Hafif Süvari Alayı Uvertürü
05 Kasım 2023
Kasım ayının bu ilk Pazar günü, gamdan, kederden, kasvetten uzaklaşmanız için sizlere ‘’pazar müziği’’ olarak yazımın başlığında adı yer alan bir klasik müziğin bağlantısını vereceğim. Ancak müziğin bağlantısını aktarmadan önce müziğin anlaşılabilmesi için kısa (!) bir tarih turu yapmam gerekiyor.
Kırım Harbi
1815 Waterloo Savaşı ve ardından yapılan 1815 Viyana Kongresi ile Avrupa’da gerçek anlamda bir statüko oluşturuluyor. Viyana Kongresinden sonra Avrupa’da oluşan statüko nedeniyle Rusya yönünü Osmanlı İmparatorluğuna çeviriyor. Bu tarihten sonra Rusya, Osmanlının Balkanlar, Kırım ve Kafkasya’daki topraklarına yöneliyor. Ancak Osmanlı Avrupa'daki bu değişimi ve Rusya’nın bu yönelişini bir türlü göremiyor.
1850'li yıllarda Rusya, bu yönelişinin bir sonucu olarak Osmanlı topraklarındaki tüm Ortodoksların koruyuculuğunun kendilerine verilmesini istiyor. Ayrıca Rusya, Kudüs ve kutsal alanlar üzerinde hak talebinde bulunuyor. Osmanlı bunu kabul etmeyince bunu bahane eden Rusya 2 Temmuz 1853 tarihinde Eflak ve Boğdan'ı işgal ediyor.
4 Ekim 1853 tarihinde Osmanlı Rus Harbi başlıyor. Ruslar bir süre sonra, 30 Kasım 1853 tarihinde Sinop’ta ani bir baskınla Osmanlı donanmasını büyük ölçüde tahrip ediyor.
Bu şekilde İstanbul savunmasız kalıyor. Hem çıkarları gereği İstanbul’un Rusların eline geçmesini hem de Viyana Kongresinde tesis edilen statükonun Rusya lehine bozulmasını istemeyen İngiltere ve Fransa, Osmanlı devletinin yanında harbe dâhil oluyor. Fransız İmparatorluğu, Birleşik Krallık (İngiltere), Piyemonte-Sardinya Krallığı, İsviçreli paralı askerler ve Çerkesya Konfederasyonu (Çerkes kabileleri birleşerek oluşturdukları kısmi bir konfederasyon) Osmanlı İmparatorluğu’nun yanında yer alarak Rusya’ya karşı savaşıyor.
Osmanlı ile berabere müttefik güçler ile Rusya arasındaki savaş bu 1856’ya kadar sürüyor. Bu harp Tuna boylarından Kars'a kadar uzanan sahada iki yıl boyunca devam ediyor. Harbin sonunda Rusya yeniliyor. 1855 yılı Eylül ayında Sivastopol müttefiklerin eline geçiyor. Zorda kalan Rusya ateşkes istiyor. 30 Mart 1856 tarihinde imzalanan Paris Barışı ile Kırım harbi sona eriyor.
Bu harbin içerisinde bir kuşatma yer alıyor: ‘’Sivastopol Kuşatması’’ ve bu kuşatma esnasında da bir muharebe yer alıyor: ‘’Balaklava Muharebesi’’
Sivastopol Kuşatması
Sivastopol, Kırım yarımadasında Karadeniz kıyısında bir liman kenti olarak bulunuyor. Sivastopol, 1853-1856 Kırım Harbinde kilit bir rol oynuyor. 17 Ekim 1854 tarihinde 62.000 kişilik Büyük Britanya, Fransız İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu ordusu tarafından Sivastopol kuşatılıyor. Kuşatma 11 Eylül 1855 tarihine kadar sürüyor. Sonunda Müttefikler Sivastopol'u ele geçiriyor.
Sivastopol Kuşatması esnasında şu muharebeler yapılıyor: Alma Muharebesi (20 Eylül 1854), Balaklava Muharebesi (25 Ekim 1854), İnkerman Muharebesi (5 Kasım 1854), Çarneya Muharebesi (16 Ağustos 1855) ve Malakof Muharebesi (7 Eylül 1855)
Balaklava Muharebesi
Bu Kırım Harbi esnasında 25 Ekim 1854 tarihinde Balaklava'da da bir muharebe yapılıyor. Kırım harbinin en büyük muharebesi olan Balaklava'da 25 Ekim 1854 tarihinde bir Rus topçu taburuna karşı İngiliz Kraliyet Ordusu'nun en değerli alayı olan Hafif Süvari Alayı'nın yanlış ve acele hücum kararıyla yapılan taarruz harekâtı neticesinde bu alayın 120 askeri ölüyor.
Balaklava Limanı, 1854 yılı
Balaklava Limanı, Sivastopol'un 6 kilometre kadar güneyinde bulunuyor ve Sivastopol kuşatmasının stratejik bir bölgesini oluşturuyor. Balaklava’nın Rusların elinde olması demek Sivastopol’e giden yardım yolunun açılması ve kuşatmanın oldukça zayıflaması anlamına geliyor. Bu nedenle Müttefikler, 26 Eylül 1854 günü Balaklava limanını herhangi bir direnişle karşılaşmadan işgal ediyor ve Sivastopol'e yönelik çevirme harekâtının bir parçası olarak limana İngiliz birlikleri yerleştiriliyor.
Don Kazakları'ndan oluşan Rus topçusu, 25 Kasım günü limana karşı beklenmedik ve yoğun bir topçu ateşi açıyor. İngiliz tarihçileri, Rus topçusuna karşı İngiliz süvarisinin büyük bir saldırıya geçtiğini, bataryaların susturulduğunu ama 600 İngiliz askerinin saldırı sırasında can verdiğini yazıyor.
İngiliz tarihçileri böyle yazıyor ancak gerçekte muharebe böyle cereyan etmiyor. Balaklava'da 600 İngiliz askeri can vermiyor, Balaklava’da İngiliz birliklerini Rus topçusundan korumak isterken 600 Türk askeri can veriyor, şehit oluyor.
İngilliz tarihçileri hadiseyi tam tersine çevirdikleri gibi bir de ‘'İngiliz askerleri Türkler'in hatası yüzünden canlarından oldular’' suçlaması yapıyor.
Gerçek şu şekilde yaşanıyor: 25 Kasım 1854 günü Rus topçusunun ateşi altında İngiliz birlikleri değil, Türk birlikleri bulunuyor. Doğrudur, Rus Ordusu'nun Don Kazakları Bataryası İngilizler'e karşı yoğun bir ateş açıyor ancak İngilizlerin hemen önlerinde Türk askerleri bulunuyor ve Rus topçusunun bu ilk ateşi altında Türk askerleri kalıyor.
Türk askerleri, Rus top ateşine karşı ellerindeki tüfeklerle karşılık verirlerken İngilizler'e de haber gönderiyor. İngiliz ordusu ise henüz uyanmış ve her şeyden habersiz bir şekilde bulunuyor. İngiliz süvari tugayı topçuları susturmak için hazırlıksız bir şekilde aceleyle hücuma geçiyor ancak yanlış yere gidiyor. Hatalarının farkına varıp geri döndükleri sırada Rus bombardımanı daha da yoğunlaşıyor. İngiliz süvariler, Türk askerleriyle beraber Rus topçusuna saldırıp susturuyor ancak bu sırada ateş altında kalan 600 askerimizin tamamı şehit oluyor. İngilizler ise sadece 120 kayıp veriyor.
Türk askerinin Rus topçusuna karşı tüfekle muharebe etmesi Balaklava limanının kurtarması ve İngilizler'in savaşa devam edebilmesine imkân sağlanıyor.
İngiliz tarihçi Ken Horton’un araştırmalarına göre 600 süvariden yaklaşık 450’si sağsalim evlerine dönüyor.
Bütün bu gerçekler aradan 150 yıl geçtikten sonra 2003 yılında ‘’Beşinci Kanal TV’’ adlı İngiliz TV kanalında yayınlanan dört bölümlük bir belgeselde itiraf ediliyor.
Kırım Harbi ve Balaklava Muharebesinin sanat ve edebiyat alanına yansıması
Hem Kırım Harbi hem de bu harp içerisinde yaşanan Balaklava Muharebesi hem müttefiklerde hem de Osmanlı’da sanat ve edebiyat alanına etki ediyor.
Tolstoy, Sivastopol Kuşatması ile ilgili üç hikâyeden oluşmuş Sivastopol (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019) adlı bir eseri yazıyor.
İngiltere, Balaklava Muharebesini iç siyaset malzemesi olarak kullanıyor. O günlerde Londra’da, Kırım'daki muharebelerin bir türlü bitmek bilmemesi halkı ve muhalefeti ayağa kaldırıyor. Halkı ve muhalefeti susturmak için bir kahramanlık destanı gerekiyor. Balaklava Muharebesi İngilizler tarafından bu maksatla kullanılıyor.
İngiliz kamuoyunda şehit olan 600 Türk askerinden hiç bahsedilmiyor. Ölen 600 askerin İngiliz olduğu iddia ediliyor. Daha da ileri gidiliyor ve ‘'Türkler'in beceriksizliği yüzünden 600 askerimiz hayatından oldu ama süvarilerimiz bir destan yazıp Rus saldırısını püskürttüler’' diye reklamı ve propagandası yapılıyor.
Bütün bu propagandanın üzerine İngilizce dilinde en popüler şairlerden birisi olan İngilizler'in milli şairi Lord Alfred Tennyson tarafından İngiliz birliklerinin kahramanlıklarını anlatan "Hafif Süvari Alayının Hücumu'' (Charge of The Light Brigade) adıyla bir destan/şiir yazılıyor ve kamuoyu bir anda değişiyor. 1881 yılında da İngiliz şair Rudyard Kipling eleştiri niteliğindeki "The Last of the Light Brigade" şiirini yazıyor.
1975 yılında Londra'da kurulan bir İngiliz heavy metal grubu olan Iron Maiden tarafından 1983 yılında çıkarılan “Piece of Mind” albümünde yer alan ‘’The Trooper’’ adlı şarkı yine Kırım Harbi esnasındaki Balaklava Muharebesi’nde Hafif Süvari Tugayı’nın çarpışmasını anlatıyor. Bu şarkının sözleri de yukarıda bahsettiğim Lord Alfred Tennyson’un kaleme aldığı “Hafif Süvari Alayı’nın Hücumu” şiirinden esinlenerek yazılıyor.
Hafif Süvari Alayı Uvertürü
Kırım Harbindeki Balaklava Muharebesi bir Avusturyalı besteciye ilham veriyor. Avusturyalı besteci Franz von Suppe ise işte bu alayın taarruzundan ilham alarak 1866 yılında belki de insanlık tarihinin en bilinen eseri olan ‘’Hafif Süvari Alayı Uvertürü'’ adlı eserini besteliyor.
Franz von Suppe’nin bu ’Hafif Süvari Alayı Uvertürü'’ İtalyan opera bestecisi ve "Mösyö Kreşendo" takma adı ile anılan Gioacchino Rossini'nin ‘’Wilhelm Tell’’ uvertürünün bir nevi eşdeğeri sayılıyor.
Operada orkestranın perde açılmadan önce çaldığı parçanın adına ‘’uvertür’’ deniyor. Türk sanat müziğindeki peşrevin karşılığı oluyor. Bahsi geçen eser, ‘’uvertür’’ adını taşısa da küçük bir senfonik şiir olarak değerlendiriliyor.
Esere kulak kabarttığımızda, bahsi geçen Süvari alayının; kalk borusu, atların hazırlanışı, yola çıkışları, yolda atların tırıs gidişleri ve nihayet bir subaşında verilen dinlenme molası kolaylıkla algılanılıyor.
Türk’ün günlük siyasal, toplumsal ve kültürel yaşayışı
El âlem basit bir muharebeyi bile abartıp müziğine, sanatına yansıtarak günümüze taşıyor. Bu şekilde birleşmeyi, bütünleşmeyi sağlıyor. Bizim günlük siyasal, toplumsal ve kültürel yaşayışımız ise tıpkı kendi pop ve folk şarkılarımızın sözlerinde olduğu gibi şıkıdım şıkıdım, oynaya oynaya, lay lay lom geçip gidiyor. Bizim günlük siyasal, toplumsal ve kültürel yaşayışımız; ortak söyleyebileceğimiz bir şarkımız, bir türkümüz, ortak bir ulusal değerimiz, bir ülkümüz, bir inancımız, bir kıvancımız, ortak bir öykümüz, bir hikâyemiz, bir efsanemiz kalmamacasına rüzgârların önündeki kuru sonbahar yaprakları misali savrulup gidiyor.
Ülkeyi yönetenler tarafından Cumhuriyetin 100. yılı kutlamaları bile, en azından toplumu etrafında birleştirecek böylesi bir uvertür bile yaratılamadığı gibi, milli coşkudan, milli bütünlükten ve milli duygulardan uzak bir Arap sevdasına heba ediliyor.
Sizlere gamdan, kederden, kasvetten, kurultaydan, Gazze’den, Hamas’tan, İsrail’den uzak güzel bir Pazar günü diliyorum. Her şey gönlünüzce olsun.
Osman AYDOĞAN
Franz von Suppe'nin ‘’Hafif Süvari Alayı Uvertürü'’:
https://www.youtube.com/watch?v=MhWRmtsPCdM