oluyor. Daha sonra bu öğrenciler büyüdüler, kocaman kocaman subay oldular ancak kalk borusu onlara heeeep erken çalıyor. Önce anneleri, sonra da eşleri arkalarından hep bu türküyü söylüyor:
‘’Gitme Yemen'e Yemen'e
Yemen sıcak dayanaman
Kalk borusu erken çalar
Sen küçüksün uyanaman.’’
Ve onlar hep türküdeki sözleri yaşadılar.
Ve bu yüce kutsal yuvadan mezun olan öğrenciler Harbiye’ye gittiler. Harbiye’den de çok çok azı, nadiren, ‘’sadece bir subay olarak’’ mezun oldular. Sonunda kimisi akademisyen profesör, kimisi tabip profesör, kimisi üniversitede dekan, kimisi yazar, kimisi sanatçı, kimisi hukukçu, hâkim, avukat, kimisi politikacı, milletvekili, kimisi iş adamı, şirket sahibi, fabrikatör, ihracatçı, kimisi diyar diyar memleketlere koca koca Boeing'leri, Airbus'ları uçuran pilot, kimisi milli sporcu, kimisi askeriyede en üst rütbeden orgeneral oldular. Ancak onlar nadiren sadece bir subay oldular. Ancak kalk borusu onlara heeeep erken çaldı.
Şimdi o bina kimsesiz kalmış bir şekilde, anılarına gömülmüş olarak, yoksul, yoksun, garip, mağmum, mahzun ve melül ancak mağrur bir şekilde Boğazı seyrediyor.
Arz ederim.
Osman AYDOĞAN
Bu yazı aşağıdaki iki kaynaktan istifade edilerek hazırlanmıştır:
‘’Kuleli Askerî Lisesi Tarihi’’, K.K.K. EDOK Yayını, 2009
‘’Maltepe Askerî Lisesi Tarihi’’, K.K.K. EDOK Yayını, 2009