• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam129
Toplam Ziyaret2891003

ABD ile Kriz - I

ABD ile Kriz - I

03 Ağustos 2018

Devletlerarası ilişkilerde kriz yaşanması doğaldır. Önemli olan bu krizin nasıl yönetildiğidir, krizin ilişkilere hasar vermeden atlatılmasıdır. Türkiye ile ABD arasında yaşanan güncel krize gelmeden önce Almanya ile İran arasında geçmişte yaşanan bir krizi buna örnek olarak anlatmak istiyorum.

17 Eylül 1992 tarihinde Berlin’de Mykonos adlı bir Yunan lokantasında üç İran rejimi karşıtı İranlı Kürt lideri öldürülür. Her hukuk devletinde olduğu gibi Almanya’da da bu cinayetin ardından Berlin mahkemesinde bir dava açılır. Dava uluslararası bir boyutta olduğu için Alman basının yoğun ilgisine maruz kalır. Bu dava Alman basınında ''Mykonos Prozess'' (Mykonos Davası) olarak adlandırılır.

Berlin mahkemesi hazırlık soruşturması esnasında cinayetin İran gizli servisi tarafından İran hükümetinin emri ile yapıldığını düşünür. Böylelikle bir Avrupa mahkemesi resmi olarak İran Hükümetini uluslararası kamuoyu önünde cinayetle suçlar.

Ayrıca Berlin Mahkemesi, suikastın İran hükümeti tarafından düzenlendiğinden şüphe duymadığını belirterek, o zamanki dini lider Ali Hamaney, Devlet Başkanı Ali Ekber Rafsancani, İran Gizli Servisi Başkanı Ali Fallahiyan ve Dışişleri Bakanı Ali Akbar Velayeti’yi de bu cinayetten sorumlu tutar.

Bunun ardından da Tahran’da Almanya’ya karşı bir karalama propagandası ve soğuk bir savaş başlar. İran basını Almanya’da yargının bağımsız olmadığına yönelik yazılarıyla sert bir cephe oluşturur. Zaman zaman Almanya’nın Tahran büyükelçiliği önünde protesto gösterileri düzenlenir. Bu arada Almanya’da da İran ile politik ilişkiler ve mahkeme kararının sonuçları tartışılmaya başlanır...

Almanya ve İran arasında Mykonos davasının yarattığı bu gerginlik, karşılıklı söz düellosu ve protestolar davanın açıldığı 1992 yılından mahkemenin kararını verdiği 1997 yılı Nisan ayına dek sürer. Berlin Yüksek mahkemesi 1997 yılı Nisan ayında aldığı kararla zanlıları suçlu bulurken İran yönetiminin de cinayetlerden sorumlu olduğu yargısını ilan eder…

Bu karar üzerine İran’da hiçbir devlet yetkilisi ‘’Ey Almanya! Ey Naziler! Ey Faşistler!’’ diye bir söylemde bulunmaz. Sessiz ve sedasız hem Tahran hem de Bonn (O zaman başkent henüz Bonn idi) büyükelçilerini geri çekme kararı alırlar. Avrupa Birliği ülkeleri de bu kararı desteklerler ve Almanya’ya eşlik eden ilk ülke Yunanistan olur. Muhammet Hatemi’nin Kasım 1997 tarihinde iktidara gelmesinden üç ay sonra bütün AB ülkeleri büyükelçileri Tahran’ı terk ederler.   

Avrupa devletlerinin İran’daki diplomatlarını büyükelçilerini protesto için geri çekmeleri üzerine İran’a karşı ekonomik ambargo uygulanabileceği de tartışılır.

Ancak; sadece Almanya’nın o zamanki rakamlara göre 10 milyar Mark’ın üzerinde İran’dan alacağı vardır. Almanya’nın İran ile yıllık ticaret hacmi de 2 milyar Mark’ın üzerindedir. Almanya senelerdir İran’la yüksek teknoloji ve ağır makine sanayii konularında yoğun ekonomik ilişkiler içindedir. Ve bu ilişkiler dâhilinde askerî teknoloji de vardır. Fransa ve İngiltere de benzer konularda İran’la ticari bağlantıları vardır.

Kısacası Mykonos davası ardından hiçbir Avrupa ülkesinin İran’la ekonomik ilişkilerini kesecek ve bu ülkeye de insan hakları ve terörizm konusunda yaptırımlar uygulatacak hali yoktur.

Ancak; Mykonos davasının hükmünden sonra diplomatik mekanizmalarını harekete geçirip, notalar ve mesajlar veren ülkeler "Reelpolitik" kurallarını ve siyasi ekonominin gerçeklerini anımsayınca şimdiye kadar geçerli olan tutumlarını değiştirme gibi bir lükse de sahip olmadıklarını anlamaları uzun sürmez.

Sonuçta İran’daki büyükelçilerini protesto için geri çeken Avrupa devletleri sadece bir ay dayanabilirler ve tekrar diplomatlarını İran’a göndermek isterler. Ancak İran’ın cevabı da şöyle olur: ‘’Avrupa devletleri büyükelçileri tabii ki Tahran’a tekrar geri dönebilirler. Ancak içlerinde Alman Büyükelçisini görmezsek mutlu oluruz!...’’

Almanya ile İran arasındaki bu kriz her iki ülkenin ve İran'ın AB ile olan ilişkilerine zarar vermeden atlatılır. Halen günümüzde İran'a yönelik ABD ambargosuna karşı İran en büyük desteği başta Almanya olmak üzere AB'den almaktadır. 

İşte beğenmediğimiz İran diplomasisi böyle bir şeydi... Sessiz, sakin, kararlı ve tutarlı... Ne yazık ki uzun yıllardır İran diplomasisi Türk diplomasisinden daha ciddi, daha tutarlı ve daha kararlı bir tavır sergilemektedir. Yazık…

ABD’nin, 01 Ağustos 2018 tarihinde, bir rahibi gerekçe göstererek iki bakan hakkında yaptırım kararı alması ve Türkiye’nin düşürüldüğü durum tabii ki kabul edilemez. Ancak ABD’nin bu tutumu bir başlangıç değil bir sonuçtur.

Sorun; 01 Ekim 1992 tarihinde Ege Denizinde ABD ile ortak icra edilen “Kararlılık Gösterisi-92” tatbikatına katılan ABD uçak gemisi Saratoga’dan atılan “Sea Sparrow” güdümlü füze ile Türk donanmasına ait Muavenet gemisinin vurularak gemi komutanı dâhil beş şehit verilmesi karşısında sesiz kalıp, sineye çekenlerin ABD’ye verdiği cüretten kaynaklanmaktadır. 

Sorun; 04 Temmuz 2003 günü Irak'ın Süleymaniye kentinde Irak'taki işgal kuvvetlerinin bir parçası olan Amerikan askerlerince Türk ordusunun seçme birliklerinin derdest edilip başına çuval geçirilmesi karşısında sessiz kalıp, sineye çekip nota bile veremeyenlerin ABD’ye verdiği cüretten kaynaklanmaktadır.

Sorun; dış politikayı bir iç politika enstrümanı olarak görenlerden, kullananlardan kaynaklanmaktadır.

Geriye gidersek eğer bu liste uzayabilir… Sorunun kaynağı çoktur.

Diplomasi;  dış politikada sorunları barışçıl yöntemlerle ve müzakereler yoluyla çözme sanatıdır. Siyaset ise; sorunları güç kullanmadan çözme sanatıdır. Diplomasi; var olan düşmanlıkları yok etmek, dostlukları pekiştirmek ve dost kazanma sanatıdır. Siyaset ise; içeride birlik ve beraberliği pekiştirerek, iç barışı sağlayarak, huzuru ve refahı artırarak güçlü olma sanatıdır. Diplomasi doğrusal bir çizgi ister, diplomaside; duygulara, tepkisel ve anlık davranışlara, zig zag politikalara yer yoktur. Ve iç politik konuların dış politikada kullanılması uzun vadede o ülkeye zarar verir. 

Diplomaside birinci kural soğukkanlılığınızı, tutarlılığınızı ve saygınlığınızı kaybetmemenizdir… Diplomaside soğukkanlılığınızı kullandığınız üslupla sağlarsınız.  Diplomaside tutarlılığınızı zig zaglar çizmeyerek, dün öyle bugün böyle konuşmayarak, davranmayarak sağlarsınız.... Diplomaside saygınlığınızı; kişisel nitelikleriniz, hukuka olan saygınız, adalete olan bağlılığınız, demokrasiye olan inancınız, ekonomik gücünüz, komşularınız ile olan ilişkileriniz, kültür ve sanatta olan etkinliğiniz ve uluslararası alandaki sosyal ilişkilerinizle kazanırsınız. Örnek istiyorsanız eğer beğenmediğiniz şimdiki İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'i alın bir inceleyin derim.

Türk - ABD ilişkilerinde bu rahip krizi aslında buzdağının görünen kısmıdır. Bu pilav daha çok su kaldıracak gibidir.

Uluslararası ilişkilerde krizler geçicidir, hasarlar ve tutumlar kalıcıdır… Ve bu tutumlar, bir sonraki krizde size nasıl muamele edileceğini belirler!

Osman AYDOĞAN


Yorumlar - Yorum Yaz