Ağıtların en acısı
26 Şubat 2023
Her kültürde, bireysel ve toplumsal felaketlerin ardından ağıtlar yakılıyor. Bu ağıtlar, ölen kişinin değerini, iyiliklerini, ölümünden dolayı duyulan acıyı veya toplumsal felaketten doğan acı ve üzüntüyü şiirsel ezgiler halinde dile getiriyor… Bu ağıtlar da genellikle müzik formunda ifade ediliyor…
Mersiye
Divan edebiyatında bu ağıtlara ‘’Mersiye’’ olarak adlandırılıyor. Kaynaklar insanoğlunun ilk söylediği şiirin mersiye olduğunu, en eski mersiyenin de Kābil’in Hâbil’i öldürmesi üzerine Hz. Âdem tarafından söylendiğini kaydediyor. Arap edebiyatında mersiyenin başlangıcı, Câhiliye devrindeki cenaze törenlerinde kadınlar tarafından terennüm edilen âhenkli, şiirsel sözlere kadar uzanıyor. Bunların daha sonra manzum kalıplara dökülmesiyle bugün bilinen mersiyeler ortaya çıkıyor…
Bektaşi geleneğinde de Hz. Hüseyin için yazılmış olan mersiyeler bulunuyor… Fuzûli’nin “Hadikatü’s-Süadâ” (Seyyidler Bahçesi) adlı meşhur bir mersiyesi bulunuyor. Divan şairi Baki’nin Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümü sonrasında yazmış olduğu Kanuni Mersiyesi de bu türün güzel örneği olarak biliniyor…
Türk halk müziğinde ağıt
Türk halk müziğinde çok sayıda ağıt bulunuyor… Zaten Türk halk müziğinin kendisi neredeyse baştan sona bir ağıt manzumesidir… Çünkü Anadolu tarihi, yoksulluğun, ihmalin, ilgisizliğin, acının, feryâdın, figânın tarihi olarak yaşanıyor… Tabii ki böylesi bir tarihi geçmişin de edebiyatı karşımız ağıt olarak çıkıyor… Bunları tek tek saymak istemiyorum... Ancak bunlardan birkaçını sıralamak istiyorum…
Erzurum yöresinden Muharrem Akkuş ile Yücel Paşmakçı’nın derledikleri, askere gidip de dönmeyen evlat acısını anlatan; ‘’Eledim eledim höllük eledim’’ türküsü bir ağıtın, bir feryâdın, bir figânın ifadesi oluyor…
Malatyalı Fahri Kayahan'ın günümüzde artık kimseciklerin pek bilmediği ''Yolum Düştü Suriye'ye Halep’e’’ gazeli de bir ağıtın, bir feryâdın, bir figânın ifadesi oluyor…
Sözleri Ülkü Tamer’e, bestesi Zülfü Livaneli’ye ait olan ‘’Memik Oğlan’’ adı eser de bir ağıtın, bir feryâdın, bir figânın ifadesi oluyor….
Sadece Anadolu kültür değil, Doğu kültürü de böyle. Vokalistliğini İranlı sanatçı Mamak Khadem’in yaptığı İranlı bir müzik “Axiom of Choice”in ’Unfolding’’ (Goshayesh) adlı albümlerinde yer alan ‘’Color of Dreams’’ adlı bir şarkı da bir ağıtın, bir feryâdın, bir figânın ifadesi oluyor…
Batı müziğinde ağıt
Batı dünyasında da ‘’ölüm duası’’ olarak acıyı dile getiren, ağıt anlamına gelen orkestra, koro ve şan solistleri için yazılmış ‘’Requiem’’ diye bilinen bir müzik türü bulunuyor…
Bu eserlerin en bilineni Mozart’ın ölmeden önce, kendi ölümüne yazdığına inandığı ve tamamlayamadan taslaklarını bıraktığı requiemidir. Diğer önemli requiemler ise; Verdi’nin, Brahms’ın, Britten’ın ve Berlioz’un requiemleridir.
Daha önce bu sayfalarda anlattığım bir İspanyol folk şarkısı olan ‘’La Paloma’’ da, yine bu sayfalarda daha önce anlattığım Portekiz müziği ‘’Fado’’ da bir ağıtın, bir feryâdın, bir figânın ifadesi oluyor…
Batı dünyasının bu ağıtları ayrı bir yazı konusudur… Bunları da gelecek hafta yazayım...
Ağıtların en acısı
Ancak ağıtların en acısı çok daha başka bir yerde yaşanıyor… Anadolu’nun 11 ilinde 7.9 şiddetinde bir deprem yaşanıyor… Ancak çok daha şiddetlisi Anadolu insanının kalbinde, gönlünde, ruhunda, canında 9.9 şiddetinde bir deprem yaşanıyor…
Devlet erkanının tedbirsizliğinden, ihmalinden, kusurundan, basiretsizliğinden dolayı enkaz altında evladını, anasını, babasını, bacısını, eşini, kardeşini, torununu kaybedenlerin acısı bir feryâd bir figân halinde yedi kat gökyüzüne çıkmışken, bu acıyı duymayıp da ekran karşısında bu feryâd, figân eden insanlara, kendi vatandaşlarına devlet erkanının hakareti ise bütün bu ağıtların üstünde ağıtların en acısı oluyor.. Sadece onların değil, bütün bir vatandaşların ruhunda, gönlünde, kalbinde 9.9 şiddetinde bir deprem daha yaşatıyor… Bu hakaretler kamu vicdanını kanım kanım kanatıyor… Bu duyarsızlık, bu hissizlik, bu vicdansızlık depremin acısını bastırıyor, ağıtların en acısı oluyor, üstüne tuz biber ekiyor…
‘’Kar üstüne düşer serçe çıt diye
Kanatları parça parça çıt diye
Dokandın mı bir ucuna kırılır
Can dediğin cansız sırça çıt diye’’
Memikoğlan
Türk müziğindeki bahsettiğim ağıtlardan sözleri Ülkü Tamer’e, bestesi Zülfü Livaneli’ye ait olan ‘’Memik Oğlan’’ adı eseri depremde ölen vatandaşlarımızın anısına paylaşmak istiyorum… Bu eserin çok yorumu bulunuyor... En bilinenlerin bağlantısını yazımın sonunda veriyorum… Bütün yorumları dinlemenizi arzu ediyorum... Defalarca dinlemenizi arzu ediyorum, taa ki acının melodisi zihninizde çakılıp kalana kadar dinlemenizi arzu ediyorum… Taa ki gözlerinizin yaşı kuruyana kadar dinlemenizi arzu ediyorum…
Ağla güzel ve yalnız ülkem ağla.. Ağla güzel ve talihsiz insanımız ağla…
Bir an önce iyileşmemiz dileği ile sizlere acılarımıza merhem olacak bir Pazar günü diliyorum…
Osman AYDOĞAN
Memik Oğlan, Leman Sam:
https://www.youtube.com/watch?v=z8oUNQWQgjo
Memik Oğlan- Hagen Filarmoni Orkestrası & NRW Türk Müziği korosu
https://www.youtube.com/watch?v=iaq2NHv0V5M
Memik Oğlan, Anadolu Kapısı Grubu:
https://www.youtube.com/watch?v=miNl2-1OQew
Memik Oğlan:
https://www.youtube.com/watch?v=Mi-dVZ2F5KQ
Samin Behin Bolouri, Farsça Memik Oğlan :
https://www.youtube.com/watch?v=caroqqsjWiw
Züleyha Ortak, Memikoğlan:
Memik Oğlan - YouTube
Ülkü Tamer’in şiirinin adı ‘’Memik’e Ağıt’’tır.
Memik’e Ağıt
Ondört yaşım diken ile kaplanmış
Göz ucuma karıncalar toplanmış
Kurşun gelmiş kaşlarımın üstüne
Alın yazım okur gibi saplanmış
Uyu Memik oğlan uyu
Öte geçelerde büyü
Dağı dağa kavuşturan ben idim
Suyu suya eriştiren can idim
Yükledim mi Mazmahor’dan kaçağı
Gece vakti ışıldayan gün idim
Uyu Memik oğlan uyu
Öte gecelerde büyü
Kar üstüne düşer serçe çıt diye
Kanatları parça parça çıt diye
Dokandın mı bir ucuna kırılır
Can dediğin cansız sırça çıt diye
Uyu Memik oğlan uyu
Öte geçelerde büyü