Kırım Hanı Murat Giray Han ve 2023 Seçimleri
02 Nisan 2023
‘’1678-1683 yılları arasında Kırım Hanı olan Murat Giray Han ile 2023 seçimlerinin ne ilgisi var?’’ diye söylendiğinizi duyar gibiyim... Hiç ilgisi olmaz olur mu? İlgisi var tabii ki... Ancak bu ilgiyi anlayabilmemiz için kısa bir tarih turu yapmamız gerekiyor…
Kırım Hanlığı ve Giray Hanedanlığı
Nasıl ki Osmanlı hükümdarlarına ‘’Sultan’’ (Sultan Murat), Mısır krallarına ‘’Firavun’’ (Firavun Ramses), Bâbil krallarına da ‘’Nemrut’’ (Nemrut Buhtunnasır) genel adı verildiği gibi Kırım hanlarına da ‘’Giray’’ (Kırım Tatarcası ile: Geraylar) genel adı veriliyor.
Cengiz Han geleneğinden gelen Altın Ordu Hanlığı; Kazan Hanlığı ve Kırım Hanlığı olarak ikiye bölünüyor. Cengiz Han'ın soyundan gelen I. Hacı Giray Han, 1449 yılında Kırım Hanlığı’nı kuruyor… Giraylar'dan seçilen hükümdar 'Han’' unvanını taşıyor. Bugün Ukrayna sınırları içerisinde kalan Kırım'ın Bahçesaray şehri Hanlığın merkezi oluyor. Bahçesaray'da bulunan ve günümüze kadar korunabilen Hansaray hanların yönetim merkezi olarak kullanılıyor. Hanedanda, Han'dan sonra tahta geçecek veliahta da ‘’Kalgay’’ unvanı veriliyor…
Kırım Hanlığı, 1475 yılında I. Mengli Giray Han döneminde Osmanlı İmparatorluğu 'nun himayesine giriyor. Kırım Hanlığının Osmanlı İmparatorluğuna himayesine girmesi sıradan bir bağlanma olmuyor..
Genç bir İngiliz tarihçi ve televizyon sunucusu olan Sebag Montefiore (1965) ‘’Prince of Princes: The Life of Potemkin’’ (London, 2001) adlı kitabında Kırım hanlığı için şu ifadeyi kullanıyor: "Eğer Roma ve Bizans üç önemli emperyal değerin ikisini temsil ediyorsa, üçüncüsü Cengiz Han soyudur... Eğer Osmanlı büyüdüyse, bunda Cengiz soylu Giraylar'ın mirasının etkisi büyüktür."
Bu nedenle Osmanlı diplomasisi Giray Hanedanı üyelerine büyük önem veriyor. 15. ve 16. yüzyılda Osmanlı diplomasisine göre Osmanlı İmparatorluğu hiyerarşisinde Giray Hanedanı, Osmanlı Hanedanı mensuplarının ardından ikinci sırada, Vezir-i Azam'dan bir üst seviyede yer alıyor… Ancak 1577 ila 1584 yılları arasında hüküm süren Kırım hanı. II. Mehmed Giray Han (Semiz Mehmet Giray Han)'ın, isyanından sonra Kırım hanlarının protokoldeki seviyesi Vezir-i Azam seviyesine düşürülüyor.
II. Viyana Kuşatması
1683 yılındaki II. Viyana kuşatması için Sultan IV. Mehmed’in orduya eşlik ederek 13 Mayıs 1683 tarihinde Belgrad’a kadar geliyor. Kırım Hanı Murat Giray Han da ordusuyla beraber Padişah IV. Mehmed’in emrinde Belgrat’a kadar geliyor. Buraya kadar orduya eşlik eden Sultan IV. Mehmed Sadrazam Kara Mustafa Paşa’ya hitaben, “Sancak-ı Şerîfi sana ve seni Bârî ta‘âlâ’ya emânet eyledim. Hâfız ve nâsırın olsun” diyerek mutlak komuta yetkisini Sadrazam Kara Mustafa Paşa’ya devrediyor ve sefere iştirak eden ve statüsü sadrazamla eşit olan Kırım Hanı Murat Giray Han’ı da sadrazamın emrine veriyor. Sultan IV. Mehmed de Belgrad’da kalarak çok sevdiği av partilerine çıkıyor…
12 Eylül 1683 tarihindeki Viyana kuşatmasındaki başarısızlığın çooook nedenleri bulunuyor. Şimdi, bu nedenleri yazmaya kalksam buradan Viyana’ya yol olur… Zaten bu kısa bilgide bile siz okuyucular birkaç neden çıkarmışsınızdır bile…
İşte ben Viyana kuşatması başarısızlığın çok sayıdaki nedenlerinden en önemlisini anlatacağım...
Kendisi sadrazamla eşit statüde olup da sadrazamının emrine verilen Murat Giray Han bu statü değişikliğinden hiç ama hiç mutlu olmuyor… Kırım Hanı Murat Giray Han ile Kara Mustafa Paşa, kuşatma hakkında ve diğer konularda fikir ayrılığına düşüyor… Ve kuşatma esnasında Murat Giray Han, Osmanlı ordusuna hiç ama hiç yardımcı olmuyor…
Tuln Köprüsünde Murat Giray Han
Kırım Hanı Murat Giray Han’a, Sadrazam Kara Mustafa Paşa tarafından Haçlı Ordusunun yardıma gelmesini önlemek için Viyana’nın 60 km. kuzeyinde Tuna Nehri üzerindeki Tuln Köprüsünü tutma görevi veriliyor. Ancak Murat Giray Han bu görevi yerine getirmiyor…
Haçlı Ordusu, Tuln Köprüsünü geçerken imamı Murat Giray Han’ın yanına yaklaşıyor, ‘’Han'ım’’ diyor; ‘'Han’ım, eğer şu dalga dalga beriye geçen gavurları tepeleyecek olursanız, ardından gelenlerin de yolunu kesmiş olursunuz.’’
İmamın bu uyarısına Murat Giray Han; ‘’Ah Efendi!’’ diye karşılık veriyor… Ve devam ediyor Murat Giray Han; ‘’Ah Efendi! Bu Osmanlının bize ettiği hakareti sen bilmezsin. Bize karşı davranışı öyle bir hal aldı ki, yanlarında Eflak ve Buğdan gavurları kadar bile değerimiz kalmadı. Kaç defa bu düşmanın hareketini ve kuvvetini yazıp haber verdim. Düşmanın sayısı çoktur. Onun için topları ve askerleri metrislerden çek. Bu şekilde gerektiği anda meydan savaşına girebilecek halimiz olsun. Ya da bırak bizi, geri çekilelim. Selamete çıkalım. Ama o inadından dönmedi. Bir türlü söz dinletemedim. Bana hep küçük düşürücü mektuplar yolladı. Bu mektuplar bizim kokmuş at eti yediğimizden bile söz etti. Cenabı Hak izin verdikten sonra, benim için düşmanı bu yerde tepelemek çok kolay iştir. Gerçi, bu yaptığımın dinimize göre ihanet olduğunu da çok iyi biliyorum. Ama neyleyeyim, elimden başka türlüsü gelmiyor. Şimdi Türkler kumandanlarının değerini görüp anlasınlar. Anlasınlar da, Tatarlar olmadan savaşmanın ne demek olduğunu öğrensinler!’’ (Richard F. Kreutel / Esat N. Erendor, ‘’Devlet-i Aliyye Teşrifatçıbaşısı Ahmet Ağa’nın Viyana Kuşatması Günlüğü’’, Aksoy Yayıncılık, 1998, s. 99, 100)
Sadrazam Kara Mustafa Paşa, Murat Giray Han’a güvendiği için Haçlı Ordusunun gelmesine karşı başkaca bir tedbir de almıyor… Sonuç tam bir hezimet oluyor…Bu nedenle bütün tarihçiler Murat Giray Han'ın bu hareketini büyük bir ihanet olarak değerlendiriyor...
Osmanlı Tarihi üzerine eserleri bulunan İngiliz tarihçi John Stoye, ‘’Viyana Kuşatması’’ (Doğan Kitap, 2011) adlı eserinde Murat Giray’ın bu ihaneti için şu ifadeyi kullanıyor: ‘’Murat Giray Han’ın bu ihaneti olmasa idi Kara Mustafa Paşa’nın Viyana’yı alacağı muhakkaktı. Romanyalı büyük tarihçi Lorga’nın bulduğu Leh belgelerine göre, Murat Giray Han, Sobieski ile muhabere etmiş ve savaşmadan çekileceğine dair kendisine söz vermiştir. Bu ihanet Viyana’yı kurtarmıştır.’’
Viyana bozgununa tekrar dönmek üzere gelelim günümüze…
2023 seçimleri
Türkiye Mayıs ayında Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine gidiyor. Yapılan bütün anketler seçimin iki ittifak arasında geçeceğini gösteriyor: Cumhur ittifakı ve Millet ittifakı.
Başlangıçta AKP, son yıllarda da Cumhur ittifakı 21 yıldan beridir ülkeyi yönetiyor. Bu 21 yılda ülke ekonomik olarak çöküşü yaşıyor. Ülkenin ordusu iktidarın iş birliğindeki FETÖ kumpası ile tarumar ediliyor. Ardında iktidarın besleyip palazlandırdığı FETÖ ülkede darbe yapmaya kalkıyor. Darbenin ardından yapılan yargılamalarda hiçbir şeyden habersiz erler ve askerî öğrenciler müebbet hapisle cezalandırılırken, FETÖ’nün ağababalarına ve siyasi kanadına hiç mi hiç dokunulmuyor. Devletin bütün işletmeleri satılıyor, devletin bütün kurumları felç ediliyor. Yolsuzluklar ayyuka çıkıyor, yargı siyasi iktidara bağlanıyor. Devlet Cumhuriyet tarihini en büyük borç batağına saplanıyor. Devlet, tarihinin en büyük diplomatik yalnızlığına itiliyor. ABD ile bir olup BOP eşbaşkanıyız diye bölgede İsrail'in en büyük düşmanı olan Irak, Libya ve Suriye harap ediliyor, darmadağın ediliyor... Bölge İsrail için dikensiz bir gül bahçesine çevriliyor. Ülkeyi Suriye bataklığına sürüklüyorlar, on milyona yakın mülteci ülkeyi istila ediyor. Cumhurbaşkanı Afganistan’daki Taliban’ı kastederek “Türkiye’nin (tabii ki kendilerinin) Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok’’ diye açıklamada bulunuyor. Cumhuriyetin kurucuları Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü'ye bizzat Cumhurbaşkanı tarafından ''iki ayyaş'' diye hakaret ediliyor. Cami hutbesinde bizzat DİB tarafından Mustafa Kemal Atatürk'e lanetler yağdırılıyor. İslam dini geçmişte hiç olmadığı kadar bu dönem siyasete alet ediliyor… Basın özgürlüğü ayaklar altına alınıyor. Bizzat Cumhurbaşkanı tarafından kendi vatandaşlarına değişik zamanlarda; “geri zekalı, haysiyet fukarası, sefil, zavallı, gafil, eşkıya, çürük, sürtük, siyasi eşkıya, haysiyetsiz, onursuz, sanatçı müsveddesi, edep fukarası, ahlaksız, haysiyet celladı, kan emici…” sözcükleriyle hakaretler ediliyor. TBMM’nin imzaladığı ‘’İstanbul Sözleşmesi’’nden tek imzayla çıkılıyor, ülkede kadına şiddet ve kadın cinayetleri yıl yıl katlanarak artıyor. Savunma Sanayinde İHA’lar dışında Kara Kuvvetleri modern tanksız (Altay Tankı) ve modern uçaksız (F-35) bırakılıyor. Türkiye tarihinin en büyük depreminde depreme maruz kalan insanlar üç gün devletin kurumlarının yardımını bekliyor. Bu gecikmeden dolayı on binlerce insan molozlar altında ölüyor. Kızılay gibi kurumların da içi boşaltılıp çökertildiği için depremde yetersiz kalıyor. Kızılay’ın deprem günü kendisi depremzedeye götürmediği gibi götürecek STK’lara da çadır sattığı ortaya çıkıyor. Devremde sıkıntılarını dile getiren vatandaşlar bizzat Cumhurbaşkanı tarafından ağıza alınamayacak hakaretlere ve tehditlere maruz bırakılıyor. Cumhur ittifakının seçimi kazanma şansı kalmayınca Hizbullah’ın partisi HÜDA-PAR ile ittifaka giriyor. Anayasa alenen, açık açık, göz göre göre çiğnenerek mevcut cumhurbaşkanı üçüncü kez aday ilan ediliyor. Cumhur ittifakının 21 yılda yaptıkları eğer seçimi kazanırlarsa gelecek beş yılda da neler yapacaklarının nişanesi oluyor…
Millet ittifakı ise uzun ve sancılı tartışmalardan sonra karar vererek CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu Cumhurbaşkanı adayı olarak belirliyor. Seçimler de Cumhurbaşkanı tarafından hiçbir gerekçe olmadan 18 Haziran 2023 tarihinden 14 Mayıs 2023 tarihine çekiliyor.
Murat Giray Han ve 2023 seçimleri
Seçimlere artık yaklaşık altı hafta kadar bir zaman kalıyor. Artık bu saatten sonra Millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı için laf söyleyenlerin, şöyleydi, böyleydi diyenlerin, ittifak ve adayı hakkında olumsuz söz söyleyenlerin, olumsuz yargıda bulunanların, Millet ittifakı aleyhine çalışan kişi, kurum ve partilerin, yok üçüncü yol diye veya bir başka şekilde cumhurbaşkanlığına aday çıkaranların, aday olarak çıkanların; II. Viyana Kuşatmasında Tuln Köprüsündeki Murat Giray Han’dan bir farkı kalmıyor… İkinci bir Murat Giray Han rolüne soyunanların Cumhur ittifakına, AKP’ye, MHP'ye, RTE’ye ve HÜDA-PAR’ne, onların yararına, onların çıkarına, onların menfaatine ve ülkenin karanlığına hizmet ettiklerini bilmeleri gerekiyor…
2023 seçimlerini Millet ittifakı kaybederse buna sebep olanlar her hâlükârda Murat Giray Han gibi ihanetle anılacaklarını bilmeleri gerekiyor…
Son söz
Son söz olarak, Mussolini tarafından öldürülen İtalyan ‘’Sosyalist Birlik Partisi’’ lideri Matteotti’nin şu sözünü bu dönemde hepimizin kulaklarında küpe olarak kalması için hatırlatmam gerekiyor:
"Özgürlük içinde yanlışlık yapılabilir, ancak tutsaklık bir ulusu ölüme sürükler."
Bunu ben değil, bilim, bilinç, akıl, fikir, mantık ve tarih böyle söylüyor…
Bana da sadece arz etmek kalıyor...
Osman AYDOĞAN