• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Aşka Dair
Kitaplar
Hikayeler
Kendime Düşünceler
Fotoğraflar
Videolar
İletişim
Site Haritası
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam588
Toplam Ziyaret2891462

Sîretsiz sûretlerin vaaz kürsülerini işgal ettiği bir suratsız adamlar zamanındayız

Sîretsiz sûretlerin vaaz kürsülerini işgal ettiği bir suratsız adamlar zamanındayız. 

Osman AYDOĞAN, 22 Aralık 2013

BAĞIRAN ADAM

Nerede bir mikrofon önünde ''Bağıran Adam'' görsem aklıma Ernest Hemingway'in bir sözü gelir... 
Ünlü yazar bir konuşma metninin kenarında şu notu düşmüş:
"Burada fikirler zayıf... Sesini yükselt!"
Ses, çoğu kez zayıf fikirlerin kaldıracıdır.
Sesini yükselten, desibel hesabıyla haklı çıkacağını sanır.

SERMAYESİ TÜKENEN DEĞERLİ YALNIZ ADAM

Satıcının biri sıcak mı sıcak bir yaz gününde buz satıyor, bir yandan da bağırıyordu: ''Sermayem tükeniyor... Ne olur yardım edin...''
***
- Ülkede satılacak bir şey kalmadı,
- Sıcak para girişi durdu,
- Daha önce gelen sıcak para da çıkmaya başladı,
- Ülkede üretim diye bir şey kalmadı,
- Ülkede ''milli'' diye bir şey kalmadı,
- Cari açık rekor üstüne rekor,
- Bunlar Allah bir diyorlar ama, Dolar iki, Yuro üç, Rabia dört, benzin beş TL
- Irak, Suriye, Mısır kapılarını kendi üstüne kapattı,
- Hem İsrail'e düşman, hem de ABD ile dost (!)
- Mısır nedeniyle Suudiler, Katar, BAE, Bahreyn ile ters,
- Bir yandan AB'ye ders verirken bir yandan da BM'e efeleniyor,
- Kürt açılımı çıkmaz bir sokakta,

- ABD Merkez Bankası artık piyasaya para basmayacağını açıklamış,
- ABD ılımlı İslam’la köprüleri atmış...
- Bir de üstüne üstlük yolsuzlukları ortaya çıkmış…
Anlıyorsunuz değil mi neden bir adam bağırıyor, çağırıyor, ağlıyor...
***
Satıcının biri sıcak mı sıcak bir yaz gününde buz satıyor, bir yandan da bağırıyordu: ''Sermayem tükeniyor... Ne olur yardım edin...''

AYAKKABI KUTUSU

Pandora Yunan mitolojisinde "tanrılar armağanı" anlamına gelir, ilk kadındır, Zeus tarafından insanlığı cezalandırmak için hazırlandığına inanılırdı.
Efsaneye göre, Zeus kendinden ateşi çalıp insanlara veren Prometheus'un kardeşi Epimetheus'a balçıktan yapılmış tanrısal güzellik ve zekâya sahip Pandora'yı eş olarak gönderir. 
Epimetheus kardeşinin tüm uyarılarına karşı Pandora ile evlenir. Zeus, Pandora'ya evlilik hediyesi olarak topraktan yapılmış, çömlek benzeri bir kavanoz (yanlış yapılmış bir çeviri sonucu kutu olarak anılmaktadır) hediye eder ama bu kavanoz asla açılmamalıdır. Bir süre sonra merakına yenilen Pandora, kavanozu açar ve içindeki tüm kötülükler dünyaya yayılmaya başlar. Ancak son anda kutuyu kapatır bu da insanların içindeki "umut"tur; kötülüğün yayılmamış olması umudu.

***
İktidar bu yolsuzluğu örtbas için hırsızları, rüşvetçileri yakalayan polisleri cezalandırsa da, adalete müdahale etse, savcılara talimat verse de; ortalığa alenen dökülen sadece ayakkabı kutusundan saçılan milyon dolarlar değildir, ortalığa saçılan bu iktidarın yolsuzluklarıdır, bir daha üzerini örtbas edemeyeceği.
Ayakkabı kutusundan geriye kalan ise ırzına geçilmemiş bir ''adalet'' umududur.

NEDEN KORKARIM?

Adamın biri çölde yolunu kaybetmiş, günlerce aç susuz kalmış. Tam umudunu yitirmişken uzaktan deve üzerinde gelen birisini görmüş ve ona doğru son gücüyle koşmuş.
- "Su, ne olur biraz su!" diye yalvarmış. 
Devesiyle gelen deveden inip, susuz kalana yaklaşmış ve matarasını uzatmış. Susuz kalan tam matarıyı alırken diğerini iteleyip, suyu ve deveyi de alarak kaçmaya başlamış. Devesini ve suyunu kaybeden arkadan bağırmış: 
-"Tamam. Deveyi de al. Suyu da al. Ama sakın bu olayı şehirde kimseye anlatma!" 
Deveyle kaçan merak etmiş, neden diye ve geri dönüp yaklaşmış biraz. 
-"Neden anlatmayayım?" diye sormuş. 
-"Bu olayı anlatırsan" demiş diğeri "Bir daha çölde susuz kalan birine kimse yardım etmez, ondan korkarım."
***
Hani yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık, riyakârlık, hayâsızlık, sahtekârlık, müfterilik diz boyu ya...
Hani bu adamlar yıllardır bir de bizlerden daha iyi Müslüman olduklarını söylüyorlar ya.. 
Keşke söylemeselerdi...
Millet dinden soğuyacak ondan korkarım...

PARAYA TAPANLAR!

Hallac-ı Mansur (*) Emeviler zamanında Şam’da ezan okuyan müezzine ‘’senin taptığın Allah benim ayaklarımın altında’’ dediği için idama mahkûm edilir. Hallac-ı Mansur idam edilirken ‘’sin şın’a (Arap alfabesindeki S ve Ş harfleri) girdiği zaman benim ne demek istediğimi anlayacaksınız'' der. Yavuz Sultan Selim (sin) Şam’!a (Şın) girdiğinde bunu duyar ve sözün tam söylendiği yeri sorar, yeri kazdırır ve toprağın altından büyük bir Bizans hazinesi bulur.
Ayaklarının altındaki paraya tapan Emeviler gibi Emevi takipçilerinin de Bizans oyunları ile elde ettikleri parayı ayakkabı kutularında saklamalarından daha doğal ne olabilir ki?
(*) Bu hikâyenin Hallac-ı Mansur yerine Şeyh-ül Ekber Muhyiddin İbn-i Arabi'ye ait olduğunu iddia edenler de var.

SİYASET!

Şair Eşref, vaktiyle siyasetçilere kızmış ve şöyle bir mısra yazmıştı:
‘’Asiyab-ı devleti (devletin değirmenini) bir har (eşek) da olsa döndürür.’’
Ziya Paşa' da ‘’yaptığını adam gibi yapamayanlara’’ nazire olarak, Şair Eşref’e yazdığı şu beyitle cevap vermişti;
‘’Asiyab-ı sengi'yi bir har da olsa döndürür,
Döndürür ama, mili kırar çarka s_çar harabeye döndürür.’’
Neyzen Tevfik de Şair Eşref'in mısraına bir “nazire” olarak, şöyle bir beyit oluşturmuştu:
‘’Öyle harlar koştular kim asiyab-ı devlete,
Birbirin çiğnemekten, dolab-ı devlet dönmüyor.’’

SON ON YILIN SÖZÜ 

''Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlaka yozlaştırır. Büyük adamlar hemen hemen her zaman kötü adamlardır ve mutlak yozlaşma o baştaki güçlüyü ortadan kaldırır.''
(Power tends to corrupt, and absolute power corrupts absolutely. Great men are almost always bad men and absolute corruption annihilates the once powerful) 
Lord Acton (John Emerich Edward Dalberg-Acton)


SÛRET ve SÎRET

Sûret: Dış güzellik, geçici olan, yüzeysellik,  zahirî olan, okyanusun maviliği…
Sîret: Gönül güzelliği, kalıcı olan, derinlik, bâtıni olan, okyanusun derinliği…
Aşk, sûreti değil, sîreti okumakla oluşan bir duygudur. 

Bu konuda muhafazakâr yazar Ganiyyi Muhtefî’nin bir dizesi var:
‘’Sûretimi görüp de şu fakîre levm eden
Sîretime erseydi sûretimi görmeden''
(levm etmek: ayıplamak, kötülemek, kınamak)

İranlı Müslüman sosyolog, düşünür ve yazar Ali Şeriati bir yazısında şöyle yazıyordu:

‘’Sîretsiz sûretlerin vaaz kürsülerini işgal ettiği bir suratsız adamlar zamanındayız. Sîretsizler, sûret-i haktan görünerek suratsızlıklarını gizliyor. Ne utanmaz yüzler gizliyor o meş’um perde.’’
***
Sûret biçim, görünüş, kılık anlamına gelen Arapça bir sözcüktür.
Başka bir Arapça sözcük olan suretâ ise zahiren, görünüşte anlamına gelir.
"Sûret-i haktan görünerek" dediğimiz zaman, "Hak suretinde" yani "Hak görünümünde" anlamı çıkar.
Oysa "suretâ haktan görünerek" dendiğinde, doğrudan "görünüşte haktan yana imiş gibi yaparak" anlamına geliyor deyim.
Çünkü suretâ sözcüğü görünüşte anlamına geliyor.
Görüldüğü gibi deyimin her iki söyleniş biçimi de birbirine çok yakın anlamlar taşıyor.
Deyimin anlamı "görünüşte haktan yana imiş gibi davranarak başka bir amaç gütmek" olduğu için, doğrusu "sûret-i haktan görünmek" değil, "suretâ haktan görünmek"tir.
Sanıyorum, suretâ haktan görünmek deyimi zamanla sûret-i haktan görünmek olarak "galat-ı meşhur" yani yaygın kullanılan ve bu nedenle de kabul gören bir yanlış olmuş.

SURETÂ HAKTAN GÖRÜNENLER

Akşam Gazetesi’nden Şenay Yıldız yazar Alev ALATLI ile bir söyleşi yapar. (Akşam Gazetesi, 12 Eylül 2011) Şöyle başlıyor yazısına Şenay Yıldız;
‘’Aşağıda okuyacağınız söyleşiyi yapmak için kapısını çaldığım Alatlı, yakında piyasaya çıkacak olan 'Beyaz Türkler Küstüler' isimli kitabı için son rötuşları atıyor. (Kitap çoktaaan çıktı: Beyaz Türkler Küstüler, (Orda Hâlâ Kimse Var mı? 5. Kitap) Alev Alatlı, Everest Yayınları / Roman Dizisi ) Yeni kitabında, Türkiye'de paçozluğun her alanda hâkim olmasından duyduğu endişeyi dile getirecek olan Alatlı, Cüppeli Ahmet Hoca'dan İvana Sert'e, Ertuğrul Özkök'ten Serdar Turgut'a, Ayşe Arman'dan Rahşan Gülşen'e pek çok ismin 'paçozlaşma' olarak kavramlaştırdığı tavır ve yazılarını eleştiriyor, paçozlaşma sürecinin Beyaz Türkler'i küstürdüğünü ve eblehleşmeyi tetiklediğini anlatıyor.’’
Alatlı şöyle devam ediyor söyleşisinde;
‘’Çünkü matematiksiz teknoloji, biyolojisiz çevre, notasız müzik... olmaz. Bunları yerine oturtamadığınız sürece sadece tüketicisiniz. Böyle giderse, Türkiye sadece tüketici kulvarında kalmaya mahkûmdur. Bu eblehleşme sadece tüketiciliğe iter. Yazık, Halide Edip'e boşu boşuna mandacı, vatan haini denmiş. Bugün manda zaten gerçekleşti. ABD'ye eğitim için giden paraları görün, sizin Sulukule'den çıkan Sibel Can'ınızın evi Miami'de! Bu nasıl bir gidişattır, kaçıştır? Askerî otoritenin baskısı falan derler ya, eblehliğin, paçozluğun baskısı kadar büyük bir baskı yoktur. Çünkü paçoz, paçoz olmayanı göremez.’’
***
Başbakan’ın has adamı Âkif Beki de 14 Aralık 2013 günü Hürriyet’teki köşesinde ‘’Zübükler, paçozlar ve Necip Fazıl’’ başlığı ile kısaca şöyle yazıyordu:
“DOSTOYEVSKİ’nin Puşlost’u gibi, paçozluk iblisi tüm kurumları sardığı zaman sıkıntı başlıyor. Herkesin herkesle yer değiştirebildiği, birisi gittiğinde hiçbir şeyin değişmediği, (liyakatin ölçü olmadığı, sıradanlığın ve kalitesizliğin hüküm sürdüğü) bir durumdur paçozluk... 
Paçoz, kendi çıkarları için her yolu mubah sayan, küstah, beş para etmez, sokak kurnazı, zevzek, müptezel, basmakalıp, palavracı, rüküş, hoyrat, içtensiz, pespaye, nekes, terbiyesiz, aşağılık, ahlaksız, kalleş... Dostoyevski ‘Puşlost’ (Poshlost) der... Topluma musallat olan iblistir paçozluk...
Puşlost tüm bu kavramları içinde toplayan tanımlama. Bizde de Ömer Seyfettin’in Efruz Bey tiplemesi, Aziz Nesin’in Zübük’ü kısmen buna yakındır. Ama benim ele aldığım paçozluk süreci Puşlost’a daha yakın ve korkarım ki bu iblis Türkiye’ye yerleşiyor...” 
Yerleşti bile, artık çok geç. Alev Alatlı’nın korktuğu başımıza geldi. 
Yerleşmek ne kelime, en ziyade iltifata mazhar tip haline geldi. 
Bilakis aranan özellik oldu...
Paçozluktan çok rağbet gören ne! İnanmayan açsın, Alatlı’nın kitabında teşhir ettiği vasatlaşma vasatımıza baksın.
Son kitabı ‘Beyaz Türkler Küstüler’i, Akşam gazetesine ‘paçozlaşmanın hikâyesi’ diye anlatmıştı Alev Alatlı.
Kitap çıktı, yaşadığımız ‘paçozlaşma ve eblehleşme’yi ayan beyan tasvir ediyor ama aldıran kim?
Bütün mahallelerimiz paçozların istilası altında, bütün meydanları eblehler bastı.
Dünyaya hükümran olmaz elbette de paçozluk, alabildiğine borusunu öttürüyor bu devirde arkadaş, daha ne olsun!’’
***
Yazık ki çok yazık…
Demek ki Türkiye’nin getirildiği nokta sadece paçozluk ve eblehlik seviyesi değilmiş…
Suretâ haktan görünüp iblisin ipine sarılanlar yolsuzluk ve rüşvet gibi suçlamalar ile savcının iddianamesinde yer alıyor.

Ali Şeriati’nin söylediği gibi; sîretsiz sûretlerin vaaz kürsülerini işgal ettiği bir suratsız adamlar zamanındayız. 

Osman AYDOĞAN


Yorumlar - Yorum Yaz