Yanlış bilgi felaket kaynağıdır! (2)
29 Ağustos 2024
26 Ağustos Büyük Taarruz Haftası nedeniyle medyada, sosyal medyada ve internet ortamında bir belge, bir söylenti dolaşıyor. Bu belge, bu söylenti hemen hemen her 26 Ağustos Büyük Taarruz yıl dönümünde, 30 Ağustos Zafer Bayramında, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi her milli bayramda ve 18 Mart Çanakkale Zafer Bayramı gibi nedenlerle her fırsatta servis ediliyor. Bu belgenin doğru olmadığını her önüme geldikçe paylaşan kişilere yazıyorum ancak baş edemiyorum. Her defasında başka kanallardan yine geliyor. Tıpkı bir İngiliz atasözünde olduğu gibi; ‘’Gerçek, ayakkabılarını giyene kadar yalan, dünyayı dolaşır” (A Lie can travel halfway around the world while the Truth is putting on Its shoes) Gerçekten de ben doğrusunu anlatana kadar yalan dünyayı dolaşıyor.
Araştırılmadan yayılan söylentiler
Hatta öyle ki anlı şanlı siyasetçiler, gazeteciler, kişiler çeşitli ortamlarda gerçek olmayan bu söylentiyi sanki gerçekmiş gibi anlatıyor.
Örneğin Memleket Partisi Bşk. Muharrem İnce, bir programda bu söylentiyi gerçekmiş gibi anlatıyor. (Babala TV, Mevzular, 17 Nisan 2023) Muharrem İnce’nin bu kurguyu aktarmasının ardından bazı haber siteleri (örneğin Teyakkuz Haber) ve bazı profiller İnce’nin anlattığı söylentinin gerçek olduğunu ileri sürüyor.
Örneğin Saygın Gazeteci Saygı Öztürk, söylentiyi kaleme alan Av. Sabri Tanrıkut ile görüşüp 30 Ağustos 2022 tarihli Sözcü Gazetesindeki köşesinde bu söylentiyi doğruymuş gibi aktarıyor.
Örneğin Sunay Akın da bu söylentiyi kaleme alan Av. Sabri Tanrıkut’u araştırıp bulup, konuşup olayı gerçekmiş gibi aktarıyor.
Örneğin bu söylenti Bursa Barosu Dergisinin Eylül 2018 ve 105. Sayısı 90. Sayfasında da gerçekmiş gibi yayınlanıyor.
Ayrıca bu söylenti sanki gerçekmiş gibi sosyal medyalarda imzalı tutanak olarak da paylaşılıyor:
Bahsi geçen söylenti şu şekilde:
Bahsi geçen söylenti özetle şu şekilde: Fahrettin Altay Paşa, 30 Ağustos 1968 tarihinde Afyon Kocatepe’te bir konuşma yapıyor. Güya Fahrettin Altay, yaptığı bu konuşmada, 26 Ağustos 1922 tarihinde Büyük Taarruz’un başlangıcında Kocatepe’de Mustafa Kemal Atatürk ile Fevzi Çakmak arasında geçtiğini iddia ettiği konuşmada Mustafa Kemal Atatürk’ün geri çekilen Yunan kuvvetlerini hemen takip ettirmeyerek Türk ordusunu, Yunan ordusunun çekildikleri mevzilerdeki saatli bombaların patlamasından kurtardığını söylüyor.
30 Ağustos 1968 günü Afyon Kocatepe’de Fahrettin Altay Paşa’nın konuşmasını içerdiği iddiasıyla paylaşılan metin şu şekilde:
''Tarih, 30 Ağustos 1968’di. Afyon Lisesinden bir grup öğretmen, Kocatepe’de yapılacak olan Zafer kutlamalarına gittik. Konuşmaların yapılacağı kürsünün yakınında yerimizi aldık. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’ndan sonra konuşmalara geçildi. Gazilere öncelik verildi. İlk konuşmacı, Kurtuluş Savaşı’mızın Süvari Kolordu Komutanı Fahrettin Altay Paşa’ydı. Bir albay, Paşa’mın koluna girdi. Kürsüye çıkmasına yardımcı oldu. Konuşma süresince de elinde bir şemsiye ile O’nu güneşten korudu. Fahrettin Altay Paşa konuşmasına şöyle başladı:
'Bana Mustafa Kemal’ i anlatır mısın? dediler. Ben de memnuniyetle kabul ettim ve geldim. Ancak anlatımım kısa olacak. Size 26 Ağustos 1922 sabah Taarruz anındaki bir olay aktaracağım. Bu şekilde Mustafa Kemal’i anlatmış olacağım' dedi. Devam etti: 'Planlandığı şekilde 26 Ağustos 1922 sabah saat 05.00’te başta Mustafa Kemal olmak üzere İsmet Paşa, Fevzi Çakmak, Nurettin Pasa, ben ve diğer komutanlar, ordu karargâhı olarak Afyon Kocatepe’deydik. Plan gereği Taarruz; önce top atışlarıyla başladı. Bu bir baskındı. 20 dk. sürdü. Ardından tahrip atışlar yapıldı. Bu da 10 dk. devam etti. Yunan mevzilerindeki makineli tüfek yuvaları, Yunan topları, tel örgüleri hedef alındı. Komutanlar olarak bizler de top atışlarının sonucunu görmeye çalışıyor, alt kademelere iletmek üzere Mustafa Kemal’in emrini bekliyorduk. Sonuçta Yunan mevzilerinde alevlerin yükseldiğini, hedeflerin vurulduğunu, düşmanın mevzilerini terk ederek geri çekilmekte olduğunu gördük. Mustafa Kemal’e yöneldik. O’nun taarruz ve takip emrini bekliyorduk. Ne ki O, gözlerini Yunan mevzilerinden ayırmıyor ve geri çekilen Yunan ordusunu izliyordu. Fevzi Çakmak, sessizliği bozdu. 'Haydi Kemal, düşman kaçıyor, taarruz emrini ver' dedi. Mustafa Kemal: 'Dur Abi' diye cevap verdi. Bir süre sonra Fevzi Çakmak: 'Kemal, tarihi bir fırsatı kaçırıyorsun, düşman yan mevzilerine yerleşecek, emini ver artık' diye ısrarda bulundu. Mustafa Kemal, yine 'Dur Abi' dedi. Bir süre daha geçti. Fevzi Çakmak bu kez 'Allah aşkına Kemal ver şu emri, komutanlar seni bekliyor, yeter artık' diye sesini yükseltti. Mustafa Kemal yine 'Dur Abi' dediği sırada beklenmedik bir olay meydana geldi. Yunan ordusunun terk ettiği mevzilerde cehennemi patlamalar başladı. Mustafa Kemal’in taarruz ve takip emrini geciktirme sebebi anlaşıldı. Yunan ordusu, geri çekilirken cephe boyunca mevzilere saatli bombaları yerleştirmiş, askerlerimize tuzak hazırlamışlardı. Mustafa Kemal’in öngörüsü, büyük bir felaketi önlemişti. Taarruzda ısrar eden Fevzi Çakmak, Mustafa Kemal’e sarıldı: 'Seni bize Allah mı gönderdi Kemal' dedi. Müteakiben süngü hücumu ve ileri top atışlar emrini aldık. Alt kademelere ilettik. Sonucu biliyorsunuz. Bana Mustafa Kemal’i anlat dediler. İşte Mustafa Kemal budur' dedi ve Paşa yine albayın yardımıyla kürsüden indi.”
Gerçeğin kendisi
Avukat Sabri Tanrıkut imzasıyla 06 Eylül 2018 tarihiyle “Fahrettin Altay Paşa’dan dinlediğim bu olayı ve anıyı, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutladığımız bu günlerde siz meslektaşlarımla paylaşmak istedim” notuyla paylaşılan metin tarihi gerçeklerle örtüşmüyor.
Fahrettin Altay’ın kendi anılarında böyle bir anlatımda bulunmaması ve Fahrettin Altay’ın kendisinin Büyük Taarruz’un başladığı 26 Ağustos 1922 günü Afyon Kocatepe’de bulunmaması anlatının kurgu olduğunun en büyük ispatı oluyor.
Fahrettin Altay’ın (12 Ocak 1880 – 25 Ekim 1974) Kurtuluş Savaşı dönemi anılarını içeren “On Yıl Savaş ve Sonrası (1912-1922)” (İnsel Yayınları, 1970) adlı kitabında bu anlatı, bu söylenti, bu olay geçmiyor.
Fahrettin Altay Paşa, Büyük Taarruz başladığında Afyon Kocatepe’de Mustafa Kemal Atatürk ve Fevzi Çakmak ile birlikte değil, Kocatepe’den yaklaşık 40 kilometre uzaklıkta süvari birlikleriyle, Çiğiltepe’nin batısında Ahır Dağı civarındaki bulunuyor. Paylaşılan kurgu metinde ise Fahrettin Altay Paşa’nın 26 Ağustos 1922 sabahı saat 05.00’te Gazi Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa, Fevzi Çakmak, Nurettin Paşa ve diğer komutanlarla birlikte Afyon Kocatepe’de olduğu uyduruluyor.
Fahrettin Altay, “On Yıl Savaş ve Sonrası (1912-1922)
Fahrettin Paşa bahsi geçen anılarında Büyük Taarruz başlangıcına şöyle anlatıyor: (İnsel Yayınları, 1970, s. 329-334)
Görüldüğü gibi Fahrettin Altay kendi yazdığı anlılarında böyle bir olaydan, böyle bir söylentiden hiç mi hiç bahsetmiyor.
Böylesi bir hadise askerî arşiv kayıtlarının hiçbirisinde bulunmuyor.
Fahrettin Altay, fotoğraflarda da Kocatepe'de yer almıyor
Afyon Kocatepe’de Büyük Taarruz sabahı kaydedilen fotoğraflarda Fahrettin Altay Paşa görülmüyor. Yunan ordusunu kovalayarak İzmir’e giren ilk süvari birlikler, Süvari Kolordusu Kumandanı ve I. Ordu Kumandan Vekili unvanını haiz Fahrettin Paşa’nın komutasında bulunuyor.
Bütün tarihçiler 26 Ağustos 1922 sabah saat 05.00'da Kocatepe'de dört paşanın bulunduğunu söylüyorlar. Bu dört paşa: Gazi Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa, Fevzi Çakmak Paşa ve Nurettin Paşa'dır. Yani Fahrettin Altay Paşa o gün o saatte Kocatepe'de bulunmuyor.
Söylentinin gerçek olmadığına dair diğer bilgiler
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın (üst devresi) Fevzi Çakmak Paşa’yla ahbap çavuş gibi “abi” hitaplı diyalog iddiasının izine başka bir kaynakta rastlanamıyor.
Kurtuluş Savaşı ile ilgilenen hiçbir tarihçi böylesi bir söylentiden ve böylesi bir diyalogdan hiç mi hiç bahsetmiyor.
Büyük Tarruz hazırlıkları aylar önceden yapılyor. Hazırlık ateşinin saati ve süresi, taarruz zamanı günler öncesinden belirleniyor. Koskoca Türk ordusu yaklaşık 30 kilometrelik bir cephede taarruz ediyor. Yani taarruz eden bir manga asker değil ki ''hucüm'' emriyle taarruz etsinler. Dolayısyla tüm bir cephe hattı boyunca, günler öncesinden taarruz saatinin belirlendiği bir harekâtta Mustafa Kemal'in taarruz için ''bekleyin!'' deme imkân ve ihtimali bulunmuyor.
Büyük Taarruz’un şanının böyle kurgu anlatılara hiç mi hiç bir ihtiyacı bulunmuyor.
Yanlış bilgi felaket kaynağıdır!
Asıl zararı Atatürk’e bu insanlar veriyorlar. Atatürk’e en büyük zararı okumadan, araştırmadan, incelemeden, bilmeden, sorgulamadan duyduklarına inananlar, duyduklarını aktaranlar zarar veriyor. Bu söylentinin Atatürk’ü efsaneleştirmek için uydurdukları bir hikâye olduğu akla geliyor.
Ben yazar, çizer, tarihçi, akademisyen değilim. Ben, sadece ve sadece dikkatli bir okurum. Hata yapma ihtimalimi saklı tutuyor ve konuyu gerçek tarihçilere havale ediyorum.
Çünkü yanlış bilgi felaket kaynağıdır.
Arz ederim.
Osman AYDOĞAN
Not: Kazım Karabekir’in kızı Hayat Karabekir Feyzioğlu, Genelkurmay Karargâhında yapılan bir anma töreninde de şöyle konuşuyor: “Babamın bir sözü vardır, sık sık tekrarlamak ihtiyacı duyarım; ‘Vatandaş! Yanlış bilgi felaket kaynağıdır. Her işin evvela hakikatini ara ve öğren! Sonra münakaşasını istediğin gibi yap! Birincisi vicdanına, ikincisi seciye ve irfanına dayanır.’ ”