• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam217
Toplam Ziyaret3181543

Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı stratejisi


Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı stratejisi

01 Eylül 2022

‘’Strateji’’ kavramı Latince kökenli bir sözcük oluyor, “staratum” kelimesinden türetiliyor; yol, izlem, çizgi, yatak anlamına geliyor. Strateji, bir ulusun veya uluslar topluluğunun barış ve savaşta benimsenen politikalara destek vermek amacıyla politik, ekonomik, psikolojik ve askerî güçleri bir arada kullanma bilimi ve sanatına verilen ad oluyor. Yani ‘’strateji’’ görüldüğü gibi literatürde sadece askerî bir kavram olarak yer almıyor. Belki de ‘’strateji’’ kavramının askerî bir kavram olarak anılmasına sanatı ve bilgisiyle ustalığını kanıtlamış olan eski Yunanlı General olan Stracgos’un adından kaynaklanıyor. Ancak askerî anlamda kullanılan strateji; savaşta orduların girişecekleri hareketlerin tasarlanması ve yönetilmesi sanatı olarak ifade ediliyor.

Askerî strateji üzerine fikir yürüten çok stratejist bulunuyor. Ancak bunlardan Sun Tzu, Lao Tzu ve Clausewitz’in fikirlerini Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda çok güzel uyguluyor.  Mustafa Kemal Atatürk’ün bu stratejistlerin fikirlerini Kurtuluş Savaşı’nda nasıl uyguladığını kısaca anlatmak istiyorum.

Sun Tzu, ‘’Savaş Sanatı’’

Askerî stratejiyi anlatan en eski kitap Çinli filozof Sun Tzu’nun 2500 yıl önce yazdığı bilinen ‘’Savaş Sanatı’’ (İş Bankası Yayınları, 2014) kitabı oluyor. Bu kitap, Sun Tzu tarafından MÖ 6. yüzyılda askerî taktikler ve savaş üzerine yazılıyor. Kitap, her biri savaşın farklı bir yüzünü anlatan 13 bölümden oluşuyor.

Askerî strateji hayatın her alanında uygulanıyor

Bu kitap, bütün dünyada sadece askerlik alanında değil, iş idaresi ve kişisel gelişim gibi pek çok alanda da bir strateji klasiği olarak kabul görüyor, günümüzde politika ve ekonomi alanında liderlere rehberlik ediyor.

Hatta bu kitap futbol stratejisinde bile kullanılıyor. İngiliz futbol teknik adamı Liam Shannon, Sun Tzu’nun ‘’Savaş Sanatı’'nı futbol diline çevirisini yayınlıyor. (‘’Sun Tzu Socer: The Art of War in Soccer’’, Independently published, Paperback, April 2, 2020) Sun Tzu’nun bu kitabı Brezilya teknik direktörü Luiz Felipe Scolari tarafından ilham kaynağı olarak kullanılıyor. Scolari sadece kitabı okuyup stratejilerini uygulamakla kalmıyor, aynı zamanda bazı durumlarda metnin kopyalarını gece boyunca oyuncularının kapılarının altına atıyor. Bu şekilde Sun Tzu'nun Savaş Sanatı, Luiz Felipe Scolari'nin Brezilya'sının 2002 Dünya Kupası'nı kazanmasına yardımcı oluyor.

Yani, işletmelerde, futbolda, sporda, siyasette ve diplomaside uygulanan stratejilerin askeri stratejilerden önemli bir farkları bulunmuyor. Kavram, günümüz siyasetinde, diplomasisinde ve işletmelerinde çok geniş kapsamlı olarak kullanılıyor. Örneğin; ürün stratejisi, stratejik karar, stratejik pazarlama, yenilikçi strateji, stratejik planlama işletmelerde kullanılan önemli strateji kavramları oluyor.  

Sun Tzu’nun önemli dört strateji ilkesi

Sun Tzu’nun bu kitabında geçen dört önemli strateji ilkesi bulunuyor:

’’Eğer düşmanınızı yenemiyorsanız kazanmasına engel olacaksınız.’’

“Hasmı güç harcamaya sevk ederken kendi gücünü korumayı bilmek gerekir.”

"Akıllı savaşçı birleşik enerjiyi kullanır."

"Zaferi kazanan komutan savaş öncesi en çok hesaplamayı yapandır. Savaşı yitiren komutan ise savaş öncesi mutlaka yeterince hesap yapmamıştır." 

Mustafa Kemal Atatürk ve Sun Tzu

Bu dört strateji ilkesini dünyada en iyi Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda uyguluyor.

15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan Ordusu İzmir’e çıkıyor ve Batı Anadolu’yu işgale başlıyor. Mustafa Kemal Atatürk de 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıkıyor ve Kurtuluş savaşını başlatıyor. Mustafa Kemal Atatürk, o günkü durumu Nutuk’ta çok ayrıntılı anlatıyor.

Mustafa Kemal Atatürk, Amasya Tamimi, Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresinden sonra 27 Aralık 1919 tarihinde Ankara’ya geliyor. 23 Nisan 1920 tarihinde TBMM açılıyor. O tarihlerde henüz düzenli ordu tam olarak kurulamıyor, Ordunun teşkilatlanma çalışmaları devam ediyor.

6-11 Ocak 1921 tarihleri arasında yapılan Birinci İnönü Muharebesi ve 26-31 Mart 1921 tarihleri arasında yapılan İkinci İnönü Muharebesi Anadolu içlerine doğru ilerlemek isteyen Yunan ordusuna karşı yeni kurulan düzenli ordunun kazandığı ilk muharebeler oluyor.

Ancak Yunan Ordusu takviye alarak 10 - 24 Temmuz 1921 tarihleri arasında Kütahya – Eskişehir hattında taarruza başlıyor.

Takviye alan Yunan kuvvetleri daha güçlü hale geliyor. Yeni teşkilatlanmış milli ordunun o anda Yunan Ordusunu yenecek gücü bulunmuyor. İşte bu noktada Mustafa Kemal Atatürk, Sun Tzu’nun bahsettiğim ilk iki strateji ilkesini uyguluyor: ‘’Eğer düşmanınızı yenemiyorsanız kazanmasına engel olacaksınız.’’ “Hasmı güç harcamaya sevk ederken kendi gücünü korumayı bilmek gerekir.”

Bu ilke doğrultusunda Mustafa Kemal Atatürk, Yunan ordusunun kazanmasına engel olmak ve milli orduyu korumak için milli orduyu Sakarya hattına çekiyor. Bu şekilde Yunan ordusunun kazanmasına engel oluyor. Aynı zamanda da Yunan kuvvetlerini güç harcamaya sevk ederken kendi gücünü koruyor.

Tabi bu geri çekilme TBMM’nde büyük tartışmalara yol açıyor. 5 Ağustos 1921’de “Başkomutanlık Kanunu” çıkartılıyor. Bu kanunla Mustafa Kemal Atatürk, Başkomutan seçiliyor. Ayrıca Meclis tüm yetkilerini Mustafa Kemal Atatürk’e devrediyor.

TBMM tarafından orduyu yeniden güçlendirmek amacıyla 8 Ağustos 1921 tarihinde Tekalif-i Milliye kanununu çıkarılıyor. Bu sayede ordunun ihtiyaçlarının büyük bir kısmı halktan karşılanmaya çalışılıyor.  

Yunan Ordusu Sakarya Nehrine kadar ilerliyor. Mustafa Kemal Atatürk, Sakarya’da savunma harekâtı yaparak (Sun Tzu’nun bu ilk iki strateji ilkesini uygulayarak) 23 Ağustos 1921 ve 13 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan savunma muharebelerinde Yunan ordusunun kazanmasına engel oluyor.

Mustafa Kemal Atatürk, bir yıl kadar süren hazırlıklardan sonra 26 Ağustos 1922 tarihinde Büyük Taarruz ve 30 Ağustos 1922 tarihinde Dumlupınar Başkomutanlık Muharebesi ile Yunan Ordusunu kesin olarak imha ediyor ve 09 Eylül 1922 tarihinde İzmir kurtarılıyor.

Mustafa Kemal Atatürk, Sun Tzu’nun bu ilk iki strateji ilkesini uygularken aynı zamanda Sun Tzu’nun üçüncü strateji ilkesini de uyguluyor: "Akıllı savaşçı birleşik enerjiyi kullanır." Mustafa Kemal Atatürk, Yunan Ordusuna karşı Anadolu’daki maddi, manevi bütün güçleri birleştiriyor. Rusya’dan yardım alıyor. Fransız ve İtalyanları bu savaşın dışında tutuyor.

Sun Tzu bahsi geçen kitabında şu dördüncü ilkeyi de söylüyor: "Zaferi kazanan komutan savaş öncesi en çok hesaplamayı yapandır. Savaşı yitiren komutan ise savaş öncesi mutlaka yeterince hesap yapmamıştır." Mustafa Kemal Atatürk de Kurtuluş Savaşı’nı daha Samsun’a çıkmadan önce İstanbul’da milim milim, adım adım hesaplıyor. Alev Çoşkun, ‘’Samsun'dan Önce Bilinmeyen 6 AY’’ (Cumhuriyet Kitapları 2008) adlı kitabında bu hesaplamayı ve hazırlığı çok güzel anlatıyor.

Mustafa Kemal Atatürk, Lao Tzu ve Clausewitz

Bir başka Çinli düşünür Lao Tzu, ‘’Kadim Öğretiler’’ (Arya Yayıncılık, 2021) adlı kitabında; ‘’Uzayan her savaş önce orduyu sonra toplumu savaştan soğutur, uzayan her savaş önce orduyu, sonra toplumu yozlaştırır’’ diyor.  Clausewitz, ünlü eseri ‘’Savaş Üzerine’’ (Alfa Yayınları, 2018) adlı eserinde; ‘’Her taarruz harekâtı zaman geçtikçe zayıflar. Her ne şekilde olursa olsun, zaman kaybeden zayıflar’’ diyor. Mustafa Kemal Atatürk de hem Lao Tzu’nun hem de Clausewitz’in görüşleri doğrultusunda 26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan taarruzun sonucunu sadece dört günde alıyor ve 30 Ağustos 1922 günü düşman kuvvetlerini kesin olarak imha ediyor. Bu tarihten dokuz gün sonra ise istilacı güçleri 09 Eylül 1922 tarihinde İzmir’de denize döküyor ve Anadolu’dan nihai olarak söküp atıyor.

Mustafa Kemal Atatürk ve Clausewitz

Almanların ulusal renkleri olan ‘’siyah’’, ‘’kırmızı’’ ve ‘’beyaz’’; "Geceden ve kandan geçip ışığa" (Durch Nacht und Blut zur licht) diye tanımlanıyor. Almanların bu tanımını Waterloo'dan itibaren bütün olayları, Napoleon'un öğretileriyle mantıksal bir tutarlılık içinde adım adım yirmi küsür senelik bir çalışma sonrasında savaşın derin ve felsefi analizini yapan Clauzewitz formüle ediyor: "Savaş, siyasi bir hedefe ulaşmak için gücün kullanılmasıdır.’’ Veya ‘’Savaş, politikanın başka araçlarla devamıdır.’’ 

Clausewitz, bu kitabında çok şey söylüyor. Ancak Clauzewitz’in yukarıda anlattığım ‘’Her taarruz harekâtı zaman geçtikçe zayıflar. Her ne şekilde olursa olsun, zaman kaybeden zayıflar’’ ilkesi dışında şu üç strateji ilkesini de Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda çok güzel uyguluyor:

Clausewitz, eserinde; ‘’Halkın, hükumetin ve ordunun birliği işe yarar. Bu üçünden birinin zayıf olması bütün emekleri boşa çıkarır. Bu üç konuda da sağlam olmadıkça savaşa kalkışmayın’’ diyor. Mustafa Kemal Atatürk ise Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919 tarihinden itibaren asıl hedefi halkın, hükumetin ve ordunun birliğini sağlamak oluyor. Mustafa Kemal Atatürk, Amasya Tamimi’ni, Erzurum Kongresi’ni ve Sivas Kongresi’ni bu maksatla yapıyor, 23 Nisan 1920 tarihinde TBMM’ni bu maksatla açıyor. Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın her safhasını, her anını TBMM’nin kararlarıyla icra ediyor. Ve bu şekilde Mustafa Kemal Atatürk halkın, hükumetin ve ordunun birliği sağlanıyor.

Clausewitz, eserinde; ‘’Topraklar aslında çok da önemli değildir. Mesela düşmanın başkentini ele geçirmişseniz ama ana kuvvetleri hala etkin durumdaysa sorun bitmiş demek değildir. (Örneğin, Napoleon Moskova’yı aldı ama Rus ordusu dağılmadı). Topraklar, ancak düşmanı çökertmenize yardımcı oluyorsa işe yarıyor demektir. Sırf bir tepeyi ele geçirmiş olmak için hamle yapılmaz’’ diyor. Bu ilke doğrultusunda Mustafa Kemal Atatürk, orduyu (kuvvetlerini) korumak için Kütahya’dan Sakarya hattına çekiyor.

Clausewitz, eserinde; ‘’Savaşı, düşmanın onsuz direnemeyeceği ‘Ağırlık Merkezi‘ni çökerterek kazanın. Bu aslında ana kuvvetlerin yok edilmesi anlamına gelir’’ diyor. Mustafa Kemal Atatürk, bu ilkeyi 30 Ağustos 1992 tarihinde Dumlupınar’da Yunan kuvvetlerini tamamen imha ederek yerine getiriyor.

Mustafa Kemal Atatürk ve General Jacques De Guibert

General Guibert, Avrupa'da 1756-1763 yılları arası yaşanan savaşlarda yetişiyor, 1785'te askerî akademide hocalık yapıyor. Sonra da mareşal oluyor. Şöhretini de savaşlardaki başarılarından çok, bir kuramcı olarak yapıyor.


General Guibert, kendisinden önceki dönem ve yaşadığı yüzyılın savaşlarını çok iyi irdeleyerek bunlardan pratik sonuçlar çıkarıyor. Öngörüleri ve önerileri başta II. Federic ve Napoléon Bonaparte olmak üzere birçok komutanı derinden etkiliyor. Ancak General Guibert ‘in yaptığı analizlerin sentezini de XIX. Yüzyılda Clausewitz oluşturuyor.

Sonrasında Clausewitz'in sentezi daha ön plana çıkınca, Guibert'in popülaritesi azalıyor. Ancak General Guibert’in etkileri yurttaş - asker / modern ordu / profesyonel ordu kavramlarının fikir babası olarak günümüze kadar geliyor.

İşte bu Fransız General Jacques De Guibert’in bir eseri bulunuyor: ‘’Askerî Yazılar 1772 – 1790’’ (Anahtar Yayınları, 2005) General Jacques De Guibert’in bahsettiğim kitabında şu müthiş tespiti yapıyor:

‘’Ulusların kendi güç ve doğalarıyla tamamen çelişen güvenlik kurgulamaları, askerlik mesleğinin kentli kesimin en yoksul kesimine bırakılması, bayraklarının altında şerefle yürüyüşlerini sürdüren askerlerin aşağılanmaları ve mutsuzlukları, yurtseverlik ve erdem duygularının kalmayışı bir ülkenin bekâsını olumsuz etki eden hayati derecedeki faktörlerdir.’’

Mustafa Kemal Atatürk de bu tespit doğrultusunda gerek Kurtuluş savaşında gerekse de Kurtuluş Savaşı sonrasında güvenlik kurgulamasını tamamen ulusun güç ve doğasına göre yapıyor. Mustafa Kemal Atatürk, askerî ve siyasi hedeflerini daima ulusun güç ve doğasına göre belirliyor.

General Guibert, bahsi geçen kitabında ayrıca şu tespiti de yapıyor: ‘’Kuram boşlukları doldurur ve ilkeleri koyar, ama daha sonra bunları uygulamak için deha gerekir. Bu dâhilerden Atilla’nın, İskender’in ve Napolyon’un seferlerini ele alıp incelediğimiz zaman dikkatlerimizi yoğunlaştırmamız gereken şey savaş alanlarında olup biten olaylar değildir. Bu büyük kumandanları incelerken dikkatlerimizi yoğunlaştırmamız gereken şey; bu büyük kumandanların düşüncelerinin nasıl billurlaştığı, akıl yürütmelerinin nasıl şekillendiği ve sezgilerinin onları nasıl yönlendirdiğidir; tüm bu unsurların onlara projelerini nasıl tasarlattığı ve bu tasarımlarını hayata nasıl geçirdikleridir.’’

Mustafa Kemal Atatürk de bu tespit doğrultusunda Atilla gibi, İskender gibi, Napolyon gibi Kurtuluş Şavaşı’nın bütün muharebelerini ve devrimlerinin bütün aşamalarını zihninde adım adım tasarlıyor, akıl yürütmelerini şekillendiriyor, düşüncelerini zihninde billurlaştırıyor, ardından da sezgileri kendisini doğru bir şekilde yönlendiriyor.  

Sonuç

Mustafa Kemal Atatürk, sadece büyük stratejistlerin düşüncelerini uygulamıyor. Onların da düşüncelerinden faydalanarak kendisine özgü bir strateji geliştiriyor. Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın bütününde kendi geliştirdiği bu stratejisini uyguluyor. Mustafa Kemal Atatürk, kendi geliştirdiği stratejisinin her aşamasını da General Guibert’in Atilla’ya, İskender’e ve Napolyon’a atfettiği bir yetenekle zihninde tasarlıyor, düşüncelerini zihninde billurlaştırıyor sonra da bu tasarımını hayata geçiriyor. Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı işte bu stratejiyle kazanıyor.


General Guibert, stratejiyi uygulamak için dehâ gerektiğini söylüyor: ‘’Kuram boşlukları doldurur ve ilkeleri koyar, ama daha sonra bunları uygulamak için dehâ gerekir.’’ Kurtuluş Savaşı stratejisini de ancak ve ancak bir dâhi uygulayabilirdi. İşte bu nedenle İngiltere Başbakanı D. Lloyd George, 1922 yılında Mustafa Kemal Atatürk hakkında şöyle diyor: ‘’Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki, o büyük dâhi çağımızda Türk Milleti'ne nasip oldu.’’

Arz ederim.

Osman AYDOĞAN



Yorumlar - Yorum Yaz