• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam651
Toplam Ziyaret2927542

İran’ın İsrail’e olan hava saldırısının teknik yönü


İran’ın İsrail’e olan hava saldırısının teknik yönü

15 Nisan 2024

01 Nisan 2024 tarihinde İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına İsrail tarafından hava saldırısı düzenleniyor. İsrail'in hava saldırısında İran Devrim Muhafızları Ordusu'ndan ikisi general rütbesinde toplam yedi kişi ölüyor.

Bu olay üzerine İran, konsolosluk saldırısının ülkesinin topraklarına saldırı anlamına geldiğini ve İsrail'e misillemede bulunacaklarını duyuruyor. İran lideri Ayetullah Ali Hamaney, 2 Nisan 2024 tarihindeki açıklamasında ise İsrail'e karşı misillemenin ‘’meşru müdafaa’’ haline geldiğini savunarak "Gerekli karşılığı vereceğiz. Onları cezalandıracağız" diye açıklamada bulunuyor.  

İran İsrail’e hava saldırısı düzenliyor

Bu açıklamaların ardından 13 Nisan 2024 tarihinde gece İran, ilk kez kendi topraklarından, Suriye’den, Irak’tan ve Yemen’den İsrail'e saldırı düzenleyerek İsrail'e balistik füze, seyir füzesi ve SİHA (Silahlı İnsansız Hava Aracı) gönderiyor. Lübnan’daki İran destekli örgüt Hizbullah da İsrail işgali altındaki Golan tepelerine iki ayrı roket saldırısı düzenlediklerini açıklıyor.

İran’ın İsrail’e gönderdiği balistik füze, seyir füzesi ve SİHA’ların sayısı konusunda bir açıklama yapmazken İsrail, topraklarına fırlatılan nesne sayısının 300'ü aştığını, bunların 170'inin SİHA ve en az 120'sinin de balistik füze olduğunu açıklıyor…

Ancak İran’dan atılan bu balistik füze, seyir füzesi ve SİHA’ların nerdeyse tamamı hedeflerine ulaşamadan havada imha ediliyor. Hedefine ulaşabilen birkaç SİHA ise İsrail’e herhangi bir hasar veremiyor.

İran, Suriye, Irak ve Yemen’den İran tarafından İsrai’e atılan balistik füze, seyir füzesi ve SİHA’lar; İsrail ve İsrail’in müttefiki ABD ve İngiltere tarafından imha ediliyor.  Suriye, Ürdün ve Irak üzerinden gelen SİHA ve seyir füzeleri öncelikle İsrail, ABD ve İngiltere F-35 savaş uçakları tarafından İsrail sınırı dışında karşılanıp imha ediliyor. İsrail’in açıklamasına göre, İran tarafından fırlatılan 170 SİHA’nın hiçbiri İsrail hava sahasına giremeden hepsi imha ediliyor, 30 seyir füzesinin 25'i İsrail jetleri tarafından vuruluyor. ABD, İran'dan fırlatılan en az üç balistik füze ve 70 SİHA’yı kendi gemilerindan atılan Aegis füze savunma sistemi ve uçaklarının etkisiz hale getirdiğini açıklıyor.  İngiltere ise yaptığı açıklamada Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne ait Typhoon tipi savaş uçaklarının bazı İran SİHA’larını imha ettiğini açıklıyor.

Ayrıca İsrail’in açıklamalarında İran saldırılarında uzun menzilli füzeleri önlemek için tasarlanan Arrow füzesavar füzelerinin etkili olduğu belirtiliyor. İsrail’e göre göre 120 balistik füzenin büyük bölümü Arrow füzesavar füzeleri tarafından imha ediliyor. Atmosfer dışını tarayan Arrow, balistik füzelere yüksek irtifada karşılık veriyor. Arrow, ayrıca Yemen'deki Husi militanların füze saldırılarına karşı da kullanılıyor.

Arrow, ABD ve İsrail tarafından 1986 yılından beri ortaklaşa geliştirilip üretiliyor. Bu sistem kısa ve orta menzilli balistik füzelere karşı savunma olanağı sağlıyor. Arraow, ABD’nin Patriot ve Rusya’nın S-400 füzelerinin muadili oluyor.

Peki açıklamalar doğru ise nasıl oluyor da İsrail 300 civarında balistik füze, seyir füzesi ve SİHA’yı etkisiz hale getiriyor?

Tabii ki etkin bir hava savunma sistemi sayesinde. Bu yazım siyasi bir yazı olmayıp teknik bir yazı oluyor. Bu yazımda teknik olarak bu hava savunma sistemini anlatacağım.

Önce füzelerden bahsetmem gerekiyor.

Balistik füzeler

Menzilleri 300 km veya üzerinde olan füzeler balistik füzeler olarak adlandırılıyor, Bu füzeler uçuş güzergâhlarının bir kısmını atmosferi geçtikten sonra uzaya çıkarak uzayda kat ediyor. Uzayda parabolik bir yörünge çizip rotalarında en tepe noktaya ulaştıktan sonra tekrar atmosfere girip yerçekiminin etkisiyle hızlanarak hedefine ulaşıyor. Balistik füzeler iniş safhasında yaklaşık 3.000 m/s gibi bir sürate ulaşıyor. Balistik füzeler bu şekilde binlerce kilometre uzaklıktaki sabit hedefleri çok küçük sapmalarla vurarak imha ediyor. Balistik füzeleri tehlikeli yapan sadece bu özelliği olmuyor. Balistik füzeleri esas tehlikeli yapan taşıdıkları başlıklar oluyor. Balistik füzeler konvansiyonel bir başlık taşıyabildikleri gibi nükleer, biyolojik ve kimyasal başlık da taşıyabiliyor.



Balistik füzelere karşı savunma ve balistik füzelerin etkisiz hale getirilmesi

Balistik füzelere karşı iki tür savunma yapılıyor. Bu füzelere karşı en etkili savunma, balistik füzelerini daha atılmadan fırlatma rampalarında iken ilk ateşleme aşamasında füzenin imhası oluyor. Ancak bu ihtimal nedeniyle bu balistik füzeler de çoğunlukla korunaklı yeraltı rampalarında ve denizaltılarda muhafaza ediliyor. Ayrıca bu rampaların tespiti için ileri teknolojik bir istihbarat ve uydu desteğine ihtiyaç bulunuyor. Dolayısıyla balistik füzelerin kullanılmadan önce veya ilk ateşleme aşamasında imha edilmesi neredeyse imkânsız hale geliyor.

Balistik füzelerin fırlatıldıktan hemen sonra imhası da çok güç ve zor oluyor. Bunun için fırlatma bölgesine yakın bir yerde konuşlandırılmış radarlarla uçuş yörüngesi tam olarak tespit edildikten sonra ve uzaya çıkmadan önce alçak irtifa füzesavar sistemleri tarafından vurulması gerekiyor ki füze rampalarının ülke derinlikte olması ve zaman darlığı nedeniyle bu da nerdeyse imkânsız oluyor.

Geriye balistik füzelerin, uzaydan yeryüzüne geri dönme aşamasında iken vurulması kalıyor.  Bu iş ise iki aşamada yapılıyor:

Birinci aşama: THAAD füzeleri

Bu aşamada balistik füze atmosferde iken vuruluyor. Bu aşamada bu görev uzun menzilde ‘’Füze Kalkanı’’ savunması için görevlendirilen füzelerce yapılıyor. Bu maksatla denizde orta menzilden itibaren SM-3 füzelerinin çeşitli versiyonları kullanılarak yapılıyor.

Bu aşamada kısa ve orta menzilde ise ‘’Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması’’ (‘’Terminal High Altitude Area Defense’’ veya kısaca THAAD) sisteminde yer alan füzeler tarafından yapılıyor. Bu füzelere de kısaca THAAD füzeleri deniyor. THAAD, kısa ve orta menzilli tehdit unsurlarına karşı geliştirilmiş, ABD kara kuvvetlerine ait bir balistik füze savunma sisteminin adı oluyor. THAAD, 150 kilometre irtifadaki balistik füzeleri vurabiliyor.

İkinci aşama: THAAD ve Patriot (PAC-3) füzeleri

Bu aşamada balistik füzenin imhası; balistik füze hedefe doğru iniş esnasında atmosferi terk ettikten sonra devreye giren füzelerce sağlanıyor. Bu aşamada da orta menzil için yine THAAD, kısa menzil için Patriot (PAC-3) füzeleri kullanılıyor. Bu füzesavarlar, hedefine doğru hızla yaklaşmakta olan balistik füzelerini, savunulan ülke topraklarının üzerinde, yere düşmeden, hedefine ulaşmadan havada çarpışarak imha ediyor.



Özetle; bir balistik füzenin vurulması şansa bırakılmıyor. Balistik füze atmosferde iken SM-3 füzeleri, atmosferden inişe geçtikten sonra orta menzilde THAAD füzeleri, kısa menzilde ise Patriot (PAC-3) füzeleri kullanılıyor. Dolayısıyla ‘’Füze Kalkanı’’ ve ‘’Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması’’ birbiriyle entegre çalışmakta olup her iki sistem de balistik füze tehdidine uyarı için '’NATO Erken Uyarı ve Bilgi Sistemleri''ne entegre ediliyor.   

Füzesavar füzelerinin üç ana unsuru

İşte bu Patriot ve S-400 gibi THAAD kategorisindeki silahlar tıpkı bir topçu silahı gibi; atış bataryası, ateş idare merkezi ve ileri gözetleyicide olduğu gibi üç ana birimden oluşuyor: Birincisi: Balistik füzelerin yörüngelerini tespit edebilecek yetenekte gelişmiş hava ve kara radarları. İkincisi: Balistik füzeleri havada imha edecek füzeler ve fırlatma rampaları. Üçüncüsü ise gelişmiş bilgisayar sistemleriyle komuta-kontrol merkezir.

Yani füzesavar kategorisindeki silahlardan almak istenildiğinde sadece füzeler alınmıyor. Füzelerin yanında gelişmiş hava ve kara radarları ve komuta-kontrol merkezleri de alınıyor. Ancak burada önemli bir konu bulunuyor: Düşman ülke topraklarından atılacak balistik füzenin uçuş güzergâhını takip edecek atış rampasına en yakın bir yerden en az bir kara radarının ve en az bir hava radarının (havadan da takip için) bulunması gerekiyor.






Seyir füzeleri

Jet motoru ile çalışan, kanatçıklarının yardımıyla havada uçabilen güdümlü bir füze sistemi oluyor. İngilizce, ‘’Cruise missile’’ olarak adlandırılıyor.  Gelişmiş seyir füzeleri; kendi kendine sevk edebiliyor, süpersonik veya yüksek sesaltı hızla ilerleyebiliyor, radara yakalanmamak için çok alçak irtifadan uçabiliyor. Hedeflerine uzak mesafelerden yüksek hassasiyetle isabet edebiliyor. Genel olarak bu araçlar savaş başlığı taşımaları ayrıca keşif veya gözetleme değil saldırı amacı taşıdıklarından insansız hava aracı sınıfına girmiyor. ABD yapımı Tomahawk füzesi bu sınıfa giriyor. İran’ın elinde 1000 km. menzilli Ra’ad ve Ya Ali Soumar, 1000 km üzeri menzilli Howeizeh seyir füzeleri bulunuyor.

ABD yapımı Tomahawk füzesi:



Şimdi bu teknik bilgileri de burada bırakıp çok yakın bir tarihe göze atmam gerekiyor:


ABD – İran nükleer tesis krizi

İran, nükleer yakıt geliştirme programı ile ilgili olarak 2003 yılından beri ABD ile anlaşmazlığa düşüyor. Sonunda İran ile BMGK’nin daimî üyeleri olan ABD, Rusya Çin, İngiltere ve Fransa ile Almanya (5+1) arasında uzun müzakerelerin ardından 2016 yılı Ocak ayında Tahran'ın nükleer faaliyetlerinin düzenlendiği ve denetim altına alındığı bir anlaşma imzalanıyor.

Ancak ABD’nin Barack Obama Başkanlığı döneminde imzaladığı bu anlaşmadan Donald Trump, anlaşmanın zayıf kaldığını ve İran’ın balistik füze programını kapsamadığı gerekçesiyle diğer 5+1 ülkelerinin itirazlarına rağmen 2018 yılı Mayıs ayında çekiliyor.

Trump aynı zamanda İran’a tekrar yaptırım uygulamaya başlıyor. Buna karşılık İran da anlaşmadan aşama aşama uzaklaşarak belirlenen sınırların üzerinden uranyum zenginleştirmeye başlıyor.

Malatya Kürecik’e ABD radar üssü kuruluyor

ABD, İran ile 2003 yılından beri devam eden bu müzakereleri esnasında eğer müzakereler tıkanırsa, müzakerelerin tıkandığı noktada İsrail ile İran’ın nükleer tesislerini vurma kararı alıyor.

Peki ABD, İran’ı Texas’dan atacağı füzeler veya Ohio’dan kaldıracağı uçaklarla mı vuracaktı? Tabii ki hayır... ABD bu maksatla İncirlik Üssünü, İsrail havalimanlarını ve Akdeniz'deki gemilerini kullanmayı planlıyor.

Ancak İran’ın elinde, öyle HAMAS’ın ev yapımı uyduruk roketleri gibi değil Scud-C varyantı Şahab balistik füzeleri bulunuyor. Ve İran’ın ABD’nin böylesi bir harekâtı karşısında Şahab füzeleriyle misillemede bulunması bekleniyor. İran’ın Şahab füzelerinin hedefinin de İncirlik ABD Üssü, Tel Aviv gibi İsrail şehirleri olması bekleniyor.

ABD de İran’ın Şahab balistik füzesi ile yapacağı böylesi bir misillemeye karşı orta ve kısa menzilde ABD'nin Bükreş'ten 180 km uzaklıkta, Romanya-Bulgaristan sınırına yakın bir yerde 170 hektarlık bir alanda konuşlandırdığı THAAD füzeleri bulunuyorsa da İran’dan İsrail’e atılacak balistik füzelerde mesafe bakımından bu THAAD füzeleri yetersiz kalıyor. Bu THAAD füzeleri esas olarak buraya Rusya’dan Avrupa’ya atılacak balistik füzeleri önlemek için konuyor.

İsrail’i İran balistik füzelerinden korumak için kala kala kısa menzilli füzesavar olarak Patriot füzelerini kullanmak kalıyor. Ancak İncirlik veya Tel Aviv’e atılacak Şahab füzelerinin ilk safha yörüngesini tespiti için mutlaka ve mutlaka İran’a yakın ve belli bir rakımın üstünde konuşlanması gereken bir kara radar sistemine ihtiyaç bulunuyor. Buluna buluna da Sovyetler zamanında da radar üssü olarak kullanılan (1961 yılında açılıyor) Malatya Kürecik bulunuyor.

Bu maksatla Kasım 2010'daki NATO Lizbon zirvesinde karar alınıyor.  Bu maksatla Türkiye ile ABD arasında 2011 yılında anlaşma imzalanıyor. 2012 yılında da Malatya'nın Akçadağ ilçesine bağlı Kürecik nahiyesinde ABD radarları kuruluyor.

Malatya Kürecik’e, o zaman Türk kamuoyunu ikna için Suriye tehdidi gerekçeli (sanki Suriye'nin elinde balistik füze varmış gibi), Doğan görünümlü bir Şahin, pardon NATO görünümlü bir ABD radarı kuruluyor. Hava radarı için de İncirlik’e ABD’den ve Avrupa'dan AWACS’lar getiriliyor.

İran balistik füzesinin hedefi olacak olan İncirlik Üssü’nü ve artık hedef olacağı için de Kürecik radarını korumak için de Alman Patriotları Kürecik’e, Hollanda Patriotları da İncirlik’e konuşlandırılıyor. Sahi, ABD, İran’ı İncirlik’ten vursaydı, sadece İncirlik ve Kürecik mi İran Şahab füzelerinin tehdidi altında olurdu? Ankara, İstanbul, Türkiye’nin sanayi tesisleri İran’ın hedefi olmaz mıydı da sadece Kürecik ve İncirlik Patriotlarla koruma altına alınıyor? Kürecik ve İncirlik’de ABD askerleri bulunuyor değil mi?

ABD ve İran arasındaki bu kriz bahsettiğim anlaşma ile 2016 yılı Ocak ayında aşılıyor. Aslında o dönem yaşanan kriz hiç de 1962 yılı Küba – Jupiter krizinden farklı bulunmuyor. Ancak bu kriz Türk kamuoyunca pek algılanmıyor. Allah’tan İran’ın başında Cevad Zarif gibi dahi ve zarif bir dışişleri bakanı bulunuyor da Obama ile 2016 yılında anlaşarak bu tehdit ortadan kalkıyor.

Günümüzde Kürecik'deki ABD radarı ''NATO Erken Uyarı ve Bilgi Sistemleri''ne bağlı olarak çalışıyor. NATO ülkelerine (!) İran'dan vaki olacak bir balistik füze saldırısı için erken uyarı görevini yerine getiriyor. (Bu resmî cümledeki ''NATO ülkelerine'' ifadesi ''İsrail'' olarak okunması gerekiyor.)



Ayrıca ABD’nin Akdeniz’deki gemilerinde bulunan ‘’Füze Kalkanı’’ savunması için görevlendirilen füzeler ve orta menzilden itibaren SM-3 füzelerinin çeşitli versiyonları bu balistik füzeleri atmosferde iken imha için hazır bekliyor.

ABD, bölgeye THAAD füzeleri gönderiyor

Zaten Romanya’da konuşlu THAAD füzeleri, İran’ın balistik füzelerine karşı İsrail’i korumada yetersiz kaldığı için Pentagon tarafından 22 Ekim 2023 tarihinde, Orta Doğu’ya Patriot savunma füzelerinin yanı sıra Yüksek İrtifa Hava Savunması füzelerinin (THAAD) gönderileceği açıklanıyor. THAAD sistemi, anlattığım gibi kısa ve orta menzilli balistik füzeleri uçuşlarının son aşamasında vurmak için görevlendiriliyor. Pentagon’dan yapılan bu açıklamada, bu hamlenin ‘’İran ve onun vekil güçlerinin Orta Doğu bölgesindeki son gerilimine’’ karşı yapıldığı kaydediliyor.

Zaten ABD Filistin savaşı çıkar çıkmaz da bölgeye uçak gemilerini gönderiyor.





İşte anlattığım bu balistik füze savunma sistemi çerçevesinde İsrail kendi hava savunma sistemini kuruyor: Demir Kubbe


Demir Kubbe

Demir Kubbe, İsrail’in ABD ile birlikte geliştirdiği kısa menzilli füze ve roketlere karşı etkili olan ve yukarıda anlattığım hava savunma sisteminin bir muadili oluyor. Demir Kubbe, Hamas ve Hizbullah'ın ateşlediği füzeleri engellemek için oluşturuluyor.  Demir Kubbe, İsrail’de 2011 yılından bu yana kullanılıyor.



David Sapanı (David's Slig)

David sapanı, orta menzilli füzeleri önlemek için üretilen, füze savunma sisteminin ikinci kademesini destekliyor. Davud Sapanı, daha çok Lübnan üzerinden gönderilen Hizbullah füzelerini engellemek üzere kullanılıyor.




Sonuç

ABD, bölgeye ne kadar THAAD füzelerini gönderirse göndersin, ABD elinde ne kadar Patriot füzeleri varsa bölgeye yığarsa yığsın, İsrail’in elinde ne kadar Arrow ve David Sapanı füzeleri olursa olsun bu füzeler Kürecik radarı olmaksızın İran’dan atılacak balistik füzelere karşı tam olarak işlev görmesinin imkân ve ihtimali bulunmuyor.

SİHA’lar ve seyir füzeleri alçak uçuşları nedeniyle radarlara pek yakalanmıyor. Ancak SİHA’lar ve seyir füzeleri de F-35 ve Typhoon tipi gelişmiş savaş uçaklarının radarlarına yakalanıp kolayca imha ediliyor.

Yazım içerisinde bahsettiğim gibi bu yazı bir siyasi değerlendirme olmayıp sadece teknik bilgileri içeriyor.

Arz ederim.

Osman AYDOĞAN



Yorumlar - Yorum Yaz