• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi12
Bugün Toplam374
Toplam Ziyaret2892204

Dante ve İlahi Komedya


Dante ve İlahi Komedya

05 Eylül 2021


Dante, 1265 yılında Floransa’da doğar ve 14 Eylül 1321 tarihinde  İtalya'nın Emilia-Romagna bölgesinde bulunan Ravenna şehrinde vefat eder. Bu yıl Dante’nin vefatının 700. yılı. Bu yıl Eylül ayında Dante’nin vefatının 700. yılı sebebiyle tüm Avrupa’da ve özellikle İtalya’da Dante için büyük anma etkinlikler düzenleniyor. Ben de naçizane henüz 14 Eylül gelmeden Dante’yi onun ölümsüz eseri ‘’İlahi Komedya’’ ile anmak istiyorum… Ancak önce kısaca Dante!...

Dante

Asıl adı ‘’Durante di Alighiero degli Alighieri’’ olan Dante Alighieri, İtalyan Rönesans hümanisti, şair, dil kuramcısı ve politikacıdır. Kendi tercihi olan ‘’Dante’’ olarak bilinir.

Aldığı eğitim hakkında kesin bir bilgi bulunmuyor ancak kendi kendini geliştirdiği değerlendiriliyor. Tutkulu olduğu edebiyat sevdası onu, Yunan ve Latin eserlerini okumaya sevk eder. Aynı zamanda resim, astronomi ve felsefeyle de ilgilenir. Yazdığı olağanüstü eserle Latincenin gölgesinde kalarak karanlığa gömülen İtalyancayı İtalyanlara bir edebiyat dili olarak hediye eder. Bu nedenle “İtalyan Dilinin Babası” olarak adlandırılır. Modern Avrupa’nın fikir babalarından birisi sayılır. Bu nedenle İtalya'daki metal 2 €'ların tura tarafında Dante'nin resmi bulunur.

‘’İlahi Komedya’’; (La Divina Commedia), (Dante, Oğlak Yayınları, 2016) Dante Alighieri tarafından 14. yüzyılın ilk yarısında yazılan İtalyan ve dünya edebiyatının en meşhur epik konulu manzum başyapıtlarından birisidir. Ortaçağ ile Rönesans arasındaki geçiş döneminde yazılan bu şiir, hayal gücü ve alegorik tasavvuru, ölüm sonrası hayatı anlattığı öyküsü ile Hıristiyan Batı kiliseleri tarafından sahiplenilir.

Eserin orijinal adı "Komedya" olmakla birlikte daha sonra 1360 yılında Rönesans hümanizminin en önemli eseri olan ‘’Decameron’’un yazarı, İtalyan yazar ve şair Giovanni Boccaccio tarafından başına "İlahi" kelimesi eklenir.

‘’İlahi Komedya’’ Toscana lehçesi ile yazılmış olup günümüz İtalyanca‘sının babası sayılır…

Ortaçağda “Komedya", bizim şimdi kullandığımız ‘’komedi’’ anlamında kullanılmaz, Ortaçağda “Komedya"; "tragedya'nın" aksini ifade etmek amacıyla “sonu iyi biten hikâye’’ anlamında kullanılır.

Bu yazımda işte Dante’nin bu eserini anlatacağım ama eserin anlaşılması için üç ismi tanıtmam gerekiyor. Bu üç isimden ikisi kitapta geçer: Bunlardan birisi Roma İmparatorluğu'nun destanı olarak kabul edilen Aeneis'in de yazarı olan Romalı şair Publius Vergilius Maro, diğeri de Dante'nin dokuz yaşındayken Floransa’da tanışıp âşık olduğu sekiz yaşındaki küçük bir kız olan Beatrice. Üçüncü isim ise kitapta adı geçmeyen Şeyhü'l Ekber unvanı ile de bilinen İslam düşünürü, mutasavvıf, yazar ve şair Muhyiddin İbnü'l-Arabî. Hemen Dante ile bunların ne ilgisi var demeyin, hele hele Muhyiddin İbnü'l-Arabî ile… Önce sabır!...

Publius Vergilius Maro 

Publius Vergilius Maro (MÖ 70 - MÖ 19) ünlü bir Romalı şairdir… Vergilius gençliğinde matematik, felsefe, tıp, fizik, Yunan ve Roma edebiyatı eğitimini alır.  Vergilius, aldığı bu eğitimler sonucu avukat ve siyaset adamı olmaz. Sadece şiirle uğraşır, şiir yazar ve şair olur. Roma İmparatorluğu’nun destanı olarak kabul edilen ‘’Aeneis’’i on yılda yazar. Yazdığı bu destansı eserin bazı bölümlerini incelemek için Yunanistan’a doğru yola çıktığında humma hastalığına yakalanarak yolda Brindisi’de vefat eder.


Vergilius, destanı ‘’Aeneis’’de Homeros'un İlyada destanının hemen ardından gelişen olayları anlatır. Yunanlılardan canlarını kurtaran Truvalılar, Aenas liderliğinde yeni Truva’yı bulmak için yola çıkarlar. Bu destansı yolculuğun sonunda günümüzde Roma olarak bilinen yere gelip, Roma imparatorluğunu kurarlar. Hatırlarsanız eğer Brad Pitt’in başrol oynadığı Troy (Truva) filminde filmin sonlarına doğru, halk şehirden kaçarken, Truva prensi Paris, Truva'nın kılıcını Aneas isimli bir gence veriyordu.

Bu efsane sadece Roma için geçerli değildir. Truva’nın yıkılmasından sonra rivayet çoktur. Truva’dan ayrılan bir aile gidip Londra’yı kurar, bir başka aile de gidip Almanya’yı kurar.

Yirminci Yüzyıl dünya edebiyatının en büyük yazarlarından Avusturyalı Hermann Broch’un (1886 – 1951) "Vergilius'un Ölümü" (Der Tod des Vergil) (Çev: Ahmet Cemal, İthaki Yayınları, 2012) isimli bir kitabı vardır. Broch, kitabında ağır hasta olan Vergilius’un Brindisi limanına varışından ertesi günü öğleden sonra Augustus’un sarayında ölümüne kadar geçen on sekiz saat süren iç hesaplaşmasını anlatır… Kitapta bir tarafta Aeneis’i yetersiz bulduğu için yakmak isteyen Vergilius, diğer tarafta ise onu kurtarmak isteyen Roma İmparatoru Gaius Octavius Augustus’un bitmek tükenmek bilmeyen diyalogları vardır.

Beatrice

Beatrice, Dante'nin dokuz yaşındayken Floransa’da tanışıp âşık olduğu sekiz yaşındaki küçük kızdır. Yıllar sonra bir kez daha karşılaştıklarında Beatrice, Dante’ye selam vermiştir. Dante, bu kadar bir muhabbetle bile derin bir aşkla bağlanmıştır Beatrice’ye… Dante'nin ömrü boyunca büyük bir tutkuyla bağlandığı, düşünce dünyasını da yönlendiren bir kadındır Beatrice.  


Dante ve Beatrice başkalarıyla evlenseler bile Dante hep Beatrice'i sevmiştir. Hatta Dante'nin ''İlahi Komedya''da Beatrice'in dış görünüşünden hiç bahsetmemiş olması, onu melek gibi en üst düzey güzelliğin simgesi yapması onu ne kadar çok sevdiğini gösteriyor.

Beatrice öldüğünde ise Dante 25 yaşındadır. Dante sevdiği kadın Beatrice öldüğünde iyice içine kapanır ve ilk eseri olan ve Beatrice’ye aşkını anlattığı ölümsüz eseri ‘’Vita Nuova’’'yı (Yeni hayat) yazar. Dante, bu kitapta Beatrice’yi melekler statüsüne çıkarır…

‘’İlahi Komedya’’ ise Dante'nin Beatrice'ye duyduğu derin aşkın bir tezahürü olarak yazdığı ve şiir sanatının en üstü olarak adlandırılır. T. S. Eliot diye tanınan, ABD doğumlu İngiliz şair, oyun yazarı ve edebiyat eleştirmeni Thomas Stearns Eliot, Dante'yi Shakespeare ile bir tutar... 

Muhyiddin İbnü'l-Arabî

Tam adıyla Muhyiddin Muhammed bin Ali bin Muhammed el-Arabî et-Tâî el-Hâtimî, ünlü İslam düşünürü, mutasavvıf, yazar ve şairdir. Şeyhü'l Ekber unvanı ile de bilinir. Bu sitemde kendisini Türkiye’de olabilecek en iyi şekilde derli toplu tanıttığım için burada fazla yazmıyorum.


Bu üç isme ‘’İlahi Komedya’’da tekrar dönmek üzere burada veda edeyim…

İlahi Komedya

“İlahi Komedya”, İtalyan şair Dante Alighieri’nin, bir vecd anında kendini antik çağda yaşamış olan meslektaşı Vergilius’un düşsel rehberliğinde Cehennem`de başlayan, arada kalmışlığın mekânı Araf`ta devam eden ve nihayet günahsızların huzur bulduğu Cennet`te son bulan düşsel yolculuğunu anlattığı bir eserdir.


‘’İlahi Komedya’’ Vergilius'un ‘’Aeneis’’ destanını örnek alan onun gibi sıra dışı bir aşk mitoloji, tarih ve kutsal metinlere de temas eden, gerçeküstücü konular ve kurmacalara dayanan, tarih ve felsefeden dilbilime, gökbilimden geometriye uzanan pek çok ansiklopedik bilgiler de veren bir eser olarak dikkati çeker.

İlahi Komedya'da Dante’nin hayal dünyasında canlandırdığı ölüm sonrasında sırasıyla Cehennem, Araf ve Cennette geçen alağorik ve hayali bir yolculuk anlatılır…

Dante'nin ‘’İlahi Komedya’’sındaki gezi 1300 yılı 7 Nisan Perşembeyi 8 Nisan Cumaya bağlayan gece başlar ve 14 Nisan Perşembe günü sona erer.

Eser, sırasıyla Cehennem, Araf ve Cennet olmak üzere üç bölümden oluşur. Cehennem ve Araf yolculuklarında Dante'ye Vergilius rehberlik ederken Cennet’te ise biricik aşkı Beatrice şaire rehberlik eder. Meryem Ana ve Azize Lucia'nın vasıtasıyla Tanrı’dan izin alan Beatrice, şairin ölmeden ahiret yolculuğuna çıkmasında başrol oynar.

“Yaşam yolumuzun ortasında, karanlık bir ormanda buldum kendimi, çünkü doğru yol yitmişti” dizeleriyle başlar kitaptaki yolculuk. Ve Dante, bu yolculuk boyunca Cicero, Öklid, Homer, İbn-i Rüşd, İbn-i Sina, Horace, Ovidius, Lucan, Aristo, Sokrates ve Selahaddin Eyyübi ile karşılaşır.

Cehennem (Inferno)

Cehennem, İlahi Komedya’nın ilk bölümünü oluşturur. Cehennem, dibe doğru inildikçe daralan bir çukurdur. Bu çukur, iç içe geçmiş dokuz  kattan oluşur. Dairelerin her biri günah derecelerine göre sıralanmıştır.  Aşağıya inildikçe cezalar ağırlaşır. İnsanlar yaşarken işledikleri  günahlara göre cehennemdeki katlara yerleşmişlerdir.


Cehennem, Kudüs kentinin altındadır. Cehennemin giriş bölümü kötülük de iyilik de yapmadan yaşamış olanların ruhlarına ayrılmıştır.  Cehennemin ilk akarsuyu Akheron da buranın sınırındadır. Cehennem’in ilk dairesi olan  Limbus’taki ruhlar Hıristiyanlıktan önce doğdukları için vaftizden yoksun kalmış ruhlardır. Daha sonra asıl cehennem başlar. İkinci dairede şehvet düşkünleri, üçüncü dairede oburlar, dördüncü dairede cimriler, savurganlar, beşinci dairede öfkeliler cezalandırılır. Beşinci daire ve altıncı daireyi ağır suçluların bulunduğu, içinde sonsuza dek ateş yanacak olan Dite katı yer alır... Altıncı dairede sapkınlar, yedinci dairede, Tanrı’ya  isyan ve hakaret edenler vardır. Sekizinci kata kadın satıcıları, sömürücüler, rüşvet yiyenler, hilekârlar, hırsızlar, simyacılar ve kalpazanlar atılmıştır. Dokuzuncu dairede kötülüklerin simgesi Lucifer de yarı beline dek buzlara gömülü olarak görürler.

Araf (Purgatario)

Dante’ye göre Araf, meleklerin yer aldığı; sık sık şarkı söylenen, Cehennem ve Cennet arasındaki bir köprüdür.


Bir melek, Araf’a gidecek olan ruhları Tevere ırmağının denize döküldüğü yerden Araf’ın bulunduğu adanın kumsalına taşımakla görevlidir. Kumsalda, kayalık bir bölüme geçilir. Burası Araf’ın girişidir. Ruhlar, Araf’a girmeden önce, ruhlarının ağırlığıyla doğru orantılı olarak bir süre burada bekletilmektedir. Araf’ın üst katlarına çıkıldıkça, günahın ağırlığı ve verilen ceza azalmaktadır. Cezanın amacı, ruhun eğitilmesi, günahlardan pişman olmanın sağlanmasıdır. İyilik kötülük karşıtlığının bir sonucu olarak Cennet-Cehennem ikilisine eklenen Araf bir değişim merkezidir...

Cennet (Paradiso)

İlahi Komedya’nın bu üçüncü bölümünü Dante ölümünden çok kısa bir süre önce tamamlar.. 


Vergilius ile birlikte Araf’a tırmanan Dante, yeryüzünde yıllardan beri görmediği Beatrice ile karşılaşır... Vergilius birden yok olur. Çünkü Vergilius Pagandır ve bu nedenle cennete giremez. Lethe ve Eunoe ırmaklarında arınan Dante, Beatrice ile birlikte Cennet yolculuğuna başlar...

Dante’nin bu bölümde tasvir ettiği Cennet, sürekli bir devinim içinde olan insan gözünün algılamakta zorlandığı ışığın egemen olduğu bir yerdir. 

Şimdi gelelim eserin Muhyiddin İbnü'l Arabî ile olan ilişkisine…

Fransız Matematikçi ve yazar René Guénon, Dante’nin ‘’İlahi Komedya’’da  adı geçen ‘’İnferno’’yu (cehennem) kaleme alırken İbnü'l-Arabî’nin ‘’Kitab el-İsra’’ (Gece Yolculuğu) kitabı ile ‘’Fütühat-ı Mekkiye’’ (Mekke İlhamları) adlı eserlerinden faydalandığını iddia eder. İbnü'l-Arabî’nin gerek ‘’Kitab el-İsra’’ ve gerekse de ‘’Fütühat-ı Mekkiye’’ adlı eserlerdeki simge ve semboller, özellikle Dante'nin cehennemi ile İslami cehennemin benzerliği, Hz. Muhammed'in Miraç'ı; cehennem ve cennetten sonra her iki eserde de başkarakterin nurani bir yoğunluktan (Tanrı) bahsetmesi bu iddiayı kanıtlar niteliktedir. René Guénon'un da kabul ettiği bu iddia, aslında kendisi de Endülüslü bir tarihçi olan Miguel Asin Palacios’a aittir. Miguel Asin Palacios, ‘’Dante ve İslam’’ (Okuyan Us Yayınları, 2010) isimli eserinde bu iddiayı dile getirir.


Bir değerlendirme

Dante'nin bu eseri Beatrice’ye duyduğu aşkın etkisiyle insanlara doğru yolu göstermek amacıyla yazdığı, 


Dante'nin eserin başında kaybolduğu karanlık ormanın, bir bilinçsizlik ve günahkârlık ortamını, yani Avrupa'nın Ortaçağını simgelediği, 

Dante’nin eserinde Vergilius’a yer vermesinin, İtalya’da Papalığa karşı bir sistem olarak düşündüğü Roma İmparatorluğunun temel değerlerini bünyesinde barındıran epik Aeneas Destanı‘na yapılan bir atıf olduğu,

Dante’nin bu yolculuk sonunda vardığı yerin, Cennet'in ise, Avrupa halkının yeniden doğuşu olan Rönesans’ın ta kendisi olduğu değerlendirilir...

Sonuç

“İlahi Komedya”, İtalyan şair Dante’nin, bir vecd anında kendini antik çağda yaşamış olan meslektaşı Vergilius’un düşsel rehberliğinde Cehennem`de başlayan, arada kalmışlığın mekânı Araf`ta devam eden ve nihayet günahsızların huzur bulduğu Cennet`te son bulan düşsel yolculuğunu anlattığı bir eserdi.


Müzik ise Antikçağ Yunanlıların muhayyilesine göre, insanlığa peri kızlarının armağanı olan bir sanattı. ‘’Müzikteki 24 aralık, altının 'en saf' olan 24 ayar hâlinden mülhemdir!’’ (mülhem: esinlenmiş) diye bir veciz söz vardır. İşte Dante'nin yolculuğu da, bu "en saf"ın arayışıdır bir nevi: İyiliğe, güzelliğe, doğruluğa, aydınlığa…

Dante'nin yolculuğu hayatımızın merkezidir, kendisidir aslında… Ve onun için derdi Cahit Sıtkı Tarancı “Otuz Beş Yaş” şiirinde:

“Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün,
Delikanlı çağımızdaki cevher.
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.”

Ve hayat her şeyin, ama her şeyin ‘’en saf’’ halini aramakla geçer... Çorak vahalardaki, susuz tarlalardaki kurumuş kör kuyularda su arar gibi debelenir durur insan... Ve hiçbir şeyin ‘’en saf’’ hali bulunmaz bir türlü… Beatrice ile sadece Cennet'te karşılaşılır...

Ve hayat dediğimiz şey aslında çocukluktan sonra kalan bu debelenmelerdir...

Arz ederim…

Osman AYDOĞAN

Bir not: İtalya’ya turist olarak bile gidecekseniz eğer Dante hakkında bilgi edinmeden ve ‘’İlahi Komedya’’yı okumadan gitmeyin. Resmi görevli gidecekseniz eğer Dante’nin bütün eserlerini okuyup içselleştirip öyle gidesiniz. Benden söylemesi!...


Yorumlar - Yorum Yaz