Kral Oidipus ve teğmenler
19 Ocak 2025
Albert Camus’un ‘’Yabancı’’sı ve Franz Kafka’nın ‘’Dava’’sı ile geçmişteki ‘’Ergenekon’’ ve ‘’Balyoz’’ davaları arasında mutlak bir bağlantı ve benzerlik bulunuyor. “Yabancı”, “Dava”, ‘’Ergenekon’’ ve ‘’Balyoz’’ daki trajedi, Yunan trajedilerini andırıyor. Oidipus’ta da yazgı daha baştan açıklanıyor. Fark şuradadır ki; Oidipus’da yazgı Tanrılar tarafından, ‘’Ergenekon’’ ve ‘’Balyoz’’da ise yazgı kumpasçılar ve işbirlikçileri tarafından yazılıyor.
Günümüzdeki Teğmenler davası da Yunan trajedisi Oidipus’u hatırlatıyor. Fark aynı fark: Oidipus’da yazgı Tanrılar tarafından, Teğmenler davasında ise yazgı en üst makam tarafından yazılıyor: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde kılıçlarını çekip ‘’Mustafa Kemal’in askerleriyiz’’ diye slogan atan teğmenlere çıkışıyor: “Bu kılıçları kime çekiyorsunuz? Oradaki birkaç tane kendini bilmez temizlenecek.“ (Gazeteler, 07 Eylül, 2024) Nerede hukuk devleti? Daha soruşturmalar sonuçlanmamış, daha Kara Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kurulu toplanmamış. Ancak karar çoktaaan verilmiş. Bu ihsas-ı rey değil de nedir?
Günümüzdeki Teğmenler davası da Yunan trajedisi Oidipus arasındaki benzerliği anlamak için Oidipus trajedisini bir hatırlamamız gerekiyor.
Sofokles’in "Thebai üçlemesi"
Antik Yunan'da Sophokles'in İÖ 428 yılında sahnelenen ''Kral Oidipus'' (İş Bankası Kültür Yayınları, 2012) adlı öyküsü eski bir Yunan efsanesini anlatıyor. Thebai Kralı Laios ile Kraliçe İokaste'nin oğulları olan Oidipus'un bu öyküsü Eski Yunan efsanelerinin en dokunaklısı sayılıyor. ''Kral Oidipus'', Sofokles in "Thebai üçlemesi" (the three theban plays)’nin ilki oluyor. ''Kral Oidipus'', bu üçlemeden ilk olarak yazılan Antigone'dan yaklaşık on yıl sonra yazılıyor. Ancak bu üçlemede işlenen konu, kronolojik açıdan ‘’Kral Oedipus’’, ‘’Oedipus Kolonos’'ta ve en son olarak da ‘’Antigone’’ sıralamasıyla gerçekleşiyor.
Kral Oidipus
Sophokles'in ''Kral Oidipus'' trajedisi özetle şöyle gelişiyor.
Bir kehanete göre öz oğlunun kendisini öldüreceğini öğrenen Laios, kehanetin gerçekleşmemesi için, doğar doğmaz oğlunun ayak bileklerini delip bir kayışla ayaklarını birbirine bağladıktan sonra onu bir dağ yamacında ölüme terk ediyor. Bebeği bir çoban bularak Korint kentine götürüyor. Burada Kral Polybos onu evlat ediniyor ve ona "şiş ayaklı" anlamına gelen Oidipus adını veriyor. Oidipus , Yunanca "oedi"(şişmiş) ve "pus" (ayak) kelimelerinden türetiliyor.
Oidipus, büyüdükten sonra aslında Kral Polybos'un oğlu olmadığını öğreniyor. Gerçek kimliğini öğrenmek için krala ne kadar yalvarırsa da yanıt alamıyor. Bunun üzerine Tanrı Apollon'un kehanetlerini insanlara ulaştıran Delfi Tapınağı'na gitmeye karar veriyor. Burada kâhin ona, babasını öldüreceğini ve annesiyle evleneceğini söylüyor.
Oidipus bu haberden çok sarsılıyor ve kehanetin gerçekleşmesini önlemek için üvey ailesini terk ederek bir daha Korint'e dönmemeye karar veriyor. Thebai'ye varana kadar dolaşıp duruyor. Yolda yalnız tebdili kıyafet av için dolaşan Kral Laios'a rastlıyor ve aralarında çıkan kavgada, babası olduğunu bilmeden, onu öldürüyor. Böylece kehanetin ilk bölümü gerçekleşmiş oluyor.
Oidipus Thebai'ye vardığı zaman, görünümü yarı aslan yarı kadın (belden yukarısı kadın, belden aşağısı aslan ve kanatlı) olan Sfenks'in kentin başına bela olduğunu görüyor. Aslan gövdeli kadın başlı ve kanatlı bu yaratık, herkese bir soru soruyor ve soruyu bilemeyeni de öldürüp yiyor. Thebaililer sorunun cevabını bilene şehrin tahtını söz veriyor. Oidipus yoldan geçerken aynı bilmece ona da soruluyor: "O hangi yaratıktır ki bir süre iki ayak üzerinde, bir süre üç, bir süre de dört ayakla yürür ve de doğa yasalarına aykırı olarak, ayakları en çok olduğu zaman güçsüzdür?" Oidipus, "Bu yaratık insandır, çünkü çocukken emekler, büyüdüğünde dimdik yürür, yaşlandığı zaman da bir bastona dayanır" yanıtını veriyor.
Bu doğru yanıt üzerine Sfenks orada kendini öldürüyor. Kendilerini Oidipus'a borçlu hisseden Thebaililer onu ülkenin kralı yaptıktan başka, eski krallarının dul karısı İokaste'yle de evlendiriyor. Böylece Oidipus kendi annesiyle evlenmiş ve kehanetin ikinci bölümü de gerçekleşmiş oluyor.
İokaste ile Oidipus aslında ana oğul olduklarını bilmeden birlikte mutlu yaşıyor ve dört çocukları oluyor. Yıllar sonra Thebai'de bir veba salgını baş gösteriyor. Kenttekileri ölümden kurtarmak için ne yapılabileceğini sormak üzere kâhine bir elçi gönderiliyor. Kâhin, Laios'u öldürenin cezalandırılması gerektiğini söylüyor.
Bunun üzerine Laios'u kimin öldürdüğünü araştırmaya koyulan Oidipus sonunda acı gerçeği öğreniyor. İokaste dehşet içinde canına kıyıyor. Oidipus da bir iğneyle kendi gözlerini kör ediyor. Thebai'den sürüldükten sonra, kızı Antigone'nin koluna yaslanarak kör bir dilenci gibi dolaşa dolaşa Atina yakınlarındaki Kolonos'a geliyor ve orada ölüyor.
''Kral Oidipus'' hakkında
Avrupa edebiyatını derinden etkileyen yapıtlardan biri olan bu oyun ‘’Kral Oidipus’’ aynı zamanda Sophokles'in de başyapıtı sayılıyor. Bu oyun Sigmund Freud’a esin kaynağı oluyor. Sigmund Freud'un ‘’Die Traumdeutung’' (Düşlerin Yorumu'' (Payel Yayınları, 2001) adlı kitabında Freud'un kurucusu olduğu psikanalitik teoriye göre karşı cinsteki ebeveyni sahiplenme ve kendi cinsinden ebeveyni saf dışı etme konusunda çocuğun beslediği duygu, düşünce, dürtü ve fantezilerin toplamına ‘’Oidipus kompleksi’’ ya da ‘’Oidipus karmaşası’’ adı veriliyor.
Milan Kundera, ‘’Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’’ (Can Yayınları, 2019) adlı eserinde Oidipus'un hikayesini şöyle aktarıyor:
"....çocukken terk edilen Oidipus, Kral Polybos'a götürülür ve onun tarafından büyütülür. Delikanlı Oidipus, bir gün bir dağ yolunda at süren bir soyluya rastlar. Aralarında kavga çıkar ve Oidipus soyluyu öldürür. Sonra kraliçe Epikaste'nin kocası ve Thebai kentinin kralı olur. Oysa dağlarda öldürdüğü adamın babası, yatağına girdiği kadının ise anası olduğundan haberi yoktur. Bu arada kader, halkına veba hastalığını musallat eder ve bu salgın hastalık nedeniyle onlara büyük acılar çektirir. Oidipus halkının çektiği acıların nedeninin kendisi olduğunu anlayınca gözlerini kör eder ve o kör haliyle Thebai'den çıkar gider."
Milan Kundera’nın bu hikayeyi kullanmasının amacı olarak halkına kötülük yapan liderin sorumluluk duyarak kendi kendini cezalandırması gerektiğini anlatmak istediği iddia edilir.
William Shakespeare de ‘’Macbeth’’ adlı eserinde Sophokles'in ''Kral Oidipus'' trajedisinden esinlendiği iddia ediliyor.
‘’Kaderinden kaçtığında kaderine varırsın’’ yorumu Doğu edebiyatında da yer alıyor. İran edebiyatını dünya edebiyatına taşıyan önemli isimlerinden birisi olan Firdevsî, ‘’Şehname’’ adlı ünlü eserinde de bu sefer baba oğulu öldürüyor.
Sonuç
Sofokles‘in oyunu sadece en ünlü trajedilerden biri değil, aynı zamanda türün kurallarını ilk ortaya koyanlardan birisi oluyor: Kahraman ne yaparsa yapsın kendisini bekleyen sondan kurtulamıyor.
İspanyol şair Calderon de la Barca'nin şu sözü ile Kral Oidipus'un trajedisini özetliyor: "İnsanın en büyük suçu doğmuş olmasıdır."
1999 yapımı bir bilimkurgu aksiyon filmi olan Matrix filminde de bir sahne bulunuyor. Bu sahnede filmin kahramanı Neo odaya girdiğinde ona Kâhin; "vazo için endişelenme" diyor. Neo da ‘’hangi vazo’’ diye etrafa bakarken yanındaki vazoya çarpıp kırıyor. Kâhin de "eğer ben söylemeseydim vazoyu yine de kırar mıydın?" diye soruyor. Oedipus'un hikayesi de buna benziyor. Acaba eğer böyle bir kehanet Laios'a söylenmeseydi, ya da Oedipus, bu kehaneti öğrenmeseydi, bu kehanet yine de gerçekleşir miydi? Laios oğlunun kendisinden korkup onu öldürtmeye çalışmayacaktı. Ya da Oedipus kehaneti öğrenmese öz anne babası sandığı ailesinin yanından babamı öldüreceğim korkusuyla ayrılmasaydı bu kehanet gerçekleşmeyecekti belki de.
Aynı şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘’Oradaki birkaç tane kendini bilmez temizlenecek“ diye ihsas-ı rey yapmasaydı Kara Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kurulu, teğmenleri TSK’dan ihraç edecek miydi?
Veya Kara Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kurulu, teğmenleri TSK’dan ihraç kararı alırsa eğer, bu karar, tüm Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesi tarafından Cumhurbaşkanının bu talimatını yerine getirdikleri şeklinde anlaşılmayacak mıdır? Hele hele teğmenleri değil TSK'dan ihraç etmek, ortada teğmenleri Kara Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edecek hukuki bir suç da bulunmuyor iken!
Ve son
Sophokles'in “Kral Oidipus” adlı oyunu 22 Ocak 2024 tarihinde Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde sahnelendiğinde Oidipus’un haykırışı sahnede şöyle yankılanıyor:
"İnsafsız bir Tanrı musallat olmuş başıma, beni felaketten felakete sürüklüyor."
Osman AYDOĞAN
Mitolojik figürlere odaklanmış olan Fransız sembolist ressam Gustave Moreau, bu mitolojiyi 1864’te Paris’te yağlıboya çizimi ile “Oidipus ve Sphinks (Sfenks)” adı ile resmediyor. Günümüzde bu tablo Paris Metropolitan Müzesi’nde sergileniyor: